25 Ağustos 2020 Salı

Denizli Adı ve Tarihçesi:

  Denizli Adı ve Tarihçesi:  

Denizli, Eskihisar Köyü ve civarında Abdullah oğlu Kara sungur önderliğinde kurulmuştur. Türkler Denizli havalisini zaptettikten sonra şehir merkezini suyu bol olduğu için bugünkü Kaleiçi mevkiine nakletmişlerdir.


Denizli adı, tarihi kaynaklarda başka başka isimler şeklindedir. Selçuklu kayıtları ve Denizli mahkemesi şer’iye sicilleri “Ladik” ismini vermektedir. ıbni Batuta’nın seyahatnamesinde “Tonguzlu” denilmektedir. Mesaliküllebsar’da da “Tonguzlu” olarak kaydedilmiştir.
Timurlenk’in zafernamesini yazan, şerafettin Zeydi “Tenguzluğ” ve “Tonguzluğ” gibi iki isimden bahsetmektedir.
şehir, türklerin (selçukluların) eline geçtiğinde ilk başlarda ladik-lazik adı vermişler daha sonra bu ismin yanında “toğuzlu”, “tonuzlu” ve“tonguzlu” adları kullanılmış. birçok eski kayıta baktığımızda; ünlü seyyah ibn-i batuta 1333 yılında ziyaret ettiği ladik şehrine aynı zamanda “donguzlu” dendiğini söylemektedir.
“Tengiz” kelimesi eski Türkçe’de “deniz” demektir. “Tengüzlü” ise bugünkü imlâsıyla “Denizli” demektir.
Tonuzlu” veya “Tunuzlu” isminin “Denizli” sekline dönüşmesi XVI. Yüzyılın ikinci yarısına rastlar. 1510 tarihli bir Osmanlı kaydında “Dinuzlu” kullanımına rastlamaktayız. Bu dönemde kente uğrayan gezginler eserlerinde “Denyzely”, “Denizley”, “Denisli”, “Degnisli”, “Denizli” adlarını kullandılar.
"Denizli” adı 1675 yıllarından sonra yaygın olarak kullanıldı. En nihayetinde 1700 yıllarından sonra bu kullanım kesin şekliyle yerleşti ve bölgeyi günümüze kadar ifade eden isim hüviyetini kazandı.
Netice olarak yukarıda ifade ettiğimiz açıklamalarda belirtildiği gibi, kesin bir ad veremiyoruz. Kanaatimizce “Tonguzlu” ve “Tenguzlu” kelimeleri zamanla ağızdan ağıza değişerek “Denizli” şekline gelmiştir.
Turizm açısından önemli bir güzergâhta yer alan ilimiz; “Aphrodisias” antik kentine komşu olup sınırları içinde Colossae, Tripolis, Hierapolis, Laodikya gibi antik şehirleri, beyaz ve kırmızı renkte travertenleri, termal tesisleri ile önemli bir uygarlık beşiğidir. “Kutsal Hac Yolu” olarak bilinen ızmir-Efes yolunun sonunda bulunması; ızmir’i Mezopotamya’ya bağlayan, Anadolu’yu kuzey ve güneyden ayıran fetih ve kervan yollarının üzerinde bulunması, Denizli’ye ayrı bir önem kazandırmaktadır.
Anadolu Yarımadası’nın güneybatısında, Ege Bölgesi’nin güneydoğusunda, Ege, ıç Anadolu ve Akdeniz Bölgeleri arasında bir geçit teşkil etmektedir. Turizm açısından önemli bir güzergâhta yer alan ilimiz; Hitit, Frig, Lid, ıon, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı gibi medeniyetleri sinesinde yaşatmıştır. Hierapolis, Laodikya, Tripolis, Herakleia, Attuda ve Colossae gibi 30’a yakın antik şehir, 20’den fazla höyük tümülüsleri ve 1000 e yakın tescilli kültür varlıkları ile önemli bir uygarlık beşiğidir. Bunlardan başka Selçuklu ve Osmanlı devirlerinden kalma çok sayıda tarihî değerleri ile kültür turizmine hizmet etmektedir.

