kasım 2014 lermenos
Dinler tarihi açısından büyük önem taşıyan yazıtların Anadolu' daki tek Temsilcisi kutsal Apollon Lermenos Tapınağı' nın Denizli' de olduğunu bilyormuydunuz?…
Denizli' nin Çal İlçesi, Bahadınlar Köyü' nde bulunan kutsal Apollon Lermenos Tapınağı, din tarihi araştırmaları için eşsiz buluntular barındırmaktadır. Dinler tarihi açısından büyük önem taşıyan katagraphe, yani bazı insanları ya da mülkleri “tanrıya tahsis etme '' eylemini ifade eden yazıtların Anadolu' daki tek temsilcisidir. Ayrıca, yine Anadolu' da varlığı sadece iki bölgede kanıtlanan ve sonraları Hristiyanlar tarafından da benimsenmiş, itiraf geleneğini açıkça yansıtan yazıtların ele geçtiği Kuzeydoğu Lidya dışındaki tek alan olma özelliğine sahiptir.
En Erken devirlerden itibaren bağcılığa, dolayısı ile de leziz şarapları ile ün salmış öyle ki, Çalkarası olarak adlandırılan ve dünya çapında tanınan bir üzüm türüne adını vermiş olan Denizli’ nin bereketli topraklara sahip ilçesi Çal, değeri ölçülmeyecek tarihi hazineleri de sessizce bağrında saklar. İlçe halkı arasında Asartepe olarak isimlendirilen küçük bir tepenin üzerine konumlanmış olan Apollon Lairenos Tapınağı da bunlardan sadece bir tanesi: Bahadınlar Köyü’ ne 4 Kilometre mesafede, Menderes Vadisi’ne hakim konumdaki konik formlu tepenin üzerinde küçük bir tapınağın kalıntıları göze çarpar. İlk bakışta Batı Anadolu’ da bir çok bölgede karşımıza çıkan yerel kült merkezlerinden birisi izlenimi veren bu tapınak, bir süredir özellikle din tarihi çalışan araştırmacıların dikkatini çekmektedir. Çünkü dinler tarihi açısından büyük önem taşıyan ve Anadolu’nun başka hiçbir bölgesinde karşımıza çıkmayan yazıt türlerinden birisine, yani katagraphe adı verilen ve bazı insanların ya da mülkleri “tanrıya tahsis etme” anlamını taşıyan yazıtlara tek başına ev sahipliği yapmaktadır. Ayrıca, bu mütevazi tapınak sadece Batı Anadolu’ da görülen ve daja sonraları Hıristiyanlar tarafından da benimsenmiş olan itiraf (Kefaret) geleneğini kanıtlayan yazıtların ele geçtiği iki bölgeden birisi olma özelliğine de sahiptir.
Bir Anadolu Tanrısı olan Apollon Lairbenos’ a adanmış olan bu kutsal alan, Menderes Nehri’ nin güney kıyısında, Hierapolis’e 35 Kilometre mesafede bugün Çal Ovası olarak adlandırılan bölgede 1887 yılının Mayıs ayında araştırmacılar W.M.Ramsay, D.G. Hogarth ve H.A. Brown tarafından tespit edilmiştir. Bölgedeki diğer kült alanları göz önüne alınırsa Apollon Lairbenos Kutsal Alanı erken dönemlerde olasılıkla Tanrıça Kybele’ ye adanmış kült merkezinin üzerine, İ.S.II yüzyılda İmparator Hadrianus Dönemi ( İ.S.117-138 ) ve hemen sonrasında inşa edilmiş olmalıdır. Kutsal alanın en batısında Menderes Vadisi’ ne hakim bir noktaya tanrının tapınağı yerleştirilmiştir. Kuzeybatı-güneydoğu yönünde konumlandırılan tapınak, anakayayı kullanan yüksek bir podyum üzerinde, tetrastylos ( ön cephesinde dört sütun bulunan ) plan tipinde ve korinth düzenindedir.
