24 Nisan 2020 Cuma

DENİZLİ TURİZMİ BROŞÜRÜ


DENİZLİ TURİZMİ BROŞÜRÜ
Denizli, ilk kent kültürlerinin ortaya çıktığı Kalkolitik Çağ’dan (Bakır Çağı) beri kesintisiz yerleşime sahiptir. Tarihi Anadolu kadar eski ve renkli olan Denizli, kurulduğundan bu yana önemli bir yerleşim ve uygarlık merkezi olarak çok değişik medeniyetlere ev sahipliği yapmış, tanıklık ettiği dönemlere ilişkin tarihi ve kültürel birikimleri ile günümüze kadar gelmiştir. Kuruluşundan itibaren Ege, İç Anadolu ve Akdeniz Bölgeleri arasında bir kavşak noktası, ticaret ve haberleşme merkezi olmuş ve bu özelliğini halen devam ettiren Anadolu’nun en önemli şehirlerindendir. Denizli doğal, tarihi ve kültürel zenginlikleri ile önemli bir turizm potansiyeline sahiptir.
Antik Çağlardan itibaren Ege, İç Anadolu ve Akdeniz Bölgeleri arasında bir kavşak noktası, ticaret ve haberleşme merkezi olan Denizli bu özelliğini halen devam ettiren sanayisi ile de ülkemiz ekonomisinde önemli bir yere sahip olan nadir illerdendir. 
Çok önemli jeopolitik konuma sahip Denizli,  Ege Bölgesinin güneydoğusunda yer alan Denizli ilinin yüzölçümü 11.861 km2, nüfusu 978.700 dür. Yüzölçümü bakımından Ülkemizin 24. nüfus bakımından da 21. büyük ilidir.Denizli’nin 19 ilçesi, 20 belediyesi ve 617 mahallesi bulunmaktadır.
Kültür ve Tabiat Varlıkları Zengini Denizli…

