20 Temmuz 2014 Pazar

99 Başlıkta Denizli Turizmi….

                                             https://denizli-turizmi.business.site/posts/7858832600320067946?hl=tr                                                                             



99 BAŞLIKTA DENİZLİ KÜLTÜR TURİZM DEĞERLERİ…(17.10.2015)

            Ege Bölgemizin 2. büyük kenti olan Denizli, coğrafi konumu, iklimi, doğal ve turistik yönden önemli özelliklere sahip ekonomik faktörleriyle eşsiz bir yerleşim ve uygarlık merkezidir.
             Lycos Vadisi içinde yer alan Denizli, antik dönemde bir geçiş ve kavşak noktası; ticaret ve haberleşme merkezi iken günümüzde de aynı özelliğini koruyan nadir illerden biridir.
     Tekstil, ticaret, sanayi ve tarım sektörlerindeki hamlelerin yanında son yıllarda özellikle doğa harikası Pamukkale ve diğer kültür-turizm değerleri ve çok sayıdaki turizm çeşitliliği sayesinde turizm sektöründe Ülkemizin önde gelen destinasyon İllerinin başında gelmektedir.
     Coğrafi konumu, termal su ve ikliminin uygunluğu nedeniyle Kalkolitik çağdan başlayıp günümüze kadar kesintisiz bir yerleşime sahip olan İlimiz; Hitit, Frigya, Lidya, İonya, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı gibi medeniyetleri sinesinde yaşatmış, 19 antik kent, 55 arkeolojik ve doğal sit, 354 sivil mimarlık örneği vb. gibi toplamda bine yakın tescilli kültür varlığımız ile Denizli’nin tarihi Anadolu’nun tarihi kadar köklü ve renklidir.

1- Her horoz kendi kümesinde öter, Denizli Horozu ise her yerde öter…


“Denizli” denilince akla ilk gelen değerlerden biri de adıyla bütünleşmiş, kentin sembolü Denizli Horozu’ dur. Denizli Horozu bu bölgedeki insanların eskiden beri uzun ötüşlü horozlara gösterdikleri özen sonucu kendiliğinden oluşmuş bir ırktır.

20-30 saniye ötüşüyle dünyanın en uzun ötebilen tek ırkı olan Denizli Horozu’nu ayrıcalıklı kılan sadece uzun ve güzel ötüşü değil aynı zamanda masalsı güzelliği, sesindeki ahenk ve duruşundaki asalettir.

Ayrıca Denizli Horozu, antik dünyadan günümüze ulaşan taşlara işlenmiş aydınlığın ve ümidin sembolü, sabahın müjdecisi ve şehrin mitolojik efsanesidir. Efsaneye göre Ares verdiği görevi yerine getirmeyen nöbetçiyi horoza çevirir.

Denizli Horozu, Hierapolis, Tripolis ve Laodikeia gibi Denizli’deki antik kentlerde bulunan pek çok kabartmada tasvir edilmiştir.


2- Pamukkale’nin yer altı suları, tedavi edici özelliğinin yanı sıra oluşturduğu travertenlerle yüzeylerine eşsiz şekiller çizerek adeta bir sanatçı kimliği sergiler…

            Doğanın düşsel mucizesi Pamukkale, termal kaynakların sunduğu şifayla binlerce yıl insanlığı kucaklamış; kristalleşmiş pamuk tarlalarını andıran travertenler yaratarak benzersizliğini göstermiştir.

             Pamukkale travertenlerinin uzaktan görünümü binlerce metre yükseklikteki bulutların size yakınlaşması ya da bembeyaz kar kristallerinin kapladığı ışıldayan katmanlı tarlalar gibidir. Mesafe yakınlaştıkça bulutsu karların üstünden berrak suların aktığını görürsünüz.
Traverten çok yönlü, çeşitli nedenlere ve ortamlara bağlı, kimyasal reaksiyon sonucu çökelme ile oluşan bir kayadır. Termal su kaynaktan çıktıktan sonra, 320 m. uzunluğunda bir kanal ile traverten başına gelmekte ve buradan, 60-70 m. lik kısmi çökelmenin olduğu traverten katlarına dökülmekte ve ortalama 240-300 m. yol kat etmektedir.



Kaynaktan çıkan 35 0C sıcaklığında, içinde yüksek miktarda Kalsiyum Hidrokarbonat bulunan suyun havadaki oksijen ile olan teması sırasında Karbondioksit ve Karbon Monoksit uçarak Kalsiyum Karbonat çökelmekte ve traverten oluşumuna sebep olmaktadır. Çökelti ilk etapta jel halindedir. Kat kat havuzcuklarında ve kat kat seddelerinde, çökelmekte olan Kalsiyum Karbonat, başlangıçta yumuşak bir jel halindedir. Zaman içinde sertleşmekte ve traverten olmaktadır.  Beyazlığın oluşumunda, hava şartları, ısı kaybı, akışın yayılımı ve süresi etkilidir. Çökelme, termal sudaki karbondioksitin havadaki karbondioksitle dengeye gelinceye kadar devam etmektedir.

3- UNESCO Dünya Miras Listesi’ne Türkiye’den kayıtlı 13 yerden biri olan
 “Beyaz Cennet Pamukkale”yi görmek bir ayrıcalıktır…
                                                                              




Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Teşkilatı UNESCO Dünya Miras Sözleşmesi’ne 1983 yılında taraf olan ülkemiz, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün sorumluluğu altında yürüttüğü çalışmalar sonucunda bugüne kadar ülkemizden “Dünya Miras Listesi”ne 13 yer kayıt ettirmiştir. Bu yerlerden biri olan, Türkiye’nin favori destinasyonu Denizli turizmindeki baş aktör, Pamukkale günümüzde Hierapolis Antik kenti ile buluşmuş, 09.12.1988 tarih ve 485 sıra numarası ile hem kültürel, hem doğal miras olarak UNESCO Dünya Miras Listesi’ne alınarak Dünya’nın sayılı turizm cazibe merkezi ünvanını almıştır.
Pamukkale’nin büyüleyici ve benzersiz dokusunda bir yolculukla buluşup, anılarınızı belleğinizde ölümsüzleştirebilirsiniz.

4-  Antik Çağda Fay Hattı ile oluşmuş Dünya’nın Doğal Tek  Antik Su Kaynağı…

            Pamukkale’nin en büyük su kaynağının üzerinde bulunan havuz, içindeki antik sütunları ile ziyaretçiler tarafından çok ilgi gören bir yerdir. 
Pamukkale termal suyunun tedavi edici özelliği, çok eski çağlardan beri anlaşılmış, yüzyıllar sonra şifa niteliği bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Kaynaklar etrafında dini ayinler yapılmış, şenlikler düzenlenmiş, büyük devlet adamları ve zengin kişiler antik dönemde tedavi için Hierapolis’e gelmişlerdir.

5-   Güneşin en güzel  battığı yer Pamukkale…






            Dünya’da eşi benzeri bulunmayan, turizm cazibe merkezi Pamukkale, gün batımında güneşin travertenlere yansımasıyla muhteşem bir görünüme kavuşarak kaçırılmayacak görsel bir ziyafet sunar.


6-  Tarihin ve Kültürün Merkezi Denizli’de bulunan
Hz. İsa’nın 12 havarisinden biri olan St. Philippe’in Martyriumu ve Mezarı
 
            Pamukkale Örenyeri’nde bulunan sekizgen (oktogonal) planlı, St. Philippe Martyriumu  ve çevresinde yapılan kazı çalışmaları sırasında Hz. İsa’nın havarilerinden olan Aziz Philippe’e ait olan mezar yapısı 2010 yılı kazı çalışmalarında Prof. Dr. Francesco D’Andria tarafından ortaya çıkarılmıştır. 

            M.S. I. Yüzyıl’ın 60’lı yıllarında Hz. İsa’nın 12 havarisinden biri olan St. Philippe, Hierapolis’e Hristiyanlığı yaymaya gelmiştir. Ancak burada ölüme mahkûm edilir. Hierapolis’in Roma Dönemi’nden sonra Doğu Roma Dönemi’nde de önemli bir Hac Merkezi haline gelmesi bu nedenledir. St. Philippe adına Martyrium olarak adlandırılan sekizgen planlı bir kilise inşa edilir. Bundan dolayı Hierapolis Antik Kenti Metropolis ünvanını alır.

7- Yapımı 150 yıl süren, Akdeniz Havzası içinde en önemli ve özgün Roma Tiyatrosu olan 1800 yıllık Pamukkale Hierapolis Antik Tiyatrosu...

 
           Hem kültürel hem doğal miras olarak UNESCO Dünya Miras Listesi’nde yer alan ve dünyada eşi benzeri olmayan 2500 yıllık Pamukkale Hierapolis Antik Kenti’nde bulunan ve gerçekleştirilen restorasyon çalışmaları neticesinde, Antalya Perge Tiyatrosu’nun dışında hiçbir antik tiyatroda bulunmayan mitolojik kabartmaları, görkemli sahne binası, oturma basamakları ile Hierapolis Antik Tiyatrosu, şu anda Akdeniz havzası içinde Roma Dönemi Anadolu Tiyatroları arasında en önemli ve özgün bir yere sahiptir.

1800 yıllık Hierapolis Antik Tiyatrosu’nun yapımı; M.S. I. Yüzyıl’ın ikinci yarısında başlanılmış, III. Yüzyıl’ın başlarında da tamamlanmış ve yaklaşık 150 yıl sürmüştür. Roma tiyatrolarının en güzel örneklerinden biri olan, yamaca yaslanmış tüm cepheleriyle birlikte korunabilen bu muhteşem yapının 50 oturma sırası bulunur.  Bu oturma sıraları 8 merdivenle 9 bölüme ayrılmıştır. Cavea’nın tam ortasından geçen Diozoma’ya her iki yandan tonozlu birer geçit ile (vomitoryum) girilir. Sütunların arası heykellerle süslenmiş olup, sahne arkasındaki duvarlarda ise mermer kabartmalar yer alır. Tiyatroda yer alan kabartmalı frizlerde; Apollon ve Artemis’in doğuşu ve dini ayin sahneleri, Dionysos, Satyr ve Menad’lardan oluşan eğlence sahneleri, Marsyas ve Apollon arasında geçen müzik yarışması, tanrılar ile devler arasındaki (Giganthomachi) savaşlar, yer altı tanrısı Hades’in tanrıça Persephone’yi yer altına kaçırması gibi mitolojik konular ile Hierapolis Kenti için yapılan sportif yarış sahneleri, arşitravın kral kapısı üstünde İmparator Septimus Severus’un taç giyme merasimi tasvir edilmiştir.


Pamukkale Hierapolis Antik Tiyatrosu Sahne Binası Restorasyon çalışmaları İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Müze Müdürlüğü denetiminde, İtalyan Kazı Heyeti tarafından 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı aracılığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı’mızın gönderdiği 1.750.000 TL ödenekle gerçekleştirilmiştir. Restorasyon çalışmalarında Sahne Binasına ait olan 3 bine yakın mermer blok ve mimari süsleme parçaları tek tek incelenmiş, % 95’i mevcut olan orijinal mimari malzeme kullanılmıştır.
19 Nisan 2010 tarihinde başlayan restorasyon çalışmaları 10 Haziran 2013 tarihinde tamamlanmıştır. Türkiye’de Sahne Binası restore edilen tek tiyatro ünvanına sahip olan Pamukkale Hierapolis Antik Tiyatrosu, yapılan bu restorasyon çalışmaları sonrası 12.000 kişi kapasitesi ile kültürel ve sanatsal etkinlikler için faal duruma gelmiştir.
8- Hierapolis Antik Kenti’ nde bulunan Ploutonium Kutsal Alanı (Cehennem Kapısı)…

Hierapolis Antik Kenti içerisinde gerçekleştirilen arkeolojik kazılarda Ploutonium Kutsal Alanı (Cehennem Kapısı) ve antik dünyada “ölüler ülkesine geçiş kapısı” olarak kabul edilen mağaranın girişi gün yüzüne çıkarılmıştır.

Pagan inanışının hâkim olduğu Antik Çağ’da Hierapolis, “Kutsal Kent” anlamına gelmektedir. Bu isim; içinden termal suların ve kendisine yaklaşan canlıların ölümüne neden olan gazın (karbondioksit) çıktığı bir mağaranın mevcudiyetinden gelmektedir. Bu özelliklerinden dolayı mağara, Tanrı Plouton ve eşi Persophone’nin hüküm sürdüğü yeraltı dünyasının girişi olarak kabul edilmiştir.

Mağara etrafına,  Antik Dönem’de büyük bir turistik ziyaret mekânı olan ve M.Ö. I. yy. ve M.S. III. yy. arasında inşa edilmiş olan bir kutsal alan yerleştirilmiştir. Bu kutsal alanın ziyaretçileri arasında, en ünlüleri olarak Cicero, İmparator Hadrian ve Caracalla, Filozof Damascius bulunmaktadır. Ziyaretçiler mağaranın içine kuşları bırakmakta ve bunlar hemen gazdan zehirlenerek ölmekteydiler.

Ploutonion Kutsal Alanı (Cehennem Kapısı)’ nda 2013 yılı kazı sezonunda gerçekleştirilen kazı çalışmaları neticesinde gün ışığına çıkartılan yapı kompleksi dünyada eşsiz bir sit alanını oluşturmaktadır.

Kazılarda ünlü Pamukkale traverten havuzlarının oluşmasını sağlayan termal suların orijinal kaynağının gün ışığına çıkartılmasını sağlamıştır. Ayrıca, yaklaşan küçük hayvanların ve kuşların ölmesine neden olan karbon anhidrid gazının çıktığı mağaranın etrafına kurulan kutsal alanın keşfedilmesini sağlamıştır. Antik dünya insanları burasının, Plouton ve karısı Persephone’ nin hüküm sürdüğü Cehennem’ in Girişi olduğuna inanıyorlar ve bu tanrılara mağaradan sızan karbon anhidrid gazıyla boğulan boğaları kurban ediyorlardı.

Yapılan kazı çalışmaları sonucu ortaya çıkartılan Kutsal Alan’ ın ion düzenindeki cephesi, kaynakların oluşturduğu havuza yansımaktadır ve tarihle doğanın aynı potada eridiği eşsiz bir yapı kompleksini oluşturmaktadır. 

Kazılarda ayrıca birbirinden eşsiz eserler gün yüzüne çıkarılmıştır. Yapılan sualtı kazısıyla tanrı Plouton’ a, inananları tarafından adak olarak bırakılan, Helenistik dönemden kalma ve her biri farklı bir figürde olan, Kutsal alanda yapılan ritüelde kullanılan kandiller ortaya çıkarılmıştır. Bu ritüel çok önemlidir. Çünkü Antik Çağ’ da insanlar kutsal alana gelmişler, Cehennem Kapısı’ nda sunak yapıp, kurban adamışlar ve boğaları kurban etmişlerdir. Bu kandillerin ateşini buradan çıkan zehirli gazlar söndürmüş, sonrasında bunu Tanrı’  nın kabul ettiğine inanıp, kandilleri eve götürmeden alanda bırakmışlardır.

Kazıda elde edilen en değerli eserler arasında Helenistik zamanda yapılmış, özel saç sistemi ve altın küpe takmak için kulağında iki delik olan tanrıça Aphrodite’ ye ait mermer bir baş ve mermer Dionysos Heykeli bulunmaktadır.

Ayrıca en olağanüstü buluntu ise sudan çıkartılan, mağaranın girişini koruyan mermer 2 heykeldir; bunlardan biri mermer yılan heykeli ikincisi ise mermer Kerberos heykelidir.

1- Bu 2 mitolojik varlıktan biri olan ve yeraltında yaşayan her şeyi sembolize eden yılan, kıvrılmıştır ve başı yaklaşan kişiye dönüktür.
2- Daha da önemli olan diğer mitolojik varlık ise, mermer Kerberos heykelidir. 1,30 m. yüksekliğiyle büyüklük olarak dünyada eşsiz bir eser olan üç başlı “Hades’in Cehennem Köpeği” mitolojiye göre Cehennem’ in Kapısı’ nda durmaktadır. Yaşayan hiçbir canlı öldürülmeden buraya yaklaşamamaktadır. Sadece kahraman Herakles onu yakalamayı başarmıştır. Kerberos heykelini gerçekleştiren heykeltıraş, eserini, Anadolu’ nun tipik çoban köpeği Kangal’ ın görünüşüne benzetmiştir. Arka ayakları üzerinde duran hayvan, Hindistan’ ın sembolü antik Hindistan tanrısı, üç başlı Arslan Ashoka’ yı hatırlatmaktadır.

