19 Şubat 2015 Perşembe

Tavas Apollonia Salbace Medet Antik Kenti

Apollonia Salbace ( Medet Höyüğü ) Antik Kenti

    Apollonia antik kenti ve Medet Höyüğü, Denizli ili, Tavas ilçesinin 7 km batısında düz bir ova üzerinde kurulan Medet Mahallesi yerleşim alanı içinde yer almaktadır. Tavas ovasının en verimli arazileri üzerinde kurulan Apollonia, batıda Tabae yolu ile Caria bölgesine, güneyde Sebastopolis yolu ile Likya bölgesine, doğuda Tavas yolu ile Likya bölgesiyle Frigya bölgesine ulaşımı bulunan antik kentlerden birisidir.

Apollonia kentinin kuruluşu ile kesin belgeler bulunamamıştır. Ancak höyük buluntuları incelendiğinde ilk yerleşimin Tunç çağlarına kadar uzandığı ve kesintisiz olarak devam ettiği görülmektedir. Kentin Apollonia adını, Hellenistik dönemde aldığı ve en görkemli dönemini de Roma çağında yaşadığı anlaşılmaktadır. Hadrianus dönemine ait Apollon tapınağının temelleri ve yazıtlar günümüze kadar ulaşmıştır. Kentin MÖ. I. YY. ve MS. I. YY.' lar arasında kendi adına sikke bastırdığı ve sikkeler üzerinde tanrısal motiflerin olduğu görülmektedir.



















8 Şubat 2015 Pazar

TAVAS BOZDAĞ KAYAK MERKEZİ 6.KAR ŞENLİĞİ.

KÜLTÜR TURİZM KORUMA GELİŞİM BÖLGESİ BÜYÜKŞEHİR DENİZLİ TAVAS BOZDAĞ KAYAK MERKEZİ 6.KAR ŞENLİĞİ.









DENİZLİ'DE KIŞ SPORLARINA ELVERİŞLİ ALANLAR

Batı Anadolu’ nun En Büyük Kayak Merkezi Bozdağ :
Denizli Büyükşehir Tavas ilçesi sınırları içindeki Bozdağ'ın kar yağışı bakımından KIŞ TURİZMİ’ ne elverişli olması ve kayak sporu için de uygun bir alan olması nedeniyle kayak merkezi kurulması için başlatılan yol , elektirik ve su vb gibi altyapı çalışmaları 2013 yılında bitirilmiştir.
2419 metre yükseklikteki Bozdağ Kayak Merkezi; Ege Bölgesinde, Acıpayam -Gireniz Vadisi ile Tavas - Barza Ovası arasında, Denizli - Antalya karayolundan 56 km içeride, Tavas İlçesine 39 km, Nikfer (Konak) Mahallesine 14 km mesafede yer almaktadır.
Batı Anadolu Bölgesi’ nin en büyük kayak merkezi olabilecek kapasitede doğal pistleri mevcut olan Bozdağ’ da Aralık - Nisan ayları arasında kayak imkânı bulunmakta olup, Uludağ ile aynı potansiyele sahiptir. Buraya kurulacak tesisler yazın da yayla turizmine hizmet edebilir ve futbol takımlarına ev sahipliği yapabilir.
Kayak merkezinin Denizli İl Merkezi, komşu illere, yakın çevresindeki önemli turizm merkezlerine ve kış sporları turizm merkezlerine uzaklığı; Denizli 84 km, Denizli Havaalanına 141 km, Muğla 147 km, Aydın 209 km, Antalya 264 km, Fethiye 246 km, Dalaman 256 km, Davraz (Isparta) Kış Sporları Turizm Merkezi 219 km’ dir.
Bozdağ’ da I. Etap Kayak Alanı 487 hektar olup, 3.950 metre uzunluğunda ve toplam 2700 kişi/saat kapasiteli 3 adet mekanik tesis hattı (2 Telesiyej ve 1 Teleski) olacaktır. I. Teleski Hattı: 750 metre, II. Telesiyej Hattı: 1.700 metre, III. Telesiyej Hattı: 1.500 metredir.II. Etap Kayak Alanı ise 160 hektar olup, Snowboard kayak pist alanı olacaktır.
Alanda yapılan incelemelerde kayak merkezi; Rakımı; Alt İstasyon: 1.900 metre, Üst İstasyon: 2.391 metre, Zirve:2.419 metredir. Yamaç yönelimi (Kuzey - Kuzey Batı), toz ve kristal kar bakımından karın niteliği uygun kriterlere sahiptir.
Bozdağ Kayak Merkezi, başta Denizli olmak üzere Muğla, Aydın ve İzmir İlleri için bölgesel kayak merkezi potansiyeli bulunmakta olup, Marmaris, Dalaman ve Fethiye turistik merkezlere de yakın bir konumda olması bakımından avantajlı bir konumdadır.
Alanın Denizli Tavas Bozdağ Bölgesinin Turizm Alanı ilan edilmesi için, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğümüzce 28.10.2010 tarih ve 4188 sayılı yazıyla konu Turizm Bakanlığı'na intikal ettirilmiş, ayrıca turizm yatırımcılarının teşviklerden yararlanabilmesi için Denizli Tavas Bozdağ Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi ilan edilmesi yönünde 17.05.2012 tarih ve 2124 sayılı yazıyla Bakanlık'dan talepte bulunulmuştur.
Bozdağ’ ın 2012 yılında Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesiilan edilmesi için 21 kurumdan görüş alınmış ve çalışmalar tamamlanmış, 20 Ocak 2013 tarih ve 28534 sayılı Resmi Gazetede Denizli Tavas Bozdağ Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi ilan edilerek, 6.3.2014 tarihinde ise 1/1000 ölçekli plan Kültür ve Turizm Bakanlığı'nca onaylanmıştır.Alanın turizme açılma çalışmaları kapsamında 3 adet mekanik tesis hattı 2014 yılı sonu itibariyle Denizli Büyükşehir Belediyemizce tamamlanmış ve diğer çalışmalarda aralık 2015 tarihinde tamamlanarak turizmin hizmetine sunulacaktır.
HONAZ DAĞI Denizli’nin 17 km güneydoğusundadır. Dağın yükseltisi 2571 metredir. Yamaçları dik ve meyillidir. Denizli-Muğla ve Antalya karayolu, dağın güneybatı eteklerinden geçmektedir. Yaz ve kış aylarında dağın tepelerinde sürekli kar bulunur.
KARCI DAĞI Denizli’nin güneyinde, Babadağ’ın devamı şeklinde uzanır. En yüksek yeri Gökbel Tepesi 2308 metredir. Karcı Dağı ile Honaz Dağı arasında Akdeniz ve Ege Bölgelerini birbirine bağlayan Kazıklıbeli geçidi (1250 metre) bulunur. Dağ üzerinde sürekli kar bulunur. BABADAĞ 2308 metre yüksekliğindedir. Denizli’nin güneyinden batıya doğru Menteşe dağ sisteminin bir uzantısı olarak sıradağ şeklinde uzanır. Dağın tepelerinde yaz-kış kar bulunur.
KARKIN DAĞI: Çameli ilçesi, Gürsu köyü, Karagöz yaylası sınırları içindedir. Zirvede yaz kış sürekli kar bulunur. Dağın eğimi kayak sporu yapmaya çok elverişlidir. Bölgede çok sayıda anıt ağaçlar da bulunduğundan tabiat harikadır. Karkın dağı aynı zamanda Denizli-Fetiye turistik yal güzergahında bulunmaktadır. Dağa ulaşım stabilize yol ile sağlanabilir.
Beğen ·  · 

16 Kasım 2014 Pazar

HİERAPOLİS ANTİK KENTİ


Hierapolis kazıları - Pamukkale







Hierapolis (Pamukkale)
Hierapolis’in tarihçesi nedir?

Ünlü tarihçe İlber Ortaylı, 05 Ağustos 2012 Milliyet Gazetesi’ndeki köşesinde Hierapolis (Pamukkale) bölgesinin tarihçesini şöyle anlattı; 

“Çok uzun zaman Pamukkale’nin travertenleri hoyratça gezildi. Kireçli sıcak su had safhada otel inşasıyla azaltıldı ve travertenler kararmaya başladı. Son zamanlarda bu oteller yıkılıyor. Şimdi gene turistik mülahazalarla kazıların yavaş gittiği söyleniyor; arkeolojik kazı kanalizasyon sistemi kazmaya benzemez. 

Pamukkale, Roma dönemi Küçük Asya’sının en önemli şehirlerindendir. Zengin tarımsal bölgenin merkezinde ve ticaret yolları üzerinde bir tedavi merkeziydi. Bu işlevi dolayısıyla bir dini ziyaret merkezi de olmuştur.

Denizli Pamukkale aslında Roma dönemi Küçük Asya’sının başta Ephesos sonra Antakya olmak üzere en önemli şehirlerindendir. Zengin bir tarımsal bölgenin merkeziydi. Ticaret yolları üzerindeydi ve asıl önemlisi bir tedavi merkeziydi. Bu işlevi dolayısıyla bir dini ziyaret merkezi de olmuştur ve eski çağdaki bu fonksiyonunu erken Hristiyanlık döneminde de başka bir biçimde devam etmiştir. Zira Hierapolis’in koruyucu azizi St. Philippus’tur. 1950’lerde başlayan kazıları hep İtalyan arkeologlar devam ettirdi. Uzun zamandır Lecce Üniversitesi’nden tanınmış arkeolog Profesör Francesco D’Andria kazı ve restorasyona devam ediyor. En son buluntusu şehrin en yüksek noktasındaki Aziz Philippus’un anıtsal mezarıdır. Bu ilk Hristiyanlık dönemlerinden itibaren önemli bir hac merkeziydi. Çok uzun zaman Pamukkale’nin travertenleri hoyratça gezildi. Travertenleri yaratan kireçli sıcak su had safhada otel inşasıyla azaltıldı ve bildiğimiz beyaz travertenler kararmaya başladı. Son zamanlarda bu oteller yıkılmaya başladı. Endişe edilen husus, tabiatın tahribinden çok altın yumurta yumurtlayan turizm tavuğunun kesilmesiydi. Şimdi gene turistik mülahazalarla kazıların yavaş gittiği söyleniyor; arkeolojik kazı kanalizasyon sistemi kazmaya benzemez. Şayet buluntular tasnif ve değerlendirmeden geçirilmezse hızlı arkeolojik kazı bir tahribtir. Arkeoloji ilmi Heinrich Schliemann’ın 19. yüzyıldaki Troya kazısı gibi tahribkâr kazılardan çok zarar görmüştür.