Bu Kutsal Alan’ın adanmış olduğu Tanrı, tasvirlerinde genellikle bir elinde buğday başağı, meşe dalı ya da patera ( sunu kasesi ), diğer elinde ise çifte balta ( labrys ) taşır vaziyette betimlenen bazen de omzunda etrafına bir yılanın sarıldığı çifte balta taşıyan süvari biçiminde karşımıza çıkan Apollon Lairbenos’ dur. Kutsal Alan ve civarındaki köylerde tespit edilmiş olan yazıtlarda 14 farklı formda karşımıza çıkan tanrının adı, Hierapolis sikkeleri üzerinde “Lairbenos” şeklinde görülmektedir. Hierapolis sikkeleri göz önüne alınırsa “Lairbenos” tanrının isminin resmi formu belki de aslına en yakın olarak kabul edilebilir.
Tanrının adının Grekçe’de bu kadar çok sayıdaki farklı formlarda görülmesi, bu ismin yerel olduğunu ve içindeki bir sesli harfin Grek alfabesinde tam olarak karşılanmadığını göstermektedir. Roma İmparatorluk Devri’nde Anadolu’nun özellikle de Phrygia Bölgesi’nin dinsel atmosferine baktığımız zaman, Yunan tanrılarına ve Roma’nın resmi dinlerine olan saygının devam ettiğini fakat aynı zamanda çok sayıda yerel tanrı ve tanrıçanın da ortaya çıkmış olduğunu, sıklıkla da Yunan kökenli tanrı ve tanrıçaların yerel sıfatlarla nitelendirdiklerini ya da bir yer adı ile birlikte anılarak tapım gördüklerini böylece de bu dinlerin Anadolulaştırılmış olduklarını görmekteyiz.
Özellikle İ.S.II. ve III. yüzyıllarda Anadolu’nun kırsal kesiminde yaşayan ve Grekçe konuşan dindar halkın geleneksel Yunan inançlarından uzaklaştıkları dikkati çekmektedir.
Bu yerel tanrı ve tanrıçalara verilen isimler ile ilgili günümüze kadar yapılan araştırmalardan elde edilen sonuçlar göstermektedir ki, bu tanrı ve tanrıçalar ya bir kişi adı ile ya da bir yer adı ile anılmaktadırlar. Genel olarak kabul edilen görüşe göre; tanrı ya da tanrıça isimlerini izleyen kişi adları bu kültü o yöreye getiren ve belki de ona bir tapınak inşa eden kişilerin isimleriyle, yer adları ise o kültün merkezi olan köyün adı ile ilişkilidir. Sonuç olarak, Batı Anadolu’ da tapım görmüş olan çok sayıdaki yerel tanrı ve tanrıçanın kendilerine adanmış olan bir kutsal alan ya da tapınağın bulunduğu yerleşimin adı ile ilişkili ve “-enos” ile biten ethnik Anadolu isimleri ile nitelendirilmiş olduklarını görmekteyiz. Apollon’a verilmiş olan bu sıfat Anadolu’da çok yaygın bir şekilde gördüğümüz gibi tanrının tapımının ilk çıkış yeri ya da en önemli tapım merkezinin adından türetilmiş ethnik bir isim olmalıdır. Bütün bilgiler dikkate alındığında “Lairbenos” sıfatı “Lairba’lı” anlamındadır ve tanrı kutsal alan ve civarında “Lairba’lı Apollon” olarak adlandırılmış ve bu isimle tapım görmüştür.
Tanrının adının Grekçe’de bu kadar çok sayıdaki farklı formlarda görülmesi, bu ismin yerel olduğunu ve içindeki bir sesli harfin Grek alfabesinde tam olarak karşılanmadığını göstermektedir. Roma İmparatorluk Devri’nde Anadolu’nun özellikle de Phrygia Bölgesi’nin dinsel atmosferine baktığımız zaman, Yunan tanrılarına ve Roma’nın resmi dinlerine olan saygının devam ettiğini fakat aynı zamanda çok sayıda yerel tanrı ve tanrıçanın da ortaya çıkmış olduğunu, sıklıkla da Yunan kökenli tanrı ve tanrıçaların yerel sıfatlarla nitelendirdiklerini ya da bir yer adı ile birlikte anılarak tapım gördüklerini böylece de bu dinlerin Anadolulaştırılmış olduklarını görmekteyiz.
