25 Ağustos 2019 Pazar

Denizli Efsaneleri(Pamukkale güzeli,SUDAN KOYUN ATLATMA,Gelin ağlama taşı, Ahi Sinan,Merkezefendi)


PAMUKKALE EFSANESİ

ok çok eski zamanlarda Çökelez Dağı eteklerinde yaşayan, fakir oduncu bir aile varmış. Bu ailenin bir kız çocuğu varmış. Bu kız o kadar çirkinmiş ki erkek çocuğu olan anneler onu görünce yollarını değiştirirlermiş. Fakirliği genç kızın umurunda bile değilmiş ama çirkinliği canına tak etmiş. Çökelez Dağının tırmanıp, dağın eteğinden kendini aşağıya bırakmış.
Yukarıdan içi su ve tortu dolu havuza hızla düşmüş. Burada uzun süre suların içinde baygın kalmış. O esnada bu su o çirkin kızı güzelliğe boğmuş. Bu sırada oradan geçmekte olan Denizli Beyinin oğlu, kanlar içinde havuzun içinde yatan güzel kızı görmüş. Atına oduncu kızı alıp evine götürmüş. Kız iyileşmiş ve evlenmişler. O günden sonra kadınlar güzelleşmek için bu ılıcaları ziyaret etmeye başlamış. O gün bu gündür güzelleşmek isteyen tüm kadınlar bu suyun içine atarlar kendilerini. 

SUDAN KOYUN ATLATMA EFSANESİ

Aşağıseyit (Köyü) Mahallesi’nde her yıl düzenlenen yarışmaya ilham olan efsane; bir ağa kızına âşık olan Karakoyunlu aşiretinden Mehmet isminde bir çoban vardır. Bu çoban Çal yöresine yerleşen Oğuz beylerinin birinin büyük koyun sürüsünü dağlarda, ovalarda otlatan ve yörede çok sevilen bir çobandır. 





Çoban Mehmet ile bu beyin kızı olan Zeynep birbirlerine âşık olur. Ancak, Bey’den kızını isteyen çoban Mehmet umduğunu bulamaz. Bey, kızı Zeynep’i çoban Mehmet’e vermez. Çoban Mehmet’in ısrarlarına dayanamayan ve kızını da vermek istemeyen Bey, çoban Mehmet’e tek bir şartla kızını vereceğini söyler. “Eğer koyunları 3 gün boyunca sadece tuz ile besleyip 3. günün sonunda Büyük Menderes Nehri'nden su içirmeden karşıya geçirirsen kızımı sana vereceğim” der. 

Çoban Mehmet’in sevdiği kıza kavuşması için başka çare kalmamıştır, bu yüzden Bey’in şartını kabul eder. Çoban Mehmet koyunlarını 3 gün boyunca tuz ile besler, tek umudu ise sürünün lideri olan kara koyundadır. Kara koyunun kulağına her gün sabah-akşam fısıldayarak yalvarır. “Benim için, aşkım için su içme. Ben ne dersem onu yap. Ben suya atlayınca arkamdan sen de atla, ancak su içmeden karşıya geçmen şart” der. Çoban Mehmet kara koyunu, allı-morlu renklere boyar ki diğer koyunlardan ayırt edilebilsin. Her gün elleri ile kara koyunu besler, yanından hiç ayırmaz. 

Bu yüzden sürünün lideri olan bu allı-morlu renklere boyanarak süslenen koyunlara “el koyunu” adı verilmiştir. Çoban Mehmet 3. günün sonunda koyunları Büyük Menderes Nehri’nden su içirtmeden karşı tarafa geçirir. Çoban Mehmet, Bey’inin şartını yerine getirmiştir. Ancak Bey sözünde durmaz ve kızını gene de çoban Mehmet’e vermez. Su içmeden karşı tarafa geçen koyunların hepsi susuzluktan ölerek telef olurlar. 