9- Ploutonion Kutsal Alanı (Cehennem Kapısı)’ nda 2013 yılında gerçekleştirilen kazılar neticesinde Hierapolis Antik Kenti’ nin tarihi 300 yıl geriye gitmiştir…

Ploutonion Kutsal Alanı’ nda 2013 yılında gerçekleştirilen kazılar sırasında Hierapolis Antik Kenti’ nde ilk kez Arkaik Dönem tespit edilmiştir. (M.Ö. VI. yüzyıl). Kentin M.Ö. III. yüzyıl sonlarında kurulmasından önce, Ploutonion Mağarası, Lykos (Çürüksu) Nehri Vadisi’nde oturan Frigler tarafından zehirli gaz çıkartarak öldüren kutsal mağara ve iyileştiren termal sular ziyaret edilmekteydi.
Kazılarda bulunan arkaik döneme ait parçalar ve Friglere ait tipik bir Kibele kabartması olan çift flüt çalan insan figürü, Hierapolis Antik Kenti’ nin bilinen tarihini 300 yıl geriye götürmüştür. Hierapolis Antik Kenti M.Ö. 3. yüzyılda kurulmuştur. Bulunan bu eserler, şehir yokken Frig insanlarının bu mağaraya geldiğini, kentin M.Ö. 6. yüzyılda kutsal alan olarak ziyaret edildiğini gün yüzüne çıkarmıştır.

10-  Günümüzün Su ve Sağlık Kenti olan Termal Sağlık ve Tedavi Merkezi
Denizli’ye gelin hayatınız değişsin…

Termal su kaynakları bakımından Dünya’nın en zengin alanları içinde gösterilen Denizli’de termal turizmin kaynağı olan termal suların varlığı ve önemi ilk yerleşim dönemlerine kadar uzanmaktadır. Binlerce yıldır bölgemizde bilime dayalı tıp ve termal suya bağlı tedavi uygulanmış ve görkemli hamamlar yapılmıştır.

Antik Dönem Denizli çevresinde yer alan; Hierapolis, Laodikeia, Attouda, Karura, Heracleia Salbace ve Eumeneia kentlerinde tıp bir bilim dalı olarak kabul edilmiştir.

Denizli’de; Pamukkale, Karahayıt, Akköy, Yenicekent, Sarayköy arasında uzanan Türkiye’nin en önemli ve sağlık turizmi açısından zengin potansiyele sahip bölgedeki termal su sıcaklığı  36  0C ile 240  0C arasında değişmekte ve kalp, damar sertliği, tansiyon, romatizma, deri, göz, raşitizm, felç, sinir hastalıklarına, uyuz, kaşıntı gibi deri hastalıklarına iyi geldiği gibi ılık içildiğinde mide, damar iltihapları ve reyno hastalığının tedavisine de iyi geldiği bilinmektedir. Bilhassa çamur banyosuyla alınan tedavi ile cildin daha genç ve zinde hale gelmesi mümkün olabilmektedir. Mevcut ve yeni yapılmakta olan uluslararası standartlara sahip tesisler ile Denizli, sadece ülkemizde değil dünyanın en önemli termal tedavi merkezlerindendir.
11- Kırmızı renkli travertenleri ile ünlü “Termal Sağlık Merkezi Karahayıt”…

UNESCO Dünya Miras Listesi’nde yer alan turizm cenneti Pamukkale’ye 3 km. mesafedeki turizm beldesi Karahayıt, kırmızı renkli travertenleri ve şifa kaynağı sıcak, sağlıklı termal sularıyla ünlüdür.

           Karahayıt Kasabası’nda, yılın her mevsiminde ana kaynağından çıkan kendine has kırmızı renkli şifalı termal suyun ve termal çamurun sıcaklığı 58 ºC olup; Ege Üniversitesi Hidroklimatoloji Enstitüsü’nün vermiş olduğu rapora göre içerdiği zengin mineralleri ile eşsiz bir sağlık kaynağıdır. Karahayıt’ta bulunan turistik tesislerde (Otel, Apart Otel ve Pansiyonlarda) Kırmızı Su ve Termal Çamur sayesinde pek çok hastalık ve sağlık probleminize şifa bulabilirsiniz.

12- 1.500 yıldır termal tedavinin uygulandığı
Termal (Yapı) Tedavi Merkezi ve Hamam Kompleksi...

             Denizli’nin, kırmızı renkli travertenleri, şifa kaynağı termal sularıyla ünlü Karahayıt Kasabası’nda İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Müze arkeologları tarafından gerçekleştirilen kazılarda 1500 yıldır termal tedavinin uygulandığı Termal Tedavi Merkezi ve Hamam Kompleksi gün yüzüne çıkarılmıştır.

Termal Tedavi Merkezi’nin bulunduğu alanda gerçekleştirilen kazı çalışmaları sonucu Anadolu’da ilk defa ortaya çıkan, şimdiki termal yapıların öncüsü sayılacak Termal Yapı tespit edilmiştir.

             M.S. 4. ve 5. yüzyıla tarihlenen yapının yuvarlak planlı olan orta mekânında sıhhi amaçlı kullanılan havuz ortaya çıkarılmıştır. Basamaklı olan havuzun yüzme amaçlı değil, tedavi amaçlı kullanıldığı belirlenmiştir. Havuza termal suyun, Kırmızı su kaynağından özel kanallarla taşındığı ve kullanılan termal suyun dışarı atılması için kanallar yapıldığı belirlenmiştir. Binanın ısıtılması için Hipokaust sistemi tespit edilmiştir. Hipokaust, Romalıların M.S. 1. Yüzyıl’da kurdukları merkezi ısıtma sistemidir. Bu sistem bir yapının zeminine inşa edilen bir fırınla işlemekteydi. Fırının ürettiği sıcak hava sütunlardan oluşmuş "hipokaust" adlı kanallardan geçiyor ve buradan da bir bacayla evin duvarlarına veriliyordu. Genel olarak halka açık hamamların ısıtılmasında kullanılsa da soğuk aylarda evlerin ısıtılmasında da kullanılmıştır.


Termal yapının içinde insanların tek başına yıkanabilmeleri için bugünkü duşa kabinlerin öncüsü sayılabilecek yarım daire formlu ve mermer kaplamalı duş yeri, yuvarlak formlu üst üste tuğlalardan oluşturulmuş günümüz göbek taşlarının ilk örnekleri sayılabilecek yapı, bu göbek taşına alttan termal su sağlayan pişmiş toprak künk, basamaklı havuzlar, küçük küvetler ve doğal jakuzi bulunmaktadır.  Ayrıca termal suyun tesiste uzun süre kullanıldığını belirten traverten mermer tabakası mevcuttur.

Ayrıca hamam kompleksinin bulunduğu alanda gerçekleştirilen kazıda elde edilen buluntular ışığında   M.S. 4. ve 5. yüzyıla tarihlenen, içerisinde lokantalar, berberler, güzel kokular ve şifalı otlar satan dükkânlar, yüzme havuzları, çiçek bahçeleri, kütüphaneler, toplantı salonları, spor salonları, serinleme odaları, soyunma odaları, terleme odası, bekleme odaları gibi bölümleri olan 1.500 yıllık kültürel hamam kompleksi ortaya çıkarılmıştır.

2 alanda gerçekleştirilen kazı çalışmaları neticesinde; Karahayıt’a insanların şifa bulmak amacıyla geldiği ve termal tedavinin bu topraklarda 1.500 yıldır yapıldığı tespit edilmiştir.

13- “Pamukkale Efsanesi” diye bilinen “Oduncu Güzeli Efsanesi”…


Denizli sınırları içinde bulunan mitolojik çağlarda Salpakos adı verilmiş olan doğa harikası eşsiz Pamukkale’nin yaslanmakta olduğu Çökelez Dağlarını bilir misiniz? Bu dağlarda yüzyıllar boyu söylenip gelmiş olan Oduncu Güzeli diye bir hikâye vardır.

Oduncu Güzeli demişler aslında oduncunun güzeli çok çirkin bir kızmış, yüzü sivilceli, vücudunun her tarafı çıbanlar ve yaralar içindeymiş, kızcağız utancından kimselere görünmez, aynalara bakamaz, durgun sularda kendini seyredemezmiş, zaten etrafında bulunanlarda civardan gelen giden insanlarda onu görmek istemezmiş.

Oğlan anaları yolda bayırda dağda ona rastlayacak olsa yüzlerini çevirip yol değiştirirmiş hatta o kadar çekinirlermiş ki bu kızdan “Aman yoksuz kız, kutsuz kız, Allah oğlumu senden esirgesin” diye dua ederlermiş.

Kız olda gel de dayan bu yazgıya kolay değil…

Oduncu kızının durgun bir su gibi tertemiz bir huyu, altın gibide bir kalbi varmış, öyle şefkat dolu bir kalp ki hep başkaları için çarpan ve sadece vermesini bilen bir kalp.

Ama yine de Rabbin kendisine layık gördüğü bu çirkinliğe bir türlü alışamamış, her şey bir yana özelliklede insanların kendisine yaptığı haksızlıklar onu derinden incitirmiş.
Tüm bu yaşadıkları iyice yıpratmış oduncu güzelini. Bir sabah vakti tan ağarırken sarmış yazmasını başına çıkmış Çökelez Dağına çıkmış dağın yamacına hıçkıra hıçkıra ağlayarak bakmış etrafına son kez ömrünü geçirdiği güzel yurduna çok sevdiği ama karşılık görmediği insanlarına sonra kaldırmış başını Sema’ya. “Her gün bin defa ölmektense bugün bir defa ölmek daha kolay, Rabbim affet beni” demiş. Kendini dağın sarp yamaçlarından boşluğa bırakıvermiş. Çökelez’in altındaki sırtlarda oduncu güzelinin düştüğü yerde derinlerden fışkıran şifalı sıcak suların varlığını nerden bilsin.

O Sabah Denizli Beyi’nin oğlu da ava çıkmış ve Çökelez sırtlarında keklik kovalıyormuş. Avının peşinden telaşla giderken bakmış kayaların arasında bir kızın sırma saçları sıcak su birikintilerinin içinde pırıl pırıl parlıyor. Kız kendinden geçmiş sular yüzünden dökülüp akıp gidiyor. Bey oğlu bu dünyalar güzeli kızı, kucakladığı gibi bir ağacın gölgesine yatırmış. Yarasını beresini silerken oduncunun kızı kendisine gelmiş. Vay ben ölmedim mi vay diye ağlamaya başlamış. Beyoğlu durumu anlamaya çalışmış zorlaya zorlaya kızı söyletmiş, “benim yüzüm, vücudumun her tarafı yara, bere, çıban, sivilce içinde çirkin bir oduncu kızıyım neden yaşayayım ki kimselerle konuşamadıktan sonra” demiş.

Denizli Beyi’nin oğlu kızın bu konuşmalarına şaşırmış bakmakta “Sen mi çirkinsin oduncu güzeli, eğil de şu sularda kendini seyret, sonra da sor bakalım Ay mı daha güzel Sen mi güzel?

Oduncunun kızı durur Denizli Beyi’nin oğluna tereddütle bakar sonra ellerini yüzüne götürüp yoklar, kollarına, ellerine bakar yaralarından eser yoktur, hızla yerinden kalkar ve su birikintinse bakar, gördüğü karşısında adeta dili tutulur

Meğer Çökelez’in taşı toprağı Pamukkale yapan sırlı suları oduncunun kızını da eşi bulunmaz bir güzele çevirmiş. O gündür bu gündür bunu duyan, gören dünya kadınları Pamukkale’ye gelir o eşsiz şifalı sularda yıkanır, sonrada güzellikler ereni Oduncu kızına dua eder.

Gerçekten de Pamukkale ve Karahayıt’ın suları, çamurları şifalıdır. Bu sulara girmek ve vücuduna çamur sürerek, çamur banyosu yapmak için Karahayıt ve Pamukkale’ye ülke içinden ve dışınden binlerce insan bu bölgeye gelmektedir.


14- Gelin Ağlama Taşı Efsanesi…

            Doğal güzelliğiyle İlimizin görülmeye değer yerlerinden biri olan Karahayıt’ ta geçen bir efsane…Uzun zaman önce bir yörük beyi kendi obasında emrinde çalışan çok güzel bir kızı sever.  Kız ise yörük beyini değil yine aynı obada bulunan bir çobanı sevmektedir. Yörük beyi, kızla evlenmeyi kafasına koymuştur ve zorla kırk gün kırk gece düğün yaparak kızla evlenir. Düğünün son günü gelin ata biner ve arkasında seğmenlerle birlikte atlı grubu oluşturur. Grup olarak gelin gezmeye başlar.  Gezi esnasında gelin kendi taraftarı olan bir grupla kaçmaya çalışır. Şimdiki bulunduğu yerde beyin adamları tarafından etrafı sarılır. Teslim olması için uyarılır. Gelin kurtuluşun olmadığını anlayınca içtenlikle Allah’ a yalvarır; “Allah’ım beni beye yar edeceğine taş et.” der ve o anda etrafındakilerle beraber atın üstünde taş olur.

O gün bu gündür insanlar gelin taşını ziyaret ederler. Özellikle yeni gelin olan kızlar evliliklerinin huzurlu olması için gelin taşına gelirler.
15- Kültür ve tabiat varlığı zengini Denizli...
Kültür ve tabiat varlığı zengini Denizli’de; 19 adet Antik Kent13 adet Ören Yeri48 adet Höyük16 adet Nekropol Alanı1 adet Mermer Ocağı30 adet Tümülüs Kaya Mezarı14 adet Doğal Sit Alanı1 adet Kentsel Sit56 adet Mezarlık Siti6 adet Askeri Yapı57 adet Anıt Ağaç90 adet Dini Yapı78 adet Kültürel Yapı4 adet Endüstriyel Yapı1 adet Tarımsal Sanayi Yapısı41 adet Arkeolojik Sit, 141 adet Kentsel Arkeolojik Sit ve 354 adet Sivil Mimarlık Örneği bulunmaktadır.
Türkiye’nin favori destinasyonu Denizli; muhteşem coğrafyası, termal su ve ikliminin uygunluğu nedeniyle birçok medeniyete beşiklik etmiş, 1.000’e yakın tescilli kültür ve tabiat varlığı ile turizme hizmet etmektedir.


























16-  Antik dünyanın en büyük ve en zengin Nekropollerinin
bulunduğu Denizli…




      Kalkolitik Çağ’dan başlayıp günümüze kadar kesintisiz bir yerleşime sahip olan Denizli, birçok uygarlığın yerleştiği antik çağın büyük ve kutsal kentlerindendir. Gerek sanayi ve ticaret gerekse sağlık şehri olması farklı toplumların buraya gelerek ticaret yapmalarını ve yerleşmelerini sağlayan bir cazibe kenti haline dönüşmesine yol açmıştır. Konumundan kaynaklanan avantaja bağlı olarak kültürel, sanatsal, ekonomik ve ticari yönü çok hareketli olup, bu  ihtişam, Hierapolis, Laodikya ve Tripolis Antik Kentlerindeki büyük ve zengin Nekropollerde gerçekleştirilen kazılardaki gömülerde ortaya çıkan buluntulardaki çeşitlilik ve zenginlikten anlaşılmaktadır.

17- Geçmişi Neolitik Döneme kadar giden 48 adet Höyüğün
bulunduğu Denizli...

            Höyükler, üst üste yerleşim gören antik dönemlerdeki yerleşim alanlarının zamanla toprakla örtülüp tepe biçimine gelmiş halidir. İlimizde bulunan höyüklerden en önemlileri içerisinde; Çivril İlçesi’nde Beycesultan Höyüğü, Acıpayam İlçesi’nde Yassı Höyük, Honaz İlçesi’nde Colossae Höyüğü, Çardak İlçesi’nde Beylerli Höyüğü, Buldan İlçesi Yenicekent Kasabası’ndaki Tripolis Antik Kenti’nde de Hamam Bükü Höyük ve Akkayalık Höyüğü yer almaktadır.

18- Kutsal kitap İncil’de adı geçen 7 kiliseden birinin bulunduğu Antik çağın Metropolü Laodikya Antik Kenti…

Laodikeia Antik Kenti, Denizli merkezinde, Pamukkale yolunun üzerinde verimli Lykos (Çürüksu) Ovası’nda yer alır.




Erken Bizans Dönemi’nde  metropollük  seviyesinde dini bir merkez olan ve İncil’de adı geçen 7 kiliseden biri olan ve eşsiz mimari özellikleri bulunan ve 2010 yılında yapılan kazı çalışmalarında ortaya çıkarılan “Kutsal Haç Kilisesi” ne sahip olan Laodikya Antik Kenti, Hristiyanlık Dünyası’nın önemli bir “Kutsal Hac Merkezi” dir. Bu sayede birçok farklı dini grup Laodikeia’da ayin düzenlemektedir.





19- Denizli’ de bulunan UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ nde yer alan
Laodikeia Antik Kenti…

M.Ö. 5.500’den M.S. 7. Yüzyıl’a kadar kesintisiz yerleşimlerin olduğu, Hellenistik, Roma İmparatorluk ve Erken Bizans Dönemleri Laodikeia’sı, uygarlık tarihinin ünik ve olağanüstü yapılarını bağrında yaşatmıştır.


Laodikeia Antik Kenti’nin UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne alınmasına yönelik çalışmalar, Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün 7 Ocak 2013 tarih ve 3357 sayılı yazılarıyla başlamış olup, bu çalışmalarda kullanılmak üzere Laodikeia Antik Kenti ile ilgili bilgi, belge ve fotoğraflar İl Kültür ve Turizm Müdürlüğümüzün 13 Şubat 2013 tarih ve 665 sayılı yazısıyla Kültür ve Turizm Bakanlığı’na iletilmiştir.