Ben Hierapolis Kazısı’nın yeni bilgiler getirdiğini düşünenlerdenim. Tiyatronun restorasyonu için klasik tiyatrolarda zamanın getirdiği tahribat, (bunun en hazin örneği Side Tiyatrosu’dur), çok zor tesbit edilir. Hierapolis Tiyatrosu’nda üç bin kadar parçanın tasnif edildiğini gösteriyorlar. Bu restorasyona sağlam bir başlangıç sağlayacaktır. Şehrin ana caddesi olan Frontinus Yolu ve çok tipik bir örnek olan umumi hela (Latrina) ve cadde üzerinde Hristiyan arkeolojisi için çok mühim olan Aziz Philippus Mozelesi’nin kazı çalışmaları ve restorasyonu önemli adımlardır.

Hierapolis ve Laodikeia Denizli bölgesinin kozmopolit tarihini ortaya koyacak önemli çalışmalardır. Anadolu mevcut kültler ve eserler itibariyle bir tarihi geçişi temsil eder. Klasik dünya sadece Hellenizm ve Roma değildir. Kazılarda her türlü buluntunun iyi değerlendirilmesi ve turistik endişeden uzak hızlı kazılara müracaat edilmemesi gerekir. Bu bakımdan yavaş da olsa emin ilerleyen bir kazı en doğru sistemdir.”
Hierapolis kazılarında neler bulundu? 
Denizli’nin 18 kilometre kuzeyinde yer alan Hierapolis (Pamukkale) antik kentindeki kazılara 32 yıldır başkanlık eden İtalyan profesör Francesco D’Andria, Hz. İsa’nın 12 havarisinden biri olan ve 2 bin yıl önce Romalılar tarafından öldürülen St. Philippus’un mezarını bulduklarını açıkladı.  

Prof. Dr. Francesco D’Andria, “İncil’de adı geçen ve Hıristiyan camiası için çok önemli olan St. Philippus’un mezarının bulunması tüm dünyada büyük ses getirecek” dedi. Hierapolis (Pamukkale) kentinde devam eden kazılara 32 yıldır başkanlık eden Prof. Dr. Francesco D’Andria, Hz. İsa’nın 12 havarisinden biri olan St. Philippus’un Hıristiyan dinini yaymak için Hierapolis’e geldiğini ve Romalılar tarafından öldürüldüğünü belirtti. Yıllardır St. Philippus’un mezarını bulmak için çaba harcadıklarını anlatan Prof. Dr. Francesco D’Andria, “Bugüne kadar St. Philippus’in mezarı Şehitlik Tepesi’nde olduğu sanılıyordu. Bu bölgede yaptığımız jeofizik araştırmalarda mezarın izine rastlayamadık. Bir ay önce Şehitlik Tepesi’ndeki St. Philippus Kilisesi’nin 40 metre yakınında yeni bir kilise kalıntısı bulduk. Burada yaptığımız kazılarda Hz. İsa’nın havarilerinden St. Philippus’un mezarını bulduk. Henüz mezarı açmadık. Ama bu mezar bir gün mutlaka açılacak. Bu buluş Hıristiyan dünyası ve arkeoloji için çok önemli. Hıristiyanlar buraya hacı olmaya gelecek” dedi.

Yapısı ve yazıtlardan mezarın St. Philippus’a ait olduğunun anlaşıldığını belirten Prof. Dr. Francesco D’Andria, “İsa’nın 12 havarisinden biri olan St. Philippus şehit kabul edilir. Bu nedenle adına yaptırılan Şehitlik Tepesi’ndeki kiliseye de Martyrion denilir. Arkeologlar yıllardır, St. Philippus’un mezarının bu kilisede olduğunu düşündü. Ama mezarın izi bulunamamıştı. Bir ay önce bulduğumuz kilise kalıntısını temizlerken mezara rastladık ve görkemli mezarı ortaya çıkardık. Yaptığımız inceleme sonucu St. Philippus’un mezarının Bizans dönemine rastlayan 5’inci Yüzyıl’da adına yaptırılan kiliseden çıkarılıp, yeni bulduğumuz mezara nakledildiğini belirledik. Bu buluş bize büyük heyecan verdi. İncil’de adı geçen ve hristiyan camiası için çok önemli olan St. Philippus’un mezarının bulunması tüm dünyada ses getirecek. İnanç turizmi, arkeoloji ve hristiyan dünyası adına önemli bir yapıtı ortaya çıkardık, mutluyuz” diye konuştu. 
Kazılarda neler ortaya çıkarıldı? 
HİERAPOLİS ANTİK KENTİ: Denizli ilinin 18 km. kuzeyinde yer alan Hierapolis antik kentinin Arkeoloji literatüründe “Holy City” yani Kutsal Kent olarak adlandırılması, kentte bilinen bir çok tapınak ve diğer dinsel yapının varlığından kaynaklanmaktadır.Kentin hangi eski coğrafi bölgede yer aldığı tartışılır. Hierapolis coğrafi konumu ile kendisini çevreleyen çeşitli tarihi bölgeler arasında yer almaktadır. Antik coğrafyacı Strabon ile Ptolemaios verdikleri bilgilerde, Karia bölgesine sınır olan Laodikeia ve Tripolis kentlerine yakınlığı ile Hierapolisin bir Frigya kenti olduğunu ileri sürerler. Antik kaynaklarda, kentin Hellenistik dönem öncesi adı ile ilgili bir bilgi bulunmamaktadır. Hierapolis olarak adlandırılmadan önce kentte bir yaşamın var olduğunu Ana Tanrıça kültünden dolayı biliyoruz. 

Kentin kuruluşu hakkında bilgilerin kısıtlı olmasına karşın; Bergama Krallarından II. Eumenes tarafından MÖ. II. YY. başlarında kurulduğu ve Bergamanın efsanevi kurucusu Telephosun karısı Amazonlar kraliçesi Hieradan dolayı, Hierapolis adını aldığı bilinmektedir.

Hierapolis, Roma İmparatoru Neron dönemindeki (MS. 60) büyük depreme kadar, Hellenistik kentleşme ilkelerine bağlı kalarak özgün dokusunu sürdürmüştür. Deprem kuşağı üzerinde bulunan kent, Neron dönemi depreminden büyük zarar görmüş ve tamamen yenilenmiştir. Üst üste yaşadığı bu depremlerden sonra kent, tüm Hellenistik niteliğini kaybetmiş, tipik bir Roma kenti görünümünü almıştır. Hierapolis Roma döneminden sonra Bizans döneminde de çok önemli bir merkez olmuştur. Bu önem, MS. IV. yüzyıldan itibaren Hıristiyanlık merkezi olması (metropolis), MS. 80 yıllarında, Hz. İsa’nın havarilerinden olan, Aziz Philipin burada öldürülmesinden kaynaklanmaktadır. Hierapolis, XII. yüzyıl sonlarına doğru Türklerin eline geçmiştir.
FRONTİNUS CADDESİ: Mimari özelliklerinden dolayı, kapı ile birlikte yapıldığı düşünülen l4 metre genişliğindeki bu cadde (plateia), kentin ana caddesini oluşturuyordu (İ.S. I y.y.). Caddenin ortasından üstü monolit kapak taşları ile örtülü kanalizasyon sistemi geçmektedir.  Caddenin her iki kenarında toplam uzunluğu 170 m olan dükkan, depo ve evler bulunmaktadır. Geç dönemde (V- VI. yüzyıl) inşa edilmiş, caddeyi işgal eden bir dizi mekan yer alır, cadde düzeni bozularak caddenin genişliği 8 metreye indirilir. Caddenin yüzeyi (platea) tamamen  kaynak sularından dolayı kalker tabakası ile kaplı idi (2 m yükseklikte). Antik yolu kalker tabakasından açmak için kompresörle açma çalışması yapılmıştır.  
AGORA: İ.S. 60 yılında meydana gelen depremden sonra Frontinus Caddesi, ile doğudaki tepenin yamaçları arasında geniş bir alanda değişim sonucu Hierapolis Ticaret Agorası olarak düzenlenir. Bu alan, depremden önce, yerleşim dışında, nekropolis ve atölye olarak kullanılıyordu, yuvarlak planlı pişirme odaları olan keramik fırınlarını ve İ.Ö. II.- İ.S. I. y.yıla tarihlenen kabartmalı megara kaseleri bulunmuştur.İ.S. II. yüzyılda bu geniş alana, 170 metre genişliğinde 280 metre uzunluğundaki, Küçük Asya'nın en geniş agoralarından biri inşa edilir.1979 yılından itibaren sistemli araştırmalar yapılmaya başlanır, yapılan kazılar sonucunda anıtsal alanın planı tanımlanır, bazı onarım çalışmaları ve bulunan mermer blokların düzenlenmesi yapılır.
KUZEY BİZANS KAPISI: Hierapolis kentinde yapılan sur sistemine dahil olan Kuzey kapı İ. S. IV. yüzyıl sonuna tarihlenmekte; Kuzey Kapı, Güney Kapı'ya simetrik olarak Bizans Dönemi'nde kentin anıtsal girişini oluşturur.Devşirme malzeme ile inşa edilen kapı, kare planlı iki kule ile desteklenmiştir.Kapıda taşıyıcı arkhitravın üzerinde yer alan zarif kemer, haç motifi ile bezelidir.Diğer Hristiyan sembolleri arkhitravın ön cephesini süslemekteydi. Girişin iki yanında, antik şehri kötü etkilerden korumak üzere, apotropeik olarak duran arslan, panter, gorgo başı ile bezeli, muhtemelen daha eski bir yapıda kullanılmış olan, dört adet konsol günümüze ulaşmıştır. 
GÜNEY BİZANS KAPISI: İ.S. IV. yy ' da inşa edilmiştir.traverten bloklar ve içinde mermerinde bulunduğu devşirme malzeme ile yapılmıştır. Kuzeyde ki kapı da olduğu gibi 2 adet dörtgen planlı kuleye yaslanmış ve monolit arşitrav üzerinde yer alan hafifletme kemeri ile şekillenmiştir. Kapının bulunduğu mekan diğer kapıya göre daha alçaktır.  

GYMNASİUM: Sütun dizisi, ve üzerinde yapının gymnasium olduğuna işaret eden yazıtlı bir arşitrav parçası dikkat çeker. Büyük bir avlu ve onu çevreleyen dar düzeninde bir portik söz konusu olmalıdır.Mimari özellikleri yapının İS I. yüzyılda Hierapolis kenti yapı faaliyetleri sırasında inşa edildiğini göstermektedir. Bu dönem depremden sonra Apollan Tapınağı ve Frontinus Caddesi'nin yapıldığı dönemdir.        
TRİTONLU ÇEŞME BİNASI: Tritonlu Çeşme Binası, Apollon Tapınağı'nın yakınlarındaki çeşme binasıyla beraber şehirdeki iki büyük anıtsal binadan biridir. Yapı, caddeye açılan 70 metre uzunluğunda bir havuzdan ve içlerine heykel konulmak için nişlerin kazıldığı iki kıvrımdan oluşmuştu. 1993 yılında başlayan yapının sistematik kazıları; büyük havuzun içine düşmüş ve kalın bir kalker tabakası tarafından kaplanmış yapının mimari ve figürlü dekorasyon elemanlarının yeniden elde edilmesine olanak vermiştir. Özellikle önemli olanlar; Amazzonamachia sahnesinin olduğu bloklar ve kaynak ve nehirlerin kişileştirildiği kabartmalardır. Mimari elemanların stilistik karakterleri ve bir arşitrav üzerine yazılmış İmparator Alexander Severus'a ithaf, kompleksin İ.S. III.yy.ın ilk yarısına tarihlenmesini yaparlar.