Bey kızı Zeynep aşkından hasta olup yataklara düştüğü için çoban Mehmet o yöreden kovulur. Çoban Mehmet’in kovulması ile birlikte Bey kızı Zeynep amansız bir  hastalığın pençesinden kurtulamaz ve ölür. Bunu duyan çoban Mehmet ise mecnun gibi ömrünü dağlarda koyunlarına kaval çalarak geçirir (Kara, 2012, s. 49-50). Bu aşk öyküsünün hatırasını yaşatmak için ise Aşağıseyit Köyü ve çevre köylerdeki çobanlar, her yıl Ağustos aynının sonlarında kendi aralarında bir yarış düzenleyerek çoban Mehmet’in büyük aşkına saygılarını gösterirler.   Kaynak;ASIRLIK BİR SEVDA ÖYKÜSÜ: “AŞAĞISEYİT KÖYÜ SUDAN KOYUN ATLATMA YARIŞI VE YÖRÜK ŞENLİĞİ”Ayşegül KOYUNCU OKCA 10/14 Fall 2015       

GELİN DİLEK TUTMA TAŞI

https://earth.google.com/web/search/Denizli,+Kumk%c4%b1s%c4%b1k,+Pamukkale%2fDenizli,+T%c3%bcrkiye/@37.96908592,29.11686742,541.22149838a,3052.63427848d,35y,-0h,0t,0r/data=CigiJgokCd9S1m9VZUlAEecVUU_3wkhAGQq6lij0JR5AIUm0B5BPMgZAMicKJQojCiExSkNsVFgzU2d4WUczM0xtcG5TczNZLVFqU3pha2hVZ1Y

Bu efsane de pamukkale Oduncu Güzeli efsanesi gibi Denizli Pamukkale İlçesinde yaşanmıştır. Geçmiş bir zamanda güzeller güzeli genç bir kız, gönlünü Karahayıt adlı köyün çobanına kaptırmış. Ama talihsizliktir ki köyün beyinin oğlunun da kızda gözü vardır. Bir gün evlilik hazırlıklarında olan kız atla nişanlısı olan çobana yemek götürürken yolda arkasındaki beyin oğlunun atıyla ona doğru geldiğini görür. Kız başına gelecekleri anlamıştır. Kendini çobandan başka birine yar etmemek için tanrıdan ona yardım etmesi için dua eder ve “Tanrım taş olayım ama beni bu beyoğluna yar etme” der. O arada kızın duası kabul olur ve oracıkta atı ile birlikte taşa dönüşürler.
O günden bu yana yeni gönlünün muradına eren gelinler bu kayaya gelerek evlilik yaşantılarında mutlu olmak için buraya gelerek tanrıdan dilekte bulunurlar. Bu gün bile genç kızlar Pamukkale, Karahayıt  Mahallesinde bulunan (KARAHAYIT’A KENT ORMANI  yakınında) bu kayaya gelip ziyaret ederler.




MERKEZEFENDİ EFSANESİ

 Merkezefendi medrese de kızlar ve erkekleri birlikte okuttuğu için Padişah’a şikayet edilir.Padişah’ta onu İstanbul’a çağırır. İstanbul’a geldiğinde Padişah’ı namaz kılarken bulur ve ona selam verir ve bekler.Padişah selam verince “Namaz kılana selam verilir mi? diye sorar.O da “Padişahım siz namazda sarayın tamirini düşünüyordunuz” der.Padişah şaşırır. Dediği doğrudur. Sıra da “Siz kızlarla oğlanları birlikte okutuyormuşsunuz hiç ateşle barut bir arada olur mu?”diye sorar. Merkezefendi kavuğunu çıkarır ve ateşle barutu göstererek “işte böyle durur” der.Padişah Merkezefendi’den hoşlanmış ve onun keramet sahibi biri olduğunu anlamıştır.İstanbul’da kalmasını söyler o da kabul eder. 

AHİ SİNAN EFSANESİ

Denizli’de çok zengin bir ağa vardır.Kapısına kim gelirse boş geri çevirmez.Ahi Sinan da ağanın yanına sığınmış yoksul bir kişidir.İyi huyu ve çalışkanlığı ile herkesin sevgisini kazanmıştır.
Bir gün ağa Hacca gitmeye karar vermiştir.Tüm ev halkını ve eşyasını Sinan’a emanet ederek yola çıkar. Aradan altı ay geçer.Namazdan sonra Sinan’ın aklına ağası gelmiştir.Helvayı çok sevdiğini hatırlar.Hemen büyük hanıma gidip helva yapmasını söyler.Sinan hazırlanan helvayı koltuğunun altına koyarak gözünü yumar.Açtığında ağasının yanındadır. Ağa büyük bir alanda cemaatle namaz kılmaktadır.Yavaşça elindeki helvayı yanına bırakarak ortadan kaybolur.