İlimizin coğrafi konumu, termal su ve ikliminin uygunluğu nedeniyle ilk yerleşim izleri, Kalkolitik Döneme kadar uzanan ve kesintisiz yerleşime sahip olan Denizli de şu ana kadar belirlenen 19 Antik Şehir Mevcuttur.
Denizli’de Turizmin Lokomotifi Pamukkale…
Dünyada eşi benzeri bulunmayan hem Arkeolojik ve hemde  Doğal Sit Alanı turizm cenneti Pamukkale, sanatçı suyun binlerce yılda inşa ettiği travertenleri ve travertenlerle kucaklaşmış antik şehir kutsal Hierapolis ile iç içedir. Antik Salbacos Dağlarının kuzeyinde, Çökelez Dağları eteklerinde kurulu Hierapolis Pamukkale ve bembeyaz  travertenler ile adeta bir gelin gibi ziyaretçilerini karşılamaktadır. 
 Termal su kaynaktan çıktıktan sonra,240-320 m uzunluğunda bir kanal ile traverten başına gelmekte ve buradan, 60-70 m.lik kısmi çökelmenin olduğu traverten katlarına dökülmektedir.
Kaynaktan çıkan 35.60 C sıcaklığında, içinde yüksek miktarda Kalsiyum Hidrokarbonat bulunan suyun havadaki oksijen ile olan teması sırasında Karbondioksit ve Karbon monoksit uçarak kalsiyum karbonat çökelmekte ve traverten oluşmaktadır. 
Hierapolis; Amazonlar Kraliçesi Hiera’nın şehri…
Beyazlara bürünmüş  doğunun  antik şehirlerinden biri olan  Frigya kenti Hierapolis UNESCO Dünya Mirası Listesine hem Kültürel  hem de Doğal katogoride  1988 yılında listeye girmiştir. Bergama Krallarından II. Eumenes tarafından MÖ. II. yy. başlarında kurulan şehir, Bergama’nın efsanevi kurucusu Telephos’un karısı Amazonlar kraliçesi Hiera’dan dolayı, Hierapolis adını aldığı bilinmektedir. Denizli ilinin 18 km. kuzeyinde yer alan Hierapolis Antik Kenti’nin Arkeoloji literatüründe “Holy City” yani Kutsal Kent olarak adlandırılması, kentte bilinen birçok tapınak ve diğer dinsel yapının varlığından kaynaklanmaktadır. Kentin termal sudan sağlık bulmak amacıyla bu alana kurulduğu düşünülmektedir.
Hierapolis, Roma İmparatoru Neron dönemindeki (M.S. 60) büyük depreme kadar, Hellenistik kentleşme ilkelerine bağlı kalarak özgün dokusunu sürdürmüştür. Deprem kuşağı üzerinde bulunan kent, Neron Dönemi depreminden büyük zarar görmüş ve tamamen yenilenmiştir. Üst üste yaşadığı bu depremlerden sonra kent, tüm Hellenistik niteliğini kaybetmiş, tipik bir Roma kenti görünümünü almıştır. Hierapolis Roma Dönemi’nden sonra Bizans Döneminde de çok önemli bir merkez olmuştur. Bu önem, M.S. IV. yüzyıldan itibaren Hıristiyanlık merkezi olması (metropolis), M.S. 80 yıllarında, Hz. İsa’nın havarilerinden olan, Aziz Philippe’in burada öldürülmesinden kaynaklanmaktadır. 
Laodikeia; KÜÇÜK ASYANIN EN ÖNEMLİ KİLİSESİNİN BULUNDUĞU Dünyaca Bilinen İnanç Turizmi Şehri…
UNESCO Geçici Dünya Mirası Listesinde yer alan antik Laodikeia kenti, Denizli il merkezinin 6 km. kuzeyinde coğrafi bakımdan çok uygun bir noktada ve Lykos ırmağının güneyinde kurulmuştur. Kentin adı antik kaynaklarda daha çok “Lykos'un kıyısındaki Laodikeia” şeklinde geçmektedir. Diğer antik kaynaklara göre ise, kent M.Ö. 261-263 yılları arasında II. Antiokhos tarafından kurulmuş ve kente Antiokhos'un karısı Laodike'nin adı verilmiştir. Laodikeia, M.Ö. I. yüzyılda Anadolu'nun en önemli ve ünlü kentlerinden biridir. Kentteki büyük sanat eserleri bu döneme aittir. İmparator Caracalla zamanında Laodikeia'da bir seri kaliteli sikke basılmıştır. Laodikeia halkının da katkılarıyla kentte çok sayıda anıtsal yapı yapılmıştır. Küçük Asia'nın yedi ünlü kilisesinden birinin bu kentte bulunması, Hıristiyanlığın burada ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. M.S. 60 yılında meydana gelen çok büyük bir deprem kenti yerle bir etmiştir. Tekrar yapılan şehir M.S. 602 yılındaki depremden sonra terkedilmiştir. Burada yetişen kahverengi koyunların yününden yapılan dokumaları meşhur olmuştur.
Tripolis; ROMA SENATOSUNDA SENATÖR BULUNDURAN FRİGYA, KARYA ve LİDYALILARIN BİRLİKTE YAŞADIĞI ŞEHİR…
Denizli merkezine 40 km. uzaklıktaki Buldan İlçesi, Yenicekent Mahallesi ile Menderes Nehri arasındaki yamaç üzerinde kurulmuştur. Hellenistik Dönemde Frigya, Karya ve Lidya Bölgelerinin kesişim yerinde kurulmuş olan kentin ilk adı Apollonia, kısa bir süre Antoniopolis olarak anılan kentin adı Frigya, Karya ve Lidyalılardan oluşan halkından dolayı Tripolis olarak değiştirilmiş ve M.S. 7. yy.da terkedilene kadar varlığını sürdürmüştür. Tripolis Roma Senatosu’nda piskoposluk bazında temsil edilmiş ve senatoya senatör göndermiş ve en ihtişamlı dönemini Roma İmparatorluğu zamanında yaşamıştır.
Colossae;  FRİGYA’NIN EN BÜYÜK 6 ŞEHRİNDEN…
Denizli ilinin 25 km. doğusunda, Honaz ilçesinin 2 km kuzeyinde yer almaktadır. Denizli-Ankara karayolunun 16. km.sinde bulunan Organize Sanayi Bölgesi'nden, Honaz'a giden yol Colossae kentinin içinden geçmektedir. Antik kent, Honaz (Cadmos) dağının kuzeyinde, Aksu çayının kenarına kurulmuştur. Antik çağdan beri kullanılan güney şark yolu üzerindedir. Büyük Frigya içinde bulunan en önemli merkezlerdendir. Ksenephon'a göre Frigya'nın 6 büyük kentinden biridir. M.S. 1.yy.da Laodikeia ile birlikte yüncülük ve dokumacılıkta ileri seviyelere gitmiştir.
Apollon Leirbenos ; ANADOLU’NUN EN ÖNEMLİ TAPINAĞI …
Denizli ili Çal ilçesi Bahadınlar Mahallesi sınırları içinde yeralan Batı Anadolu Tanrısı, Apollon Lairbenos’a adanmış olan bu kutsal alan, dinler tarihi açısından büyük önem taşıyan ve Anadolu’nun başka hiçbir bölgesinde karşımıza çıkmayan yazıt türlerinden birisine, yani katagraphe adı verilen ve bazı insanların ya da mülkleri “tanrıya tahsis etme” anlamını taşıyan yazıtlara tek başına ev sahipliği yapmaktadır. 
Tabae; ANADOLUDAKİ KENT DEVLETLERİNDEN HELENİSTİK DÖNEMDEN GÜNÜMÜZE KESİNTİSİZ YAŞAM…
Denizli-Muğla Karayolu’nun 78. km'sinde bulunan Tabae, doğal bir kale görünümündedir. Şimdiki Kale İlçesinin 1 km. kadar güneyinde yer alır. 30 yıl öncesine kadar Eski Kale üzerinde iskân sürmekteydi. Tabae, Büyük İskender'den sonra Anadolu'da kurulan kent devletlerindendir. Tabae, Hellenistik Dönemi’nden günümüze kadar kesintisiz bir yerleşime sahne olmuştur. Antik dönemde kendi adına sikke bastırmıştır. Sikkeler önceleri gümüş daha sonra bronz olarak basılmıştır.
Eumenia;  BERGAMA KRALI EUMENES’İN ŞEHRİ…
Antik kent, Çivril-Dinar Karayolu üzerindeki Işıklı Mahallesi’nin bulunduğu alandadır. Kent Bergama Kralı II. Eumenes adına  kurulmuştur.
Herakleia Salbace; ANTİK DÖNEMİN TIP DOKTORLARI…
Herakleia Antik Kenti, Denizli ili, Tavas ilçesi, Vakıf Mahallesi sınırları içinde yer almaktadır. Bugün antik kentin bir kısmının üzerinde mahalle yerleşimi bulunur. Kent adı Sikkeler üzerinde HERAKLEOTON olarak geçmektedir. Adından da anlaşılacağı üzere kent yarı tanrı kahraman Herakles adına kurulmuştur. Tıp doktorları ile ünlüdür.
Dionysopolis;  Şarap Tanrısı Dionysos’un Şehri…
Çal ilçesinin yaklaşık 8 km kuzeybatısında bulunan Ortaköy Mahallesi yakınındaki Dionysopolis kenti, Suriye Krallığı “Seleukoslar Dönemi’nde” kurulmuş olup, daha sonra Bergama Krallığı egemenliğine girmiştir. Şarap Tanrısı Dionysos’un ismini taşıyan antik kentin bulunduğu bölgenin şaraplık üzümleri meşhurdur.
Attuda; Karya ve Frigya Sınır Kenti…
 Sarayköy ilçesi sınırları içerisinde ve ilçenin yaklaşık 17 km. güneybatısında yer almaktadır. Antik dönemde, Karya ve Frigya arasında bir sınır kentidir. Lykos vadisindeki kentler ile Aphrodisias arasındaki ticari, ekonomik ve sanatsal iletişimleri kurmada önemli bir rol oynamıştır. Antik kaynaklarda Attuda'da Men kültü olduğu, bu tanrıya ait bir tapınak yapılarak tapınıldığı, tapınak içinde at üzerinde tanrı Men 'e ait heykel bulunduğu yazılmaktadır. Ayrıca, Zeus, Apollon, Dionysos ve Asklepios heykelleri ile Artemis Anaitis kültünün de Attuda'da bulunduğunu antik kaynaklar yazar.
Apollonia Salbace; Apollon Tapınağı ve Yazıtlarının Kenti
 Tavas ilçesinin 7 km batısında düz bir ova üzerinde kurulan Medet Mahallesi yerleşim alanı içinde yer almaktadır. Höyük buluntuları incelendiğinde ilk yerleşimin Tunç Çağına kadar uzandığı ve kesintisiz olarak devam ettiği görülmektedir. Hadrianus Dönemi’ne ait Apollon tapınağının temelleri ve yazıtlar günümüze kadar ulaşmıştır. Kentin M.Ö. I. yy. ve M.S. I. yy.lar arasında kendi adına sikke bastırdığı ve sikkeler üzerinde tanrısal motiflerin olduğu görülmektedir.
Denizli’nin diğer Antik Kentleri
Sebastopolis;Tavas ilçesinin 19 km. güneyinde bulunan Kızılca Mahallesi’nin 2 km. doğusunda yer almaktadır. Lounda; Çal İlçesi Mahmutgazi ve Aşağıseyit Mahalleleri arsındadır. Trapezapolis; Babadağ ilçesi, Bekirler Mahallesi, Boludüzü Mevkii’nde bulunmaktadır. Attyochorium; Çal İlçesi Çakırlar Mahallesi’nde, Mossyna; Pamukkale İlçesi Gözler Mahallesi’nde, Motello; Bekilli İlçesi Yeşiloba Mahallesi’nde, Sala; Güney İlçesi merkezinde, Aetos; Buldan İlçesi Derbent Mahallesi’ndeki varlığı bilinen diğer antik kentlerdir.
2000 Yıllık Roma Hamamı Pamukkale Arkeoloji Müzesi
 Pamukkale Ören Yerindeki Hierapolis Antik Kenti’nin en büyük yapılarından biri olan Roma Hamamı, 1984 yılından beri Hierapolis Arkeoloji Müzesi olarak hizmet vermektedir.