İON SÜTUN BAŞLIKLI EV: Ev Tiyatro'ya giden ikincil uzun bir yol üzerinde bulunmaktadır.Orjinal yapı İ.S. II.yüzyılı bildirmektedir. Ev, Domus kentin aristokrat ailelerinden birine ait olmalıydı merkezi bir peristyle açılan mekanlar, her kenarında üç sütun ile çevrilidir.Mermerden ince ion başlıklı sütunlar eve adını vermektedir. Ev İ.S.IV.yüzyılda ciddi değişikliğe uğrar oturum alanının doğusuna yeni bir opus sectile döşemeli ziyaret odası eklenir. Özel olarak önemli olan Bizans öncesi döneme tarihlenen duvar üzerine yazılmış yazıttır. İlahi olduğu anlaşılan bu yazıt yapma İncil in bir parçasıdır. Bu evler çok ciddi bir şekilde İ.S.VII.yüzyılın I.yarısında meydana gelen deprem sonucu yıkılmıştır.     

LATRİNA: Deprem de yıkılmış olan bu yapı yıkıntı halinde tüm parçaları ile günümüze ulaşmıştır. Uzun ve dar olan yapı giriş kısmı dar yan taraftan iki kapı ile yapılmaktaydı. Yapı, traverten bloklardan yapılmış, ağır çatıyı taşıyan monolit dor düzenindeki sütun dizisi ile, ikiye bölünmüştür.Uzun mekanın tabanında lağım sularını caddedeki kanalizasyona taşıyan kanal bulunmaktadır.İç duvar boyunca oturmak için yapılmış, üzerinde delikler bulunan bir seki yer alır, pis suları taşıyan kanalın önüne sıhhi ihtiyaçlar için bir temiz su kanalı yapılmıştır. Taban kullanım ve aşınma izleri taşıyan traverten levhalarla düzenlenmiştir. Yapı İ.S. I. yüzyılda inşa edilmiştir. Yapının yıkılma tarihi ve neden olan depremin tarihlenmesi için, yarım sütunlar üzerine kırmızı boya ile İmparator Justinianus adına yazılmış yazılar büyük önem taşır.   
APOLLON KUTSAL ALANI: Anıtsal yapı Hierapolis'in en önemli tanrısına adanmıştır. Teraslar üzerinde ki kutsal alan, mermer merpen ile birbirine bağlanmaktadır. Alttaki teras geniş bir alan üzeride dor düzenindeki mermerden sütunlarla çevrilidir. Podium da işaret edilen iç kısımdaki yapı önceden Tapınak şeklinde tanımlanmıştı daha sonra kehanet merkezi olarak tanımlandı. Yapı Plutonium'u kapsayacak şekilde orta kısımda yer altından giriş ile zehirli gaz yayılmakta bu antik kaynaklarda da geçmektedir. Büyük Apollon tapınağı ion düzeninde olup önceden merkez kutsal alan olarak tanımlanmıştı yapının temelleri görülebilmektedir. Son araştırmlar ışığında üçüncü bir yapı Kuzey de tanımlanmıştır Anıtsal kutsal yapı İ.S. I.yüzyıla tarihlenmekte beraber İ.S.III. yüzyılda önemli değişiklikler geçirmiştir.


SU KANALLARI VE NYMPHEUMLAR: Çevredeki tepelere inşa edilmiş kanallardan oluşan iki aquadükt kente içme suyunu sağlamaktadır. Bunlardan biri kuzeyde Pamukkale ve Karahayıt arasında, diğeri doğuda Güzelpınar yönündedir. Bugün halen üstlerini kapatan taş plakalar görülebilmektedir. Bu kanallar kentin doğusundaki tepenin üstünde inşa edilmiş bir filtre odasında birleşmektedir. Buradan çıkan su pişmiş toprak künkler ile kent sokaklarına, oradan da daha küçük çaplı künklerle evlere ulaşmaktadır.
PLUTONİUM: Plutonium'un girişi, Tapınağın sağ tarafındadır. Düzeltilmiş traverten cephede giriş, deniz kabuğu motifi bezeli mermer nişle belirtilmiştir. Girişin üstüne, 1. yüzyılda yerin kutsallığına işaret eden yuvarlak bir aedicula yerleştirilmiştir. Bu küçük mermer yapı, bir tür thalas'tur ve sarmal dal motifi ile bezeli süslü bir podyumu vardır.Plutonium'un girişinde yeraltı kaynaklarının sesi duyulabil­mektedir, giriş mekanının alt kısmında biriken zehirli gazın yol açtığı tehlike nedeniyle kapatılmıştır.
SURLAR: MS. V. yüzyılda, Roma İmparatorluğunun diğer kentlerinde de olduğu gibi, Hierapolis de MS. 396da çıkarılan bir kanuna göre kuzey, güney ve doğu yönlerinde surlarla çevrilmiştir. Büyük kısmı bugün yıkılmış halde olan surlara, 24 adet kare planlı kule yerleştirilmiştir. İki anıtsal kapı ve iki küçük kapı olmak üzere 4 girişi vardır. Kuzey ve güney anıtsal kapıları ana caddeye açılır.
ORTAÇAĞ SELÇUKLU KALESİ KALINTILARI: Kale, vadiyi kontrol altında tutabilen düzlük üzerinde, stratejik konumda olan geniş bir sur sisteminden oluşmaktadır. Duvarlar yıkıntı halinde olan kentten alınan, aralarında mermer, kimisi yazıtlı bloklar bulunan, devşirme malzeme ile yapılmıştır. Kalelerden birinde yapılan kazılarda, semerdam kemerli, nişler açılmış olan iç kısmında giriş kapısı, tabanı ve deprem ile meydana gelen geniş çatlaklar çıkartılmıştır. Bulunan malzeme, kaleyi bölgenin Bizanslılar ile Selçuklular arasında anlaşmazlık olduğu döneme, IX. Ve XIII. yy.’lar arasında tarihlemektedir. Yıkıntılar arasında bulunan bir sikke bu son dönemi işaret etmektedir. 
TİYATRO: Büyük yapı dört ada üzerine inşa edilmiştir. Dik olan cavea diazoma'dan iki kısma bölünmüştür, dikey olarak 9 cuneusa Summa cavea galerisi ile 8 basamak yerleştirilmiştir Ima caveanın (alt basamaklar) orta kısmı, proedria için mermer bir exedra şeklinde düzenlenmiş, yüksek arkalıklı, arslan ayaklı oturaklar, kentin önemli kişileri içindir. Sahne binası, logeion ve geniş bir sahne arkasına sahiptir ve skene ile bağlantılıdır. Skene fronsun üç düzeni mermer monolit sütunlar tarafından podium üzerine oturmakta ve burada Apollon ve Artemis'e adanmış, bezeli korniş bulunmaktadır. Bu görkemli yapı, İmp. Septimius Severus zamanında İ.S. III. yüzyılda, önceki evreyi (Flavius dönemi) içine alarak ve yok ederek inşa edilmiştir. Geç Roma Dönemi'ne kadar kullanılmış, bunu arkhitravının alt yüzüne, İ. S. 352 yılına tarihli ve skene fronsun onarımını yazıttan anlıyoruz.

Yapımı 150 yıl süren, Akdeniz Havzası içinde en önemli ve özgün Roma Tiyatrosu olan 1800 yıllık Antik Tiyatro
Hem kültürel hem doğal miras olarak UNESCO Dünya Miras Listesi’ nde yer alan ve dünyada eşi benzeri olmayan 2500 yıllık Pamukkale Hierapolis Antik Kenti’ nde bulunan ve gerçekleştirilen restorasyon çalışmaları neticesinde, Antalya Perge Tiyatrosunun dışında hiçbir antik tiyatroda bulunmayan mitolojik kabartmaları, görkemli sahne binası, oturma basamakları ile Hierapolis Antik Tiyatrosu, şu anda Akdeniz havzası içinde Roma Dönemi Anadolu Tiyatroları arasında en önemli ve özgün bir yere sahiptir.

1800 yıllık Hierapolis Antik Tiyatrosu’ nun yapımı; M.S. I. yüzyılın ikinci yarısında başlanılmış, III. yüzyılın başlarında da tamamlanmış ve yaklaşık 150 yıl sürmüştür. Roma tiyatrolarının en güzel örneklerinden biri olan,yamaca yaslanmış tüm cepheleriyle birlikte korunabilen bu muhteşem yapının 50 oturma sırası bulunur.  Bu oturma sıraları 8 merpenle 9 bölüme ayrılmıştır. Cavea’nın tam ortasından geçen Diozoma’ ya her iki yandan tonozlu birer geçit ile (vomitoryum) girilir. Sütunların arası heykellerle süslenmiş olup, sahne arkasındaki duvarlarda ise mermer kabartmalar yer alır. Tiyatroda yer alan kabartmalı frizlerde; Apollon ve Artemis’ in doğuşu ve dini ayin sahneler, Dionysos, Satyr ve Menad’ lardan oluşan eğlence sahneleri, Marsyas ve Apollon arasında geçen müzik yarışması, tanrılar ile devler arasındaki (Giganthomachi) savaşlar, yer altı tanrısı Hades’ in tanrıça Persephone’ yi yer altına kaçırması gibi mitolojik konular ile Hierapolis Kenti için yapılan sportif yarış sahneleri, arşitravın kral kapısı üstünde İmparator Septimus Severus’ un taç giyme merasimi tasvir edilmiştir.