Özellikle İ.S.II. ve III. yüzyıllarda Anadolu’nun kırsal kesiminde yaşayan ve Grekçe konuşan dindar halkın geleneksel Yunan inançlarından uzaklaştıkları dikkati çekmektedir.
Bu yerel tanrı ve tanrıçalara verilen isimler ile ilgili günümüze kadar yapılan araştırmalardan elde edilen sonuçlar göstermektedir ki, bu tanrı ve tanrıçalar ya bir kişi adı ile ya da bir yer adı ile anılmaktadırlar. Genel olarak kabul edilen görüşe göre; tanrı ya da tanrıça isimlerini izleyen kişi adları bu kültü o yöreye getiren ve belki de ona bir tapınak inşa eden kişilerin isimleriyle, yer adları ise o kültün merkezi olan köyün adı ile ilişkilidir. Sonuç olarak, Batı Anadolu’ da tapım görmüş olan çok sayıdaki yerel tanrı ve tanrıçanın kendilerine adanmış olan bir kutsal alan ya da tapınağın bulunduğu yerleşimin adı ile ilişkili ve “-enos” ile biten ethnik Anadolu isimleri ile nitelendirilmiş olduklarını görmekteyiz. Apollon’a verilmiş olan bu sıfat Anadolu’da çok yaygın bir şekilde gördüğümüz gibi tanrının tapımının ilk çıkış yeri ya da en önemli tapım merkezinin adından türetilmiş ethnik bir isim olmalıdır. Bütün bilgiler dikkate alındığında “Lairbenos” sıfatı “Lairba’lı” anlamındadır ve tanrı kutsal alan ve civarında “Lairba’lı Apollon” olarak adlandırılmış ve bu isimle tapım görmüştür.
Apollon Lairbenos kutsal alanda, her dönem ve her bölgede gördüğümüz ve birlikteliği son derece doğal olan annesi Leto’ ve ikiz kardeşi Artemis ile birlikte saygı görmektedir. Özellikle Leto’ya duyulan inanç ve bağlılığı tapınak civarında ele geçen bir adak yazıtında Leto’nun Lairbenos’dan bagımsız bir şekilde “imkansızı mümkün kılan tanrıça” şeklinde nitelendirilmesi kanıtlamaktadır. Ayrıca yine kutsal alan civarında ele geçmiş olan adak yazıtlarına bakıldığı zaman tanrı Anadolu’nun bütün bölgelerinde olduğu gibi Helios’la özdeşleştirilmiş Helios Apollon Lairbenos olarak tapım görmüştür.
Apollon Lairbenos Kutsal alanı’nda nasıl bir tapınma yöntemi izlendiği tam olarak bilinmemekle birlikte, epigrafik malzemelerden edindiğimiz bilgiler doğrultusunda halk bu tür yerel tapınma merkezlerine, olağan ibadetlerini yapmak (Kurban kesmek, ilahiler söylemek vb.), tanrılardan yardım ve şifa dilemek, tanrılara şükranlarını sunmak, tanrıların emirlerini öğrenmek, kendilerine rüya veya kehanet aracılığı ile verilen emir gereğince adak sunmak gibi amaçlar ile gelmekte idi. Apollon lairbenos Tapınağı’na da kişiler yukarıda sıraladığımız ibadet türleri için geliyorlardı. Fakat bu Kutsal Alanı diğer yerel tapınma merkezlerinden ayrıcalıklı kılan iki özellik küçümsenemeyecek kadar önemli ve değerlidir. Bunlardan ilki, kişilerin kendi istekleri ya da tanrının emri uyarınca çocukları, evlatlıkları ya da kölelerini birer “kutsal personel” olarak Tanrı apollon’un hizmetine tahsis ettiklerini gösteren ve katagraphe adı verilen yazıtları adamak buraya için gelmeleridir. Bir diğer ayrıcalığı ise, kişilerin tapınağa işledikleri bir günahı itiraf etmek ( günah çıkarma ) ve bunun kefaretini ödemek amacı ile adak yazıtı sunmak için gelmiş olmalarıdır.