Ahi Sinan Efendi Hazretleri


Denizli ilini süsleyen velilerdendir. On dördüncü asırda yaşadığı bilin­mektedir. Doğum ve ölüm tarihleri belli değildir. Cömertliğin ve misafirperverliğin timsali olan Ahi Evran Hazretleri'nin kurduğu Ahilik teşkilatının Denizli'deki kurucusudur. İyi bir tahsil gördüğü anlaşılan Ahi Sinan Efendi Hazretleri'nin Kırşehir'e gelip, Ahi Evran Hazretleri ile tanıştığı ve talebeleri arasına katıldığı anlaşılmaktadır. 1333'te Anadolu'yu bir baştan öbür başa geçen meşhur seyyah İbn-i Batuta, Denizli'ye geldiğinde, Ahi Sinan Hazretleri'nin tekkesine indi. Bir Ramazan ayıydı. Birlikte akşam namazını kıldıktan sonra iftarlarını yaptılar. O gece sabaha kadar sohbet edip, ibadet ve zikirle meşgul oldular. İbn-i Batuta "Seyahatnâme"sinde bu ahiler hakkında şöyle demektedir: "Memleketlerine gelen yabancıları karşılama, onlarla ilgilenme, yiyeceklerini, giyeceklerini, yatacaklarını sağlama, ihtiyaçlarını giderme, onların ahlaksız ve edepsizlerin ellerinden kurtarma, şu veya bu sebeple o yaramazlara katılanları yeryüzünden temizleme gibi konularda bunların eş ve örneklerine dünyanın hiçbir yerinde rastlamak mümkün değildir." Vefat tarihî bilinmeyen Ahi Sinan Efendi Hazretleri'nin kabri, De­nizli merkez Dereteke mevkiinde, şimdiki Ahi Sinan caddesi üzerinde, "Kocabay" iş hanının bulunduğu yerde idi. Ancak iş hanının yapımı sırasın­da inşaat sebebiyle 1968 yılında kaldırılmış olup, halen nerede olduğu tespit edilememiştir. Yüce Allah sırrını mukaddes ve mübarek kılsın.

Tiyatro Frizlerinde İşlenen Mitolojik Konular       APOLLON-MARSYAS GRUBU

Eserin orjinali Helenistik dönemde yapılmıştır. Roma dönemine ait Marsyas repliklerinden de anlaşılacağı gibi, bu iki eserin bir grup olarak yapıldığı bugün kesin olarak saptanmıştır. Kabartmada Marsyas’ın karşısında ise bir İskitli diz çökmüş, büyük bir taş üzerinde bıçağını bilemektedir. Bu sırada da başını kaldırıp karşısında duran Marsyas’a bakmaktadır. Bu olayı arkadan Tanrı Apollon izlemektedir.
Mitolojiye göre; Marsyas Tanrı Apollon ile müzik yarışmasına girme cüreti gösterir. Yarışta en iyi müziği Apollon yapmış ve Marsyas’ı yenmiştir. Neticede Tanrı Apollon ile müzik yarışmasına girme gibi ölçüsüz davranışlarından dolayı Marsyas’ın derisi yüzülecektir.
Bu görev için bir İskitli bulunur. Eserin orjinali M.Ö. 3. yüzyılda yapılmıştır. Kabartmanın devamında Apollon’a Marsyas’ı yendikten sonra (Delphinios) defne ile iki Nimphe tarafından tacı giydirilir. Apollon elinde zafer palmiyesi tutmakta, şerefe içki içerek olayı ve başarısını kutlamaktadır.