Pamukkale Hierapolis Antik Tiyatrosu Sahne Binası Restorasyon çalışmaları İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Müze Müdürlüğü denetiminde, İtalyan Kazı Heyeti tarafından 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı aracılığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığımızın gönderdiği 1.750.000 TL ödenekle gerçekleştirilmiştir. Restorasyon çalışmalarında Sahne Binasına ait olan 3.000 bine yakın mermer blok ve mimari süsleme parçaları tek tek incelemiş, % 95 mevcut olan orijinal mimari malzeme kullanılmıştır

19 Nisan 2010 tarihinde başlayan restorasyon çalışmaları 10 Haziran 2013 tarihinde tamamlanmıştır. Türkiye’ de Sahne Binası restore edilen tek tiyatro ünvanına sahip olan Pamukkale Hierapolis Antik Tiyatrosu,yapılan bu restorasyon çalışmaları sonrası 12.000 kişi kapasitesi ile kültürel ve sanatsal etkinlikler için faal duruma gelmiştir.
AZİZ PHILIPPUS MARTYRIONU: Hierapolis eşsiz termal suları ile bir şifa kaynağı görülmesinin yanı sıra, hem Pagan dönemlerinde hem de Hristiyanlık döneminde kutsal kent sayılmıştır. Bunun nedeni de İ.S. 80 yıllarında Hierapolis'e Hristiyanlığı yaymaya gelen ve Hz. İsa'nın 12 havarisinden biri olan Aziz Philippus'un burada çarmıha gerilerek öldürülmesidir. İ.S. 4. yüzyılda Hristiyanlık resmi din olduktan sonra Aziz Plilippus adına öldürüldüğü yerde bir şehitlik yapılmıştır. Dini ve ruhi tedavi merkezi olarak yapılan yapı sekizgen planlıdır. Ortasındaki mermer kaplı alanda da Aziz Philippus'un mezarı vardır.

Bizans dönemindeki surun dışında kalan bu merkeze geniş ve uzun merpenlerle çıkılır. Yapıya yaklaşan son bölümdeki merpenlerin sağında Ayazma çeşme yapısı vardır.

Yaklaşık 20 metre çapındaki sekizgen bölümün üstü kurşun kaplanmış bir kubbe ile örtülmüştür. Yapıda dua edilmesi için küçük şapeller mevcuttur.

Sekizgen bölümün tabanı mermer, koridor ve bağlı bölümlerin tabanı bitkisel motifli mozaik ile odaların tabanı traverten, halkın kaldığı dış odaların tabanı ise sıkıştırılmış topraktır.

Günümüzde de birçok kilise Aziz Philippus bayramını kutlayıp ayin düzenlemektedir.

AZİZ PHILIPPUS KÖPRÜSÜ: Aziz Phılıppus kapısından hemen sonra büyük boyutlara sahip köprü yer alır. Büyük boyutlu dikdörtgen traverten bloklardan meydana gelen bu büyük yapının ( genişliği 12 m. bulmakta) yalnızca güney sırt kısmı korunagelen yapı taş ile döşenmiş şehir merkezinden gelen yolun devamında bulunmaktadır. Köprüyü geçtikten sonra hakim tepe üzerinde yer alan Aziz Phılıppus Martyrıonuna ulaşılmaktadır. Köprünün kuzey sırtı kenarında sekizgen planlı bir başka yapı yer almaktadır (belki vaftizhane) bu yapının hemen yanından yukarı doğru çıkan basamaklar yer almaktadır. Basamaklar yüksek tepe üzerinde yer alan Aziz Phılıppus un defnedildiği alan ile son bulmaktadır. Bu alan Bizans öncesi dönemde Küçük Asyanın en önemli Hac ziyaret alanlarındandır.İtalyan Arkeoloji Heyetinin amaçlarından birisi köprünün yeniden ayağa kaldırma çalışması oluşturmakta bu sayede kentten başlayıp  Martyrıona ulaşan ayin yoluna da işlevsellik kazandırılmaktadır.   
DİREKLİ KİLİSE: M.S. 7.yy’a tarihlenen şehir merkezindeki direkli kilise üç nefli olup, nefler arasındaki geçitleri büyük ve küçük direkler ayırmaktadır. Ortadaki büyük nefin sonunda bir apsis yer alır. Olasılıkla yapı tonoz örütülüdür. Diakonon ve protasis (vaftiz ve ayin bölümü), kilisenin merkez sahanlığının sonundaki tek apsisin iki tarafında yer almaktadır. Üç nefli diğer bir kilise de yine şehrin merkezinde yer almaktadır. Hierapolis’in kuzey tarafında daha küçük tek apsisli kiliseler yer alır. Bunlar daha çok geç dönem yapılarıdır. Bu da geç dönemlerde dahi, kentin kimliğini devam ettirdiğinin göstergesidir. M.S. 5-7. yy’larda Hierapolis’te birçok önemli kilise yapılarının yapılması, kentin hem dinsel yönden önemli, hem de Bizans döneminde büyük bir merkez olduğunu göstermektedir. M.S. 5-6. yy’larda tarihlenen Akköy aile mezarının altın buluntuları da bu önemi ve zenginliği desteklemektedir. Hierapolis’in ilk dinsel temsilcisi St. Phillippus’tur.
NEKROPOL ALANI: Batıdaki traverten alanları dışında kalan üç yönde nekropol alanları bulunmaktadır. Bunlar yoğunlukla Tripolis-Sardese giden kuzey yolunun ve Laodikeia-Colossaeye giden güney yolunun iki tarafinda yer alır. Mezarlarda kireçtaşı ve mermer kullanılmıştır. Mermer kullanımı daha çok lahit tiplerinde görülür. Kuzey nekropolü, Geç Hellenistik dönemden erken Hristiyanlik dönemine kadar karakteristik lahitleri, mezar tiplerini ve mezar anıtlarını bir arada içerir. Kentte görülen mezarlar lahit, tümülüs ve ev tipi mezarlardır. Konut mimarisini anımsatan mezar yapıları, nekropolün en önemli elemanlarıdır.
HAMAM BAZALİKA: Frontinus kapısı yanındayer alan ve M.S.3.yy yapılan hamam,5.yy 'dan sonra güneye bakan calidarium duvarı yıkılarak bir apsis eklenmiş ve böylece hamam üç nefli bir bazalikaya dönüştürülmüştür.Önceki yapıya ait beşik tonoz da yerini 3 kubbeye bırakmıştır. 
KATEDRAL: Hierapolis kentinin en önemli Hristiyan kült yapılarındandır.Yapı, plateiaya narteks ve atrium ile açılmaktadır. Sağdaki kapıdan vaftiz mekanına girilir, dörtgen planlı, apsisli mekan, sütunlar ile 3 nefe ayrılmıştır, apsisli bölümde yuvarlak, mermer kaplama levhalı, iki yanında merpenleri olan vaftiz teknesi yer alır.Saçaklık, kadınların oturduğu bölüme ait ikinci sütun dizisi tarafından taşınıyordu. Apsis içte yuvarlak dışta çok kenarlı bir plana sahiptir. Ana apsisin içinde, ayin sırasında papazların ve piskoposun oturduğu konsantrik merpen, synthronon, yer alır. Yapı planı bize orta çağ onarımları ile İ.S. VI. yüzyılın I. yarısına tarihlememizi sağlar.  
BÜYÜK HAMAM KOMPLEKSİ-ROMA HAMAMI: Bugün, masif duvarları ve bazı tonozları ayakta kalabilmiş olan yapının iç mekanlarının mermerle kaplı olduğuna dair izler bulunmaktadır. Hamamın planı diğer tipik Roma hamamları gibidir. Önce girişte büyük avlu, iki yanında büyük holler bulunan kapalı dikdörtgen bir alan ve daha sonraları bulunan esas hamam yapısı yer alır. Palaestranin yan kanatlarında, biri güneyde, diğeri kuzeyde olan iki büyük hol imparatora ve törenlere ayrılmıştır. Hamam kompleksinin kalıntıları MS. II. yüzyıla tarihlenir. Büyük hole bitişik tonozlu kapalı mekanlar günümüzde müze olarak kullanılmaktadır.
DOMİTİAN KAPISI (FRONTİNUS KAPISI): Şehrin kuzey girişinde iyi korunmuş 3 gözlü ve iki yanına yuvarlak kuleleri olan kapı imparator Domitian a ithaf edilmiş üzerine Latince  ve Grekçe yazılmış bir yazıt vardır.bu yazıttan dolayı buna Domitian kapısı veya Roma Kapısı denir.kapının MS.82-83 yıllarında yaptırıldığı bilinmektedir.bu kapıya Frontinus kapısı da denilir.
AZİZ PHİLİPPUS’UN MEZARININ KEŞFİ: II.yy’ın sonunda, Efes Piskoposu olan Polycrates, Anadolu’da iki büyük yıldızın istirahat ettiğini yazmaktadır: Hz. İsa’nın 12 Havarisi’nden ikisi. Bu iki havarinin mezar Hierapolis’te Havari Philippus’un uyuya kaldığı Hierapolis ve Havari Johannes’in öldüğü Efes.
Cesarea”nin meşhur piskoposu olan Eusebius, VI- yy’da, Küçük Asya’daki Kiliselerin önemi ve eskiliğini göstermek açısından söz konusu haberi tekrar ele alır.İ.S. I. Yy’ın 60’lı yıllarında, Ananelere göre, Havari Philippus Hierapolis’e Hz. İsa’nın sözlerini yaymaya gelir fakat ölüme mahkum edilir ve vücudu buraya gömülür.
Günümüzde: Lecce Üniversitesi’nden Prof. Dr. Francesco D’Andria tarafından yönetilmekte olan Hierapolis Kazı Ekibi, Hierapolis’te; şehrin Roma Çağı’ndan önemli bir Hac Merkezi haline geldiği Bizans Çağı’na kadar olan süre içinde geçirdiği değişimleri anlamak için  elli yıldır çalışmalarını sürdürmektedir. Hacılar bu Frig kentine kentin doğusunda bulunan Aziz’in mezarını ve adına adanmış kutsal mekanı görmek için gelmekteydiler. 
Son yıllarda uydu görüntülerinin çalışılmasıyla Bizans kapısı’ndan başlayıp bütün şehri kat eden ve Martyrion’a doğru giden yolun varlığını saptanmıştır. Hacılar, bir köprüyü geçip sekizgen bir hamam yapısının yer aldığı tepenin eteklerinde bekliyorlardı. Burada, Hacılar yıkanıp böylece temizlendikten sonra traverten levhalardan oluşan büyük bir merpen sayesinde İbadethane’ye doğru çıkabilirlerdi. Bir mermer çeşmenin olduğu (ayazma) durup tekrar yıkanıyorlar ve büyük Martyrion Kilisesi’nin olduğu alana doğru tırmanmaya devam ediyorlardı.
 Birkaç yıl öncesine kadar; tıpkı San Johannes’in mezarının büyük bir Basilika içinde olduğu Efes’te gibi; Aziz Philippus’unda mezarının Sekizgen Kilise’de olduğu düşünülmekteydi fakat kazılardan bu teoriyi doğrulayacak herhangi bir malzeme çıkmamıştır. Martyrion’un altında bir boşluk olup olmadığını tespit etmek amacıyla yapılan jeofizik analizleri de negatif sonuç vermiştir: Yer altında hiç bir boşluk tespit edilememiştir.