Bütün bu yazıtları Apollon Lairbenos Tapınağı’na adayan kişiler arasında, Hierapolis, Laodikeia, Motella, Dionysopolis(Ortaköy), Tripolis, Atyokhorion ve Blaundos ile Hyrgaleis Ovası’ndan gelenler yer almaktadır. Bu geniş yayılım alanı, Apollon lairbenos Tapınağı’nın bölge sınırlarını aşmış olan ziyaretçi yoğunluğunu ve yukarı Menderes Havzası ile Lykos Vadisi’nin dinsel ve sosyal yaşamdaki büyük önemini kanıtlar niteliktedir. Tamamen Roma İmparatorluk Dönemi’ne ait olan yazıtların çoğu İ.S.II. ve III. yüzyıllara aittir.
Katagraphe adı verilen yazıt grubu Anadolu’da sadece Apollon Lairbenos Kutsal Alanı’nda tespit edilmekte ve bu yazıtlar aracılığı ile Apollon Lairbenos’a insan bağışlama şeklinde bir ibadet de karşımıza çıkmaktadır ki Apollon Lairbenos Anadolu’da bu tür bir ibadetin yapıldığı tek tanrı olma özelliğine sahiptir. Bu yazıtların en yakın örnekleri Makedonia’da ele geçmektedir. Genel tarzda ifade edecek olursak, bu yazıtların amacı köleleri veya çocuklar, torunlar gibi yakın aile bireylerinin Apollon Lairbenos’a adanması eylemini halka duyurmaktı.
Bu tür yazıtlardan edinilen bilgiler, adama işleminin adanmış olan kişi bir köle ise bu köleye özgürlük bahşettiğini ortaya koymaktadır. Fakat bu özgürlük şarta bağlıydı, yani kölenin adandığı tanrının tapınağında belli zamanlarda hizmet etme zorunluluğu ile sınırlanıyordu. Bu şartın dışında kimsenin adanmış köleyi satmaya veya para karşılığı kiralamaya hakkı olmazdı ve yazıt aracılığı ile de kölenin özgürlüğü hem adandığı tanrı hem de devlet kurumları tarafından garanti altına alınmış oluyordu. Bu nedenle cezalara kamusal bir nitelik de atfetmişlerdir.
Katagraphe adı verilen yazıt grubu Anadolu’da sadece Apollon Lairbenos Kutsal Alanı’nda tespit edilmekte ve bu yazıtlar aracılığı ile Apollon Lairbenos’a insan bağışlama şeklinde bir ibadet de karşımıza çıkmaktadır ki Apollon Lairbenos Anadolu’da bu tür bir ibadetin yapıldığı tek tanrı olma özelliğine sahiptir. Bu yazıtların en yakın örnekleri Makedonia’da ele geçmektedir. Genel tarzda ifade edecek olursak, bu yazıtların amacı köleleri veya çocuklar, torunlar gibi yakın aile bireylerinin Apollon Lairbenos’a adanması eylemini halka duyurmaktı.
Bu tür yazıtlardan edinilen bilgiler, adama işleminin adanmış olan kişi bir köle ise bu köleye özgürlük bahşettiğini ortaya koymaktadır. Fakat bu özgürlük şarta bağlıydı, yani kölenin adandığı tanrının tapınağında belli zamanlarda hizmet etme zorunluluğu ile sınırlanıyordu. Bu şartın dışında kimsenin adanmış köleyi satmaya veya para karşılığı kiralamaya hakkı olmazdı ve yazıt aracılığı ile de kölenin özgürlüğü hem adandığı tanrı hem de devlet kurumları tarafından garanti altına alınmış oluyordu. Bu nedenle cezalara kamusal bir nitelik de atfetmişlerdir.