Hierapolis Hamamı’nın bölümlerinden olan üç kapalı mekân ile doğu bitişiğindeki kütüphane ve gymnasium olarak bilinen açık mekânlar müze teşhir alanları olarak düzenlenmiştir. Küçük ve büyük birçok eserin sergilendiği müze üç kapalı mekândan oluşmaktadır. Açık alanda sergilenen eserler ise daha çok mermer ve taş eserlerdir. Heykeller ve Lahitler Salonu, Küçük Buluntular Salonu ve Tiyatro Buluntuları Salonu müzenin üç bölümünü oluşturmaktadır.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Denizli’deki Evi Etnografya Müzesi
Şehir merkezinde bulunan müze binası 19 y.y. sonlarında yapılmıştır. Bina, Cumhuriyetin ilk yıllarında parti binası olarak kullanılmış ve Ulu Önder Atatürk, 4 Şubat 1931 tarihinde Denizli’ye gelişlerinde, burada bir gece konuk edilmiştir.
Müzenin alt katında etnografik eserler sergilenmekte, üst katı ise Atatürk’e ait eserlerin sergilendiği iki odanın dışındaki diğer odalar ise geleneksel Denizli Evi olarak düzenlenmişti
Tarihi Kayı Pazarı ve Cami;
 Çal ilçesine bağlı Süller Mahallesi yolu üzerinde Şapcılar Mahallesi yakınlarında eski adıyla Kayı Pazarı olarak bilinen alanda bir minare vardır. Osmanlı İmparatorluğu kurucularının da mensup olduğu Türk Boylarından Kayı Boyu’nun adını taşıyan 13.y.y.da Selçuklu-Bizans sınırını oluşturan Kayı Pazarı, 17. ve 18. yüzyıllarda son derece gelişmiş ve pazar yerine yapılan cami, han ve hamamlar için vakıf kurulmuştur.Kayı Pazarı Anadolu’daki hafta pazarlarının Selçuklular Devri’nde kurulan ve Osmanlı’da da gelişerek devam eden en iyi örneklerinden birisi olmuş 1940’larda Çal ilçesine taşınmıştır.
Tarihi Kaleiçi Çarşısı;
Kaleiçi Çarşısı; Denizli’nin ilk kurulduğu yer olarak tarih sahnesinne çıkmıştır. Kalenin yapım tarihi olarak 1243-1250 yılları olarak gösterilse de Laodikya’daki depremlerden kaçan halkın buralara yerleşmeye başladığı ve yapılan kazılarda Roma ve Bizans dönemine ait kalıntıların bulunması depremlerde yıkılan kale ya da benzeri bir yapının malzemesinin kullanılarak tekrar yapıldığı anlaşılmaktadır.Kale İçi şu an çarşı olarak kullanılmakta tekstil, ayakkabı, bakır ve demir el sanatları gibi ürünlerin satıldığı Denizli’nin en eski çarşısı olma özelliğini devam ettirmektedir.
Tarihi Karahöyük Pazarı
Acıpayam İlçesi Karahöyük Mahallesi yerleşkesi Tunç Çağındanda eski bir höyük üzerinde kuruludur. Roma Döneminde Themisenion olarak adlandırılan Karahöyük’te 15 yüzyıllarda Pazarın olduğu bilinmektedir. Denizli-Burdur-Antalya-Fethiye yol kavşağına yakın sulak düzlükte kurulan Pazar konumu ve sulak olması nedeniyle hayvan pazarı olarak nam salmıştır. 
Dünyaca Bilinen İnanç Turizmi Şehri…
İnanç turizmi açısından da önemli bir potansiyele sahip olan Denizli; Pamukkale Hierapolis Antik Kenti’ nde bulunan ve Hz. İsa’ nın 12 havarisinden biri olan St. Philippe Martyriumu ve Mezarı, Laodikya Antik Kenti’ ndeki İncil’ de adı geçen 7 kiliseden biri olan ve eşsiz mimari özellikleri bulunan “Kutsal Haç Kilisesi”, Tripolis Antik Kenti’ nin M.S. 325 yılında Nikea Meclisi’ nde hazır bulunan Lidya Piskoposları Listesi’nde adının geçmesiyle piskoposluk düzeyinde kutsal bir şehir olması, Colossae Antik Kenti’ nde Asya’ nın en büyük kilisesi olan St. Michael Kilisesi, Herakleia Salbace Antik Kenti ve Attuda Antik Kenti’ nde bulunan eski dini merkezler sayesinde önemli bir İnanç Turizmi potansiyeli arz etmektedir. Aynı zamanda Denizli’de bulunan tarihi cami ve Türk-İslam büyüklerine ait türbeler de ziyaretçi akınına uğramaktadır.
Yazır Çarşı Cami; Acıpayam İlçesi ,Yazır Mahallesi’ndedir. 1802-3 yıllarında dikdörtgen planlı caminin duvar ve tavanındaki süslemeler dönemin en iyi örneklerindendir.
Boğaziçi Eski Cami; 1768 yılında yapılan Baklan İlçesi, Boğaziçi Mahallesi’ndeki caminin tavan ve ahşap destekleri zengin kalem işi süslemeleri ve duvar ve tavanındaki bitkisel ve geometrik süslemeler ve mimari tasvirlerden oluşan duvar resimleri ile ünlüdür.
Emirhisar Dedeköy Cami; Çivril İlçesi, Emirhisar Mahallesi’ndeki camii 15 ve 16 y.y.da yapılmış yanında türbesi olan restorasyonu yapılmış bir camidir.
Çivril Savran Cami;Çivril ilçesine 5 km uzaklıktadır. 1882 tarihinde yapılmış olan  caminin gösterişsiz ve çok sade dış yapısına karşılık, son cemaat yeri ve içeri insanı hayrete düşürecek şekilde süslenmiştir.
Cevher Paşa Cami; Denizli-Muğla Karayolu üzerinde Kale ilçesinin eski yerleşim yeri Antik Tabae Kenti’nin bulunduğu Ören Yeri içindedir. 19  y.y. Osmanlı ahşap ve kalem işi süslemeleri dikkat çekmektedir. 2006 yılında restorasyonu yapılmıştır.
Hırka Cami; Tavas ilçesi, Hırka Mahallesi’ndedir. 18.y.y. ortalarında yapıldığı bilinen caminin ahşaptan oyulmuş barok karakterli süslemeleri göze çarpar.
Tarihi İpek Yolu İpek Yolu, bugün de olağanüstü tarihsel ve kültürel bir zenginlik sunmaktadır.
Bu yol, Orta Asya'yı Avrupa'ya bağlayan bir ticaret yolu olmasının ötesinde, 2000 yıldır bölgede yaşayan kültürlerin, dinlerin, ırkların da izlerini taşımaktadır. Yol üzerinde 11 tane han bulunmakta bunlardan 2 tanesi de Denizli’dedir. Akhan ve Çardakhan Kervansarayları UNESCO Kültürel Miras Geçici Listesinde yer almaktadır.
Akhan Kervansarayı;
Denizli-Afyon Karayolunun 7. km.sinde Pamukkale ilçesi Akhan Mahallesi’nin girişinde 1.100 m2 lik alana sahip olan han 1254 yılında Vali Seyfettin Karasungur tarafından yaptırılmıştır. Anadolu Selçukluları’nın batıdaki son kervansaraylarındandır.
Çardakhan Kervansarayı;
Denizli–Afyon Karayolunun solunda ve Çardak ilçe merkezinin içinde bulunan bu han, kitabesine göre, Alaeddin Keykubat zamanında, onun azadlı kölesi ve emirlerinden Esededdin Ayaz bin Abdullah el Şahabi tarafından yaptırılmıştır. 1230 yılı Ramazan ayında bitirilmiştir. Doğu-batı doğrultusunda inşa edilen han, oldukça geniş kare avlusu ile sultan hanlarının sadeleşmiş bir benzerini oluşturmaktadır.
Antik Dönemden Günümüze Sağlık Termal Turizm Kenti…
Bölgemizde su hayat ve sağlıktır ve biz buna binlerce yıldır sahibiz. Denizli termal su kaynakları yönünden dünyanın en zengin alanları içerisinde gösterilmektedir.Pamukkale, Karahayıt, Akköy, Yenicekent, Sarayköy arasında uzanan bölgede sıcaklıkları 360C derece ile 1250C derece arasında değişen sağlık açısından son derece yararlı ve kaliteli termal sularımız sayesinde yılın 12 ayı nitelikli tesislerde termal turizm ve tedavi yapılabilmektedir. Denizli’nin termal suları kalp, romatizma, tansiyon, raşitizm, deri, göz, sinir hastalıklarına iyi gelmekte ılık içildiğinde mide damar iltihapları ve reyno hastalığına şifa olabilmektedir.
Eko Turizm Cenneti Denizli…
Kaklık Mağarası;
 Denizli Ankara karayolunda Denizli il merkezine 30 km. mesafede Honaz ilçesi Kaklık Mahallesindedir.Damlataşı, sarkıtları ve dikitleriyle süslü olup, Pamukkale’de bulunan travertenlere benzer, traverten basamaklarıyla eşine rastlanmaz güzelliktedir. Küçük Pamukkale veya Mağara Pamukkale olarak adlandırılmaktadır. Mağara içerisinde bol miktarda termal su bulunmaktadır. Berrak, renksiz ve kükürt kokulu olan bu su varlığı, bazı cilt hastalıklarına iyi geldiği bilinmektedir. 
Dodurgalar Keloğlan İni Mağarası;
Denizli’ye 60 km mesafedeki Acıpayam ilçesinin 18 km doğusundaki Dodurgalar Mahallesi’nin 3 km batısındaki Mallı Dağı’nın doğu yamacında yer alır. Batı Anadolu ve Ege Bölgelerini Akdeniz’e bağlayan Denizli-Antalya Karayolu bu mağaranın hemen yakınından geçmektedir. Toplam uzunluğu 145 m olup, yatay olarak gelişmiş geçit konumlu fosil bir mağaradır. Mağaranın içindeki bol miktardaki sarkıt, dikit, sütün, makarna sarkıtı ve örtü damlataşları bu mağarayı adeta damlataşı ormanına döndürmüştür. Bu nedenle turizm amaçlı kullanıma çok uygun bir yerdir.
Denizli YAYLA TURİZMİ açısından  oldukça zengindir.
İlimizde çok sayıda yayla vardır.Bunlardan Yatağan Kefe Yaylası ve Topuklu Yaylası elektrik, su, çadır, piknik alanları, tuvalet, duş, restoran, market, kasap ve çeşitli spor alanları gibi alt yapı ve üst yapı eksikliği belediyesince tamamlanarak  turizme hizmet etmektedir.
Bağbaşı Kent Ormanı – Zeytin Yaylası – TELEFERİK
Denizli Büyükşehir Belediyesinin 1500 metre uzunluğundaki 8 kişilik, 24 kabinden oluşan teleferik hattı ile Bağbaşı kent ormanından 1400 metre rakımlı Bağbaşı Zeytin Yaylasının o güzel ve muhteşem doğasındaki yaylasına ulaşılmaktadır.
 Teleferik üst istasyonda kafeterya ve 1700 m mesafedeki yaylada restoran, kafeterya, piknik alanları, konaklamak isteyenler için çadır alanları ve ahşap bungalovlar ve odalar bulunmaktadır.
Macera Severlerin Uğrak Yeri Çivril Akdağ Tokalı Kanyonu…
Denizli’nin Çivril İlçesi’nde bulunan 1.600 m. rakımlı Akdağ Tokalı Kanyonu’nun bıçakla kesilmişçesine  1.200 metre  uzunluğundaki kısmı yüksekliği  yer yer 200 metreyi  bulan kaya kütlelerinden oluşmaktadır.
Çameli Emecik Gavur Deliği Kanyonu…
Emecik ile Cevizli mahalleleri arasındaki dağlık bölgede olan kanyon gavur deliği adı ile bilinmektedir.Kanyon girişi 2 metre genişliğinde, 14 kilometre uzunluğundadır.Kanyon, Çameli İlçesine 15, Muğla'nın Fethiye İlçesine ise 60 kilometre mesafededir.Kanyonun içinde yüzlerce küçük şelale ile 16 metre yüksekliğinde büyük bir şelale bulunuyor.