Doğu Tepesi’ndeki yapı kompleksinin kazısının tamamlanması için geçen yıldan itibaren Ayazma’nın doğusunda kalan alanın araştırılmasına başlanmıştır. Çalışmaların bu aşamasında, gün yüzüne çok sayıda duvar ve Hierapolis’teki nekropol alanlarında  görülenlere benzer şekilde olan alınlıklı bir Roma mezar yapısının üst kısmı çıkartılmıştı.  Traverten bloklarla inşaa edilmiş bu mezarın tarihi İ.S. I. Yy’dır.   

Temmuz ayının başlarında 2011 kazı mevsiminin başlamasıyla, Hierapolis Kazı Ekibi’nin çalışmaları bu bölge de yoğunlamış olup 1 aylık çalışmadan sonra aşağıdaki 3 nokta saptanmıştır: 

Roma Mezarı’nın etrafında, V.yy’ın başında 3 nefli ve 3 absidli tabanı polikrom mermer parçalar ve geometrik dekorasyonlar taşıyan  opus sectile döşenmiş bir Bazilika inşaa edilmiştir. Bazilika’nın içinde rölyef dekorasyonlu mermer kaplamalar ki bunlar içinde en zarif olanlarından birinde haç şehitin sembolü olan palmiye ağaçları tarafından çevrelenmiştir.

Bir mermer levha üzerinde İmparator Teodosius’un yazıtı (monogramı) bulunmuştur. Bunun anlamı Kilisenin, Constantinopolis’de ki İmparatorluk Sarayı’nın müdahalesini göstermektedir.

Mezar Kilise’nin ortasındaydı ve büyük bir tapınımın merkeziydi. Hacıların büyük bir mermer merpen aracılığıyla çıktıkları platformu tutan bir yapıya yerleştirilmişti.  Merpenler, mezarın üst kısımlarına ulaşan binlerce hacının geçişiyle çok aşınmışlardır.  Bu tip çok nadir bulunmakta olup sadece Filippi’deki örnekle karşılaştırılabilir. Burada, San Paul adıyla tanınan Hellenistik bir mezar etrafında merkez planlı bir kiliseyle bir martyrion inşaa edilmiştir.
 Bütün bunları baz alarak, Hierapolis’in Doğu Tepesi’nde, bütün Akdeniz’den hacıları kendisine çeken büyük bir tapınımın konusu olan  Aziz Philippos’un mezarını tespit ettiğimizi teyit edebiliriz. Aziz’in kemikleri VI. Yy’da Constatinopolis’e (Istanbul) kısmen de Santi Sepolcri Kilisesi’nin inşaa edildiği Roma’ya götürülmüştür.
 Herşeye rağmen Hierapolis’in Doğu Tepesi Kült alanının konusu olmayı sürdürmüştür. Olasılıkla,  Sekizgen Kilise Aziz Philippus’un şehit edildiği yer de ve ikinci kilise de gömüldüğü mezar etrafında inşaa edilmiştir.Kilise, olasılıkla VI. Yy’da yıkılmış ve Aziz’in mezarı Ortaçağ boyunca tahrip edilip çobanlar tarafından sığınak olarak kullanılmıştır.Halen sürdürülmekte olan Kilise kazısının gelişimi sayesinde yeni ve önemli sonuçlara ulaşılacağı açıktır.

1-      Hierapolis-  V. yy’da inşaa edili olan Bazilika içinde Aziz Philppus’un Mezarı
2-      Hierapolis- Aziz Philippus Bazilikası içinde çalışmalar.
3-      Hierapolis- Aziz Philippus Bazilikası. Haçlı ve palmiye ağaçlı süsleme.
4-      Hierapolis- Aziz Philippus Bazilikası. Mermerden Bizans Dönemi süslemesinde kartal ve
5-      Hierapolis- Aziz Philippus Bazilikası. Başlık
6-   7 .Martyrion’un görsel rekonstrüksiyonu (Kaynak: Pamukkale.gov.tr)

Pamukkale Travertenleri

 400 bin yıl önce bir dizi depremle Büyük Menderes havzasında termal suların oluşturduğu bir görsel şölen. 

Denizli‘de yer alan Pamukkale, her yıl milyonlarca insanın ziyaret ettiği karbeyazı travertenleri, büyüleyici Kleopatra Havuzu, Hierapolis Antik Kenti ile ünlü.

1000 yıldır kaplıca hizmet veren bu doğa şaheserinin terasları, kaplıca suyundan çökelmiş karbonat minerallerinden oluşuyor. Dünya’da hem doğal hem kültürel özellikleriyle UNESCO Dünya Mirası Listesine girmiş 29 yerden biri aynı zamanda. 

Pamukkale Travertenleri, kaynak sulardan ve traverten teraslı tepelerden meydana geliyor. Çökelez Dağının eteklerinde yer alan ve ovadan 100–150 m. yükseklikte uzanan bu terasta yaklaşık 6 km. uzaklıkta Pamukkale’yi var eden, travertenlerin oluşumunu sağlayan termal kaynaklar yer alıyor.
Travertenler Kadı Deresi yakınındaki Domuzçukuru adı verilen alandan başlayarak kuzeydeki Nekropol’ün son mezarının yanından akan Çaltık Deresine kadar uzanıyor. 50 metre yüksekliğinde yaklaşık 3 km uzunluğunda ve 250–600 metre genişliğindeki bu travertenlerin oluşumunu termal sular sağlıyor. Kaynaktan çıkan termal su 320 metre civarındaki bir mesafeyi kat ederek traverten başına gelerek buradan da kar beyazı rengindeki traverten katmanlarına dökülerek 240-300 metre kadar yol kat ediyor. Kalsiyum karbonatla doymuş su güneşin altında buharlaştığında ortaya ilk önce jel halinde beyaz travertenlerin pamuksu görüntüsü çıkıyor ve katılaşarak yüzeyi kristalleşmiş kayalara dönüşüyor. Bileşiminde kalsiyum karbonat dışında sülfat, sodyum, demir, potasyum, magnezyum, serbest karbondioksit bulunuyor.
Tortullu kayaç traverten terası, pamuk gibi beyaz ve ilk halinin yumuşaklığı nedeniyle Pamukkale adını alan bölgede, 33-35 °C sıcaklık aralıklarında 17 adet sıcak su alanı bulunuyor. Antikçağdan bu yana şifalı suları ile tanınan ve o zaman da günümüzdeki gibi şifa bulmak isteyen ziyaretçilerini ağırlıyor.

14 Kasım 2014 Cuma

PAMUKKALE’ NİN DÜNÜ BU GÜNÜ...


PAMUKKALE’ NİN DÜNÜ BU GÜNÜ

Tarihçe

Denizli, tarihsel, arkeolojik ve doğal değerleriyle Türkiye’nin en önemli bölgelerinden birinde yer almaktadır. Antik dönemde Lycos (Çürüksü) Vadisi, küçük fakat verimli bir ovaya sahiptir. Lycos vadisi, İç ve Güney Anadolu’yu Batı Anadolu’ya bağlayan önemli yolların kavşak noktasında yer alması nedeniyle, her dönemde ve günümüzde bu stratejik konumundan doğan önemini korumuştur. Antik coğrafya içerisinde Lycos Vadisi, Lydia, Karia ve Phrygia bölgelerinin kesişme noktasında yer alır. Bu önemli konum nedeniyle bölge tarihi, Kalkolitik Çağ’dan (MÖ 5500-3000) itibaren başlamıştır.

Hierapolis Kenti’nin, Pergamon Kralı Eumenes tarafından İÖ II. yüzyılda kurulmuş olduğu ve Bergama’nın efsanevi kurucusu Telephos’un karısı Hiera’dan dolayı Hierapolis adını aldığı bilinmektedir. İÖ 133 yıllarında Hierapolis, Bergama Kralı III. Attalos’un mirası ile Roma İmparatorluğu’na bırakılmış ve bir Asya kenti olmuştur.

            İS 17 ve 60 yıllarında görülen büyük depreme kadar Helenistik bir kentleşme özelliği gösteren kent, bu depremlerden gördüğü büyük zarar sonrası, yeniden yapılanma sürecine girmiş ve İS II ve III.  yüzyıllarda Helenistik niteliğini kaybederek, tipik bir Roma kenti olmuştur. Hierapolis termal yerleşmesinin arkeoloji literatüründe Holy City (Kutsal Kent) olarak adlandırılması, kentte bilinen tapınak, yapı ve sıcak su kaynaklarının varlığından kaynaklanmaktadır.    

            Roma Dönemi’nde kent, kaplıcaları sayesinde önemli bir tıbbi merkez haline gelmiş ve şifa bulmak niyetiyle Anadolu’nun birçok yerinden gelen hastalar burada yaşamlarının sonuna kadar kalmışlardır. Roma Nekropolü, çoklukla bu hastaların mezarlarından oluşmakta ve kültürel çeşitlilik içermektedir. Hierapolis’teki Nimfeum (Antik Çeşme) ve Roma hamamları, kentin bu özelliği nedeniyle inşa edilmiş ve bu yapılar, günümüze kadar gelmiştir.  
    
            Kentin Hıristiyanlar için bir hac merkezi olması, İS 80 yıllarında Hz. İsa’nın havarilerinden olan St. Philip’in burada öldürülmesi nedeniyledir. Kent, İS 4. yüzyılda Bizanslıların eline geçince, St. Philip adına Martrium olarak adlandırılan sekizgen bir kilise inşa edilmiştir. Bu nedenle onuru artan kent, Metropolis unvanını almıştır.     
 
12. yüzyıl sonlarına doğru Türklerin eline geçen kent, daha sonra Bizanslılar tarafından geri alınmıştır. 14. yüzyılda ise bölge tamamen Türk hâkimiyetine geçmiştir. Bu dönemden sonra kentin iskan gördüğüne ilişkin bir bilgi yoktur. Hierapolis Kenti termal tesislerine ait ilk bilgiler 18. ve 19. yüzyılda yaşamış araştırmacılar tarafından günümüze ulaştırılmıştır.
            Hierapolis Antik Kenti, bir şehrin termal suya dayalı olarak nasıl kurulup geliştiğinin ilginç bir göstergesidir. Pamukkale adını ise bu termal suyun yüzyıllarca yamaçlardan serbestçe akmasıyla oluşturduğu beyaz travertenlerden almıştır.
            Pamukkale termal suyunun tedavi edici özelliği, çok eski çağlardan beri anlaşılmış, yüzyıllar sonra şifa niteliği bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Kaynaklar etrafında dini ayinler yapılmış, şenlikler düzenlenmiş, büyük devlet adamları ve imparatorlar tedavi için Hierapolis’e gelmişlerdir. Tedavilerin din adamları tarafından yönetilmiş olduğu anlaşılmaktadır.