Kutsal alana ait sunaklar ve steller üzerindeki yazıtların çokluğu burada stel satıcılarının ve taşçı ustalarının bulunması gerektiği düşünülmektedir. Bunun yanı sıra, katagraphe yazıtları aracılığı ile öğrendiğimiz tanrıya dokuma ya da seramik atölyeleri tahsis edilmesi eylemi, kutsal alanın etrafına konumlanmış olan bu atölyelerde farklı ticari etkinliklerin yapıldığını, bunlardan bazılarının tapınak adına üretim ve satış yapma işlevi görmüş olabileceklerini, dolayısı ile de burada gelişen bir tapınak ekonomisinin varlığını düşünmemizi mümkün kılmaktadır.
Apollon lairbenos Kutsal Alanı ve civarında tespit edilmiş olan epigrafik buluntuların büyük bir bölümünü katagraphe (Köle ve özgür vatandaşların tanrıya ithaf edilmesi) yazıtları oluştururken aynı ölçüde önemli bir kısmı da aslında birer adak yazıtı olan günah çıkarma (Kefaret) ya da itiraf (confessio) yazıtlarından oluşmaktadır. Antik devrin dinsel yaşantısını açık bir şekilde yansıtmaları açısından oldukça önemli bir yere sahip olan itiraf yazıtları, Anadolu’da sadece Lydia Bölgesi’nde katakekaumene (yanık arazi) olarak adlandırılan Kuzeydoğu Lydia da ve Phrygia’daki Apollon Lairbenos Kutsal Alanı’nda ele geçmektedirler. Bu yazıtlarda kişiler işledikleri bir suçun günahını itiraf ettikten sonra tanrıya adaklar sunmuşlardır. Günah çıkarma yazıtları, bu adakları sunan kişilerin samimi itiraflarını barındırmaları nedeni ile tespit edildikleri yörenin sosyal ve kültürel yaşamı hakkında önemli bilgiler vermektedirler.
Mezopotamya orijinli olan günah çıkarma geleneği Anadolu’da oldukça eskilere dayanmaktadır. Anadolu’daki kökeni Hititlere kadar inen ve Hitit imparatorluğu’nun çöküşü ile birlikte ortadan kalkan bu geleneğin, Lydia’da katakekaumene olarak adlandırılan volkanik bölge ile Phrygia’daki Apollon Lairbenos Tapınağı civarında yüzyıllar sonra tekrar ortaya çıkması din tarihi araştırmacılarının doğal olarak dikkatini çekmektedir. Hitit İmparatorluğu’nun çöküşü ile birlikte ortadan kalkan bu tür yazıtların Roma İmparatorluk Devri’nde tekrar görülmesi bilim adamları, bu geleneğin bütünüyle kaybolmuş olması nedeniyle değil henüz yeterli epigraphik buluntunun ele geçmemiş olmasından kaynaklandığı şeklinde yorumlanmaktadır.
Bu yazıtlar genel olarak kişilerin işledikleri günahları, bu günahlar nedeniyle tanrının onlara verdikleri hastalık ve ölüm gibi cezaları ve tanrısal öfkenin günahlar tarafından ne şekilde yatıştırıldıklarını konu almaktadır. Adak yazıtlarının en değerli grubu olarak kabul edilen, genellikle anlaşılması güç ve kötü bir Grekçe ile yazılmış olan günah çıkarma yazıtları edebi metinler aracılığı ile yeterli derecede bilgi edinemediğimiz yerel kültür hakkında sağladıkları ayrıntılı bilgiler açısından çok büyük önem taşımaktadırlar.