Doğa Severlerin Uğrak Yeri Kale İnceğiz Kanyonu…
                Denizli Kale ilçesine  45 Km. uzaklıkta İnceğiz mahallesinde bulunur.Kemer Barajı'nı besleyen akarsuların aşındırmasıyla oluşan kanyon  Aksu çayı üzerindedir. Tamamen doğal oluşuma sahip kanyon, yöre halkı tarafından "Arapapıştı" olarak biliniyor.Kanyonda tekne ve kanolarla gezmek mümkündür.
Tarihle İçiçe Çal Kısık Kanyonu…
Denizli’nin Çal İlçesi’nde Kumral Mesireliği yakınında bulunan 2011 yılında turizmin hizmetine açılan Kısık Kanyonu’nun yüksekliği 80 metredir. Dik yamaçtaki asma köprülü 650 m uzunluğunda yürüyüş yoluna sahip olup, suyun derinliği 1,70 metredir. İçerisi aydınlık ve serin olan kanyon içerisinde Bizans ve Roma dönemine ait antik kaya mezarları mevcuttur.
Tarihi Bir Geçit Üzerindeki Bozkurt Karakısık Kanyonu…
Karakısık Kanyonu, Bozkurt-İnceler Kasabasının kuzey-doğusunda, kasabaya 7 kilometre uzaklıkta, ormanlık alanda, Emir Çayı’nın doğduğu bölgede bulunmaktadır.
                Kanyonun en dar yeri 4 metre ve taban-tepe yüksekliği 200 metredir. Tarih boyunca İnceler Kasabasının kurulduğu bölge ile Acıpayam-Tavas ilçelerine geçit olarak kullanılmıştır.
Güney Şelalesi, Sakızcılar Asmaaltı Şelalesi ve Homa Gümüşsu Şelalesi, Buldan Süleymanlı Yayla Gölü, Çivril Işıklı Su Kuşlarını Koruma Alanı, Beyağaç Kartal Gölü Tabiatı Koruma Alanı, Acı Göl, Beylerli Çaltı Gölü, Yukarı Dağdere Gölü, Adı Güzeller Baraj Gölü ve Beyağaç Eşen Göleti doğa ile içiçe olabileceğiniz bazılarında balık tutabileceğiniz ve tabi ki de piknik yapabileceğiniz güzel bir gün geçirmek için uygun mekânları olan Dinlenme Yerleridir.
Şehir İçi Rekreasyon Alanları:
Denizli Büyük Şehir Belediyesi kent insanının en büyük ihtiyaçları arasında sayılan yeşil alan konusunda Denizlide yaşayan insanların nefes alma, spor yapma ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla Avrupa standartlarının da üzerinde çalışmalarda bulunmuş Denizli’ye Türkiyenin sayılı parklarını ve park vadilerini yaparak halkına hediye etmiştir. Denizli'de kişi başına düşen yeşil alan miktarı 10 m2 ile Avrupa Birliği ülkeleri ortalamasının üstündedir.
İncilipınar Parkı  Çamlık Parkı  Adalet Parkı  Eskihisar Parkı  Sümer Park  Servergazi Parkı
Sevindik Parkı  Yunus Emre Koruluğu Parkı  Gümüşçay Deresi Parkı  Kaynarca Deresi Parkı
Türkiye’nin Gözde Gençlik ve Spor Turizmi şehri…
İlimiz Spor Turizmi parkur alanları bakımından çok zengindir. Honaz Dağı, Çökelez Dağı, Bozdağ, Çameli Yaylacık Dağı ve Pamukkale Örenyeri’ nde Yamaç Paraşütü,
Dalaman Çayı, Büyük Menderes’in Bekilli ve Çal ilçesi sınırları içerisindeki büyük kanyonlarda Kano-rafting,
Işıklı ve Gökpınar Gölleri ile Adıgüzel Barajında su sporları,
Honaz Dağı, Beyağaç Kartal Gölü Tabiatı Koruma Alanı, Karcı Dağı, Babadağ, Bozdağ gibi alanlarda dağ ve doğa yürüyüşü (Trekking), atlı doğa yürüyüşü yapılabilmektedir.Pamukkale Mahallesinde Balon turizmi ilgi görmektedir.
Dünyanın Önemli Botanik Turizmi Kenti….
Honaz Dağı Milli Parkı, Kartal Gölü Tabiatı Koruma Alanı, Akdağ ve Babadağ barındırdıkları endemik bitkileri ile Botanik Turizmi bakımından önemlidir. 
Dört Mevsim Kuş Gözetleme Turizmi Kenti…
Işıklı Gölü, Çardak Acıgöl, Buldan Süleymanlı Gölü’nde Kuş  Gözetleme Turizmi yapılabilmektedir.
Kış Turizminin Parlayan Yıldızı Batı Anadolu’ nun En Büyük Kayak Merkezi Bozdağ;
2.419 m yüksekliği olan Bozdağ Denizli Tavas ilçesine 39 km, Nikfer Mahallesi’ne 14 km ve Antalya karayoluna 56 km mesafededir. Batı Anadolu Bölgesi’ nin en büyük kayak merkezi olabilecek kapasitede doğal pistleri mevcut olan Bozdağ’da Aralık-Nisan ayları arasında kayak imkânı bulunmaktadır. Kayak Merkezi yaz aylarında da yayla turizmine ve spor kulüplerine ev sahipliği yapabilmektedir.
Uluslararası Kongrelerin Merkezi…
Denizli’deki mevcut konaklama tesislerinin, Pamukkale Üniversitemizin toplantı salonlarına ek olarak, özellikle kongre ve toplantılar için yapılan 1.500 kişilik ek kongre ve fuar merkezimiz mevcuttur.
Antik Dönemden Günümüze Geçiş ve Kavşak Noktası, Ticaret ve Haberleşme Merkezi Denizli…
Denizli, antik dönemden günümüze geçiş ve kavşak noktası, ticaret ve haberleşme merkezi iken günümüzde de aynı özelliğini korumakta olup, karayolu, demiryolu ve havayolu ulaşımı olanaklarına sahip, İzmir-Aydın, Antalya-Muğla, Afyon-Ankara karayollarının tam ortasında yer alır.  Bu özelliğiyle diğer tüm illere ulaşım son derece kolaydır.
Alışveriş Turizmi
Alışveriş Turizmi bakımından ise İl Merkezi Kaleiçi’nde, hazır giyimden ayakkabıya, havludan el işlemesi bakır kaplara kadar her zevke hitap eden ürün bulmak mümkündür. Ayrıca Babadağlılar Çarşısı da özellikle tekstil ürünleri için özel bir alışveriş merkezidir. İl dışında ise Pamukkale-Denizli yolu üzerinde tekstil fabrika satış mağazaları, onyx taşından yapılmış hediyelik eşya mağazaları ve Şarap mahzenleri yer alır. Denizli-Muğla-Antalya Karayolu Cankurtaran Mevkii’nde El Dokuma Halı mağazalarında ise halının nasıl yünden ya da ham ipekten halıya dönüştüğünün hikâyesini bulabileceğiniz turistik halı mağazaları bulunur.
Binlerce Yıllık Birikimi İle Tekstilin Başkenti…
Denizli’ de dokumacılığın kökeni antik dönemlere kadar dayanır. Antik dünyanın en değerli dokumaları burada dokunmuş ve buradan dünyaya pazarlanmıştır. Bu özelliğini yüzyıllardır koruyan Denizli, halen kaliteli tekstili ve üretimi sayesinde bu alanda yerini sağlamlaştırmıştır. Denizli merkezi dışında, Buldan, Sarayköy, Babadağ, Tavas, Kızılcabölük ve Kale İlçelerimizde köklü, gelişmiş bir dokumacılık endüstrisi bulunmakta olup, el dokumaları, otantik tekstil ürünleri ile dünyaca meşhurdur. Amerika’dan, Japonya’ya, Avrupa’ya dünyanın tüm ülkelerine Denizli’den tekstil ve konfeksiyon ihracatı yapılmaktadır.
Osmanlı’dan Günümüze Yatağan Bıçakları…
Serinhisar İlçesinin Yatağan Mahallesi’nde, Yatağan Baba’nın yadigarı olan demircilik sanatı yerleşimin (köyün) kurulduğu tarihten beri devam etmektedir. Buna bağlı olarak bıçakçılık sanatı gelişmiş olup, bıçak, çakı, tahra, balta, makas, kırklık, saban demiri ve pala gibi iş aletleri günümüzde de yapılmaktadır. Ülkenin her yerine gönderilerek, Yatağan insanının metal sanatındaki yaratıcılığı ve tarihten beri süre gelen ata sanatı tanıtılmaktadır. Yatağan adıyla özdeşleşen palalar, litaritüre “Yatağan” olarak girmiştir. Tüm dünyada “Türk Kılıcı” olarak bilinen yatağanlar, keskinliği ve sağlamlığı kadar göz alıcı bir sanat eseri olarak da adından söz ettirir. 1429 yılında Osmanlı idaresine giren kasabada, tarihsel açıdan bu dönemde yöredeki demircilik önem kazanmış ve İstanbul' un fethinde kullanılmak üzere yatağan adlı bıçaklar yapılmıştır.
Dericilik Sanatı
Denizli yöresinde dericilik sanatı da dokumacılık kadar eskidir. Bu uğraş Türkmen boylarının, Denizli yöresine yerleşmesinden sonra daha da değer kazanmıştır. Yeşilyuva Mahallesi önemli bir dericilik merkezidir. Günümüzde yöre insanı geçimini çoğunlukla ayakkabıcılıktan sağlar ve hemen her evin küçük bir ayakkabı imalathanesi bulunur. Daha önceleri elle dikilen ayakkabılar günümüzde teknolojik gelişmeyle birlikte yerini makinelere bırakmıştır. Denizli, günümüzde Türkiye’nin kösele ihtiyacının %80’ini karşılamaktadır.
Testi ve Bardak Yapımcılığı