       İlk Fetihler :     Denizli ve havalisinde Türkler ilk defa 1070 yılında görüldüler. Afşin Bey bütün Anadolu’yu kat ettikten sonra Laodikya ve Honaz’ı zaptetmiştir. 1071 yılından sonra Denizli ve çevresi Kutalmışoğlu Süleyman Bey’in mahiyetindeki beyler tarafından fethedilmiştir.1097 yılında Bizans ımparatoru Alexis Komnenos, Juannıs Dukas’ı Batı Anadolu’nun fethi için görevlendirdikten sonra bu yöre ve bu yörede yer alan Denizli Bizanslıların eline geçmiştir.

        Bizanslıların elinde kısa bir süre kalan bu güzel beldemiz, 1102 yılında yeniden Kılınç Arslan tarafından zapt edilmiştir.  1119 yılında Bizanslılar, büyük bir ordu ile Denizli ve havalisine saldırmışlar, az sayıda kuvvete sahip olan Alp Kara bu yöreyi terk etmek zorunda kalmıştır. Ertesi yıl tekrar gelen Bizanslılar Uluborlu yakınlarına kadar olan toprakları ele geçirmişlerdir.

        1147 yılında III. Haçlı Ordusu, Fransız Kralı VII. Louis’in komutasında, Ege Bölgesi’nden güneye doğru hareket ederek, Denizli ve civarını işgal etmiştir. Antalya istikametinden hareket eden haçlı ordusunun öncü birlikleri, Acıpayam Ovası’nı geçtikten sonra, ordusunun ağırlıkları ve artçı birlikleri aynı yolu takip ederek, Kazıkbeli’nden geçmek için hareket etmişlerdir. Fakat orada yapılan çetin gerilla savaşlarında haçlı ordusu çok büyük kayıplar vermiştir.

       1176 yılında Bizans ımparatoru Manuel Komnenos, Selçuklu topraklarına yeni bir sefer düzenleyerek Laodikya ve civarını yağma etmiş ve ıstanbul’a dönmüştür. Ertesi yıl Türkler Laodikya’ya gelerek şehri tekrar zaptetmiştir.

        Manuel Komnenos 1177 yılında büyük bir ordu ile Laodikya ve Honaz civarını geri almışsa da, Selçuklularla yaptığı savaşta yenilmiştir. II. Kılınç Arslan bundan sonra sınırlarını genişleterek, Bizans topraklarına akınlar düzenlemiştir. 

        1190 yılında III. Haçlı Ordusu Laodikya’ ya gelmiştir. Haçlı ordusu komutanı Frederik Barbaros, Bizanslılar tarafından sevinçle karşılanmıştır. Burada yerleşmiş olan Türk boyları, çadırlarını bırakarak dağlara çekilmişler ve sık sık haçlı ordusuna saldırmışlardır.

        Denizli ve havalisi, takriben XIII. asrın ilk yıllarında Gıyasettin Keyhüsrev tarafından 4. defa fethedilmiştir. Diğer bir rivayete göre, Laodikyalılar tarafından bir Türk kervanının soyulması üzerine, Selçuklu beylerinden Mehmet ve Server beylerin komutasında bir Selçuklu ordusu, Laodikya ordusunu yenmiş ve haraç olarak bu bölgeyi antlaşma ile almıştır.

        Diğer bir rivayet şudur: XII. yy. sonlarında Bizanslıların, Burdur’a kadar ilerlemeleri üzerine Konya Sultanı, Osman ve Hüsamettin Beyleri bu bölgeye göndermiştir. Osman Bey Acıpayam Ovasını, Hüsamettin Bey de Çal taraflarını zaptetmiştir.

        Denizli ve havalisinin Selçuklulara bağlı bir beylik halinde teşekkülü, 1207 yılında Selçuklu hükümdarı Gıyasettin Keyhüsrev zamanında olmuştur.