İtiraf yazıtlarında karşımıza çıkan ifadeler Apollon Lairbenos’un bu bölgede yaşayan insanların yaşamında diğer tanrılardan daha büyük ve inanılmayacak derecede etkin rol oynadığı kanıtlamaktadır. Örnekler çoğaltılabilir olmakla birlikte Antik Devir ile içinde bulunduğumuz çağ arasındaki benzerliği çarpıcı bir şekilde gözler önüne sermesi açısından yalan söylediği ve abdestsiz (temiz olmamak) bir şekilde kutsal alana girdiği için cezalandırılmış olan bir kişinin itiraf yazıtı herhalde tek başına yeterlidir. “ Ben Hierapolisli Sosandros, bir yalan yeminden sonra temiz olmayan bir durumda ortak tapınağa girdim; cezamı buldum, bildiririm ki, benim bu diktiğim steli ibret alan hiç kimse Lairmenos’u küçümsemesin” Yerel Anadolu dinlerinde büyük bir günah olarak kabul edilen ve hoş karşılanmayan davranışlardan birisi de, yalan yere yemin etme, yemin bozma ya da küfür edilmesiydi. Özellikle Phrygialılar’ ın yemin ve küfür konusunda son derece tutucu oldukları ile ilgili bilgileri bazı antik yazarlardan öğrenmekle beraber, Apollon Lairbenos Kutsal Alanı’ndaki itiraf yazıtlarında da bu konuda titizlik dikkati çekmekte ve en sık karşılaştığımız günahlardan birisi olarak karşımıza çıkmaktadır.
Apollon lairbenos Kutsal Alanı ve civarında tespit edilmiş olan epigrafik buluntuların büyük bir bölümünü katagraphe (Köle ve özgür vatandaşların tanrıya ithaf edilmesi) yazıtları oluştururken aynı ölçüde önemli bir kısmı da aslında birer adak yazıtı olan günah çıkarma (Kefaret) ya da itiraf (confessio) yazıtlarından oluşmaktadır. Antik devrin dinsel yaşantısını açık bir şekilde yansıtmaları açısından oldukça önemli bir yere sahip olan itiraf yazıtları, Anadolu’da sadece Lydia Bölgesi’nde katakekaumene (yanık arazi) olarak adlandırılan Kuzeydoğu Lydia da ve Phrygia’daki Apollon Lairbenos Kutsal Alanı’nda ele geçmektedirler. Bu yazıtlarda kişiler işledikleri bir suçun günahını itiraf ettikten sonra tanrıya adaklar sunmuşlardır. Günah çıkarma yazıtları, bu adakları sunan kişilerin samimi itiraflarını barındırmaları nedeni ile tespit edildikleri yörenin sosyal ve kültürel yaşamı hakkında önemli bilgiler vermektedirler.
Mezopotamya orijinli olan günah çıkarma geleneği Anadolu’da oldukça eskilere dayanmaktadır. Anadolu’daki kökeni Hititlere kadar inen ve Hitit imparatorluğu’nun çöküşü ile birlikte ortadan kalkan bu geleneğin, Lydia’da katakekaumene olarak adlandırılan volkanik bölge ile Phrygia’daki Apollon Lairbenos Tapınağı civarında yüzyıllar sonra tekrar ortaya çıkması din tarihi araştırmacılarının doğal olarak dikkatini çekmektedir. Hitit İmparatorluğu’nun çöküşü ile birlikte ortadan kalkan bu tür yazıtların Roma İmparatorluk Devri’nde tekrar görülmesi bilim adamları, bu geleneğin bütünüyle kaybolmuş olması nedeniyle değil henüz yeterli epigraphik buluntunun ele geçmemiş olmasından kaynaklandığı şeklinde yorumlanmaktadır.