Testi, toprak bardak, küp, saksı, vazo ve süs eşyaları Serinhisar İlçesi başta olmak üzere Sarayköy ve Çivril İlçesi’ nde de tarihten günümüze kadar yapımı devam eden bir el sanatı dalıdır.  Yörenin kırmızı toprağı, bardak yapımcılığına uygun olduğu için bu sanat dalı İlçede gelişme göstermiştir. Çömlekçilik Sanatı olarak Somut Olmayan Kültürel Miras Ulusal Envanterine alınmıştır.

Leblebinin Anavatanı
Türkiye’ deki leblebi üretiminin yüzde 70’ini leblebinin anavatanı Denizli karşılamaktadır. Antalya ana tur güzergahındaki Serinhisar İlçe merkezi nüfusunun %50'si leblebi üretimi ile uğraşmakta olup, leblebinin 22 çeşidi üretilmektedir. Çorum Leblebisi olarak bilinen leblebinin üretimi Denizli’de yapılmaktadır.
Asırlardan Günümüze Cam Sanatı
1935 yılında Atatürk’ün direktifiyle Türkiye’de kurulan Paşabahçe, geçmişten aldığı Türk camcılık geleneğinin yaşatılması misyonunu bugün Denizli’de sürdürmektedir. Firma, Denizli markası ile yaptığı “el imalatı cam ev eşyası” üretiminde Türkiye’de lider durumunda, dünyada ise aranılan bir konumdadır. El imalatı tarzında üretim yapan Denizli Cam’da 5000 yıllık camcılık geleneği sürdürülmektedir.
Organik Tarım Üssü ve Enerjinin Kaynağı Denizli
 Kiraz, elma, nar, ceviz, üzüm, ayva, kestane ve incirin yanı sıra pamuk, domates ve hububata kadar çok çeşitli tarımın yapılabildiği bu topraklarda Akköy-Buldan,Yenicekent-Sarayköy havzasındaki jeotermal kaynakların desteği ile son yıllarda büyük gelişme gösteren organik seracılık konusunda da ülkemizin belli başlı merkezlerinden birisi olma yolunda büyük ilerlemeler kaydetmektedir. Ayrıca Denizli’nin mevcut jeotermal kaynakları termal turizmde ve tarımda kullanılmasının yanında enerji alanında da kullanılmakta ve kurulan termal enerji tabanlı elektrik üretim tesisleri kentin elektrik ihtiyacını karşılayacak kapasiteye ulaşmıştır.
Dionysos’tan Günümüze Bağ ve Şarapçılık Kenti
Halen Anadolu’nun en önemli bağ ve şarapçılık merkezlerinden olan Denizli’nin içinde bulunduğu Antik Phrygia Bölgesi, Anadolu tarihi coğrafyası içinde ele alındığında, antik dönemin en önemli liman kentlerini Anadolu’nun içlerine bağlayan geçiş yolları üzerinde bulunmaktadır. Bereketli tarım arazilerinde yetiştirilen üzüm, yün, keten ve ipekli kumaşlardan elde edilen tekstil ürünleri ve şaraplar tüm dünyaya buradan pazarlanmış ve bu konuda ün yapmıştır. Halen Türkiye’nin en önemli bağ ve şarapçılık merkezlerinden olan Denizli, Anadolu’nun en bilinen eski üzümlerinden Çalkarası’nın anavatanıdır. Bekilli, Güney ve Çal ilçeleri ve çevresinde son yıllarda şarap üzümcülüğü gelişmiş ve aile işletmelerinde yapılan şarapçılık büyük kapasiteli bir sektör haline gelmiştir.
Denizli’den NASA’ya
Denizli, lokomotif sektörü olarak bilinen tekstilin yanı sıra, bakır tel, emaye kaplı bakır tel, kablo ve filmaşin ihracatında da önemli bir yere gelmiş olup, Türkiye üretiminin yüzde 30`nu, ihracatının ise yüzde 29`unu karşılamaktadır. Denizli, ürettiği bakır telleri Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi’ne (NASA) ve uluslararası piyasada bulunan birçok kablo üreticisine ihraç etmektedir.
Mermerin Başkenti, Sanayi ve İhracat Şampiyonu
Dünyanın en zengin doğal taş oluşumlarının bulunduğu Alp kuşağında yer alan Türkiye, çok çeşitli ve büyük miktarda mermer rezervine sahiptir. Dünya mermer rezervinin % 40’ı Türkiye’de bunun yarısı da Denizli’de bulunmaktadır. Özellikle sadece Denizli’ye özgü traverten taşı, Türk Patent Enstitüsü tarafından Meşe adıyla coğrafi işaret belgesiyle tescillenmiştir.
Denizli mermeri ve traverteni kalitesi ile dikkat çekmekte ve başta ABD olmak üzere , İspanya ve diğer Avrupa ülkeleri ile Arap Ülkelerine ihraç edilmekte ve Denizli adını dünyaya duyurmaktadır. Hollywood yıldızlarının da tercihi Denizli Mermeri ve travertenidir.
Kahramanlığın Öyküsü Denizli Zeybeği
Efe denildiği zaman akla gelen ilk oyun “Zeybek” tir. Dilden dile, kuşaktan kuşağa geçen bir direniş, haksızlığa karşı çıkan, efelerin öyküsüdür Denizli Zeybeği. İl Kültür ve Turizm Müdürlüğümüzün önerisi ile UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Ulusal Envanteri’ne 13 Mart 2013 tarihinde kayıt edilen, Denizli’nin farklı yörelerinde yaşatılmaya devam eden, adı ile özdeşleşen bu halk oyunu Denizli’de Tavas Zeybeği olarak bilinmektedir. Kendine has ezgisi, kıyafetleri ve ağır figürleri ile kökeninde efelerin kahramanlığını anlatır. Efenin heybeti, asaleti, gururu ve mertliği, Denizli Zeybeği’nde yapılan her figürde yeniden hayat bulur. Asil duruş Denizli Zeybeği’nin etkileyici hikâyesiyle bütünleşince seyrine doyum olmaz bir oyun ortaya çıkar.
Lezzet Diyarı Denizli
Denizli mutfağının temelini sebzeli yemekler oluşturur. Özellikle patlıcanlı yemek çeşitleri çoktur. Kuru Patlıcan Dolması, Patlıcan Közlemesi vb. Çal ilçesi Hançalar Mahallesi’nin bamyası oldukça lezzetlidir. Taratorlu Börülce Salatası, Ebe Gümeci Salatası, Filiz Salatası yöreye özgün salata türleridir. Kedi Börülcesi Çorbası, Mercimek Çorbası, Domates Çorbası, Tarhana Çorbası, Ovmaç Çorbası vb. yöreye özgü çorba türleridir. Et yemeklerinin başlıcaları; Tas Kapaması, Kumbar Dolması, Sirkeli Et, Etli Nohut, Tandır, Kol Dolması, Ciğer Sarma, Arabaşı, Keşkek, Saçta İşkembedir. Börek ve tatlı türlerinde Ege Bölgesi özellikleri görülür. Yufka, Şipit, Bazlama evlerde yapılan ekmeklerdir. Kışın darı, kavurga, ceviz, kestane; yazın türlü meyveler, salatalık, kavun, karpuz, yenir. kabak tatlısı, pestil, baklava ve aşuresi meşhurdur.
Ayrıca Denizli’nin yıllardır değişilmez yöresel lezzeti olan ilimize özgü Denizli Kebabı meşhurdur. Yapımı oldukça ustalık isteyen, odun fırınında pişen bir tür tandır kebabıdır. Kuzu etinin; özel yapılmış fırında, odun ateşinin karşısında yavaş yavaş kızarmasıyla oluşan, çatal bıçak kullanılmadan servis edilen oldukça lezzetli bir kebap çeşididir.
Eğitim Kenti Denizli
1992 yılında kurulmuş olan Pamukkale Üniversitesi 60 bine yakın öğrencisi ile Türkiye’nin en önemli devlet üniversiteleri arasındadır.
Dünyanın Uzun Öten Tek Irkı Kentin Sembolü Denizli HorozuDenizli Horozu endamı, duruşu ve uzun ötüşü ile dikkat çeken geçmişi antik çağlara kadar uzanan yerli bir ırktır. Laodikeia Antik Kenti’nde mermer ve kandil üzerine işlenmiş horoz figürleri Denizli Horozunun o çağlarda da var olduğunun göstergesidir.
 