        1209 yılında İznik’i başkent yapan Theodor Laskaris ile Selçukluların arası açılmıştır. Gıyasettin Keyhüsrev, Laskaris’e Alexios’us tahtına iadesini isteyince, ıznik Devleti ile Selçuklular, Denizli’nin batısında Alaşehir ile Antiokhia arasında savaşa tutuştular. ılk karşılaşmada savaşı kazanan Türkler yağmaya dalınca, hücuma geçen Rum askerleri Gıyasettin Keyhüsrev’i şehit ettiler. Böylece savaşın sonunda galip gelen Bizanslılar, Batı Anadolu’ya bir süre daha sahip oldular. Selçuklularla Bizanslılar arasında Denizli ve yöresi sınır olarak kaldı. Bugünkü Denizli şehri bu sıralarda kurulmaya başlamıştır. ılk olarak Denizli kalesi Abdullah oğlu Kara sungur tarafından yaptırılmıştır. Ayrıca bu devrede bir çok cami, han ve çeşme de inşa edilmiştir.

        13. yy. başlarında Denizli ve havalisi, yeni göçlerle ‘Uç bölgesi’ olarak önceden gelenlerle birlikte yoğun bir Türk topluluğu meydana getirmişlerdir. Buradakiler Rum diyarını fetheden Türkmenlerdir. Bu sırada Toğurlu-Toğuzludağı eteklerinde 200 bin Müslüman çadırı bulunduğu söylenir. Bu Türkmenler uç bölgesinde kona göçe yaşarlar ve batı sınırlarını muhafaza ederlerdi.

        1257 yılında Denizli’ye gelen Bizans garnizonu, şehirdeki Türklerin çoğunluğu karşısında uzun süre kalamadı. Böylece 1259 yılında Denizli tekrar Türkmenlerin eline geçmiş oldu.

         Bu tarihlerde Denizli etrafında kümelenen Türkmenler, Hülagu Han’a müracaat ederek bu bölge için kumandan istediler. Bu konuda ılhanlı Hükümdarı Hülagu bir de ferman çıkararak Kulşar isimli bir zatı bu bölgeye göndermiştir. Bölgenin merkezi “Asi Karaağaç” diye bilinen Acıpayam yöresidir. Bu Türkmenlerin manevi lideri “Yatağanbaba”nın olması muhtemeldir.

        1261 yılında bu yöredeki Türkmenler, Selçuklulara baş kaldırmış, Selçuklu Sultanı Rüknettin ile Moğollar anlaşarak, Türkmenleri mağlûp etmişlerdir. Konya’daki “Cimri isyanının” bastırılmasından sonra, II. Gıyasettin Keyhüsrev, kendisine yardım etmeyen Karaağaç bölgesi komutanı Ali Bey’i öldürtmüştür. Bu olaydan sonra Denizli, Germiyanoğulları’nın eline geçer. 1306 da Tripolis'in (Buldan Yenicekent) alınması ile Denizli'nin Türkleşmesi tamamlanmıştır.

        1391 yılında Yıldırım Beyazıt, Denizli topraklarını Osmanlı Devletine katmıştır.1402 yılında Timur, Ankara Savaşını kazandıktan sonra Denizli’ye gelmiş, burada bir süre kaldıktan sonra İzmir yöresini fethe gitmiş, 1403 yılının ilk aylarında tekrar Denizli’ye dönerek çadır kurmuştur. Timur bu bölgeyi Germiyanlılara bırakarak ayrılmıştır. Bölge 1411’de bir ara Karaman oğullarının eline geçmişse de, 1429 yılında tekrar Osmanlılara bağlanmıştır.

Ünlü gezgin Evliya Çelebi, Denizli’ye uğramış ve 300 yıl öncesinin Denizli’sini şöyle dile getirmiştir.