Bu yazıtlar genel olarak kişilerin işledikleri günahları, bu günahlar nedeniyle tanrının onlara verdikleri hastalık ve ölüm gibi cezaları ve tanrısal öfkenin günahlar tarafından ne şekilde yatıştırıldıklarını konu almaktadır. Adak yazıtlarının en değerli grubu olarak kabul edilen, genellikle anlaşılması güç ve kötü bir Grekçe ile yazılmış olan günah çıkarma yazıtları edebi metinler aracılığı ile yeterli derecede bilgi edinemediğimiz yerel kültür hakkında sağladıkları ayrıntılı bilgiler açısından çok büyük önem taşımaktadırlar.
İtiraf yazıtlarında karşımıza çıkan ifadeler Apollon Lairbenos’un bu bölgede yaşayan insanların yaşamında diğer tanrılardan daha büyük ve inanılmayacak derecede etkin rol oynadığı kanıtlamaktadır. Örnekler çoğaltılabilir olmakla birlikte Antik Devir ile içinde bulunduğumuz çağ arasındaki benzerliği çarpıcı bir şekilde gözler önüne sermesi açısından yalan söylediği ve abdestsiz (temiz olmamak) bir şekilde kutsal alana girdiği için cezalandırılmış olan bir kişinin itiraf yazıtı herhalde tek başına yeterlidir. “ Ben Hierapolisli Sosandros, bir yalan yeminden sonra temiz olmayan bir durumda ortak tapınağa girdim; cezamı buldum, bildiririm ki, benim bu diktiğim steli ibret alan hiç kimse Lairmenos’u küçümsemesin” Yerel Anadolu dinlerinde büyük bir günah olarak kabul edilen ve hoş karşılanmayan davranışlardan birisi de, yalan yere yemin etme, yemin bozma ya da küfür edilmesiydi. Özellikle Phrygialılar’ ın yemin ve küfür konusunda son derece tutucu oldukları ile ilgili bilgileri bazı antik yazarlardan öğrenmekle beraber, Apollon Lairbenos Kutsal Alanı’ndaki itiraf yazıtlarında da bu konuda titizlik dikkati çekmekte ve en sık karşılaştığımız günahlardan birisi olarak karşımıza çıkmaktadır.
Edebi metinler aracılığı ile yerel kültler hakkında ne yazık ki yeterli derecede bilgi edinememekteyiz. Buna karşılık yerel tapım merkezlerinde tespit edilen adak yazıtları ilk çağ tarihi açısından çok büyük önem taşımaktadır.Apollon Lairbenos Kutsal Alanı ve civarında tespit edilmiş olan yazıtlardan anlaşılmaktadır ki; Roma İmparatorluk Dönemi’nde bölgede dinin günlük yaşan üzerinde yoğun bir etkisi bulunmaktaydı. Öyle ki bu tür yazıtlarda tanrıların tapınağın arazisinde bulunan yerleşimlerin sahibi olduğunu gösteren bazı ifadeler, dinsel bir iktidarın varlığı bile düşünmemize yol açacak niteliktedir.
Apollon Lairbenos Kutsal alanı’nın adakları bahsettiğimiz iki yazıt türü arasındaki ilişkiyi belirleme açısından da oldukça önemlidir; aynı anıtlar üzerinde yazılmış olan itiraf yazıtları tanrının ona tapanların davranışlarını nasıl kontrol ettiğini, katagraphe yazıtları ise onları hizmetinde nasıl çalıştırdığını ortaya koymaktadır.
Apollon Lairbenos Kutsal alanı’nın adakları bahsettiğimiz iki yazıt türü arasındaki ilişkiyi belirleme açısından da oldukça önemlidir; aynı anıtlar üzerinde yazılmış olan itiraf yazıtları tanrının ona tapanların davranışlarını nasıl kontrol ettiğini, katagraphe yazıtları ise onları hizmetinde nasıl çalıştırdığını ortaya koymaktadır.
METİN;Esengül AKINCI ÖZTÜRK, Epigraf
Pamukkale Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi
Arkeoloji Bölümü Öğretim Görevlisi
Pamukkale Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi
Arkeoloji Bölümü Öğretim Görevlisi