14 Nisan 2020 Salı

Çal kabalar -Kocain Mağarası -2014


KÜLTÜR ve TURİZM BAKANLIĞI BAKANLIĞI İZNİYLE, İL KÜLTÜR VE TURİZM MÜDÜRLÜĞÜMÜZ GÖREV ALANI İÇİNDE ÇAL İLÇESİNDE Yrd.Doc.Dr.F.DEDEOĞLU TARAFINDAN YAPILAN YÜZEY ARAŞTIRMASINDAN BİR BÖLÜM PAYLAŞIYORUZ...

Kocain Mağarası, Çal,Kabalar Köyünün kuş uçumu 3 km batısında yer almaktadır. Doğal bir mağara çevresinde şekillenen kutsal alan önceki süreçte bir maden ocağı olarak kullanılmıştır.Çevresel Özellikler:Kocain mağaraları, yaklaşık 800 metre rakıma sahip düz bir plato alanine derin bir vadi olarak kazımış, yore halkı tarafından Saz Deresi olarak adlandırılan mevsimlik bir akarsuyun oluşturduğu keskin bir yamaç üzerinde yer alır. Vadinin tabanı yaklaşık olarak 400 metre rakımına sahiptir. Mağaralar vadi ile üst kesimdeki plato alanı arasında yaklaşık olarak 750 metre rakımına yerleşmiştir. Kuzeybatı-güneydoğu doğrultulu mevsimlik akarsu yaklaşık olarak 5 kilometre kadar sonar, Büyük Menderes Vadisine bağlanır. Mağaraların bulunduğu alan ve çevresi yoğun bir bitki örtüsünden yoksundur. Plato kesimi ise yine maki olarak tanımlanabilecek bir bitki örtüsüne sahiptir. Ancak aynı kesimde bulunan bir kaç eski meşe ağacı, bu alanın muhtemelen mağaranın kullanıldığı dönemlerde yoğun bir meşe ormanı ile kaplı olduğunu düşündürmektedir. Günümüzde bitki örtüsü tahrip olmuş bu alanlarda bağcılık yapılmakta ve kekik tarlaları yer almaktadır.   7.10.2014 


DENİZLİ / TURİZM HAFTASI ETKİNLİKLERİ BAŞLADI 2016





                                                     Vali Recep YAZICIOĞLU
                                        2002 turizm haftası etkinliği pamukkale örenyeri




























Denizli Yeni Tanıtım Filmi ingilizce ve türkce

">                                                           
 türkce






4 Nisan 2020 Cumartesi

TRİPOLİS BROŞÜRÜ



Tripolis Antik Kenti Denizli ili, Buldan ilçesi, Yenicekent Mahallesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Başta Plinius ve Ptolemaios olmak üzere birçok antik yazarın metinle-rinde adı geçen kent MS 17 yy.dan itibaren seyyahlar tara-fından ziyaret edilmiştir.

Hellenistik Dönem’de Phrygia, Karia ve Lydia Bölgelerinin kesişim noktasında olan kent, Lydia Bölgesi sınırları içerisinde ilk kez Apollonia ismi ile kurulmuş ve kısa bir dönem Antoniopolis olarak da anılmıştır. MÖ 1. yy.a tarih-lenen şehir sikkeleri ve epigra k kaynaklarda kentin ismi Tripolis olarak geçer. Üç küçük topluluğun ya da yerleşi-min bir araya getirilmesiyle bir kent/polis meydana getirilerek(synoikismos) Tripolis adı verilmiştir. Tripolis ismi MS 7 yy.da kent terk edilene kadar varlığını koru-muştur.

Her ne kadar Tripolis’in bir kent olarak geçmişi Hellenistik Döneme dayansa da, kentin çevresinde gerçekleştirilen yüzey araştırmalarında elde edilen arkeolojik materyal bu bölgedeki yerleşimin günümüzden 6000 yıl öncesine ka-dar gittiğini kanıtlamaktadır.

Tripolis’in de içinde bulunduğu Çürüksu Vadisi MÖ 190 yılında Seleukoslar ile Bergama Krallığı arasında yapılan Magnesia Savaşı'na kadar bağımsız kentlerden oluşur. Bu savaşı, Roma desteğinde kazanan Bergama Krallığı, MÖ 188 yılında imzalanan Apameia Barışı ile bölge yönetimini ele almıştır. III. Attalos'un MÖ 133 yılında ölümünden son-ra vasiyeti üzerine, bölge Roma İmparatorluğu’na bağlan-mıştır.

Kent en ihtişamlı çağını Roma Dönemi’nde yaşamıştır. MS 2. yy.dan itibaren kentte yeni bir yapılanmaya gidilmiş ve şehir kapıları, caddeler, hamamlar, stadium, tiyatro ve meclis binası gibi kamu binaları yapılmıştır. Roma İmpa-ratorluk Dönemi'nde bir dönem Sardeis (Salihli) Conventusu'na (yargı birliği) dahil edilen kent, belli bir zaman diliminde de Apameia (Dinar) Conventusu içerisinde yer alır. MS 3. yy.da Roma’da senatörlük yapan Tripolisli Hermolaos kentin gelişiminde önemli roller oynamış olmalıdır.

Tripolis, MS 325'te Nicaea Konsülü’nde Agogius, MS 431'de Efes Konsülü’nde Commodus, MS 451'de Chalcedon Konsülü’nde Paulus tarafından Piskoposluk seviyesinde temsil edilir. MS 494 depreminden Agathe Kome (Alacain) ile birlikte Tripolis de etkilenmiştir. MS 6.

yy. sonu- 7. yy. başında Anadolu toprakları üzerinde etkili olan Sasani akınları nedeniyle burada yaşayan halk bir süreliğine Tripolis'in yaklaşık 5 km kuzeyindeki Direbol’a (Dirbol) ve daha korunaklı dağ yamaçlarına taşınmıştır.


Tripolis 13. yy.ın ilk yarısında Bizanslılar ile Türkler arasında bir kaç kez el değiştirir. Kentin yaslandığı dağın zirvesinde bir kısmı günümüze kadar sağlam kalabilmiş yuvarlak planlı kulenin dâhil olduğu bir kale kompleksinde 1243'te Nicaea (İznik) Kralı Ioannes Ducas Vatatzes ile Selçuklu Sultanı II. Gıyaseddin Keyhüsrev bir araya gelerek anlaşma imzalar.