APOLLON VE ARTEMİS’İN DOĞUŞU

Apollon ve Artemis, Leto ile Zeus’un çocuklarıdır. Bu iki tanrı daha çok Anadolu kökenli oldukları için Anadolu’da tapınım görmüşlerdir. Apollon ve Artemis, Truva Savaşları’nda da Anadolu tarafını tutmuşlardır.
Mitolojiye göre Zeus’tan gebe kalan Leto, Zeus’un karısı Hera’dan korktuğu için Apollon’u Delos Adası’nda doğurur. Yaygın olan mitolojiye göre Leto Artemis’i İzmir yakınlarındaki Klaros’ta doğurmuş ve orada saklamıştır. Onun için Artemis Efes’te baş tanrıça olarak tapınım görmüştür. Apollon’un ise Likya Bölgesi’nde Patara’da doğduğu ve büyüdüğü daha yaygındır. Kabartmada Leto, Apollon’u doğurmak için yatağa uzanmıştır.
Hizmetçiler doğum için yardım etmektedirler. Artemis’in doğumunda ise genç kızlar (Horai) ellerinde lavanta çiçekleri ve afyon kozaları ile kutsal doğum olayını izlemektedirler.


NİOBE EFSANESİ

Niobe efsanesi Anadolu’ya özgüdür. Niobe babasının kral olduğu Sipylos (Manisa) Dağı yöresinde doğmuştur. Tanrıça Leto ile birlikte büyümüş, onunla arkadaşlık etmiştir. Thebai Kralı Amphion ile evlenmiş altı kız, altı erkek olmak üzere oniki çocuk doğurmuştur.
Efsane, Niobe’nin çok çocuklu olmasından kaynaklanır. Niobe kendisini tanrıça Leto ile bir tutmuş, tanrıçanın iki çocuğu var bende ise bir düzine diye gururlanmıştır. Anneleri Leton’un olaya çok üzüldüğünü gören Apollon ve Artemis Niobe’ye çok kızmışlar, oklarıyla Niobe’nin tüm çocuklarını öldürmüşlerdir. Çocuklarını kaybetmenin üzüntüsü ile Niobe taş kesilmiştir.
Efsane Manisa yöresinde bugün hala yaşamaktadır. Burada kadın yüzü şeklinde bir kaya vardır ve göz şeklindeki iki oyuğundan sular sızmaktadır.

HERAKLES-ANTAİOS MÜCADELESİ

Antaios denizler tanrısı Posedion ve toprak ana Garia’dan doğma bir devdir. Antaios Makedonya’daki Devler Savaşı’na katılmıştır.Mitolojiye göre Antaios’u yere sermek olanaksızdır. Her yere düştüğünde toprak ana Garia’dan güç alarak doğrulur ve kalkar. Herakles bu yüzden Antaios’u tutup sırtlar, başka bir ülkeye götürerek öldürür.

HADES’İN PERSEPHONE’Yİ KAÇIRMASI

Persephone, Zeus ile Demeter’in kızıdır. Mitolojiye göre Persephone bir gün kırlarda çiçek toplarken, aniden toprak yarılır. Abrasıyla çıkan Tanrı Hades kızı yakalayıp yeraltına kaçırır. Demeter kızı Persephone’yi her yerde arar ama bulamaz. Sonunda her şeyi gören Güneş Tanrısı Helios, Persephone’nin bulunduğu yeri Demeter’e gösterir.Yeraltına kaçırılan Persephone yüzünden kıtlıklar başlamış, toprağın bereketi kalmamış, mevsimler hep kış olmuştur.

Persephone, Hades’in kendisine verdiği nar meyvesini yemiş ve büyü ile tanrıya bağlanmıştır. Bu olay üzerine Baş Tanrı Zeus araya girerek yılın yarısını, yani çiçek açma ve meyve zamanlarında yer üstünde Demeter’in yanında kalmasını sağlamıştır.Persephone yılın diğer yarısını ise kocası Hades’in yanında geçirecektir. Mevsimlerin oluşması ile Hades’in Persephone’yi kaçırması arasında bu mitoloji ile bağlantı kurulmuştur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

https://denizli-turizmi.blogspot.com/2014/07/

https://denizli-turizmi.blogspot.com/2014/07/