Anadolu dışında yer alan ve Dünya Kültür Mirasının en önemli sitlerinden biri olan Atina Akropolis’inden daha çok ve büyük yapılara sahip olan Laodikeia Antik Kenti, 15 Nisan 2013 tarihinde kültürel miras olarak UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne alınmıştır.


20-  Türkiye’de 11 metre yüksekliğiyle anıtsal büyüklüğe sahip tek mermer sütunların ortaya çıkarıldığı “Kutsal Agora Doğu Portiği”...
Bulunduğu coğrafi konumu, iklimi, bol termal su kaynakları, traverten ocaklarının zenginliği, sanayisi, ticareti, dokumacılığı ve dini bir merkez olması sayesinde Antik çağın gözdesi olan Laodikeia Antik Kenti, Anadolu’nun en büyük stadyumu, 2 tiyatrosu, 4 hamam kompleksi, 5 agorası, 5 nymphaeumu, 2 anıtsal giriş kapısı, tapınakları, kiliseleri, anıtsal caddeleri ve kentin 4 tarafını çeviren nekropol alanları gibi günümüze kadar gelebilen yapılarında Türkiye’de bir ilk olarak 12 ay gerçekleştirilen kazı ve restorasyon çalışmaları sayesinde açık hava müzesi ve yaşayan bir arkeoloji parkına dönüştürülmüştür.
Bu çalışmalar kapsamında; “Laodikeia’nın Kalbi” diye adlandırılan Kutsal Agora Doğu Portik Alanında yapılan kazı ve restorasyon çalışmalarında, 1.850 yıl öncesine ait mermer sütunlar, kaideler, korinth tipi başlıklar, arşitrav ve frizler ile geison blokları gibi sütunların üzerine gelen yatay elemanlar ayağa kaldırılmıştır. 11 metre yüksekliğindeki 18 adet mermer sütunlarıyla Türkiye’de bir ilk olan bu büyüklükteki anıtsal alan, hem Türk arkeolojisine hem de turizmine kazandırılmıştır.
Kuzey (Kutsal) Agora Doğu Portiği’nde 23 Ağustos 2011 tarihinde başlayan kazı ve restorasyon çalışmaları kesintisiz olarak devam etmiş, 25 Mayıs 2013 tarihinde tamamlanmıştır.
Yapım süresi ve kullanılan restorasyon tekniği bakımından Doğu Portik çalışmaları Ülkemizde ilkler içinde yer alır.  
21-  Antik Çağın Ticaret, Tarım, Sağlık ve Kutsal Kenti
Tripolis Antik Kenti…

Denizli’nin Buldan İlçesi’nde, Büyük Menderes Nehri ile Yenicekent Kasabası arasındaki yamaçlar üzerinde 265 hektarlık alanda kurulan, Laodikeia Anti Kenti’ne 30 km, Hierapolis Antik Kenti’ne 20 km mesafede bulunan, kuruluş biçimi ve şehircilik anlayışı ile yörenin en zengin kentlerinden olan Tripolis Antik Kenti, UNESCO Dünya Miras Listesi’ ne aday olabilecek antik kentlerden biridir. Pergamon Kralı II. Attalos tarafından önceden var olan üç yerleşim yerinin bir araya toplanmasıyla kurulan Tripolis Antik Kenti, Frigya ve Karya bölgelerine ulaşımı sağlayan önemli sınır, ticaret ve tarım merkezi olması yönüyle yörenin en zengin kentleri arasında yer almaktadır. Tipik Roma Hamamı geleneğinin bir örneği olan Tripolis Hamamı ile sağlık kenti olan ve ayrıca, M.S. 325 yılında Nikea Meclisi’nde hazır bulunan Lidya Piskoposları Listesi’nde Tripolis’in adının geçmesiyle piskoposluk düzeyinde kutsal bir şehirdir Tripolis.

Tripolis Antik Kenti’nde 2012 yılından bu yana uzun süreli yapılan kazı ve restorasyon çalışmaları neticesinde Erken Bizans Kilisesi, Sütunlu Cadde, Roma Dönemi Dükkânları, Kemerli Agora, Mozaikli Ev gibi çok önemli yapılar gün yüzüne çıkarılmıştır.
22- Kurtuluş Savaşı’nın son mevzilerinin bulunduğu Antik Kent…
Tripolis Antik Kenti’ ndeki tiyatronun hemen kuzeydoğu bitişiğinde yer alan Kurtuluş Savaşı mevzisi dişli bir yarım daire biçiminde yaklaşık 100 m. çapındadır. Çürüksu Vadisi’ ne bakmakta olan mevzinin hemen hemen tiyatronun ölçülerinde ve biçiminde olması dikkat çekicidir.
23- 2000 yıl öncesine ait kanalizasyon ve su sistemlerine sahip
Tripolis Antik Kenti…

Tripolis Antik Kenti, 60x45 m. lik insulalardan (ada) oluşan, cadde ve sokakların birbirini dik olarak kestiği ızgara planlı bir kenttir. Kentin ana caddesi olan Sütunlu Cadde üzerindeki Güney Sur Kapısı 1’den başlayarak güneye, Hierapolis yönüne doğru devam eden 10.80 m. genişliğindeki Hierapolis Caddesi’nin döşeme blokları altında 1.50 m. yüksekliğinde ve 70 cm. genişliğinde, kuzey-güney yönlü bir kanalizasyon sistemi açığa çıkarılmıştır. Traverten bloklardan yapılan kanalizasyon, kentin atık suyunu ve yağmur sularını kent dışına taşımaktadır.
Kentin birçok noktasında açığa çıkarılan künk hatları ise kentin gelişmiş bir su sistemine sahip olduğunu göstermektedir. Temiz su Tripolis’e 5 km. kuzeydeki Narlıdere Mevkii’nden yine künklerle kentin doğusundaki su deposu getirilmiş ve oradan da kente dağıtılmıştır.
24- Antik dönemin en önemli seramik, kemik, demir eşya ve tekstil üretim
merkezi olan kent Tripolis…



2012 ve 2013 yıllarında gerçekleştirilen kazı çalışmalarında Tripolis Antik Kenti’nin seramik, demir ve kemik eşya üretiminde ve ticaretinde önemli bir merkez olduğunu gösteren çok sayıda bulgu elde edilmiştir.

Özellikle 2013 kazı sezonunda ortaya çıkartılan Kemerli Agora, Tripolis’in üretim ve ticari faaliyetleri hakkında önemli bulgular vermiştir. Roma Dönemi'nde Geç Helenistik-Erlen Roma Dönemi’nde inşa edilen Kemerli Agora, Kentin merkezinde yeralıp döneminde ticari ve sosyal hayatın merkezidir. Agoranın batı bitişiğinde yer alan sütunlu galeri, insanların oturup dinlendiği, sohbet ettiği, ticari ve sosyal meselelerini hallettiği bir merkez konumundadır. Agora içerisinde toplamda 246 adet pişmiş topraktan eser, 1080 adet kemik eser (saç tokası, iğ, iğne, öreke, tıp aleti vb.), 1867 adet sikke, 289 adet metal eser, 44 adet mermer yazıt ve yazıt parçası, 17 adet cam eser bulunmuştur.

Kazılarda ele geçen seramik buluntular arasında Roma Dönemi’ne ait kandiller, mataralar ve kalıpları, depolama kapları yer almaktadır. Bol miktarda ele geçen bu seramik ürünleri ve üretim için kullanılan kalıplar, Kemerli Agora içerisinde bu kapların ticaretinin yapılmasının yanı sıra üretimininde yapıldığını göstermektedir.

Yine Agora kazısında ele geçen 1080 adet işlenmiş ve yarı işlenmiş kemik alet (iğler, örekeler, iğneler, saç iğneleri, tıp aletleri, süs eşyaları), bol miktardaki demir cürufu ve demir objeler, çok miktarda ağırşak (dokuma tezgâhı ağırlığı) ve kumaş parçaları gibi buluntular, Agora’da kemik, demir ve tekstil ürünleri ile ilgili üretim atölyelerinin varlığına işaret etmektedir.




25- Batı Anadolu’daki birçok antik kentle yakın ticari ve sosyal ilişkiler kuran
Antik Kent Tripolis…
            Tripolis Antik Kenti’nde gerçekleştirilen kazılarda Philadelphia (Alaşehir), Prymnessos (Afyon-Sülün), Tralleis (Aydın), Pergamon (Bergama), Laodikeia (Eskihisar), Kolossai (Honaz), Hierapolis (Pamukkale), Karia Antiocheia’sı (Yeniköy), Pisidia Antiocheia’sı (Yalvaç), Ephessos (Selçuk), Smyrna (İzmir), Stratonikeia (Eskihisar) gibi birçok kente ait sikkeler bulunmuştur. Bu sikkeler Tripolis’in Antik Dönem’de geniş bir coğrafya ile sosyal ve ticari ilişkiler geliştirdiğini, ticaret yolları üzerinde yer aldığını kanıtlamaktadır.
26- Yapıları en iyi korunan ender kentlerden biri Tripolis…
Tripolis Antik Kenti, Messogis/Aydın Dağları’nın uzantısı olan bir tepenin güney yamacında kurulmuş olmasından dolayı tepeden inen yoğun erozyon toprağı ile örtülmüştür. Bu durum kentin yapılarının, yapılar içerisindeki fresk ve mozaik gibi hassas dekoratif süslemelerin ve diğer buluntuların günümüze kadar korunmasını sağlamıştır.

2013 kazı sezonunda açığa çıkarılan yapılardan duvarları çatı seviyesine kadar korunmuş olan Erken Bizans Kilisesi, korunmuş yapılara güzel bir örnektir. Kubbe şeklindeki çatısının bile bir kısmı korunmuş olan yapının duvarlarında yer alan renkli fresk ve yazıtlarında bir bölümü korunmuştur.

Yine 2013 yılında kazısı tamamlanan Mozaikli Ev’in iki odasında bulunan bitkisel ve geometrik motiflerden oluşturulmuş mozaik zeminler, eksiksiz bir biçimde ortaya çıkarılmıştır.

Tripolis’in korunmuş yapılarına bir örnekte 2013 yılında kazısı ve restorasyonu gerçekleştirilen Kemerli Agoradır. Yapıda yer alan yan yana iki kemerin oluşturduğu 13 kemer dizisinden 10 tanesi kazı sırasında ayakta veya parçaları kaybolmamış olarak bulunmuştur. Yapının çatısını oluşturan büyük tavan bloklarının da neredeyse tamamı kazı sırasında ele geçmiş ve restore edilerek yerlerine konmaktadır. Agora’nın batısında yer alan ve Agora’ya gelen insanların dinlendikleri veya sosyal ve ticari işlerini gerçekleştirdikleri yer olan portikte yer alan sütunlar yıkıldıkları yerde tüm parçaları tam olarak bulunarakyerlerine konmuştur.

Yine kazısı 2013 yılında gerçekleştirilen birbirine bitişik üç Roma Dükkânı, tavan seviyelerine kadar korunmuş olup duvarları üzerine yapılmış çok çeşitli ve renkli fresklerinin büyük bir bölümü günümüze kadar zarar görmeden ulaşmıştır.

27-  Roma Senatosunda bir senatörü olan kent Tripolis…

Tripolis’in gelişimine önemli katkıları olduğu düşünülen Tripolisli Hermolaos M.S. 3. yy. da Roma’da senatörlük yapmıştır.

28- Asya’nın en büyük kilisesi olan St. Michael Kilisesi’nin bulunduğu Frigya’nın 6 büyük şehrinden biri olan Colossae Antik Kenti…

Denizli’nin Honaz İlçesi’nde  M.S. 8. Yüzyıl’da kurulan, Frigya’nın 6 büyük şehrinden biri olan Colossae Antik Kenti, büyük Frigya içinde bulunan en önemli merkezlerdendir. Antik çağın kutsal kenti olan Colossae Antik Kenti’nde Asya’nın en büyük kilisesi olan St. Michael Kilisesi bulunmaktadır. Antik çağdan beri kullanılan güney şark yolu üzerinde bulunan kent, Laodikya ile birlikte yüncülük ve dokumacılıkta çok gelişmiştir.



29- Dinler tarihi açısından büyük önem taşıyan yazıtların Anadolu’daki tek Temsilcisi kutsal Apollon Lermenos Tapınağı…
Denizli’nin Çal İlçesi, Bahadınlar Köyü’nde bulunan kutsal Apollon Lermenos Tapınağı,  din tarihi araştırmaları için eşsiz buluntular barındırmaktadır. Dinler tarihi açısından büyük önem taşıyan katagraphe, yani bazı insanları ya da mülkleri “tanrıya tahsis etme” eylemini ifade eden yazıtların Anadolu’ daki tek temsilcisidir. Ayrıca, yine Anadolu’ da varlığı sadece iki bölgede kanıtlanan ve sonraları Hristiyanlar tarafından da benimsenmiş, itiraf geleneğini açıkça yansıtan yazıtların ele geçtiği Kuzeydoğu Lidya dışındaki tek alan olma özelliğine sahiptir.   



30- Beşparmak Dağı’ nın Tepesinde Roma Dönemi’ ne ait Tapınak…
            Denizli’ nin Bozkurt İlçesi, Hayrettin Köyü sınırları içerisindeki Beşparmak Dağı’ nın Bozkurt Ovası’ na hâkim dördüncü ve Çalça Tepesi olarak bilinen beşinci tepesi arasındaki boğazda bulunan mimari bloklardan oluşan kalıntılar Roma Dönemi’ ne tarihlendirilen bir tapınak yapısına aittir.

I. Derece Arkeolojik Sit olarak tescilli Tapınak,  Bozkurt İlçesi’ nin 8-10 km kuzeyindeki Beşparmak Dağı’ nın hâkim yerinde bulunmaktadır. 


31- Büyük İskender’den sonra Anadolu’da kurulan kent devletlerinden olan
Tabea Antik Kenti…

     Denizli’nin Kale İlçesi’nde bulunan, M.Ö. II. Yüzyıl’da kurulan, gerek antik çağların gerekse Türk döneminin en önemli kentlerinden olan Tabea Antik Kenti, doğal bir kale görünümündedir. Büyük İskender’den sonra Anadolu’da kurulan kent devletlerinden olan Tabea, Hellenistik Dönem’den günümüze kadar kesintisiz bir yerleşime sahne olmuş, antik dönemde kendi adına sikke bastırmıştır. Hellenistik kentte, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemini yansıtan yapılar bulunmaktadır. Tabea Antik Kenti içerisinde yer alan günümüze kadar ulaşan Cevher Paşa Camii ve sadece minaresi ayakta kalan Pazaryeri Camii bulunmaktadır.
32- Batı Anadolu’nun en önemli höyüğü Beycesultan…

Denizli’nin Çivril İlçesi’nin Menteş Köyü yakınlarında bulunan Beycesultan Höyüğü, Batı Anadolu’ da kazılıp yayınlanmış en önemli höyüktür. Bölgede tarih öncesi Geç Kalkolitik Çağ’dan (M.Ö. 4.000) başlayıp Geç Tunç Çağı (M.Ö. 1.200) sonuna kadar kesintisiz devam eden 40 kültür tabakası tespit edilmiştir. Höyüğün ve sonrasında inşa edilen kalenin özellikle Samos (Sisam) boğazını kontrol etmek amacıyla kurulduğu anlaşılmaktadır. Doğu ve batı olmak üzere iki tepeden meydana gelen ve Osmanlı Dönemi’ne tarihlenen, “Behice Sultan”a ait türbeden dolayı yöre halkı tarafından “Behicesultan Tepesi ya da Höyüğü” olarak da anılmaktadır.
33- Frigya Bölgesi Antik Kenti Eumenia …

Çivril-Dinar karayolu üzerindeki Işıklı Kasabası’nın bulunduğu alandaki Eumenia Antik Kenti, Frigya Bölgesi kentlerindendir. Kent Bergama Kralı II. Attalos tarafından, kardeşi ve önceki Kral II. Eumenes’e izafeten Seleukos Krallığı’nın kurduğu Peltae’ye rakip olarak askeri koloni şehri olarak kurulmuştur. Işıklı Kasabası’ nın güneydoğusunda bulunan su kaynağı yakınlarında antik döneme ait izler görülmektedir. Bugün “Sarıbaba Tepesi” olarak adlandırılan dağlık bölgenin üzerindeki düzlük, özellikle Bizans Dönemi’nde kale olarak kullanılmıştır. Bu tepenin yamaçları ise Eumenia’nın nekropolüdür.

Roma İmparatorluk Dönemi’nde Eumenia Antik Kenti konumu itibariyle Romalı askerlerin dinlendikleri bir sayfiye şehri olması dikkat çekicidir. Şehirde bir Roma Garnizonu ve emekliler için bir dinlenme yeri vardır.