1304-1306 tarihlerinden itibaren ise Tripolis/Yenice'nin de içinde bulunduğu bölgede İnançoğulları ve Germiyan-oğulları ile birlikte Türk hâkimiyeti başlar. 1429'da Denizli ve çevresi Osmanlı hâkimiyetine girer.



1- Philadelphia Kapısı

Tripolis Antik Kenti’nin iki ana girişinden batıda yer alan kapıdır. Antik kaynakların verdiği bilgiler doğrultusunda Pergamon'dan (Bergama) gelen ticaret yolu Thyateria (Akhisar), Sardeis (Salihli), Philadelphia (Alaşehir), Tripolis (Yenicekent) üzerinden Hierapolis (Pamukkale) ve Laodikeia'ya (Goncalı) doğru devam eder. Bu güzergâh üzerinde Tripolis'ten sonra batıya doğru devam edildiğinde Philadelphia'ya ulaşıldığı için kapıya Philadelphia Kapısı adı verilmiştir.


Dışıkesme traverten bloklardan yapılan ayakların iç kısmında dolgu olarak taş, tuğla ve traverten parçalar kullanılmıştır. 3.86x3.88 m ölçülerinde altı traverten ayak üzerinde yükselen iki gözlü ve kemerli giriş kapısının günümüze ulaşabilmiş bir ayağı üzerinde onarım ve sağlamlaştırma çalışmaları yapılmıştır. Mevcut yüksekliği 7.65 m olan ayağın yanında bulunan taç bloğu üzerindeki mimari bezemelere bakılarak kapı, MS 2. yy. ortalarına tarihlenmektedir.

2- Büyük Hamam Kentin batı girişinde bulunan yapı 85,45x63,36 m ölçülerin-dedir. Sıralı tipteki Büyük Hamam; batıdan doğuya doğru, frigidarium (soğukluk), tepidarium (ılıklık) ve caldarium (sıcaklık) bölümlerinden oluşmaktadır. Bölümler arasında kemerli geçişler bulunmaktadır. Hamamın kuzeyinde sınırları kısmen belli olan alan Gymnasium yapısı olmalıdır. Traverten bloklardan yapılan hamam, MS 2. yy.da inşa edilmiştir.


3- Tiyatro

MS 2. yy. ortalarında inşa edilmiş olan Tripolis Tiyatrosu, Tiyatro Hamamı’nın kuzeybatısındaki doğal yamaca yaklaşık 50º lik bir eğimle yerleştirilmiştir. Çürüksu Havzası’na bakan tiyatroyu çevreleyen analemna duvarı 100 m çapındadır. 8.000 kişi kapasiteli tiyatronun oturma basamaklarının bir kısmı yamaçtaki eğim nedeniyle orkestra bölümüne kaymış, bir kısmı ise toprak altındadır. Alt ve üst cavea bölümü merkezde yer alan bir gezinti yolu (diazoma) ile birbirinden ayrılmıştır. Tiyatro dışından seyirci alanına giriş kuzeyden 2, güneyden ise 5 adet tonozlu giriş ile sağlanmıştır. İki katlı olan sahne binasının sadece bugün toprak altında kalmış olan birinci katı sağlam olarak kalabilmiştir.

4- Tiyatro Hamamı Sarnıcı

Tiyatro’nun güney bitişiğinde, Tiyatro Hamamı’nın kuzeybatısında yer alan sarnıç (su deposu), 10.25x10.85 m ölçülerindedir. Kesme traverten, çay taşı ve tuğla malzemeden inşa edilen yapı; üçü dikdörtgen, birisi kare olmak üzere, birbiriyle bağlantılı dört mekândan oluşur. Mekânlar arasındaki geçişler ve sarnıcın üst örtüsü tonozludur. Büyük bir kısmı toprak altında olan sarnıcın duvarlarında yer yer kalın bir sıva tabakası görülür. Yapı olasılıkla güneybatı bitişiğinde yer alan Tiyatro Hamamı’nın su deposu olarak kullanılmıştır.


5- Tiyatro Hamamı

58,85x44 m ölçülerine sahip, kentteki ikinci hamam, Tiyatro’nun güneydoğusunda yer almaktadır. Güney ve batı duvarları sağlam durumda kalmış olan hamamın güneybatı köşesinde külhan bölümüne ait kemer ve caldarium (sıcaklık) bölümüne ait havuz görülmektedir. Kuzey- güney yönlü uzanan sıralı tipteki hamamda güneyden kuzeye doğru caldarium (sıcaklık), tepidarium (ılıklık) ve frigidarium (soğukluk) bölümleri bulunmaktadır. Traverten bloklardan yapılan hamam MS 2. yy.da inşa edilmiştir





6- Bouleuterion (Meclis Binası)

Kent merkezine yakın bir alana inşa edilen yapı, kesme traverten bloklardan oluşmaktadır. 44x64 m ölçülerinde olan yapının duvarlarının bir kısmı, toprak üzerinde görülebilmektedir.

7-  Roma Agorası Kent merkezine, Roma Dönemi’nde kuzey güney yönlü dikdörtgen planlı olarak inşa edilen Agora; MS 4. yy. sonu- MS 5.yy. başlarında yapılan yeni düzenlemelerle kullanılmaya devam etmiştir. Agora’nın güneyinde Sütunlu Cadde, doğu bitişiğinde, Hierapolis Caddesi, batısında ise Bouleuterion yer almaktadır. İç ölçüleri 48.5 x 68 m. olan yapı, yaklaşık 3298 m² lik bir alanı kaplamaktadır. Sütunlu galerilerle çevrili oldukça geniş bir alana sahip olan Agora'nın kuzey ve güneyinde doğu- batı yönlü, üç cepheli, 7 basamaktan oluşan tribünler bulunur. Agora, pazar alanı dışında festivallerin, şenliklerin ve gösterilerin yapıldığı, kutlamaların düzenlendiği kentin önemli kamusal alanlarından biridir. Tribünlerin Agora avlusuna bakan ön cephe sütun düzenlemeleri arasına heykeller yerleştirilerek alan hareketlendirilmiştir. Agora batı, kuzey ve güney portiklerinin zeminleri çeşitli geometrik şekiller verilmiş opus-sectile zemin döşemesine sahiptir. Agora; sütunlu galerileriyle, oturma tribünleriyle, opus-sectile zemin döşemeleriyle, sütunlar arasına yerleştirilen heykelleriyle tiyatro ve stadium gibi yapıların işlevlerine alternatif olarak M.S. 4. yy'da da kullanılmıştır. Ayrıca Bouleuterion (Meclis Binası), Kutsal Alan gibi kamusal yapılarla bağlantısının olması nedeniyle kent merkezinde oldukça önemli bir konuma sahiptir. Agoraya geçiş; Hierapolis Caddesi üzerinden ve Agora Batı Portiğinin güney ucundaki merdivenlerle bir kapıyla sağlanır.



AGORA BATI STOA
Sütunlu Cadde'nin kuzeyinde yer alan Agora'nın kazı çalışmaları tamamlanmış olup 6 m. genişliğindeki Batı Portiğin tamamı açığa çıkarılmıştır. Batı Portiğin batısını kuzey güney yönlü bir duvar sınırlarken, doğusunu her iki metrede bir bulunan, Portiğin ahşap çatısını taşıyan 3.5 m. yüksekliğindeki 23 sütun sınırlandırmaktadır. Portik zemininde onyx cinsi taş kullanılarak yapılan opus sectile taban döşemesi üç farklı tiptedir .