Pamukkale’de Sürdürülebilir Turizm

Pamukkale, özgün doğal yapısı ve barındırdığı tarihi değerleriyle önemli bir turistik merkezdir. Travertenlerden ve antik Hierapolis Kenti’nden oluşan bu alan, Denizli Kenti’nin kuzey batısında yer almaktadır. Denizli-Ankara Karayolu’na 16 km lik asfalt bir yol ile bağlıdır. Pamukkale, 1950’ li yılların sonlarında travertenlerin arasından bir yol geçirilmesiyle turizme açılmış, 1964 yılında Koru Motel açılmış ve 1968 yılında ilaveler eklenmiştir, Beltes Motel Belediye tarafından 1967 yılında, Mistur Motel 1970 yılında, Tusan Motel 1973 yılında ve Özel İdare Oteli de 1979 yılında yapılarak turizme hizmet vermeye başlamışlardır. 1976 yılında da Hediyelik Eşya dükkanları yapılmıştır.
            Pamukkale Hiearapolis Antik Kenti Gayr-ı Menkul Eski Eser ve Anıtlar Yüksek Kurulunun 13.12.1980 tarih ve A-2587 sayılı kararı ile 1.Derece Arkeolojik ve Doğal Sit Alanı olarak tescil edilmiş, 1/5000 ölçekli haritada sit sınırları onaylanmıştır.
            UNESCO Dünya Miras Sözleşmesine 1983 yılında taraf olan ülkemiz, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü’nün sorumluluğu altında yürüttüğü çalışmalar sonucunda bugüne kadar Dünya Miras Listesine sekiz yeri kayıt ettirmiştir. Bu yerlerden biri de 9.12.1988 tarih ve 485 sıra numaralı Pamukkale Ören yeridir. Hierapolis I. Derece Arkeolojik ve Doğal Sit Alanı, gerek tarihi ve gerekse doğal özellikleriyle zengin bir kültür mirasına sahiptir. Uygarlığın beşiği olarak çok zengin bir kültürel ve tarihi mirasa sahip olan ülkemizin bu zenginliği, eşsiz doğal güzelliklerle de desteklenmektedir.
            Sit Bölgesi içinde bilinçsizce yapılan Beltes, Mistur, Koru Motel, Pamukkale Motel, dükkanlar ve Jandarma Karakolu önceleri turizme hizmet amacı doğrultusunda yapılmalarına rağmen sonradan bu olumsuz ve plansız yapılaşmaların görüntü kirliliğine ve tahribata yol açtığı geçte olsa anlaşılmıştır.
            Bu sorunlara çözüm getirebilmek amacıyla ilk ciddi çaba Orman Genel Müdürlüğünün “Pamukkale Milli Parkı” olmuştur. Bu plana göre mevcut tesisler ve asfalt yol kaldırılarak yerine peyzaj düzenlemesi yapılması öngörülen plan bazı nedenlerden dolayı uygulanamamıştır.
            Bu arada Pamukkale’ ye sahip çıkabilmek ve kurtarmak amacıyla Kültür, Turizm, Çevre, Orman, Maliye Bakanlıkları ve bazı derneklerin bu konuda çaba harcadıkları görülse de yeterli olmamıştır.


Pamukkale’de turizm gelişimi 1960’lı yıllarda başlamış, çevre kirliliğinin ve tahribatların en aza indirgenmesi, Koruma–Kullanma dengesinin sağlanabilmesi ve bölge turizminin geliştirilmesi amacıyla 1991 yılında Pamukkale Koruma Amaçlı İmar Planı uygulanmaya başlamıştır.  01.01.1989 tarihinden itibaren Pamukkale Ören Yerine girişler ücrete tabi tutulmuştur.
Özel Çevre Koruma Alanı
2872 Sayılı Çevre Kanununun 9. maddesi “Bakanlar Kurulu, ülke ve dünya ölçeğinde ekolojik önemi olan çevre kirlenmeleri ve bozulmalarına duyarlı alanları, tabii güzelliklerin ileriki nesillere ulaşmasını emniyet altına almak üzere gerekli düzenlemelerin yapılabilmesi amacıyla Özel Çevre Koruma Bölgesi olarak tespit ve ilan etmeye, bu alanlarda uygulanacak koruma ve kullanma esasları ile plan ve projelerin hangi bakanlıkça hazırlanıp yürütüleceğini belirlemeye yetkilidir”  hükmünü getirmekte ve bu uygulamanın gerçekleşmesi için bir teşkilat kurulmasını emretmektedir.
Bu doğrultuda 19.10.1989 tarihinde 383 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Özel Çevre Koruma Kurumu kurulmuştur. Bu kanun hükmünde kararnamenin amacı, 2872 sayılı Çevre Kanununun 9. maddesine göre Özel Çevre Koruma Bölgesi olarak ilan edilen ve edilecek alanların sahip olduğu çevre değerlerini korumak ve mevcut çevre sorunlarını gidermek için tüm tedbirleri almak, bu alanların koruma ve kullanma esaslarını belirlemek, imar planlarını yapmak, mevcut her ölçekteki plan kararlarını revize etmek ve re’sen onaylamaktır.
Bu amaç doğrultusunda Pamukkale, 22.10.1990 tarihli Bakanlar Kurulu Kararnamesi’ne göre 6.656 hektarlık alan, Özel Çevre Koruma Bölgesi olarak ilan edilmiştir. Toplam alanı 44 km2 olan Pamukkale Özel Çevre Koruma Bölgesi sınırları içinde Develi, Karahayıt, Pamukkale, Yeniköy ve Akköy olmak üzere toplam 5 yerleşim yeri bulunmaktadır. Ö.Ç.K sınırları içerisinde yer alan 1. Derece Arkeolojik ve Doğal Sit Alanı Pamukkale Ören Yeri’nin büyüklüğü 1.100 hektardır.
Pamukkale, Dünya Kültür ve Doğal Mirası olmaya aday gösterilmesiyle birlikte, uluslar arası toplumun da dikkatini üzerine çekmiştir. Bu durum aynı zamanda ulusal ve uluslar arası lider kuruluşların, Pamukkale sit alanını ve olağan üstü evrensel değerlerini tanıması ve kabul etmesi anlamına gelir.

                        
Pamukkale Koruma Amaçlı İmar Planı Çalışmaları
            1989 yılı sonlarında Kültür Bakanlığı ile Denizli Valiliği Pamukkale Koruma Amaçlı İmar Planını yaptırmaya başlayarak ilk somut adımları atmaya başlamışlardır. 
            Kültür Bakanlığınca 1991 Temmuz ayında düzenlenen Uluslararası çalışma grupları toplantısında konu detaylı olarak gündeme getirilmiş ve 4 temel konuda karar alınmıştır.
            1 – Hierapolis Antik Kentinde arkeolojik alan düzenlemesi yapılmalıdır.
            2 – Doğal sit (travertenler ve termal su kaynakları) düzenlemesi yapılmalıdır.
            3 – Doğal ve arkeolojik sit alanı ile yakın çevresi arasında bir ulaşım-dolaşım ilişkisi kurulmalıdır.
            4 – Doğal ve arkeolojik sit alanı içerisinde kalan her türlü turistik tesisler, yerleşmeler, piknik alanları ve asfalt yollar kaldırılacaktır.
            Bu toplantının sonuç bildirgesinde bu temel kararlar doğrultusunda ayrıntılı uygulama, stratejik plan ve projelerin yapılması ve uygulamanın başlaması için “Pamukkale Koruma Geliştirme Birliği” kurulması kararlaştırılmışsa da bu birlik kurulmamıştır. Birlik yerine ilgili resmi dairelerin temsilcilerinden oluşan “Pamukkale Danışma Yönlendirme Kurulu” oluşturulmuştur.
Bu kurul tarafından planlamaların bir kısmı olan yakın çevre ulaşımı, kuzey-güney giriş kapıları yapımı, kontrol noktaları oluşturma, traverten teraslarını beyazlatma ve çoğaltma planlaması ve uygulaması, bazı arkeolojik onarımlar gerçekleştirilmiştir.
sağlamış, uygulama süreci takip edilmiştir.
‘‘Pamukkale (Hierapolis) Arkeolojik ve Doğal Sit Alanı Koruma Amaçlı İmar Planı” ile ilgili çalışmalar 1991 tarihinde tamamlanmış İzmir II No’lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun 2 Ekim 1991 gün ve 2172 sayılı kararı ile onaylanmıştır. Pamukkale’ye karakterini veren travertenlerin korunması ve geliştirilmesi, termal kaynağın en iyi şekilde değerlendirilerek kullanılması, antik kent dokusunun korunması, alanın kullanım olanaklarının belirlenmesi ve düzenlenmesi hedeflenmiştir. Pamukkale Ören Yeri 1.251.721 m2 lik bir alanı kaplamaktadır.
             
            Kolay kazanca yönelik, kısa vadeli ve stratejik planlara dayanmayan, yalnız Turizm potansiyeline ve turist sayısını arttırmaya yönelik uygulamalar, Kavimler Kapısı Anadolu’nun tarihi, Arkeolojik ve doğal zenginliğinin giderek yok olmasına neden olacaktır. Koruma ve restorasyon adı altında yapılan kimi yanlış uygulamalardan kaçınmak amacıyla, mevcut değerleri koruyacak stratejik planlara ihtiyaç duyulmuştur.
            Kültür ve doğa varlıklarının korunması, turizm değerlerinin en yüksek seviyeye çıkarılarak sosyal ve ekonomik kalkınmaya ve ödemeler dengesine yönelik yarar sağlanması  amaçlanmalıdır. Bu anlamda yapılacak olan tüm faaliyetler ve projeler değer taşımaktadır.
            Ülkemizde koruma ve kullanma dengesinin en gerçekçi yaklaşımları koruma planları ile sağlanabilir. Bunun yanı sıra, planların uzun vadede uygulama süreçlerinin ve yönetim politikalarının doğru benimsenmesi, sit alanlarının sağlıklı gelişmesi anlamına gelir.
            Sürdürülebilir kalkınma modelinin yaratılmasına çalışılan Pamukkale/Hierapolis antik kenti sit alanında bu bağlamda ilk adımlar koruma imar planı ile atılmıştır. Bunun devamında, alanın yönetim stratejilerinin oluşturulmasına gereksinim duyulmaktadır.

Çeşitli koruma ve kullanma sorunları olan Pamukkale’nin bir planlama ve uygulama bütünlüğü içinde ele alınması için 1991 yılında Kültür Bakanlığı ve Denizli Valiliği’nin koordinatörlüğünde ve yapım süresinin ilgili kuruluşlarca izlendiği ve denetlendiği Pamukkale Koruma Amaçlı İmar Planı hazırlanmıştır.