34- Ticari, ekonomik ve sanatsal iletişimleri kurmada önemli bir rol oynayan sınır kenti Attuda…
Attuda Antik Kenti, Denizli’nin, Sarayköy İlçesi sınırları içerisinde ve ilçenin yaklaşık 17 km. güneybatısında yer almaktadır. Antik dönemde, Caria ve Frigya arasında bir sınır kentidir. Çürüksu vadisinde bulunan Tripolis ve Laodikeia’yı Aphrodisias’a bağlayan en kısa yol Attuda’dan geçmektedir. Kentin ilk kuruluşu hakkında kesin bir bilgi bulunmamasına rağmen Lykos vadisinde kurulan kentlerle çağdaş olduğu ve Hellenistik dönemde kurulmuş olduğu tahmin edilmektedir. Lykos vadisindeki kentler ile Aphrodisias arasındaki ticari, ekonomik ve sanatsal iletişimleri kurmada önemli bir rol oynamıştır.

Antik kaynaklarda Attuda’da Men kültü olduğu, bu tanrıya ait bir tapınak yapılarak tapınıldığı, tapınak içinde at üzerinde tanrı Men’ e ait heykel bulunduğu yazılmaktadır. Ayrıca, Zeus, Apollon, Dionysos ve Asklepios heykelleri ile Artemis Anaitis kültünün de Attuda’da bulunduğunu antik kaynaklar yazar. Antik kentte imparatorluk öncesi ve sonrasında sikke basılmıştır.

Günümüzde antik kentin bulunduğu alanda Hisarköy yer aldığından yüzeyde herhangi bir kalıntı görmek mümkün değildir. Hellenistik, Roma ve Bizans dönemlerine ait bazı eserler kurulan müze deposunda teşhir edilmektedir.
35- Antik Çağın Tıp Merkezi Heracleia Salbace Antik Kenti…
Heracleia Salbace Antik Kenti; Denizli, Tavas İlçesi, Vakıf Köyü sınırları içinde yer almaktadır. Bugün antik kentin bir kısmının üzerinde köy yerleşimi bulunur. Kent, Tabae (Davaz) Ovası’nın kuzeydoğu sonunda Salbacos (Babadağ) dağ silsilesinin eteklerinde  Vakıf Köyü’nün bulunduğu alandadır. Antik kentin yönetim alanı, Aphrodisias’a komşu olarak küçük Timelos Nehri tarafından sınırlandırılmıştır. Bu nedenle hem Aphrodisias’ın, hem de Herakleia’nın nehir tanrısı Timelos’tur. Bu tanrı her iki antik kentin Roma İmparatorluğu sikkeleri üzerinde gösterilmiştir. Kent adı Sikkeler üzerinde Herakleoton olarak geçmektedir. Adından da anlaşılacağı üzere kent yarı tanrı kahraman Herakles adına kurulmuştur.

Ancak kentte ele geçen sikkelerin en erken tarihlisi M.Ö. I. yüzyıl’dan  daha geriye gitmemektedir. Bu da kentin Hellenistik dönemde kurulmuş olduğunu göstermektedir.

Heracleia Salbace Antik Kenti  tıp alanında çok ilerlemiş ve antik dönemde burada yetişen doktorlar tüm dünyada ün salmıştır. Ayrıca Heracleia Antik Kenti’nde kabartmalar ve heykeller üzerinde sağlık tanrısı Asklepios ve karısı Hygeia sıkça betimlenmiştir. Bunlarla ilgili olarak antik kentte bir tıp okulu vardı ve burada antik dünyanın en meşhur hekimleri yetiştiriliyordu.

36- Kızılcabölük Kasabası’nın önemli bir kültür değeri Heracleia Hieronu…


Heracleia Salbace Antik Kenti’nin yaklaşık 4 km. doğusunda, bugünkü Tavas-Kızılcabölük Kasabası’nın 1 km. kuzeydoğusunda, Ören Sırtı ve Kocapınar mevkii diye adlandırılan yerdedir. 

Salbacos (Babadağ) dağının sırtında yer alan Hieron dikdörtgen şeklindedir. Dört tarafını plakalardan oluşan kabartmalar çevirir. Kabartmalarda Armetis, Apollon, Pan, Dionysos ve Herakles ile ilgili mitolojik sahneler işlenmiştir. Milattan sonra 1.yy. Roma Dönemi’ne aittir. Üçgen alınlıklarda 12 burcu temsil eden simgeler yer almaktadır. Aphrodisias’lı ustalar tarafından yapılmıştır. Yörenin ileri gelen bir yöneticisine ait bir anıt mezardır. Burada mezar sahibi kendini tanrılarla birlikte göstererek tanrılara yakınlığını anlatmaya çalışmıştır. Hieron’un yer aldığı Höyüğün eteklerinde neolitik döneme ait el aletleri bugün Pamukkale Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmektedir.

37- Çal Yöresinin En Büyük Pazaryeri
 Kayı Pazarı…

“Kayı” ismini taşıyan bu pazar adı ile dikkat çekmektedir. “Kayı” adı, şanlı Osmanlı Devleti’nin atalarının içinden çıktığı namlı Oğuz boyunun ismidir. Kütahya sancağının Şeyhlü kazasında bulunan Kayı Pazarı, 13. yüzyılın ortalarında kurulmuştur. Günümüzde Çal İlçesi’nin 10 km kadar doğusunda, Şapçılar Köyü’ nde bulunmaktadır.

Anadolu Selçuklularının 13. yüzyılda Oğuzların Kayı boyu Türkmenlerince kurulan bölgenin en büyük pazaryeridir. Menderes Nehri üzerinde, yöredeki geçişi yüzlerce yıldır sağlayan Hançalar Köprüsü’nün çok yakınında bulunması yönüyle yörenin etkili bir pazarı konumundadır.

Kayı Pazarının uzun yüzyıllar Cuma günü kurulmuş olması muhtemeldir. Çünkü minaresi günümüze kadar gelebilen camii bulunmaktadır. Mülkiyeti Vakıflara ait olan, “Kayı Pazarı Camii Minaresi”, 2005 yılında İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Müze arkeologları tarafından restore edilmiştir.
38- Tarihi Hançalar Köprüsü…

            Denizli’ nin Çal İlçesi, Hançalar Kasabası yakınlarında, Çal - Bekilli yol güzergâhında, Büyük Menderes Nehri üzerinde bulunan Hançalar Köprüsü’ nün ne zaman yapıldığı bilinmemektedir. Ancak köprüde yer alan kitabelerden 1886 ve 1934 yıllarında tamir edildiği anlaşılmaktadır.
Köprü, Osmanlılar döneminde Çal yakınlarında kurulan Kayı Pazarı’na giden yol güzergâhında bulunmasından ve ticari amaçlı kervanların geçiş yapmasından dolayı tarih içinde büyük önem taşımıştır. Hançalar Köprüsü üç kemerlidir. Orta kemer yan kemerlerden yüksek ve geniş tutulmuştur. Bu haliyle Roma dönemi köprülerinin özelliğini taşımaktadır.
39- Hüsameddin Dede Türbesi…
Denizli’nin Baklan İlçesi, Tekke Mahallesi’nde bulunan Hüsamettin Dede Türbesi, Selçuklu mimarı tarzında mermer kaplamalı, duvarları kesme taştan yapılmıştır. Kubbeli üzeri kemerli, 4 pencereli sanat değeri yüksek bir türbedir. İçinde 4 adet mezar vardır. Bu mezarların birinin Hüsameddin Gazi Beye, birinin Hüsameddin Bey’in eşine, diğer iki mezarında akrabalarına ait olduğu sanılmaktadır. Mermer giriş kapısının üzerinde bir kitabe bulunmaktadır. Ayrıca kapı pervazlarının üzerinde de Arapça, Farsça ve Osmanlıca karışık yazılar bulunmaktadır. Bu yazıların tercümesi tam olarak yapılmamıştır.
Anadolu’ nun Türk yurdu haline gelmesi için Selçuklu Sultanı tarafından Çal yöresinde görevlendirilen Alp Eren Hüsameddin Gazi Bey hayatının sonuna kadar sınır boyunda Bizanslılarla mücadele etmiş, aynı zamanda Uç denilen bu bölgenin Türkleşmesi ve İslamlaşmasının mimarlarından olmuştur. Bu yörenin tarihine iz bırakmış ve etkisi yüzyıllarca devam etmiş olan bu manevi kahramanlık timsali gazimiz Bizanslılarla çarpışırken 1252 yılında şehit olmuştur.
40- Yatağan Baba Türbesi…
Denizli’ nin Serinhisar İlçesi, Yatağan Kasabası’nın güneyinde mezarlığın içinde küçük bir tepenin güneydoğusuna bitişik olarak yapılmıştır. Mezarlığın ana giriş kapısının tam karşısına düşen Yatağan Baba Türbesi, namaz kılınan mescit kısmı ile sandukaların yer aldığı mekânlardan oluşmaktadır. Muhtemelen 14.yy. yapısıdır.
Yatağan Baba adlı kumandanın mezarı bu türbededir. Yapı, son dönemlerde gerçekleştirilen onarımlar sonucu asli özelliklerini kaybederek tamamen yenilenmiştir. Onarım sonucu duvarlar harç ile sıvandıktan sonra plastik boya ile boyanmıştır. Aynı onarımla konik külah kısmı tamamen yenilenmiş ve çinko levhalarla kapatılmıştır. Türbe dıştan dışa 10.70x6.90 m.lik ölçüleriyle dikdörtgen bir forma sahiptir. Yapı malzemesi olarak tamamen taş malzeme kullanılmıştır. Türbenin dış duvarları 0.90 m genişliğinde inşa edilmiştir. Mescidin güney duvarının doğu köşesine yerleştirilen kapı sayesinde sandukaların olduğu türbe kısmına geçilmektedir. Mescit kısmı iki basamaklı merdivenle türbeye bağlanmaktadır. Türbe en son 2005 yılında tamirat geçirmiştir. Türbenin dışı beton harcıyla sıvanmıştır. Bugün birçok tamirata ve değişikliğe rağmen Türbe eski yapı tarzını korumaktadır.
41- Tarihi İpek Yolu üzerinde bulunan, ecdadımızın önemli eserlerinden olan
Çardakhan Kervansarayı…
Denizli-Afyon karayolu üzerinde, Çardak İlçe merkezinin içinde bulunan Çardakhan, portali üzerindeki yedi satır kitabesine göre, Alaeddin Keykubat zamanında, onun azadlı kölesi ve emirlerinden Esededdin Ayaz bin Abdullah el Şahabi tarafından 1230 yılında “Ribat” olarak yaptırılmıştır. Doğu-batı doğrultusunda inşa edilen han, oldukça geniş kare avlusu ve altı bölümlü, beş sahından oluşan holü ile sultan hanlarının sadeleşmiş bir benzerini oluşturmaktadır.

Kapalı mekan doğu-batı ekseninde dikdörtgen planlıdır. Derinlemesine dört sıra halinde ve her bir sırada beşer paye kullanılması ile beş sahın oluşturulmuştur. Han Dinar İlçesi’ne bağlı olduğu dönemlerde “Hanabat” ismiyle anılmakta ve Kurtuluş Savaşı sırasında da zahire ambarı olarak kullanılmıştır.

42-  UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde yer alan Selçuklu Dönemi yapısı Akhan Kervansarayı…

            Selçuklular, Anadolu’daki ticari faaliyetleri canlı tutmak, güvenliği sağlamak amacıyla önlemler almışlar ve bu yollar üzerinde hanlar (kervansaraylar) inşa etmişlerdir.
Anadolu Selçuklu Devleti’nden kalma son eser olan Akhan Kervansarayı, Denizli’nin kuzey doğusunda ve Afyon yolu güzergâhındadır. Akhan Kervansarayı, Selçuklu komutanı Kara Sungur tarafından 13. Yüzyıl’da yaptırılmıştır. Akhan Kervansarayı yapımında beyaz taşlar kullanıldığı için Akhan adını almıştır. Duvarları kesme taşlarla yapılmış ve halen ayaktadır.  İl Kültür ve Turizm Müdürlüğümüzün yaptığı çalışmalar sonucunda,  2000 yılında UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne alınmıştır.

43- UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Ulusal Envanteri’nde kayıtlı
Zeybek Oyunu…
Efe denildiği zaman akla gelen ilk oyun “zeybek” tir. Dilden dile, kuşaktan kuşağa geçen bir direniş, haksızlığa karşı çıkan, efelerin öyküsüdür Denizli Zeybeği. İl Kültür ve Turizm Müdürlüğümüzce envantere alınmak üzere 28.12.2009 tarihinde teklif edilmiş ve “Zeybeklik Geleneği” başlığı altında UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Ulusal Envanteri’ne  13 Mart 2013 tarihinde 01.0060 envanter numarası ile kayıt edilmiştir. Denizli’nin farklı yörelerinde yaşatılmaya devam eden, adı ile özdeşleşen bu halk oyunu Denizli’de Tavas Zeybeği olarak bilinmektedir. Kendine has ezgisi, kıyafetleri ve ağır figürleri ile kökeninde efelerin kahramanlığını anlatır. Efenin heybeti, asaleti, gururu ve mertliği, Denizli Zeybeği’nde yapılan her figürde yeniden hayat bulur. Asil duruş Denizli Zeybeği’nin etkileyici hikâyesiyle bütünleşince seyrine doyum olmaz bir oyun ortaya çıkar.

44- UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Ulusal Envanteri’nde kayıtlı değerimiz “Yarenlik Geleneği”…
        Denizli’ de Acıpayam, Kelekçi ve Çameli yörelerinde geleneksel tarzda icra edilen “Yarenlik Geleneği, envantere alınmak üzere 28.12.2009 tarihinde İl Kültür ve Turizm Müdürlüğümüzce teklif edilmiş ve “Geleneksel Sohbet Toplantıları” başlığı altında Bakanlığımızca UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Ulusal Envanteri’ne  13 Mart 2013  tarihinde 01.0028 envanter numarası ile kayıt edilmiştir. Evlerde veya kırda dürüst, sır saklamasını bilen ve iyi ahlaklı kişilerin toplanmasıyla yapılan, halk müziği, halk dansları, çeşitli oyunlar gibi unsurların icra edildiği geleneksel tarzdaki eğlence örneğidir. Yarenlikte amaç, iş dışında kalan zamanı sohbet ederek ve eğlenerek değerlendirmek, eğlenirken eğitmektir. UNESCO Yaşayan İnsan Hazinesi Hayri DEV, Musa DEV ve arkadaşları tarafından “üç telli” adı verilen cura ve “çam düdüğü” (sipsi) ile icra edilmektedir.


45- UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Ulusal Envanteri’nde kayıtlı değerimiz “Çam Düdüğü-Sipsi” Çalgısı…

Denizli’nin Acıpayam, Beyağaç, Çameli, Kale, Tavas İlçeleri ve köylerinde yaygın olarak yapılan “çam düdüğü-sipsi” yapımı kültürel unsuru bulunmaktadır.  Yörede kargı adı verilen kamıştan veya taze çam dalından yapılan el işçiliğine dayalı üflemeli bir çalgıdır sipsi. Çobanlık kültürüne bağlı olarak ortaya çıktığı düşünülmektedir. Çeşitli örnekleriyle bölgede yaygın olan bu düdük, halk müziğimizin icrasının zenginliklerinden biri olduğu kadar, halkın yaratıcılık gücü ve kabiliyetini sergilemesi bakımından da çok önemlidir. Yaşayan İnsan Hazinesi Hayri DEV ve Halime ÖZKE, bu geleneğin en önemli gelenek taşıyıcısıdır ve yeni nesillere sipsi yapımı ve icrası konusunda bilgilerini aktarmada ve geleneğin devamını sağlamada katkı sağlamaktadırlar.

17.06.2010 tarihinde envantere alınmak üzere İl Kültür ve Turizm Müdürlüğümüzce, “Sipsi Yapımı Çalgı Yapımcılığı” dalında teklif edilmiş ve “Çalgı Yapımcılığı” başlığı altında Bakanlığımızca UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Ulusal Envanteri Listesi’ne 13 Mart 2013 tarihinde 01.0028 envanter numarası ile kayıt edilmiştir.

46- En Lezzetli “Keşkek Yemeği” Denizli’de yapılır…
Anadolu’nun birçok yöresinde yapılan Keşkek Yemeği, İlimiz Babadağ İlçesi başta olmak üzere il genelinde geleneksel Keşkek Yemeği yapılarak çeşitli gün ve kutlamalarda başyemek olarak yenmektedir. Haşlanmış koyun veya keçi eti ile haşlanmış ve dövülmüş buğdayın büyük kazanlarda tokmak yardımıyla sakız kıvamına gelinceye kadar dövülmesiyle yapılır. Tereyağı ile servis edilmesi şeklinde yapılan Keşkek Yemeği, düğün yemeklerinde, hayır yemeklerinde ve özellikle Babadağ İlçesi’nde her yıl Eylül ayının ilk haftasında “Geleneksel Keşkek Günü” etkinliği ile yaşatılmaktadır. Türk kültürüne özgü ayrı bir lezzeti vardır. Ne kadar uzun süre ve kuvvetle dövülürse o kadar iyi olan Keşkek Yemeği’nin en lezzetlisi Denizli’de yapılır.