“Şehrin çevresinde pek çok akarsular ve göller bulunduğu için bu isim verilmiştir. Yoksa denizden dört merhale uzaktadır. Kalesi düz yerde dörtgen şeklindedir. Hendeği yoktur, çevresi 470 adımdır, dört kapısı vardır. Kuzeyinde boyacılar, doğusunda semerciler, güneyinde Yeni Camii, batısında bağlar kapısı bulunur. Kalede elli kadar silahlı bekçi vardır ki dükkânları bekler. Asıl şehir kalenin dışında, 44 mahalle ve 3600 evden ibarettir. Büyüklü-küçüklü 57 camii ve mahalle mescidi, 7 çocuk mektebi, 6 hamamı, 17 tekkesi vardır.Herkes bağlarda oturduğundan ehil ve ayalları birbirinden kaçmaz. Birbirleriyle akraba gibi olmuşlardır. Halkı beyaz ve mavi feraceler giyer. Pamuğu, pamuk ipliği, beyaz ince sade bezli olup, Anadolu’ya sevk edilir. Halkın kazancı beyaz Denizli bezidir.

        Kurtuluş Savaşında Denizli

        15 Mayıs 1919’da Yunanlılar İzmir’i işgal edince, Denizli’de Müftü Ahmet Hulûsi Efendi’nin önderliğiyle Denizli Reddi İlhak Cemiyeti kurulmuştur. Bu suretle Denizli Kuvay-i Milliye’si kısmen teşekkül etmiştir. İlk günlerdeki vatanseverler arasında Müftü Ahmet Hulûsi Efendi, Mutasarruf Faik Öztrak, askerlik şubesi Albay Tevfik, 57. topçu alay komutanı Hakkı Bey, Polis Komiseri Hakkı Bey bulunuyordu. Bu kişiler Müdafai Hukuk Cemiyetini kurmuşlardır. İlk Menderes cephesinin karargâhı Sarayköy’ün Dailli (Yakayurt) köyünde kurulmuştur. Bu cepheye Yörük Ali Efe, Yüzbaşı Ahmet de katılarak cepheyi kuvvetlendirmişlerdir. Daha sonra Demirci Ahmet Efe ve Binbaşı Şükrü Bey de katılarak birlikte cepheyi sevk ve idare etmişlerdir. Cephenin iaşesi ve muhafız teşkilatı Denizli’de bulunuyordu.  31 Temmuz 1919’da Nazilli Yunanlılar tarafından işgal edilince cephe Sarayköy ve Menderes’in güneyine çekilmiştir.

12 Temmuz 1919’da Denizli Müdafai Hukuk ve Reddi ılhak Cemiyetleri lağvedilerek Heyet-i Milliye kurulmuştur. Cemiyetin başında Mutasarrıf Faik Beyle Müftü Hulûsi Efendi vardır. Heyet ilk toplantısını 18 Temmuz 1919’da yapmış ve bir beyanname yayınlayarak 1300’den 1310 Hicri doğumlulara kadar olanları silah altına çağırmışlardır.

4 Eylül 1919’da toplanan Sivas Kongresi’ne seçilen temsilciler şunlardı:

Belevili Yusuf Bey, kongrede bulunan diğer temsilciler ise Necip Ali Bey ve Dalamanlızade Mehmet şükrü Bey idi. Kongrede temsilci olarak Mutasarrıf Müfit Bey seçildi. Bundan sonra yazışmalar Anadolu ve Rumeli Müdafai Hukuk Cemiyetiyle yapılmıştır.

24 Haziran 1920’de Aydın Cephesi bozulunca Yunanlılar Buldan’ı işgal etmiştir.

4 Eylül 1922 gecesi düşman, Buldan ve havalisinden Alaşehir istikametine kaçarak gitmiştir.

Denizli’nin Millî Mücadelede gösterdiği kahramanlığın, Cumhuriyetimizin kurulmasında büyük bir hissesi bulunmaktadır. Denizlililer ulu önderimizin yüce eserini korumak hususunda hiçbir fedakârlıktan çekinmeyerek ve Büyük Ata’mızın çizdiği esaslar dahilinde şaşmadan, büyük bir ciddiyet ve feragat ile çalışarak eserlerine lâyık ve sadık Türk evlâtları olduklarını ispat etmişlerdir. 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

https://denizli-turizmi.blogspot.com/2014/07/

https://denizli-turizmi.blogspot.com/2014/07/