Pamukkale Koruma ve Geliştirme İmar Planının temel hedefleri:

Örenyerindeki sonradan yapılan yapıların sit alanı dışına taşınması (yıkılması),
Antik yapıların onarılması,
Kazı çalışmalarına program dâhilinde devam edilmesi,
Termal suyun düzenli kullanımının sağlanarak mevcut traverten alanlarının korunarak çoğaltılması,
Travertenleri gezmek ve su motifini kullanmak için özel alanlar oluşturulması,
Alan dışı ve alan içi yeni ulaşım ve gezi güzergâhı belirlenmesi,
Ören yeri’nin kuzeyinde ve güneyinde birer ziyaretçi karşılama merkezi oluşturulması ve gerekli hizmetlerin bu alanda verilmesi.        
Koruma Amaçlı İmar Planı’nın amacı, Pamukkale nin tarihi ve doğal dokusuna zara vermeden gelecek kuşaklara ulaştırmak ve sit sınırları içinde kalan alanın doğal ve kültürel değerlendirilmesi ve olası kullanımlara açılmasına yönelik proje ve modellerin oluşturulmasıdır.
TRAVERTENLER

Kültür Bakanlığı’nca travertenlere insanların girişi 15 Mayıs 1997 tarihinde yasaklanmıştır. Pamukkale Ören Yeri’ndeki mevcut 350 hektar traverten alanından sadece Ören yeri Güney Kapısı tarafındaki  “Domuz Çukuru” diye tabir edilen sahada ve eski araç yolu olan Pamukkale Mahallesi’ni bağlantı sağlayan alanda yalnızca ayakkabısız olarak turistlerin dolaşmaları ve traverten çanaklarına temas etmeleri serbesttir.
Traverten çok yönlü, çeşitli nedenlere ve ortamlara bağlı, kimyasal reaksiyon sonucu çökelme ile oluşan bir kayadır. Pamukkale termal kaynağını meydana getiren jeolojik olaylar geniş bir bölgeyi etkilemiştir. Bu bölgede sıcaklıkları 35-100 C0arasında değişen 17 sıcak su alanı bulunmaktadır. Pamukkale termal kaynağı, bölgesel potansiyel içindeki bir ünitedir. Kaynak, antik dönemlerden beri kullanılmaktadır.
Termal su kaynaktan çıktıktan sonra, 240-320 m uzunluğunda bir kanal ile traverten başına gelmekte ve buradan, 60-70 m.lik kısmi çökelmenin olduğu traverten katlarına dökülmektedir.
Kaynaktan çıkan 35.60 C0 sıcaklığında, içinde yüksek miktarda Kalsiyum Hidrokarbonat bulunan suyun havadaki oksijen ile olan teması sırasında Karbondioksit ve Karbon monoksit uçarak kalsiyum karbonat çökelmekte ve traverten oluşumuna sebep olmaktadır. Çökelti ilk etapta jel halindedir. Reaksiyon kimyasal olarak; Ca(HCO3)+O2 CaCO+CO2+CO+H2O şeklindedir. Kat kat havuzcuklarında ve kat kat seddelerinde, çökelmekte olan kalsiyum karbonat, başlangıçta yumuşak bir jel halindedir.
Zaman içinde sertleşmekte ve traverten olmaktadır. Ancak ziyaretçiler tarafından katlar üzerinde gezilmesi ve oynanması, henüz yumuşacık haldeki kalsiyum karbonatların ezilmesine, dağılmasına neden olmaktadır. Travertenlere termal su kontrollü olarak belirli bir program dahilinde verilmektedir. Fazla miktarda ve uzun süre aynı yere akıtılan su yosunlaşmaya ve dolayısıyla travertenlerde hoş olmayan kirliliğe sebep olmaktadır. Beyazlığın oluşumunda, hava şartları, ısı kaybı, akışın yayılımı ve süresi etkilidir. Çökelme, termal sudaki karbondioksitin havadaki karbondioksit dengeye gelinceye kadar devam etmektedir.
      Koruma Amaçlı İmar Planı kararlarına göre projesi ve uygulaması tamamlanan veya kısmen biten projeler aşağıda özetlenmiştir;
-         Güney Bizans Kapısı’nın onarımı ve Güney Yolu’daki çalışmaları 1992 yılında gerçekleştirilmiştir.
-         Anıtsal yapıların fotogrametrik olarak belgelenme projeleri iki etaplı olarak 1992-1993 yılları arasında gerçekleştirilmiştir.
      -    Batı Yolu (Pamukkale Kasabası-Develi Yolu) yapımı 1993 yılında tamamlanmıştır.
      -    Güney Nekropol Freskli mezar kazı çalışmaları 1993 yılında tamamlanmıştır.
      -     Ziyaretçilerin travertenlere girmesini önleyecek elemanlar, tenteler, yönlendirme ve
   bilgilendirme levhalarının yapımı ve alana uygulanması 1993 yılında yapılmıştır.          
-          Kuzey ve Güney Ziyaretçi Karşılama Merkezleri, Kentsel Tasarım ve Altyapı Hizmetleri 1993 yılında gerçekleştirilmiştir.
-          Koruma Amaçlı İmar Planı’nın uygulanması ile ilgili kamulaştırmalar 1992-1996 yılları arasında gerçekleştirilmiştir.
-          Müze ve Hamam yapılarının kazı ve onarım çalışmaları 1992’den 2000 yılına kadar sürmüştür.
-          UKAM (Hacettepe Üniversitesi Uluslararası Karst Su Kaynakları Uygulama ve Araştırma Merkezi) tarafından travertenlerin korunması ve geliştirilmesi ile ilgili 1993-1996 tarihleri arasında çalışmalar hayata geçirilmiştir.
-          Pamukkale Mahallesi’nden başlayan ve mahalleyi doğrudan Müze ve Hamama bağlayan ve 1950’lerde açılmış ve travertenleri ikiye bölen asfalt yolun iptal edilerek travertenleştirilmesi çalışmaları 1994 yılında tamamlanmıştır.
-          Kuzey ve Güney Kapıları içme suyu isale hattı ile Kuzey Kapı elektrik tesisi enerji hattı ve trafo merkezi yapımı 1994 yılında tamamlanmıştır.
-          Frontinus Kapısı ile Kuzey Bizans Kapısı arasındaki ana yol kazı ve onarım çalışmalarında kazı işlemi belli oranda 1995 yılında tamamlanmıştır.
-          Özel toplu taşıma araçlarının depo ve atölye binası uygulaması çalışmaları 1996 yılında tamamlanmıştır.
-          Travertenlerin görünümünün gece de vurgulanması amacıyla travertenlerin alttan aydınlatılması çalışması 1996 yılında gerçekleştirilmiştir.
-         Martrium, Tiyatro, Küçük Çeşme, Sur Duvarı, Nekropol Alanı, Üç Nefli Kilise,       Güney Roma Kapısı gibi yapıların projeleri 1996 yılında yapılmıştır.
-         Kullanılabilir nitelikteki Tiyatro’nun kazı çalışmaları 1997 yılında tamamlanmıştır. Onarımı ise halen devam etmektedir.
-          Travertenlere insanların ayakkabıyla girişi 15 Mayıs 1997 tarihinde yasaklanmıştır.
-         Batı Yolu’nun trafik uyarı levhalarıyla donatılması çalışmaları  1998 yılında gerçekleştirilmiştir.
-         Güney Roma Kapısı’nın belirli bölümlerinde kazı çalışmaları yapılmıştır. (1998)
-         2. Bizans Kapısının onarımı ile Güney surlarının kısmen onarımı 1998-1999 yılları arasında gerçekleştirilmiştir.
-         Örenyerinde bulunan izinsiz yapılardan;
 Beltes Motel, 16.07.1998 tarihinde,
 Mistur Motel, 16.07.1998 tarihinde, 
 Tusan Motel, 15.08. 1998 tarihinde,
 Hediyelik eşya dükkânları, 20.03.2000 tarihinde,
 Özel İdare Motel, 30.09.2000 tarihinde,
 Koru Motel,  06.12.2000 tarihinde,
 Jandarma Karakol Komutanlığı Binası, 06.09.2005 tarihinde,
 Antik Su Kaynağı-Havuz İl Özel İdare kaçak yapıları, 15.09.2008 tarihinde konaklama tesisleri yıkımı tamamlanmış diğer satış yerleri izmir 2. Numaralı 11.01.2002 tarihli ve 10346 sayılı K.V.K.Kurulu kararına ve Aydın koruma Kurulunun 24.2.2006 tarih ve 34 sayılı kararına rağmen yıkılması gerekirken yıkılmamıştır.
KORUMA AMAÇLI PLANDA ANTİK SU KAYNAĞI(HAVUZ) HÜKMÜ
Eski Pamukkale Motelin olduğu alan da bir açık alan olarak düzenlenmiş, su kaynağı görsel havuz olarak bırakılmış yakın çevrede asma çardaklarından oluşan gölgelik bir dinlenme alanı düzenlenmelidir.
Antik havuz çevresindeki bitki ve ağaçlar korunmalıdır. Sonradan yapılmış olan havuzlar kaldırılmalıdır. Yıkım ve söküm sonrası çıkabilecek antik yapı ve yapı kalıntıları belgelenmeli ve korumaya yönelik ayrıntılı müdahale biçimleri belirlenmelidir,
Havuzun sadece görsel olarak kullanılması için gerekli önlemler alınmalıdır.
Alanda sadece havuzu izleyebilecek ziyaretçilere yönelik şeffaf ve boyut ve sayı olarak en alt düzeyde tutulmuş gölgelikler yapılabilir. Alanın kültürel merkezle ilişkisi kurulmalıdır.
En önemli termal su kaynaklarından travertenlerin beyazlaştırılmasında kullanılan antik su kaynağı (havuzu) Günümüzde halen havuz olarak kullanılmakta oysa antik su kaynağı Pamukkale Koruma  Amaçlı Plan gereğince GÖRSEL HAVUZ olarak kullanılmasını gerektirmektedir.  Travertenleri gelecek kuşaklara aktarma hedefinden bahsedeceksin bu amaçla Travertenlere insanların ayakkabıyla girişi 15 Mayıs 1997 tarihinde yasak getireceksin diğer yandan PAMUKKALE' de turizm geliri artsın düşüncesi ileantik su kaynağına PAMUKKALE' de turizm geliri artsın düşüncesi ileinsanların paralarını alarak kirlettirip ‘kirli suları’ travertenlerin beyazlatılmasında kullanacaksınız plan hükümlerine aykırı bu PAMUKKALE' de turizm geliri artsın düşüncesi ileyanlış uygulama Pamukkale’nin tavertenlerini karartacağı gibi geleceğini de karartacaktadır. Pamkkale de sürdülebilir turizm için Pamukkale Koruma Amaçlı Planı hükümlerine kesinlikle uyulmalıdır. PAMUKKALE 'de sürdürülebilir turizm için
-         Seyir Teraslarının haritalarının yapımı 2000 yılında gerçekleştirilmiştir. 2001 yılında mevcut otopark olanaklarına ek olarak yeni bir otopark oluşturulmuştur.
-         04.09.2001 tarihinde Valiliğimizin Koordinatörlüğünde Pamukkale Üniversitesince imzalanan protokol çerçevesinde Pamukkale Alanındaki faaliyetlerin ve kullanımların yeniden değerlendirilmesi ve alanın daha etkin sunumu, kullanıma yönelik mevcut Pamukkale 1. Derece Arkeolojik ve Doğal Sit Alanı 1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı İmar Planı Revizyon ve alt ölçekli düzenleme projeleri tamamlanmış, söz konusu projeler kurul kararlarının onayından sonra, doğa yolu ve seyir terasları ihalesi 28.10.2004 tarihinde, Kocaçukur Termal Havuz ve Gölet ihalesi 09.09.2004 tarihinde yapılmıştır.
-         Kocaçukur Termal Havuz Ve Gölet Projesi yer teslimi 22.01.2005 tarihinde yapılmış olup Pamukkale’ye gelen ziyaretçilerin ve yöre halkının termal su ile ilişkilerini rahatça kurabilecekleri, temas edebilecekleri 18.914 m2 büyüklüğünde, 60 cm derinliğinde, tabanı kil dolgu, üstü çakıl gölet yapımı ile ilgili bir tanesi çocuk havuzu olmak üzere derinlikleri 1.20 cm olan 3 adet betonarme havuz kayrak taşı kaplama, etrafında satış birimleri, soyunma-duş birimleri, büfe, kafeterya ile havuz ve gölet etrafında gezinti yollarını kapsayan proje tamamlanmıştır.
-         Doğa Yolu Ve Seyir Terasları Projesinin yer teslimi 22.02.2005 tarihinde yapılmış             olup Pamukkale Koruma Amaçlı İmar Planı kapsamında bulunan, Kuzey ve Güney Kapılarını birbirine bağlayan 4 metre genişliğinde 15-20 cm.lik doğal taşlardan çim derzli kaplama yaya  yolu yapımı ile kamulaştırılarak yıkılan otellerin (Beltes, Koru, Mistur ve Tusan) yerlerine dört bölgede yapılacak olan  seyir teraslarında ağaç altı oturma ve dinlenme alanları ile her seyir terasında ahşaptan büfe ve WC yapımı tamamlanmştır.
      -    Görüntü kirliliği oluşturan elektrik ve telefon hatları 2005 yılında yeraltına alınmıştır.
      -    Gelen ziyaretçileri travertenlerle buluşturmak üzere Güney Kapısının güneyinde yer
           alan Domuz Çukuru’nda 2005 yılında yeni traverten alanları oluşturuldu.
-         Apollon Tapınağı yanındaki Kehanet Merkezi 2005 yılında ortaya çıkarılmıştır.
-         04.09.2001 tarihinde Valiliğimiz ile Pamukkale Üniversitesi arasında imzalanan protokol çerçevesinde Pamukkale Örenyeri’ndeki faaliyetlerin ve kullanımların yeniden değerlendirilmesi ve alanın daha etkin sunumu için Koruma Amaçlı İmar Planı Revizyon ve Alt Ölçekli Düzenleme Projeleri tamamlanarak projelerin hayata geçirilmesiyle, şu anda servis yolu olarak kullanılan Doğa Yolu, Seyir Terasları ve Kocaçukur Havuz Göleti Projesi 2006 tarihinde tamamlanmıştır.    
-         Gelen turistlere rahatsızlık veren seyyar satıcılardan Özel Güvenlik Hizmeti alınarak 15.08.2006 tarihi itibariyle Pamukkale Örenyeri seyyar satıcılardan arındırılmıştır
-         Termal su dağıtım kanalları tekrar revize edilerek 2006 yılında ahşap yürüme yolu oluşturulmuştur.
-         Valilik tarafından kooperatife kiraya verilen Kuzey Kapısı, işgalci durumdaki kooperatiften İl Kültür ve Turizm Müdürlüğümüz tarafından 10.11.2006 tarihinde teslim alınmıştır.
      -    Pamukkale Örenyeri’ne araç girişi, Valilikçe 02.11.2006 tarihinde yasaklanmıştır.
-         Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Denizli Valiliği Arasında 28.11.2006 tarihinde imzalanan Protokol hükümlerine göre, Pamukkale Yönetim Birimi ile Pamukkale Danışma ve Yönlendirme Kurulu oluşturuldu.
-         Pamukkale Örenyeri’nin çevre temizlik, bitki dikimi, çiçeklendirme gibi bahçıvanlık hizmetleri ve taşıma işi ihalesi hizmet alımı yolu ile 2006 yılından itibaren yapılmaktadır.
-         Pamukkale Kocaçukur Sıcak Su Getirme Hattı, Kocaçukur Bölgesinde yapılan havuzlara Pamukkale sıcak suyunun getirilmesini ve seyir teraslarının son kısmındaki tuvaletin şehir kanalizasyonuna bağlanması ve rekreasyon alanına sıhhi su temin edilmesi işi yapımı 2007 yılında tamamlanmıştır.      
Kocaçuçukur Açık Termal Havuz Projesi ile Koruma Amaçlı İmar Planı kapsamında doğal çanakların günübirlik kullanıma açılması planlanmıştır. Ziyaretçilerin suyla teması ANTİK SU KAYNAĞI  yerine Kocaçukurda oluşacak termal havuzda yapılması planlanmıştır. Ancak projenin ruhuna aykırı olarak kocaçukurda soğuk su havuzları özel idaresi tarafından oluşturulmuştur.
-         Projesi daha önceki yıllarda yaptırılarak, Aydın Koruma Kurulu’ndan izni alınan Giriş Kapılarının, elektronik sistemle otomasyonunu sağlayacak tesisler 2007 yılında yapılmıştır.
-         Kuzey Nekropolü sahasındaki asfalt ile Roma Hamamı (Müze) ve antik su kaynağı arasındaki asfalt Şubat 2007’de kaldırılmıştır.
      -    Araç trafiğine kapatılan Kuzey Kapısı ile Antik Su Kaynağı arasındaki yolda, yaşlı ve özürlülerin ulaşımını sağlayacak alternatif taşıma sistemi belirlenerek uygulamaya 2007 yılında konulmuştur.
-         İçme ve sulama suyu sağlayan terfi hattının ve terfi tesislerinin yenileme ve geliştirmesi işi 2007 tarihinde tamamlanmıştır.
-         2008 yılında doğu duvarında güçlendirme çalışmaları tamamlanan Hamam Bazilika’daki restorasyon çalışmaları 2013 yılında tamamlanmıştır.
-         Pamukkale Örenyeri Yaya Yolu Çam Koruluğu Bölgesi Düzenleme Projesi 20.06.2012 tarihinde tamamlanmıştır.
-         Pamukale Örenyeri Servis Yolunun Granit Küp Taşla Kaplanması Projesi 20.06.2012 tarihinde tamamlanmıştır.
-         Pamukkale Örenyeri Aziz Philippus Köprüsü Projesi 15.06.2012 tarihinde tamamlanarak hizmete açılmıştır.
-         19.04.2010 tarihinde başlayan Hierapolis Antik Tiyatrosu Sahne Binası Restorasyon çalışmaları Haziran 2013 tarihinde tamamlanacaktır.
-         Denizli-Pamukkale-Karahayıt kadar olan yol altyapı eksikliklerinin giderilerek standartlara uygun bölünmüş yol haline getirilme ihalesi 06.07.2011 tarihinde yapılmış olup çalışmaları 15.09.2013 tarihinde tamamlanmıştır.
-         Kuzey ve Güney Giriş Kapılarındaki kaldırılacak olan uzay çatı sistemleri ve ünitelerinden, Kuzey Kapısı 15.02.2012 tarihinde kaldırılarak yerine, ortama uygun yeni Ziyaretçi Kabul Merkezi uygulama proje ihalesi yapılarak 17.08.2015 tarihinde yer teslimi yüklenici firmaya yapılmış ve 1.11.2016 tarihinde de tamamlanmştır.
-          PAMUKKALE ÖRENYERİ’NİN İŞLETİLMESİ İLE İLGİLİ MEVCUT DURUM