İl Kültür ve Turizm Müdürlüğümüzce 21.08.2013 tarihinde Babadağ İlçesi’nde asırlardır devam eden geleneksel “Keşkek Yemeği” envantere alınmak üzere teklif edilmiş ve “Tören Keşkeği Geleneği” başlığı altında Bakanlığımızca UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Ulusal Envanteri Listesi’ ne 14.02.2014 tarihinde 01.0009 envanter numarası ile kayıt edilmiştir.  
47-  En Lezzetli Tandır Kebabı Denizli’de yenir…

            Denizli’nin yıllardır değişilmez yöresel lezzeti olan İlimize özgü Denizli Tandır Kebabı meşhurdur. Yapımı oldukça ustalık isteyen, odun fırınında pişen bir tür tandır kebabıdır. Yaşını doldurmamış erkek kuzu etinin; özel yapılmış fırında, odun ateşinin karşısında yavaş yavaş kızarmasıyla oluşan, çatal bıçak kullanılmadan servis edilen oldukça lezzetli bir kebap çeşididir. İl Kültür ve Turizm Müdürlüğümüzce UNESCO Somut Olmayan Kültürel Mirası Listesi’ne alınmasına yönelik çalışmalar devam etmektedir.
48- 8 asırdır devam eden geleneksel bir yarışma olan “Sudan Koyun Geçirme Festivali”…

Denizli’nin Çal İlçesi, Aşağıseyit Köyü’nde 8 asırdır  devam eden  geleneksel bir yarışma olan ve “koyun olimpiyatı” diye de adlandırılan “Sudan Koyun Geçirme Geleneği” efsanevi bir aşk hikâyesinden esinlenilerek insanın, sahip olduğu hayvana olan sevgisi ve onunla bütünleşmesini ortaya koyan bir festival şeklinde kutlanan bir ritüeldir. Her yıl çobanlarıyla birlikte sabahın erken saatlerinde başlayıp ikindi saatine kadar devam eden ritüel sürülerin elkoyunun öncülüğünde Menderes Irmağı’na girerek karşı tarafa geçmeleri şeklinde icra edilir. Bu yarışmada en önemli unsur çoban ile hayvanları arasında oluşan güven bağıdır. Çobanına bağlı sürüler ırmağı geçmede tereddüt etmeyerek yarışı kazanırlar. 

31.01.2013 tarihinde İl Kültür ve Turizm Müdürlüğümüzce tüm dünyaya örnek teşkil eden  “Sudan Koyun Geçirme Festivali” envantere alınmak üzere teklif edilmiş ve “Çoban Bayramları” başlığı altında Bakanlığımızca UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Ulusal Envanteri Listesi’ne 14.02.2014 tarihinde 01.0030 envanter numarası ile kayıt edilmiştir.

49- Denizli’ye Özgü Terekota Sanatı…

Denizli’nin Tavas İlçesi, Medet Köyü’nde, ülkemizdeki tek temsilcisi olan, Anadolu’nun eski uygarlıklarından biri olan Hititliler Dönemi’ndeki gibi çanak çömlekler ürettiği için kendisini “Son Hititli” olarak tanıtan Necip SAVCI tarafından icra edilen geleneksel seramik sanatına Terakota denilmektedir. 22 Ağustos 2010 tarihinde hayatını kaybeden sanatçının çocukları tarafından halen sürdürülen Terakota sanatının geçmişi tam olarak bilinmemekle birlikte Hitit’lere kadar uzandığı söylenir. Terakotada esas olan seramiğin ince olması sırsız olmasıdır. Terakota sırlı seramiğe benzemez, boyası oldukça zor ve doğal olmasıdır. Seramiğin çok ince olması ve kili kille karıştırıp, toprağı toprakla boyamak ve resim yapmak işin ustalığıdır.


İl Kültür ve Turizm Müdürlüğümüzce 17.06.2010 tarihinde Terakota (Sırlı toprak) Sanatı Yapımcılığı’nın UNESCO Somut Olmayan Kültürel Mirası Listesi’ne girmesi için Kültür ve Turizm Bakanlığına teklifte bulunulmuştur.

50- Tarihten Günümüze Bardakçılık Çömlekçilik Geleneği…

Denizli’nin Serinhisar ve Sarayköy İlçelerinde, geleneksel olarak çok eski tarihlerden beri yapılmakta olan testi, toprak bardak, küp, saksı vb. ürünlerin üretildiği “Bardakçılık ve Çömlekçilik” geleneği bulunmaktadır. Yörede kırmızı toprak bol olduğu için hammadde olarak bu sanat dalının gelişmesinde önemli rol oynamaktadır. Toprak bardaklar suyu soğuk tuttuğu için halen yaygın olarak kullanılmaktadır.


21.08.2013 tarihinde İl Kültür ve Turizm Müdürlüğümüzce “Bardakçılık, Çömlekçilik Geleneği” envantere alınmak üzere teklif edilmiş ve “Çömlekçilik Sanatı” başlığı altında Bakanlığımızca UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Ulusal Envanteri Listesi’ne 14.02.2014tarihinde 01.0031 envanter numarası ile kayıt edilmiştir.


51- Özel kültür örneklerinden olan Boğaz Havaları Geleneği…

Denizli’nin Çameli İlçesi’nde Yörükler arasında yaygın olarak görülen “Boğaz Havaları” özel kültür örneklerindendir. El parmaklarının boğaza bastırılarak değişik ses çıkarma tekniğine dayanan türkü söyleme biçimidir. Parmaklar boğaza bastırılarak ezgide perde değişimi ve hareketlilik sağlanır. Her sözün ayrı bir ezgi ile söylenme zorunluluğu olmayıp aynı ezgi ile farklı türküler söylenebilir. Halk müziğimizin kültürel zenginliğini oluşturması bakımından özel öneme sahiptir. 
İl Kültür ve Turizm Müdürlüğümüzce 21.08.2013 tarihinde Boğaz Havaları Geleneği’nin, UNESCO Somut Olmayan Kültürel Mirası Listesi’ne girmesi için Kültür ve Turizm Bakanlığına teklifte bulunulmuştur.


52- 7 asırdır süren gelenek “Eren Günü” etkinlikleri…

Denizli’nin Beyağaç İlçesi, Sandıras Dağı, Çiçekbaba zirvesine yakın bölgedeki Kartal Gölü çevresinde yaklaşık 7 asırdır yöre halkı tarafından yapılan Yörük-Türkmen Kültürüne özgü “Eren Günü” etkinlikleri yapılmaktadır. Kaynağı Orta Asya kurgan mezarları kültürüne dayanan ve bu kültürün devamı niteliğinde olan Eren Günü etkinliği, bir gün önce Kaltal Gölü bölgesine çıkılması ve burada kurulan çadırlarda konaklama ve çadır ziyaretleri yapıldıktan sonra ertesi sabah şafak vakti Eren Dede Türbesi ziyareti yapılır, dualar okunur, dilekler tutulur, türbe çevresinde turladıktan sonra kurban kesilip, pişirilip yenmesiyle etkinlik son bulur. Bu etkinliklerde farklı yerlerden gelenler ile kaynaşma sosyal açıdan önemlidir. Eren Günü 1994 yılından bu yana Beyağaç Belediyesi’nde festival olarak yürütülmektedir.

İl Kültür ve Turizm Müdürlüğümüzce 21.08.2013 tarihinde Orta Asya kültürünün devamı niteliğinde olan “Eren Günü Etkinlikleri ve Festivali”nin, UNESCO Somut Olmayan Kültürel Mirası Listesi’ne girmesi için Kültür ve Turizm Bakanlığı’na teklifte bulunulmuştur

53- Tavas İlçesi’nde yıllardır devam eden gelenek
“Tel Kırma” sanatı…

Denizli’nin Tavas İlçesi’nde yaklaşık 150 yıldır devam eden “Tel Kırma” olarak adlandırılan oya işlemesi kültürümüzün el sanatları dalında nadir unsurlarından biridir. Altın, gümüş, bakır gibi metallerden yapılan tellerin kumaş üzerine hiçbir kesici alet kullanılmadan işlenmesi ile yapılır. Oya ya da işleme yapılırken telin doğal olarak bükülmesi tel kırmadır. Tel kırma kadınların yaptığı bir el sanatı olup, özellikle gelinlik kızların çeyizi için yaptıkları tel kırma motiflerinin yaşamdan alınmış ayrı bir destansı hikâyesi vardır.

İl Kültür ve Turizm Müdürlüğümüzce 21.08.2013 tarihinde Tel Kırma (Oya) geleneğinin UNESCO Somut Olmayan Kültürel Mirası Listesi’ne girmesi için Kültür ve Turizm Bakanlığına teklifte bulunulmuştur.

54- Dünyada nam salan Yatağan Kılıçları…

Denizli’nin Serinhisar İlçesi’nin Yatağan Kasabası’nda 1.400’lü yıllardan beri yapımı devam eden Pala yapımcılığı geleneği, tamamen el işçiliği ile paslanmaz çelikten imal edilen Yatağan adıyla özdeşleşen palalar, litaritüre “Yatağan” olarak girmiştir. Tüm dünyada “Türk Kılıcı” olarak bilinen yatağanlar, keskinliği ve sağlamlığı kadar göz alıcı bir sanat eseri olarak da adından söz ettirir. Osmanlı Devleti’nin savaşlarda kullandığı kılıçlar ve özellikle İstanbul’un fethinde kullanılan yatağan adlı bıçaklar, palalar burada üretilmiştir.

İl Müdürlüğümüzce 21.08.2013 tarihinde “Yatağan”ın (UNESCO) Olmayan Kültürel Mirası Listesine girmesi için Kültür ve Turizm Bakanlığına teklifte bulunulmuştur


55-  Dünya’nın hiçbir yerinde yetişmeyen bitkilerin bulunduğu
Botanik Turizmi Cenneti Denizli…





Denizli’nin Honaz Dağı Milli Parkı, Beyağaç Kartal Gölü-Karaçam Ormanı Tabiatı Koruma Alanı, Çivril Akdağ ve Honaz-Babadağ  Botanik Turizminde  Türkiye’nin sayılı yerlerindendir. 

Honaz Dağı 150 yıldan beri botanikçilerin ilgisini çekmektedir. Dünya’nın hiçbir yerinde yetişmeyen 43 çeşit bitki (flora) “Honaz-Babadağ” bölgesinde yetişmektedir.

Beyağaç Kartal Gölü Anıt Ormanları bölgesi flora yönünden zengin olup, bilimsel değer taşıyan  200’den fazla bitki ve  1.300 yıllık anıt ağaçlar bu bölgede yer almaktadır.

Ayrıca Çivril Akdağ’da 1.058 bitki çeşidi vardır, bunların 124 adedi bu bölgeye özgüdür.


56-   Türkiye’nin Gözde Gençlik ve Spor Turizmi Şehri

Denizli’de, Gençlik Turizmi’ne yönelik olarak Pamukkale ve Karahayıt dışında Beyağaç Sandıras Dağı, Honaz Dağı, Adıgüzel Baraj Gölü, Işıklı Gölü, Büyük Menderes Nehri, Dalaman Çayı Vadisi ve çevreleri kamp karavan turizmi için uygun yerlerdir.

İlimiz Spor Turizmi parkur alanları bakımından çok zengindir. Honaz Dağı, Çökelez Dağı, Bozdağ, Çameli Yaylacık Dağı ve Pamukkale Örenyeri’nde Yamaç Paraşütü, Honaz Dağı Milli Parkı, Beyağaç Kartal Gölü, Güney Şelalesi, Çal Ağlayan Kaya Şelalesi’nde Bisiklet Turları, Dalaman Çayı, Büyük Menderes’in Bekilli ve Çal ilçesi sınırları içerisindeki büyük kanyonlarda Kano-rafting, Işıklı ve Gökpınar Gölleri ile Adıgüzel Barajı’nda su sporları, Honaz Dağı, Beyağaç Kartal Gölü Tabiatı Koruma Alanı, Karcıdağı, Babadağ, Bozdağ gibi alanlarda dağ ve doğa yürüyüşü (trekking), atlı doğa yürüyüşü yapılabilmektedir.

57- Denizli’nin 800 yıllık tarihi geçmişe sahip Kaleiçi Çarşısı…

Denizli merkezinde, gezilebilecek yerlerden biri olan Kaleiçi Çarşısı, 800 yıllık tarihi bir geçmişe sahiptir. Yaklaşık 800 metre uzunluğunda ve 1 metre kalınlığında sur duvarı ile çevrilidir. Kaleiçi’ ndeki yerleşimin 11. Yüzyıl’da başladığı bilinmektedir. Kaleiçi ilk kez Selçuklular zamanından başlayarak, Ladik Beyliği daha sonra Germiyan Beyliği, İnançoğulları Beyliği ve Osmanlı İmparatorluğu döneminde kullanılmıştır. Günümüzde de halen önemli tarihi ve turistik bir alışveriş merkezdir.    

58- Büyükşehir Denizli Türkiye’nin en güzel ve en büyük parklarına sahip…  
Denizli Büyük Şehir Belediyesi kent insanının en büyük ihtiyaçları arasında sayılan yeşil alan konusunda Denizli’de yaşayan insanların nefes alma, spor yapma ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla Avrupa standartlarının da üzerinde çalışmalarda bulunmuş Denizli’de Türkiye’nin sayılı parklarını ve park vadilerini yaparak halkına hediye etmiştir. Denizli'de kişi başına düşen yeşil alan miktarı 10 m2 ile Avrupa Birliği ülkeleri ortalamasının üstündedir 
Ülkemizin sayılı parklarından  olan İncilipınar Vali Recep Yazıcıoğlu Kültür Parkı ve Çamlık Orman İçi Dinlenme Yeri

            Denizli kent merkezinde bulunan İncilipınar Vali Recep Yazıcıoğlu Kültür Parkı büyük çınar ağaçlarıyla birlikte, soğuk su kaynaklarının, havuzların, çocuk parklarının, piknik alanlarının ve spor aletlerinin bulunduğu bir mesire yeridir.

Ege’nin en güzel parkı olan İncilipınar Vali Recep Yazıcıoğlu Kültür Parkı’ nda Türk Devletlerinin Liderleri’ nin ve Türk Büyüklerinin, hatıralarını yaşatmak amacıyla kısa hayat öykülerinin yazılı olduğu anıtlar ziyaretçilerin büyük ilgisini çekmektedir.

Denizli kent merkezinde günübirlik gezilmeye uygun bir biçimde düzenlenmiş olan Çamlık Orman İçi Dinlenme Yeri’nin, denizden yüksekliği 400 m. olup, Orman içi dinlenme yerinin aydınlatma, yeme içme yerleri, otoparkı, çeşme, wc, yağmur barınağı, telefon, koşu-yürüyüş parkur alanları, spor alanları, çocuk oyun parkları, hayvanat bahçesi bulunmaktadır. Sahanın bitki örtüsü kızılçam, yalancı akasya piramidal ve dallı servi, akçaağaç gibi türlerdir.

     Pamukkale Üniversitesi Kampüsü’ne bitişik olan Çamlık Orman İçi Dinlenme Yeri’nde en önemli özelliklerinden birisi de gece ve gündüz piknik yapma olanağıdır. Alan emniyet altında ve çok iyi aydınlatılmıştır. Piknik yerinin Çamlık ve Kınıklı olmak üzere iki giriş kapısı vardır. Ulaşım için minibüs ve belediye otobüslerinden yararlanılmaktadır. Ayrıca halk Çamlık-eski Tavas yolunu yürüyüş parkuru olarak kullanmaktadır.
İncilipınar Vali Recep Yazıcıoğlu Kültür Parkı ve Çamlık Orman İçi Dinlenme Yeri yemyeşil bitki örtüsü ve sakin ortamı ile insanları kendisine çekerek doğayla baş başa kalma fırsatını sunmaktadır .




ÇAMLIK PARKI  

350.000 m2 alanda kurulmuştur. Denizli kent merkezinde günübirlik gezilmeye uygun bir biçimde düzenlenmiş olan Çamlık Orman İçi Dinlenme Yeri’nin, denizden yüksekliği 400 m. olup, Orman içi dinlenme yerinin aydınlatma, yeme içme yerleri, otoparkı, çeşme, wc, yağmur barınağı, telefon, koşu-yürüyüş parkur alanları, spor alanları, çocuk oyun parkları, hayvanat bahçesi bulunmaktadır. Sahanın bitki örtüsü kızılçam, yalancı akasya piramidal ve dallı servi, akçaağaç gibi türlerdir.      Pamukkale Üniversitesi Kampüsü’ne bitişik olan Çamlık Orman İçi Dinlenme Yeri’nde en önemli özelliklerinden birisi de gece ve gündüz piknik yapma olanağıdır. Alan emniyet altında ve çok iyi aydınlatılmıştır. Piknik yerinin Çamlık ve Kınıklı olmak üzere iki giriş kapısı vardır. Ulaşım için minibüs ve belediye otobüslerinden yararlanılmaktadır. Ayrıca halk Çamlık-eski Tavas yolunu yürüyüş parkuru olarak kullanmaktadır. Parkta, üç gölet, parke ve doğal taş döşenmiş yürüme yolları, koşu parkurları, doğal gezinti yerleri, piknik alanları, otoparkları ve üç ahşap büfe bulunuyor. 

SÜMER PARKI

Şehrin içinde, Sümer Mahallesi'nde sanayi bölgesinde yer alan park kafeleri, Barları, Küçük Hayvanat Bahçesi, Göleti ve Kendin pişir Kendin Ye özellikleri ile ünlüdür.Ayrıca Sümerpark AVM burada bulunmaktadır.Sümerpark Koruluğu, 57 bin metrekare alana sahip ve 1750 metrekare doğal gölet bulunuyor.
 Ayrıca spor tesisleri, piknik alanları, çocuk oyun bahçeleri, küçük hayvan barınakları yer alıyor. 4 ay süren çalışmalar sonucunda koruluk dışına kent estetiğine uygun duvar yapılırken, yaya yolları oluşturuldu.
  • ADALET PARKI

    162.554 m2 alanda yapay gölet, şelale ve süs havuzları, üç adet çocuk oyun alanı, spor aletleri, iki adet tenis kortu, basketbol ve voleybol sahaları ve daha önce yapılan parklarda olmayan bir squash alanı (duvar tenisi), üç adet mini golf sahası, iki adet tırmanma duvarı, iki adet satranç sahası, iki adet büfe, iki adet kafeterya, wc’ler, dört adet çeşme, 350 m2’lik piknik alanı, 650 kişi kapasitelik amfi tiyatro, altı adet pergola, beş adet kameriye ve bank-oturma alanları ve 1.100 m koşu yolu bulunmaktadır.




Eskihisar Parkı 
50.000 m2 alanda çocuklar için bir adet park, 850 metre uzunluğunda yürüyüş ve koşu yolu, bir adet wc, ibadethane, spor aletleri, süs havuzları, şelale, sentetik kızak pisti, çay bahçesi, büfe ile masal kahramanları figürleri (şirinler, pamuk prenses ve yedi cüceler, dinazor ve köpekli kaydırak), ateşli piknik alanları, masal parkında bir suni dere, çeşmeler, seyvanlar ve kameriye yapıldı                     Parktaki Sentetik Kızak ise Türkiye'de bir ilktir. 110 metre uzunluğunda ve yapay virajları bulunuyor. Kızakla, çok az su kullanılarak yaklaşık 30 metre yükseklikten aşağıya iniliyor. İnerken oturaklara biniliyor ve saatte 50 km hıza kadar ulaşılabiliyor. Sentetik kızak, Finlandiya’dan sonra Denizli’de yer alıyor.




  • Servergazi Parkı

    130.000 m2 alanda lokanta, piknik alanı, büfe, iki adet wc, iki adet oyun alanı, spor aletleri, çay bahçesi, yapay dere, 1.100 metre uzunluğunda yürüyüş ve koşu yolu ve oturma cepleri bulunmaktadır. Bu mekanın içerisinde bulunan  Selçuklu Komutanı Servergazi Türbesi de Denizli için ayrı bir öneme sahip. Bu alanda bulunan doğal kaynak suyunun kendine özgü akışına küçük el dokunuşları gerçekleştirilerek görsellik ön plana çıkarılmıştır. Alanda piknik alanları, yürüyüş yolları çocuk oyun alanları, restoran ve büfeler bulunurken görülmeye değer bu park özellikle hafta sonları yoğun ilgi görüyor.





                                                   Sevindik Parkı 
Bir çok sportif aktivitenin yapılabildiği park 92.200 m2 alana sahiptir. Park içerisinde bulunan kafeterya, sosyal tesis, paten sahası, çocuklar için gezici tren yolu, kelebek vadisi, tırmanma platformları, kum oyun havuzları, ayrıca çocuk oyun alanları, ziplayn teleferik sistemi, gölet ve şelale, koşu ve yürüyüş yolu, paintball sahası, golf sahası günün stresini atmak ve eğlenmek isteyenleri çağırıyor.

Yunus Emre Koruluğu Parkı 
32.000 m2 alanda, bir adet basketbol sahası, iki adet tenis sahası, 950 m koşu yolu, spor aletleri bulunan jimnastik köşesi, iki adet çocuk oyun alanı, bir adet ahşap büfe, bir çay bahçesi, iki adet ahşap kaplama WC, bir adet doğal gölet ve dere de bulunan korulukta, yapay kayadan şelaleli havuz da oluşturulup iki ahşap köprü mevcut kanalın üzerinden geçişi sağlamak amacıyla inşa edildi.

Gümüşçay Deresi Parkı            
39.000 m2 alanda, piknik alanları, iki adet wc, iki adet oyun alanı, spor aletleri, 1.300 metre uzunluğunda yürüyüş ve koşu yolu, mevcut kanal üstü köprüler ve oturma cepleri bulunmaktadır.
                                                  Kaynarca Deresi Parkı
37.000 m2 alanda, basketbol sahası, iki adet havuz, spor aletleri, iki adet çocuk oyun grubu, kameriye, oturma cepleri ve amfi bulunmaktadır.

Denizli Bağbaşı Kent Ormanı 

 Denizli Kent Ormanı 1984 yılında 129 hektar alanda kızılçam, fıstık çamı, sedir, mavi ve kara servi ile ağaçlandırılmış saha ile doğal ormandan oluşmaktadır. Toplam alan 625 hektardır. Kent ormanının rakımı 500 m den başlayarak 1400 m ye kadar çıkmaktadır.Bu alanda çok yoğun yol ağı vardır. 2 km uzunluğunda 2 adet yürüyüş patikası yapılmıştır.Kent ormanı içinde tarihi manastır çeşmesi vardır. Çınarları Denizli halkı tarafından bilinen göz taşı mevkii bu alan içinde bulunmaktadır.Doğal orman ile suni orman iç içe olup yerleşim yeri ile arasında sadece yangın emniyet yolu bulunmaktadır. Şehir merkezine mesafesi 2 km’ dir.Yaban hayatı olarak keklik, tavşan, tilki, çakal, üveyik, ötücü kuşlar, tahtalı güvercin, gökçe güvercin, ağaçkakan, saksağan, kumru, karga ve kuzgun vardır. Geyik üretme sahasında doğaya bırakılan geyikler de zaman zaman bu alanda gezinmektedir.Asli ağaç türlerinden çınar ve doğal ceviz ağaçları da mevcuttur. Sandal, ahlat, akçakesme,yabani zeytin, sistus, ladin ve kekik türlerinin yanında kuzey batı olmasından dolayı çok çeşitli bitki örtüsü mevcuttur.

Karataş Mesireliği ( Merkez)

İlimiz Cankurtaran-Serinhisar karayoluna 3.Km Mesafede doğal güzelliği olan orman içi dinlenme yeridir. çam ağaçları içinde bol suyu olan alt yapısı mevcut sıcak yaz aylarında serin havasıyla ünlüdür. özellikle hafta sonlarında piknik amacıyla ziyaret edilen mesirelikte halkın her türlü ihtiyacını karşılayabileceği bir büfe mevcut olup piknik yapanların taze et ihtiyacını gidermek için günlük et kesimi yapılmaktadır.


Cankurtaran (Merkez) 

Vali çeşmesi adı ile anılan Cankurtaran Orman İçi Dinlenme Yeri, Denizli-Acıpayam yolu üzerinde, Denizli’ye 20 km. mesafededir.Honaz dağı milli park sınırları içindedir. Denizden 1400 m. yükseklikte, 100 ha.lık bir alanı kaplayan ve soğuk suları ile ünlü bu alanın yıllık kapasitesi 400.000 kişidir. Burada kır kahvesi, bungalov, seyir tesisi, futbol sahası, 100 adet masa-bank, 4 çeşme ve 3 tuvalet bulunmaktadır. Ulaşım asfalt bir yolla sağlanmaktadır. Ziyaret kapasitesi günlük 500 kişidir.

                                       Çal Kumral Mesireliği 

Denizli İl Merkezine 60 km Çal ilçesine 7 km mesafede bulunan kumral mesireliği doğal güzelliği olan orman içi dinlenme yeridir  .




59-  Batı Anadolu’ nun en büyük Kayak Merkezi Bozdağ…
Yöremizde Kış Turizmi’ne elverişli, Batı Anadolu Bölgesi’nin en büyük kayak merkezi olan Bozdağ,  kayak sporu için uygun bir alandır. Bozdağ Kayak Merkezi, başta Denizli olmak üzere Muğla, Aydın ve İzmir illeri için bölgesel kayak merkezi potansiyelini taşımakta olup, Antalya,  Alanya, Muğla, Marmaris, Dalaman ve Fethiye turistik merkezlere de yakın bir konumda olması bakımından avantajlı bir konumdadır.
 Kayak merkezinin Denizli  il merkezine, komşu illere, yakın çevresindeki önemli turizm merkezlerine ve kış sporları turizm merkezlerine uzaklığı; Denizli 84 km, Denizli Havaalanına 141 km, Muğla 147 km, Aydın 209 km, Antalya 264 km, Fethiye 246 km, Dalaman 256 km, Davraz (Isparta) Kış Sporları Turizm Merkezi 219 km’dir.

Alanda yapılan incelemelerde kayak merkezi; Rakımı; Alt İstasyon: 1.900 metre, Üst İstasyon: 2.391 metre, Zirve: 2.419 metredir. Yamaç yönelimi (Kuzey - Kuzeybatı), toz ve kristal kar bakımından karın niteliği uygun kriterlere sahiptir.

              Alanın Denizli Tavas Bozdağ Turizm Alanı ilan edilmesi için, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğümüzce 28.10.2010 tarih ve 4188 sayılı yazıyla konu Kültür ve Turizm Bakanlığına intikal ettirilmiş, ayrıca turizm yatırımcılarının teşviklerden yararlanabilmesi için 17.05.2012 tarih ve 2124 sayılı yazıyla Denizli Tavas Bozdağ Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi ilan edilmesi yönünde talepte bulunulmuştur. Bozdağ’ın 2012 yılında Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi ilan edilmesi için 21 kurumdan görüş alınmış ve çalışmalar tamamlanmış, 20 Ocak 2013 tarih ve 28534 sayılı Resmi Gazetede Denizli Tavas Bozdağ Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi ilan edilmiştir.

60-   Doğa Turizmi Zengini Beyağaç Anıt Ağaç Ormanları…

 

            Denizli’nin Beyağaç İlçesi’nde, ilçeye 27 km. uzaklıkta, 1700 ve 2000 rakımlar arasında, Çiçekbaba Zirvesi’nin kuzey yamaçlarında doğu-batı yönünde yayılış gösteren 1.300 yıllık anıt ağaçlar bulunmaktadır.

            Bu bölgenin 79 hektarlık kısmı “Kartal Gölü Tabiatı Koruma Alanı” olarak korumaya alınmıştır. 1995 yılında ise bu alanı da kapsayan Çiçekbaba Zirvesi ve çevresinin 1.309 hektarlık kısmı, “I. Derece Doğal ve Arkeolojik Sit Alanı” olarak tescil edilmiştir.

61- Yaz-Kış kuş gözlemciliğinin yapılabildiği,
Flamingoların mekânı Acıgöl…

Denizli’deki Acıgöl kıyısında bulunan Çardak İlçesi Gemiş Kasabası  Flamingo, Meke, Yaban Kazı, Yaban Ördeği, Turna ve benzeri 203 çeşide yakın yabani kuş türünün üreme ve çoğalma bölgesidir. Çardak Uluslararası Hava Alanı’nın hemen yakınında olan Gemiş Kasabası sınırlarında Kuş Gözetleme Kulesi de bulunmaktadır.
62- I. Derece Doğal Sit Alanı olarak tescilli Süleymanlı Yayla Gölü…
Denizli’nin Buldan İlçesi’nde bulunan I. Derece Doğal Sit olarak tescillenen Süleymanlı Yayla Gölü ve çevresi turistik bir kamp yeri olarak kullanılmaktadır. Doğa harikası olan göl, göç eden kuşların kısa süreli konaklama yeridir. Gölde sazan ve yayın balığı bulunur.

63- Doğa Bilimcilerinin İlgi Odağı Kartal Gölü…


            Denizli’nin Beyağaç İlçesi Sandıras Dağı’nda bulunan 2261 rakımlı  Kartal Gölü, küçük buzulları ile muhteşem bir güzelliğe sahiptir.  Türkiye’nin en yaşlı Karaçam ormanı  buradadır.  Doğa bilimcileri için ilgi odağı olan Kartal Gölü’nde, bitki florası bakımından endemik bitkiler vardır.
64- Muhteşem güzelliğe haiz Işıklı Gölü…


Eşsiz bir doğal güzelliğe sahip olan Işıklı Gölü Çivril Ovası’nda yer alan tatlısu gölüdür. Göl su kuşları için önemli bir yaşam, yumurtlama, kuluçka ve göç ortamı oluşturmaktadır.

 65- Damlataş ormanını andıran meşhur Keloğlan Mağarası…


           Denizli’nin Acıpayam İlçesi, Dodurgalar Kasabası’ nda bulunan,  Batı Anadolu ve Ege Bölgelerini Akdeniz’e bağlayan Denizli-Antalya Karayolu bu mağaranın hemen yakınından geçmektedir. Toplam uzunluğu 145 m. olup, yatay olarak gelişmiş geçit konumlu fosil bir mağaradır. İçinde kireç bulunan su damlacıklarının 10 milyon yılda oluşturduğu sarkıt ve dikitlerle büyük bir damlataş ormanını andıran Keloğlan Mağarası2003 yılında turizme açılmıştır. Mağaranın havası, nefes darlığı, astım, bronşit gibi hastalıklara iyi gelmektedir.

66- “Küçük Pamukkale” olarak anılan Kaklık Mağarası…

Denizli-Ankara karayoluna 5 km mesafede Honaz İlçesi Kaklık Kasabası’nda bulunan Kaklık Mağarası, damlataşı, sarkıtları ve dikitleriyle süslü olup, Pamukkale’de bulunan travertenlere benzer traverten basamaklarıyla eşine rastlanmaz güzellikte olup, “Küçük Pamukkale”  veya  “Mağara Pamukkale”  olarak adlandırılmaktadır.  Mağara içerisinde bol miktarda termal su bulunmaktadır. Berrak, renksiz ve kükürt kokulu olan bu su bazı cilt hastalıklarına iyi gelmektedir.
67- Doğal Sit Alanı ve Tabiat Anıtı olarak tescilli Güney Şelalesi…
 
Denizli’nin Güney İlçesi’nde bulunan I. Derece Doğal Sit Alanı ve Tabiat Anıtı olarak tescilli Güney  Şelalesi, doğal güzelliği bakımından görülmeye değer yerlerdendir. Yaklaşık 20 m yüksekten  nazlı nazlı dökülen şelalenin kireçli suyu, şelale yatağında kalker basamaklar ve çeşitli oluşumlar meydana getirmektedir. Güney Şelalesi’nin çevresi ağaçlıktır. Şelale altındaki mağarada pek çok sarkıtlar vardır. Dinlenme ve kamp yeridir.

Gün doğumundan akşama dek izlenmesi gereken Güney Şelalesi, gelin duvağı, tül perde, yelpaze biçiminde zümrüt yeşili kadife görünümlü yosunlar üzerinde süzülen su damlalarının seyrine doyum olmaz. 
68- Doğa harikası Ağlayan Kaya Şelalesi…


Denizli’nin Çal İlçesi’ne bağlı Sakızcılar Köyü’nde yer alan şelale eşsiz bir tabii güzellik sergilemektedir. Ağlayan Kaya Şelalesi, 30 metre yükseklikten dökülmektedir. Yeşille suyun birleştiği şelalenin dibinde alabalık yetiştirilmektedir.

69- Doğal ve kültürel değerler zengini Çivril’in Gümüşsu Şelalesi…



           Çivril'in Doğu kesiminde, Çivril-Dinar yolu üzerinde ilçeye 30 Km. mesafedeki kasabaya buradaki suyun iyi niteliği nedeni ile Gümüşsu adı verilmiştir. Gümüşsu Kasabasına 10 km. uzağında bulunan Düzbey Köyü’nde II. Haçlı Seferi’nin savaş alanı Miryakefalon adındaki tarihi alanı vardır. Yaklaşık 30 metre yükseklikten dökülen bir şelale bulunmaktadır. Suyu çok soğuk ve tatlıdır.

70-Geleneksel el sanatı Bakırcılık… 
Bakır işlemeciliği geleneksel el sanatlarımızdan olup, Denizli merkezindeki Kaleiçi'nde yüzyıllardan beri varlığını sürdürmektedir. Burada birçok sofra takımı, çanaklar, iliştirler, kaşık, kepçe, kevgir, sini, leğen, yemek tencereleri, kazanlar, ibrik vb. mutfak eşyaları imal edilmektedir. Günümüzde bu sanatı sürdürenlerin sayısı oldukça azdır. Bakırdan yapılan mutfak malzemelerinin yerine çelik, alüminyum, porselen, çinko ve plastik gibi maddelerden yapılan daha ucuz ve kullanışlı kap kacaklar almıştır. Günümüzde bu sanatı devam ettiren ustalar çoğunluğu turist olan bakırdan yapılan süs eşyacılığına yönelmişlerdir.