-          Maliye Bakanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı arasında 23.01.2006 tarihinde imzalanan Protokole istinaden, 28.11.2006 tarihinde Kültür Turizm Bakanlığı ile Denizli Valiliği İl Özel İdaresi arasında bir Protokol imzalanmıştır.
-           
-          Bu protokolle, hazineye ait olup Kültür ve Turizm Bakanlığına tahsisli Pamukkale Ören yerinde bulunan hassas kültür ve tabiat mirasının gerektirdiği koruma kullanma dengesinin içerisinde kalarak; ören yerinin temizliği, güvenliği ile Pamukkale’deki kültür ve tabiat değerlerinin korunması, geliştirilmesi, restorasyonu için kaynak ihtiyacının sürekli karşılanmasına ve bölgenin üst düzeyde koordinasyon gerektiren yönetim ihtiyacını karşılamak amacıyla sürdürülebilir bir Pamukkale Yönetim yapısı oluşturulmasına ilişkin olarak, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Denizli İl Özel İdaresi arasında yetki ve sorumlulukların belirlenmesi ve kaynakların sağlanması ve kullanımına yönelik esaslar ile bu amaçlara ulaşılabilmesi bakımından ekli krokide belirtilen Pamukkale Örenyeri’ndeki her türlü gelir getirici mekânların İl Özel İdaresince işletilmesi veya işlettirilmesi ile giriş gişe gelirlerinin bir kısmı 10 yıl süre ile (28.11.2006 – 28.11.2016) Denizli İl Özel İdaresi’ne bırakılmıştır.
-           
-                         06.12.2012 tarih ve 28489 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “On Üç İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Altı İlçe Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile İl Özel İdarelerinin kapatılarak mevcut yapılarının değiştirilmesi ve bu uygulamanın ilk mahalli idareler genel seçimi tarihinde uygulamaya konulacağı (2014 yılı) dikkate alınarak, Pamukkale Örenyeri’nde gelir ve zaman kaybına mahal verilmemesi ve buna yönelik önlemlerin alınabilmesini teminen, 13.04.2012 tarihinde Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Denizli İl Özel İdaresi arasında imzalanan protokol Döner Sermaye İşletmesi Merkez Müdürlüğü’nün 26.11.2013 tarih ve 2013/394 sayılı Yönetim Kurulu Kararı gereğince 31.12.2013 tarihi itibariyle tek taraflı fesh edilmiştir.
-          01.01.2014 tarihi itibariyle Pamukkale örenyeri gişelerinin işletimi, destek-hizmet yönetimi ve ticari alanların işletilmesi işi ihale ile TÜRSAB Seyahat Acentaları, Hizmetleri Tic. Ltd. Şti. tarafından sağlanmaya başlanmıştır.


https://denizli-turizmi.blogspot.com/2014/07/

https://denizli-turizmi.blogspot.com/2014/07/