71- Yaylalar Diyarı Denizli...
 Doğa tutkunlarının vazgeçilmez uğrak yeri Topuklu Yaylası…

Denizli’nin Beyağaç İlçesi’ndeki büyük organizasyonlara ev sahipliği yapabilecek kapasiteye sahip olan 1.700 rakımlı Topuklu Yaylası, etrafındaki heybetli ağaçları, havası, soğuk ve kaliteli içme suyu kaynakları ile ünlüdür. Günübirlik piknik ve çadırlı kamp için uygun olan yaylanın batısındaki tepelerden Gökova Körfezi’ni ve yaz aylarında gün batımını izlemek çok keyiflidir. Her yıl Haziran ayında “Topuklu Yaylası Şenlikleri” düzenlenmektedir.


Yatağan Kefe Yaylası…

Denizli’nin Serinhisar İlçesi’nde bulunan Kefe Yaylası, Yatağan Kasabası ile Honaz İlçesi’nin bazı köylerini birbirine bağlayan asfalt yol üzerinde yer alır. 1.100 m. rakımlı yayla karaçam, kızılçam ve ardıç ağaçları ile kaplıdır. Elektrik, su, çadır, piknik alanları, wc, duş, restoran, market, kasap ve çeşitli spor alanları gibi altyapı ve üst yapıları belediyesince tamamlanarak 2000 yılından bu yana turizme hizmet eden Kefe Yaylası’nda her yıl Ağustos ayında  “Bıçakçılık ve Kefe Yaylası Şenlikleri”  düzenlenmektedir.

                              BAĞBAŞI – ZEYTİN YAYLASI – TELEFERİK 
Denizli Büyükşehir Belediyesinin 1500 metre uzunluğundaki 8 kişilik, 24 kabinden oluşan teleferik hattı ile Bağbaşı kent ormanından 1400 metre rakımlı Bağbaşı Zeytin Yaylasının o güzel ve muhteşem doğasındaki yaylasına ulaşılmaktadır.   Teleferik üst istasyonda kafeterya ve 1700 m mesafedeki yaylada restoran, kafeterya, piknik alanları, konaklamak isteyenler için çadır alanları ve ahşap bungalovlar ve odalar bulunmaktadır.  











72-   Macera severlerin uğrak yeri Çivril Akdağ Tokalı ,Çameli Emecik  ,  Bozkurt Karakısık,  Çal Kısık , Kale İnceğiz ve Acıpayam Olukbaşı Benlik Kanyonları…
  

 Macera severlerin uğrak yeri Çivril Akdağ Tokalı Kanyonu:
Denizli’nin Çivril İlçesi’nde bulunan 1.600 m. rakımlı Akdağ Tokalı Kanyonu’nun bıçakla kesilmişçesine  1.200 metre  uzunluğundaki kısmı yüksekliği  yer yer 200 metreyi  bulan kaya kütlelerinden oluşmaktadır. Bir vadide ilerleyen dere takip edilerek keyifli bir yürüyüşle ulaşılan kanyonunun girişine yaklaştıkça sarplaşan kayalar ve kartal yuvaları insanları bambaşka bir âleme götürüyor.



ÇAMELİ EMECİK GAVUR DELİĞİ KANYONU: Emecik ile Cevizli mahalleleri arasındaki dağlık bölgede olan kanyon gavur deliği adı ile bilinmektedir.Kanyon girişi 2 metre genişliğinde, 14 kilometre uzunluğundadır.Kanyon, Çameli İlçesine 15, Muğla'nın Fethiye İlçesine ise 60 kilometre mesafededir.Kanyonun içinde yüzlerce küçük şelale ile 16 metre yüksekliğinde büyük bir şelale bulunuyor. Kanyonun zemininde tatlı su kaynakları var. Suda da çay balıkları ve yengeçler yaşıyor.
                                         
 







Bozkurt Karakısık Kanyonu: 

Karakısık Kanyonu, Bozkurt-İnceler Kasabasının kuzey-doğusunda, kasabaya 7 kilometre uzaklıkta,ormanlık alanda, Emir Çayı’nın doğduğu bölgede bulunmaktadır.Kanyonun en dar yeri 4 metre ve taban-tepe yüksekliği 200 metredir. Zemin yapısı Konglomera (Kum ve çakılların basınçla birleşmesi ve zamanla sertleşmesi sonucu oluşan kütle) ve taşlardan oluşmakta, kanyon tabanı ise geçirgen (agrea) kum ile kaplıdır. Bu geçirgen tabaka kanyon içerisinden 5 metreden başlayıp aşağılara inildikçe 150 metre derinliğe kadar ulaşmaktadır. Tarih boyunca İnceler Kasabasının kurulduğu bölge ile Acıpayam-Tavas ilçelerine geçit olarak kullanılmıştır.




Turizmin yeni incisi Ege’nin en uzun kanyonu olan Kısık Kanyonu…


Denizli’nin Çal İlçesi’nde Kumral Mesireliği yakınında bulunan 2011 yılında turizmin hizmetine açılan Kısık Kanyonu’nun yüksekliği 80 metredir. Dik yamaçtaki asma köprülü 650 m uzunluğunda yürüyüş yoluna sahip olup, suyun derinliği 1,70 metredir. İçerisi aydınlık ve serin olan kanyon içerisinde Bizans ve Roma dönemine ait antik kaya mezarları mevcuttur. Derin kanyonların bulunduğu Kısık Vadisi eşsiz doğal güzelliği ile dikkat çekmektedir. Büyük Menderes’in oluşturduğu bu vadide yer alan kanyon doğa tutkunlarının vazgeçilmez uğrak yeridir. Kamp-Karavan turizmine son derece elverişli olan bu vadide dağ ve doğa yürüyüşü, trekking ve rafting gibi tüm doğa sporlarını yapmak mümkündür.







Doğa severlerin uğrak yeri 'Kale İnceğiz Kanyonu':

Denizli Kale ilçesine 45 Km. uzaklıkta  İnceğiz mahallesinde bulunur.Kemer Barajı'nı besleyen akarsuların aşındırmasıyla oluşan kanyon  Aksu çayı üzerindedir. Tamamen doğal oluşuma sahip kanyon, yöre halkı tarafından "Arapapıştı" olarak biliniyor.
 Kanyonda tekne ve kanolarla gezmek mümkündür. Manzarası çok güzel olan kanyonun etrafında zeytin, incir ve çam ağaçlarıyla güzel bir yeşil alan mevcut olup Ziyaretçiler kanyonun güzelliğini izlemenin yanı sıra İnceğiz'in zeytin ve incirininin lezzetini de tatma şansı yakalıyor.





Denizli,Aydın ve Muğla illerinden çok sayıda doğaseverlerin akınına uğrayan Kanyonun sonunda Kemer barajı başlar. Geçmişte çok sayıda medeniyetlere beşiklik etmiş olan kanyonun etrafında mağaralar ve eski yerleşimlere ait izleri görmek mümkündür. 









ACIPAYAM OLUKBAŞI BENLİK KANYONU:

Acıpayam'ın içindeki saklı cennet. Acıpayam'a bağlı Olukbaşı Köyü'nün sırtlarında yer alan kanyon, derinbir vadi içinden devam ederek, Acıpayam ile Tavas sınırını oluşturan Bozdağ'ın doğu yamacına ulaşır. Denizli Acıpayam Olukbaşı benlik kanyonu arası mesafe : 93 kilometre.Denizli Acıpayam Olukbaşı benlik kanyonu arası süre : 1 Saat 45 dakika.





Denizli Acıpayam Gölcük Kapız Şelalesi:
Denizliden yaklaşık 95 km uzaklıkta olup, Acıpayam Gireniz vadisinde bulunmaktadır. Gölcük kasabasının doğu kısmında yer alır. Çameli ile sınırdır. Ayrıca burada küçük bir kanyon oluşmuştur. İki tane şelale bulunmaktadır. Yöre halkı tarafından Şelaleye "Kapız Başı" denmektedir. Doğası çok güzeldir





73-  En kaliteli tekstil ürünlerinin binlerce yıllık birikimi ile üretildiği
tekstilin başkenti Denizli…

Binlerce yıllık birikimi ile tekstilin başkenti olan Denizli’de dokumacılığın kökeni antik dönemlere kadar dayanır. Antik dünyanın en değerli dokumaları burada dokunmuş ve buradan dünyaya pazarlanmıştır. Bu özelliğini yüzyıllardır koruyan Denizli, halen kaliteli tekstili ve üretimi sayesinde bu alanda yerini sağlamlaştırmıştır. Denizli merkezi dışında, Buldan, Sarayköy, Babadağ, Tavas, Kızılcabölük ve Kale İlçelerimizde köklü, gelişmiş bir dokumacılık  endüstrisi bulunmakta olup, el dokumaları, otantik tekstil ürünleri ile dünyaca meşhurdur. Amerika’dan Japonya’ya, Avrupa’ya dünyanın tüm ülkelerine Denizli’den tekstil ve konfeksiyon ihracatı yapılmaktadır.

74- Osmanlı Padişah ve Sultanlarının elbiselerinin dikildiği
dokumanın başkenti Buldan…


Denizli’de  2.300 yıllık  köklü bir geçmişe sahip olan  tekstil,  antik dönemden günümüze kadar gelişimini sürdürmüştür.  Halen geçimi tekstile dayanan dokumanın başkenti Buldan İlçesi’nde Osmanlı Devleti Padişahlarının ve Sultanlarının elbiseleri dokunmuştur.
75- Troy (Truva) filminin kostümlerini hazırlayan dünyaca ünlü
Kızılcabölük Kasabası…
Denizli’nin Tavas İlçesi’nin Kızılcabölük  Kasabası’nda, birbirinden seçkin ve ünlü müşterilere el tezgâhlarında  dokunan peştamallar ile özel dokuma kostümler hazırlanmaktadır. Tüm dünyada ilgiyle izlenen  Troy (Truva)  filminde rol alan oyuncuların kostümleri Kızılcabölük’te üretilmiştir.
76- Nüfusunun % 95’nin ayakkabıcılık mesleği ile uğraştığı
Yeşilyuva Kasabası…
 

Yeşilyuva Kasabası önemli bir dericilik merkezidir. Günümüzde yöre insanı geçimini çoğunlukla ayakkabıcılıktan sağlar ve hemen her evin küçük bir ayakkabı imalathanesi bulunur. El emeği ve göz nuru olan ayakkabılar, tamamen deri ve köseleden imal edilmekte ve dünyanın dört bir tarafına ihraç edilmektedir. Denizli, günümüzde  Türkiye’nin kösele ihtiyacının % 80’ini  karşılamaktadır.


77-  Yurt içinden ve yurt dışından birçok taleple, dünyaca ünlü
el yapımı fayton üretilen Sarayköy…

Denizli’nin Sarayköy İlçesi ürettiği  185  çeşit el yapımı  fayton  ile meşhurdur. Bu güne kadar İngiltere Kraliyet Ailesi, Arap Petrol Kralları gibi dünyanın sayılı zenginleri ve at arabası yarışçıları için fayton imalatı yapılmaktadır.

ABD, Almanya, Fransa, İsviçre, Avusturya gibi pek çok ülkeye ihraç edilen faytonların abs fren sistemi, cd çalar gibi özellikleri bulunmaktadır.

78- 5.000 yıllık cam sanatı geleneğinin halen sürdürüldüğü Denizli…

1935 yılında Atatürk’ün direktifiyle Türkiye’de kurulan Paşabahçe, geçmişten aldığı Türk camcılık geleneğinin yaşatılması misyonunu bugün Denizli Cam ile sürdürmektedir. Firma, Denizli markası ile yaptığı “el imalatı cam ev eşyası” üretiminde Türkiye’de lider durumunda, dünyada ise aranılan bir konumdadır. El imalatı tarzında üretim yapan Denizli Cam’da 5.000 yıllık camcılık geleneği sürdürülmektedir.

79-   Enerji Kaynağı Denizli…
Denizli jeotermal enerji kaynakları açısından oldukça zengin olup,  ülkemizde önemli bir yere sahiptir. Bu kaynaklardan bir kısmı termal turizm ve sera ısıtmacılığı kullanıma uygun düşük sıcaklıktadır. Bir kısmı ise yüksek sıcaklıkta olup elektrik santrallerini çalıştıracak güçtedir. Denizli’de Adıgüzel ve Cindere Barajlarında elektrik enerjisi üretilmekte olup ayrıca Denizli’de kurulan termal enerji tabanlı elektrik üretim tesisleri kentin elektrik ihtiyacını karşılayacak kapasiteye ulaşmıştır.
Pamukkale, Karahayıt, Akköy - Gölemezli, Buldan - Bölmekaya - Yenicekent, Sarayköy - Kızıldere - Tekkehamam - Babacık, Çardak ve Beylerli yörelerindeki sıcak su kaynakları çok amaçlı kullanımları sayesinde Denizli’nin turizm vizyonunda yer alan jeotermale dayalı sağlık turizminde, sanayide ve tarımda önemli rol oynamaktadır. Türkiye’nin en güzel ve sağlık turizmi açısından zengin potansiyele sahip  olan Denizli'nin termal bölgesindeki sıcaklığı 36 °C ile 240 °C arasında değişen, kaplıca ve kaplıca tesisi ısıtılmasında kullanılan bu jeotermal kaynaklardan Kızıldere ve Tekkehamam sıcak su kaynakları ile Sarayköy İlçesi’nin bir bölümü ısıtılmaktadır.
Ülkemizde 35 °C’nin üstünde jeotermal akışkanı içeren 170 adet jeotermal saha bulunmaktadır. Batı Anadolu’da jeotermal araştırmalar MTA tarafından 1963 yılında ilk olarak Denizli Kızıldere sahasında başlatılmıştır. 47 yıldan beri bu sahalarda yapılan gerek etüt gerekse sondaj çalışmaları sonucunda Kızıldere sahasında 137-242 °C sıcaklık ve 820 lt/sn debiye, Tekkehamam sahasında ise 116-168 °C sıcaklık ve 27 lt/sn debiye sahip akışkan görünür hale getirilmiştir.
80-  Denizli’den NASA’ ya…
Denizli, bakır tel, emaye kaplı bakır tel, kablo ve filmaşin ihracatında da önemli bir yere gelmiş olup,  Türkiye üretiminin % 30’unu, ihracatının ise % 29’unu  karşılamaktadır.  Denizli,  ürettiği bakır telleri Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA)’ya ve uluslararası piyasada bulunan birçok kablo üreticisine ihraç etmektedir. 

81- Traverten Mermerin Başkenti Denizli…

Yıllık  3,5 milyar  dolar civarındaki  ihracatı  ile  170 ülkeye  ürünlerini satan sanayi ve ihracat şampiyonu Denizli, mermer sanayinde markalaşarak  Türk Patent Enstitüsü  tarafından  “Denizli Traverteni”  adıyla tescillenmiştir.  İlimiz, Türkiye’nin 2. büyük mermer ve traverten yataklarına sahip  olup, uluslararası düzeyde ileri teknoloji kullanarak yurt içi talebinin yanı sıra  5 kıtaya Türkiye’de bir ilk olarak Denizli Traverteni adıyla ihracat yapılmaktadır.

82- Türkiye leblebisinin % 70’ini üreten Leblebinin Anavatanı Denizli…
 

Türkiye’deki  leblebi üretiminin  %70’ini leblebinin anavatanı  Denizli karşılamaktadır. Antalya ana tur güzergâhındaki Serinhisar İlçe merkezi nüfusunun % 50’si leblebi  üretimi ile uğraşmakta olup, leblebinin 22 çeşidi üretilmektedir.  Çorum Leblebisi  olarak bilinen leblebinin üretimi  Denizli’de yapılmaktadır.

83-   Organik Tarım Üssü Denizli…
 

Kiraz, elma, nar, ceviz, üzüm, ayva, kestane ve incirin yanı sıra pamuk, domates ve hububata kadar çok çeşitli tarımın yapılabildiği Denizli, Akköy-Buldan-Yenicekent-Sarayköy havzasındaki jeotermal kaynakların desteği ile son yıllarda büyük gelişme gösteren organik seracılık konusunda da ülkemizin belli başlı merkezlerinden birisidir.

84-  Türkiye’nin en önemli Bağ ve Şarapçılık Kenti Denizli…

Türkiye’nin en önemli bağ ve şarapçılık merkezlerinden  olan  Denizli,  Anadolu’nun en bilinen eski üzümlerinden Çalkarası’nın anavatanıdır. Bekilli, Güney ve Çal İlçeleri ve çevresinde son yıllarda şarap üzümcülüğü gelişmiş ve aile işletmelerinde yapılan şarapçılık büyük kapasiteli bir sektör haline gelmiştir.

85- Denizli’de bir mermer ocağında bulunan 1.2 milyon yıllık dünyanın en eski insan fosili…
 
Son yapılan araştırmalarda; traverten ocaklarının bulunduğu alandan gelen Homo Erectus’a ait olan bir kafatası Denizli tarihinin  çok daha eskilere 1.2 milyon yıl kadar geriye gidebileceğini gözler önüne sermiştir.

86- Denizli’nin bir Türk yurdu haline gelmesini sağlayan Büyük Komutan Servergazi...

12. Yüzyıl’ın sonu 13. Yüzyıl’ın başlarında yaşayan Büyük Komutan Servergazi, Selçuklu Sultanı Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından yol arkadaşı Mehmet Gazi ile birlikte Denizli ve çevresinin fethi için görevlendirilmiştir. Emrindeki tümenle birlikte Bizans orduları üzerine yürümüş, yaptığı büyük mücadelenin ardından Bizans ordusu yenilip yok edilmiştir. Denizli’nin bir Türk yurdu haline gelmesini sağlayan, vatansever ve yiğit bir kahraman olan Servergazi Hazretleri’nin, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından kültür varlığı olarak tescillenen Türbesi Denizli’nin Servergazi Mahallesinde bulunmaktadır.
87-Anadolu’yu vatan yapan Türk kadınlarının öncüsü, Türk Jan Dark’ı olarak anılan Selçuklu Komutanı Yıldız Bey’in kızı Fatma Yıldız...

3. Haçlı seferleri sırasında 1189-1192 yıllarında, Denizli ve çevresini koruyan Selçuklu Komutanı Yıldız Bey’in kızı Fatma Yıldız,  Anadolu’nun bir Türk yurdu olarak kalmasını sağlayan komutanların öncüsüdür. Babasından izin alarak kurduğu Bacıyan-ı Rum (Anadolu Kadınları) Teşkilatı ile harekete geçmiştir. Halkın önderi olmuş ve Efes yolu ile Menderes kıyılarına gelerek Sarayköy Buharkent’ten Menderes’i geçen Haçlılara, Menderes kıyısına pusu kurarak Haçlıları perişan etmişlerdir. Fatma Hanım Denizli’yi boşalttırmış, yiyecek ve içecek maddelerini kesmiş, su kuyularını zehirletmiştir. Bu nedenle Denizli halkı dağlara çekilmiştir. Denizli’ye geçebilen ve beklenmedik bir anda bozguna uğrayan Haçlılar şehri insansız, yiyecek ve içeceksiz bulunca güçlükle Denizli’den kaçmışlar ve Türk kuvvetlerince yok edilmişlerdir. Bu savaşta askeri teşvik eden kahraman kadın, şehitlik mertebesine yükselmiştir. Denizli merkezde bulunan ve Batı Anadolu’nun en eski Türk mezarlığı olan İlbadı Mezarlığı’na defnedilmiştir. Sonradan yapılan mezarında;  “Yıldız Bey’in, Haçlılara karşı yaptığı savaşta askerlerin gevşeklik göstermesi üzerine Yıldız Bey’in kızı Fatma kılıcını çekip, ‘Er olan arkamdan gelsin’ deyip ileri atılmış ve askeri teşvik ederek şehit düşmüştür "   yazmaktadır.

88- Milli Mücadelenin bayraktarı, ilk “kutsal savaş” fetvasını veren
Müftü Ahmet Hu­lu­si Efen­di...
 

Denizli Müftüsü ve Millî Mücadelenin öncüsü Müftü Ahmet Hulusi Efendi, 1861 yılında Denizli’de doğmuştur. 1931 yılında vefat eden Müftü Ahmet Hulusi Efendi Batı Anadolu’nun en eski Türk Mezarlığı olan İlbadı Mezarlığı’na defnedilmiştir. Müftü Ahmet Hulusi Efendi, Milli Mücadele’ye yaptığı büyük katkılarla ismini tarihe altın harflerle yazdırmış çok değerli bir şahsiyettir.



Milli Mücadele Dönemi’nde kendisinin önderliğinde kurulan Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, binlerce Denizlilinin katılımı ile gönüllü bir ordu haline gelmiştir. 15 Mayıs 1919 günü Cuma Namazının ardından Kayalık Cami’indeki sancak çıkartılarak tekbirlerle sokaklarda dolaştırılmış ve halk Bayramyeri’ne çağrılmıştır. Müftü Ahmet Hulusi Efendi önderliğindeki halk tekbirlerle Bayramyeri Meydanına gelmiştir. Burada toplanan halka hitap eden Müftü Ahmet Hulusi Efendi, gencinden yaşlısına herkesin Milli Mücadele’ye destek olmasının farz olduğunu söylemiş, bu tecavüze karşı hareketsiz kalmak, din ve devlete ihanettir, hiç bir silahınız olmasa dahi; elinize geçecek taş’ la sopayla düşmana karşı durun. Fetva veriyorum işgal edilen memleket halkının silaha sarılması dini bir görevdir.” diyerek Yunanlıların İzmir’i işgalini şiddetle protesto etmiş ve Denizli halkını yaklaşan bu tehlike karşısında mücadeleye davet etmiştir. İşgale karşı kayıtsız kalmanın düşünülemeyeceğini ve vatanın hiçbir zaman savunmasız bırakılamayacağını vurgulayarak, aynı zamanda Millî Mücadele’nin ilk “kutsal savaş (cihat)” fetvasını da ilân etmiştir. Müftü Ahmet Hulusi Efendi konuşmasında, Türkleri “silah ve cephane azlığına bakmadan, yurt savunmasına çağıran” bu fetvasıyla Denizli halkını her türlü şartlarda Milli Mücadele’ye katılmaya davet etmiştir. Müftü Ahmet Hulusi Efendi’nin öncülüğünde düzenlenen bu miting ve vermiş olduğu “Milli Mücadele Fetvası” ve bu kararı takip eden fiili teşkilat, Milli Mücadele tarihimizin ilk varlığıdır.

89- Denizli’nin ilk fatihi Selçuklu Uç Beyi Mehmet Gazi...

Selçuklu Uç Beyi Mehmet Gazi; Selçuklu-Bizans savaşlarında Selçuklu Sultanı Gıyaseddin Keyhüs­ev tarafından Büyük Komutan Servergazi ile birlikte Denizli ve çevresini korumak için görevlendirilmiştir. Honaz (Colossae) harabeleri civarında yapılan savaşta düşmanı mağlup etmişler, Deretekke (bugünkü Sarayköy Cad.) mevkiinde tekrar başlayan savaşta Mehmet Gazi şehit olmuş, emrindeki ordu Servergazi’nin komutasına geçmiştir. Miladi 1.210 yılında şehit olan Denizli’nin ilk fatihi Büyük Komutan Mehmet Gazi’nin Türbesi Denizli’nin en eski mezarlığı olan İlbadı Mezarlığı’nda bulunmaktadır.

90- Denizli’nin Buldan İlçesi’nde doğan Mesir Macunu’nun mucidi Merkez Efendi…

Kanuni döneminin ünlü bilginlerinden ve evliyalarından olan Merkez Efendi, Buldan İlçesi’nin Sarımahmutlu Köyü’nde 1.460 yılında doğmuştur. 40 çeşit baharatın  karışımıyla yaptığı  “Mesir Macunu”nun 40 derde deva  olduğuna inanılır.


91- Denizli’nin Acıpayam İlçesi’nde doğan dünyaca ünlü Türk Bilgini, Fizik Profesörü Hüseyin YILMAZ…
            Denizli’nin Acıpayam İlçesi, Yumrutaş Kasabası’nda 1924 yılında doğan Hüseyin YILMAZ, İstanbul Teknik Üniversitesi Elektrik Fakültesi’ni bitirmiş, Amerika Boston Mit Üniversitesi Fizik Profesörlüğü için Amerika’ya davet edilmiştir. Amerika başta olmak üzere, birkaç ülkenin üniversite ve araştırma kuruluşlarında bilimsel çalışmalar yapmış,  “Ben atomu iyi bir şey için keşfettim, insanlar atomla birbirlerini öldürüyorlar”. diyen Albert Einstein'in fonksiyon teorisini çürütmüş, bilim dünyasında yankı yapmış birçok teori geliştirmiştir. Einstein’in “Gravitasyon Teorisi ve General Relativity (Genel Görelilik) Teorisini” değiştirmiş, Newton’un Işık Teorisini tamamlamış, Experimental Psycology’nin temel kanununu bulmuş, Quantum Mekaniğinde bazı hesaplamaların nasıl yapıldığını göstermiştir. Teorisi ilk defa olarak canlı bir mahlûkun rengi nasıl gördüğünü izah etmektedir. Bu matematik bir usul ile ilim tarihinde ilk defa olarak tespit edilmiştir.  Denizli’nin yetiştirdiği başarılı örnek insanlar arasında olan Türk İlim dâhisi Prof. Dr. Hüseyin YILMAZ,  dünyada sayılı bilim adamlarından biri olmuştur.

92- Denizli’nin Kızılcabölük Kasabası’nda doğan Türkiye’nin en sevilen halk müziği sanatçılarından büyük usta Özay GÖNLÜM…

Denizli’nin Tavas İlçesi, Kızılcabölük Kasabası’nda 1940 yılında doğan Özay GÖNLÜM 2000 yılında vefat etmiştir.  Tam  34 yıldır TRT ailesinin  en sevilen fertlerinden olan  Özay GÖNLÜM, çalıp söylediği Ege Türküleri kadar; taklit yeteneği, şovmenliği, anlattığı Türkü Hikâyeleri, Fıkraları, Mahalli Denizli şivesiyle folklorumuzu sunuşu ile de gönlümüzde taht kurmuştur. TRT Repertuarına giren Denizli’nin Horozları, Çil Horoz, Çözde Al Mustafa Ali, Asmam Çardaktan, Cemilemin Gezdiği Dağlar Meşeli, Osmanımın Mendili, Evlerinin Önü Bulgur Kazanı, Şu Dağlar Tepe Tepe gibi Ege yöresinin pek çok türküsünü derlemiştir.


93-  Denizli’nin Çal İlçesi’nde doğan dünyanın en ünlü ressamlarından olan
İbrahim ÇALLI…
 
Denizli’nin Çal İlçesi’nde 1882 yılında doğan İbrahim ÇALLI 1960 yılında vefat etmiştir. Resme meraklı olduğundan İstanbul’a giderek, Ressam Şeker Ahmet Paşa’nın yanında çalışmış, Güzel Sanatlar Akademisi’ni bitirmiştir.

1910 yılında Maarif Vekaleti’ nin açmış olduğu burs sınavını birinci olarak “Çıplak Adam ve Harekat Ordusunun Muhafız Alayı’ndan Maksut Çavuş” adlı çalışmalarıyla kazandı ve Fransa’ya gönderildi. 1910 ile 1914 yılları arası Paris’te Fernand Cormon’ un atölyesinde öğrenimini sürdürdü.

Daha sonra İstanbul’a dönerek Güzel Sanatlar Akademisi’nde öğretim üyesi olarak çalışmıştır. İyi bir sanatçı olmanın yanı sıra iyi bir öğretmen olan Dünyaca ünlü Ressam İbrahim ÇALLI’ nın birçok değerli eseri bulunmaktadır.


94- Denizli’nin Çal İlçesi’nde doğan Ülkemizin ünlü bestecilerinden olan
Selahattin PINAR…

       Denizli’nin Çal İlçesi’nde 1900 yılında doğan, Selahattin PINAR Denizli Milletvekili Sadık Bey’in oğludur. Ülkemizin ünlü bestecilerinden olan ve bir çok değerli bestesi bulunan PINAR, 1960 yılında vefat etmiştir.

Babasının karşı çıkmasına rağmen 12 yaşında musikiye ud çalarak başlamış, tambur çalarak devam etmiştir. Dönemin önemli bestekârlarından ders alan Selahattin PINAR, kendine özgü bir üslup ve boğuk sesi ile okurdu. Bestekârlığa on sekiz yaşlarında başlayan PINAR, musiki repertuvarımıza birbirinden güzel şarkılar hediye etmiştir.

95-  Denizli’nin Çameli İlçesi’nde doğan “Çam Düdüğü” sanatçısı
UNESCO tarafından “Yaşayan İnsan Hazinesi” olarak seçilen Hayri DEV…


1933 yılında Denizli’nin Çameli İçesi’nin Gökçeyaka Köyü’nde doğmuştur.  UNESCO tarafından, Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi kapsamında kültürel mirasımızın belli unsurlarını yeniden yaratmak ve yorumlamak açısından gerekli bilgi ve beceriye yüksek düzeyde sahip olan Ülkemizden seçilen 7 kişi içerisinde yer alan ilimizden Hayri DEV, geleneksel kültürümüzün önemli kollarından biri olan  “Çam Düdüğü” (sipsi) alanında yurt içinde ve yurt dışında yaptığı çalışmalardan ve hizmetlerinden dolayı “2008 Yılı Yaşayan İnsan Hazinesi”  ilan edilmiş, kendisine Kültür ve Turizm Eski Bakanı Sayın Ertuğrul GÜNAY tarafından 14.01.2010 tarihinde teşekkür belgesi verilmiştir

1933 yılında Denizli ili Çameli ilçesinde doğan Hayri DEV, yüzyıllık bir gelenek olan çam düdüğünü büyüklerinden görerek, öğrenek yapmaya ve çalmaya başlamıştır. Halen bu geleneği gelecek kuşaklara başarıyla aktarmaya devam etmektedir. Çam Düdüğü Yapımcısı ve İcracısı olarak yaptığı faaliyetlerden dolayı yerli ve yabancı bir dizi müzik ve halk kültürü araştırmacısı tarafından bilimsel çalışmalara konu olmuştur.

Yaşayan İnsan Hazinesi Hayri DEV şu anda Denizli Belediyesi Konservatuar hocalarına, yaptığı müzik hakkında dersler veriyor. Bu dersler sayesinde Hayri DEV’in yaptıkları yaşamaya devam edecek.

96- Denizli’nin Sarayköy İlçesi’nde doğan Ülkemizin ünlü tiyatro ve sinema sanatçısı
Tekin AKMANSOY…
Denizli’nin Sarayköy İlçesi’nde 1924 yılında doğan Ülkemizin ünlü tiyatro ve sinema sanatçılarından biri olan Tekin AKMANSOY, 2013 yılında vefat etmiştir.

Uzun yıllar çeşitli tiyatrolarda görev almış, meddah geleneğinin sürdürücülerinden biri olmuştur. 1974 yılında başlayan Kaynanalar dizisinde Kayserili uyanık işadamı Nuri Kantar tiplemesi ile tanınan sanatçı, 1998 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığımız’ dan Devlet Sanatçısı ünvanını almıştır.

97- Denizli’de doğan Ülkemizin ünlü sinema oyuncusu
Bulut ARAS…
            Gerçek adı Uğur Fidan olan Bulut ARAS, 1953 yılında Denizli’nin Yukarı Şamlı Köyü’nde doğmuştur.

1976 yılında Tercüman Gazetesi’nin düzenlemiş olduğu Sinema, Fotoroman, TV Yarışması’nda birinci seçilen, “Hain” filmi ile sinema oyunculuğuna başlayan, ülkemizin ünlü sinema oyuncusu Bulut ARAS, yaklaşık 50 filmde rol almıştır.
98- Denizli’nin Acıpayam İlçesi, Yeşilyuva Kasabası’ndan olan Ülkemizin ünlü yapımcı, yönetmen, senarist ve reklamcısı Osman SINAV…

1956 doğumlu, Osman SINAV, kariyerine televizyon reklâmlarına metin yazma ve yönetmenlikle başlamış, 500’ü aşkın reklâm filminin yapımında görev almıştır. Ülkemizde tanınan ve çok sevilen birçok dizinin ve sinema filminin yapımcılığını ve yönetmenliğini yapmıştır.

Dizileri ve filmleri Türkiye’de ve dünyada çok sayıda ülkenin televizyonunda ilgiyle karşılanmıştır. 30 yıldan fazla uğraş vererek televizyon ve film dünyamıza unutulmaz eserler kazandırmıştır.
99- Denizli’nin Kale İlçesi, Kızılağaç Köyü’nden olan Altın Kemer Sahibi
Başpehlivan Hüseyin ÇOKAL…
Denizli’nin Beyağaç İlçesi Kızılağaç Köyü`nde 1950 yılında doğan Hüseyin ÇOKAL, Türkiye’ de altın kemer sahibi yaşayan 3 başpehlivandan biridir.
Güreşe 1970’li yıllarda Denizli’de başlayan ÇOKAL, Denizli’deki başarılarının ardından güreşlere katılmak üzere çeşitli illere giderek önemli başarılar elde etti. 1982 yılında Kırkpınar’da ilk birinciliği alarak başpehlivan olan Hüseyin ÇOKAL, daha sonra 1983 ve 1984 yıllarında da üst üste 3 kez başpehlivan olarak “Altın Kemer” in sahibi oldu. Daha sonra ulusal ve uluslararası birçok yarışmada önemli dereceler alan ÇOKAL, özellikle Akdeniz Oyunları’ndaki şampiyonluğu ile tanındı. Dünya Olimpiyat Şampiyonu Hasan GÜNGÖR’ ün öğrencisi olan Hüseyin ÇOKAL, güreşi 1986 yılında bıraktı. Halen Kırkpınar kule hakemliği yapmaktadır.
Sahip olduğumuz yukarıda belirttiğimiz kültür ve turizm değerlerimizin, zenginliğimizin bilinmesi ve tanınması İlimiz turizmi açısından büyük önem taşımaktadır. 17.10.2015



Mehmet KORKMAZ
                                                          Denizli İl Kültür ve Turizm Müdürü

3 yorum:

https://denizli-turizmi.blogspot.com/2014/07/

https://denizli-turizmi.blogspot.com/2014/07/