AGORA GÜNEY PORTİK
Portik; Agora’nın Güney Oturma Platformu ile Erken Bizans Dönemi sur duvarı arasındaki 4.95x38 m. iç ölçülerindeki doğu-batı yönlü galeri benzeri bir alan içine yerleştirilmiştir. Batısı, Agora Portiği'ne açılan ince uzun formludur ve alanın 3 kenarı duvarlar ile çevrilidir. Güneyini sur duvarı, kuzeyini Güney Oturma Platformunu güney duvarı, doğusunu bu alanı dikine kesen kuzey- güney yönlü ve MS 6-7. yy. lara ait daha geç tarihli bir duvar sınırlar. Güney Portiği üzerinde geç dönem düzenlemeleri olan ve olasılıkla dükkân olarak kullanım gören mekânlar, Güney Oturma Platformu güney duvarına yaslandırılmıştır. Üst örtüsü ise bu alanda tespit edilen kalıntılar dâhilinde pişmiş toprak tuğlalar ile kireç harç kullanılarak yapılmış tonozla oluşturulmuştur 

AGORA KUZEY PORTİK
Geç Roma Agorası Kuzey Oturma Platformu kuzey bitişiğinde doğu batı yönlü devam eden Portik, doğuda Hierapolis Caddesi ile sınırlanmaktadır. Batıya doğru ilerleyen Portik, 44x64 m. ölçülerinde düzgün kesilmiş dörtgen traverten bloklar ile inşa edilmiş Bouleuterion’nun (Meclis Binası) kuzey paralelinde devam etmektedir. Kuzeyinde ise 2.50 m. aralıkla yerleştirilmiş doğu batı yönlü devam eden sütun dizisi bulunmaktadır 
Agora Kuzey Portiği'nin doğu batı yönlü ilk 45 metresi Agora Kuzey Oturma Platformunun kuzey bitişiğine, kalan 46 metresi ise Bouleuterion’nun (Meclis Binası) kuzeyine yaslandırılmıştır.
Portiğin büyük bir kısmında onyx malzemeden yapılmış opus sectile zemin döşemesinin korunmuş olduğu söylenebilir.
Kuzey Portiğin batı yarısında 6 adet sütun güneye doğru yıkılmış halde bulunmuştur. Bu sütunlar üç tamburdan oluşmaktadır ve toplam yükseklikleri sütun başlıkları ile beraber yaklaşık 3.90 ile 4.15 metre yüksekliğe ulaşmaktadır .
Portiğin üzerine doğu batı yönünde 65 ile 84. metreleri arasında, Bouleuterion’un kuzey duvarına yaslandırılmış geç dönem yapısı doğu-batı yönlü ve kuzey-güney yönlü dikdörtgen planlı iki yapının ‘L’ formunu oluşturacak şekilde Portiğin zemini üzerine yerleştirilmesiyle işlik inşa edilmiştir 



8- Erken Bizans Surları

Yaklaşık 1809 m uzunluğunda olan ve bir kısmı yüzeyde görülebilen sur duvarlarının mevcut yüksekliği 6.30 m, kalınlığı 2.40 m dir. Batı Anadolu kentlerinde ve Lykos Vadisindeki diğer kentlerde (Laodikeia ve Hierapolis) olduğu gibi Tripolis'te de MS 4. yy. sonu 5. yy. başlarında söz konusu sur duvarları inşa edilmiştir. Her iki cephesi traverten bloklarla örülürken iç kısımlarında dolgu olarak taş, mermer ve tuğla kullanılmıştır. Bunların yanı sıra devşirme malzeme olarak sütun, sütun başlığı, arşitrav-friz blokları, yazıtlı bloklar ve heykel kaideleri kullanılmıştır.





9- Mozaikli Konut30,60x10,15 m’lik kısmı açılan Mozaikli Konut, iki mozaik zeminli, bir kireç harç zeminli, bir tuğla zeminli odadan, bir latrinadan ve bir apsisli yapıdan oluşmakta olup Geç Hellenistik- Geç Roma Dönemleri arasında üç kullanım evresi bulunmaktadır. Konutta yapılan çalışmalarda ele geçen arkeolojik veriler dikkate alındığında yapının ilk yapım evresi Geç Hellenistik-Erken Roma Dönemi’ne tarihlenmektedir.






Mozaik zemin döşemesine sahip iki mekân, MS 4. yy.da inşa edilerek MS 5. yy.da da kullanılan evin salon kısmıdır. MS 5. yy.da bu odalara ilave olarak iki mekan ve ibadethane olarak kullanılan apsisli bir yapı inşa edilmiştir.
10- Erken Bizans Kilisesi 2

Sütunlu Cadde’nin doğu kısmında Geç Roma-Erken Bizans Dönemi’nde inşa edilmiş olan kilisenin merkezinde, kuzeye bakan bir apsis ve apsisin batısında 6,95x4,5 m ölçülerinde bir oda (pastophorion) bulunmaktadır. Mevcut veriler dikkate alındığında apsisin doğu kısmında da batıdaki ile benzer ölçülere sahip bir oda, güney devamında kuzey-güney yönlü uzanan 3 nef, güneyde bir narteks ile sonlanıyor olmalıdır.

11- Sütunlu Cadde

Kentin güneyinde doğu-batı doğrultusunda uzanan Sütunlu Cadde 450 m uzunluğa sahiptir. Bir kısmı açığa çıkartılan caddenin genişliği 10 m’dir. Ancak, MS 5. yy. başlarında caddenin kuzeyine, Erken Bizans Sur Duvarı yapılarak cadde genişliği 7 m’ye düşürülmüştür. Traverten zemin döşemesine sahip cadde üzerinde kent içine açılan iki giriş kapısı ve bir adet savunma amaçlı yapılmış kule yer almaktadır. Caddenin güneyinde 7.85 m genişliğinde bir portik bulunmaktadır. Portiğin zemini, çok renkli mozaiklerden oluşmaktadır. Ancak mozaiğin sadece küçük bir kısmı günümüze kadar koruna gelmiştir. Portiğin kuzeyindeki stylobat üzerinde her 2 m’de bir olmak üzere, toplam 13 sütun bulunmaktadır. Arkeolojik kazılarda ele geçen buluntular doğrultusunda portiğin üzerinin ahşap konstrüksiyon ve çatı kiremitleriyle kapalı olduğu belirlenmiştir.


Sütunlu Cadde’nin güney bitişiğinde caddeye paralel ve bir birlerine bitişik altı adet mekân yer almaktadır. Mekânların girişleri, güneyde belli aralıklarla yer alan kapılarla sağlanmaktadır. Mekânların zeminleri pişmiş toprak taban tuğlaları, traverten gibi çeşitli malzemelerle döşenmiştir. Erken Bizans Dönemi’ne ait dükkânların ilk kullanımı Geç Hellenistik Dönem’e kadar inmektedir.
12- Nymphaeum (Orpheus Çeşmesi)

Mermer bir podyum üzerinde yükselen Nymphaeum, Sütunlu Cadde ile Hierapolis Caddesi’nin kesişim noktasındaki traverten sütunların dış yüzeyleri tıraşlanarak bu alana inşa edilmiştir. 5,60 x 3 m ölçülerindeki çeşme; Roma Dönemi’nde yapılmış olup Erken Bizans Dönemi’nde de çeşitli değişikliklerle kullanılmıştır. Sütunlu Cadde’nin doğusundaki su dağıtım merkezinden, pişmiş topraktan yapılmış künklerle çeşmeye kadar taşınan su, çeşmenin doğusundaki dinlendirme havuzuna gelerek buradan yine bir künk yardımıyla ortadaki ana havuza akmaktadır. Çeşmeye ait parapetler ve çeşme bitişiğinde yer alan cadde sütunları, restorasyonları tamamlanıp, anasytlosis temel alınarak orijinal yerlerine konulmuştur.




13- Hierapolis Caddesi

Doğu-batı yönlü Sütunlu Cadde’yi, kuzey-güney yönünde dik kesen Hierapolis Caddesi, Sütunlu Cadde ile birlikte Roma Dönemi’nde yapılmıştır. 10.8 m genişliğinde olan caddenin traverten bloklardan yapılmış zemin döşemesinin altında cadde boyunca devam eden, 0.70 m genişliğinde ve 1.5 m derinliğinde bir kanalizasyon vardır. Erken Bizans Dönemi’nde caddenin sur duvarı içerisinde kalan bölümünde, Güney Sur Kapısı Hierapolis Caddesi’nin doğu kenarına Erken Bizans Kilisesi ve atriumunun (giriş) inşa edilmesiyle cadde daraltılarak genişliği 9 m’ye düşürülmüştür.

Caddenin zemininde sur kapısından kuzeye doğru devam eden, şehre giriş çıkış yapan arabaların ahşap tekerlek-lerinin aşındırmasıyla oluşmuş kanallar vardır.




14- Güney Sur Kapısı 1

Sütunlu Cadde'yi kuzey-güney yönünde dik kesen Hiera-polis Caddesi üzerinde yer alan kapı 2.7 m genişliğinde ve 3 m kalınlığında olup, mevcut yüksekliği 3.55 m’dir.

 15- Erken Bizans Kilisesi 4

Erken Bizans Sur Duvarı ile Kemerli Yapı'nın arasına inşa edilmiş olan kilisenin girişi, Hierapolis Caddesi’nin üzerine inşa edilmiştir.

Yapı, batıda narteks bölümü sonrasında naos ve doğuya bakan apsis bölümünden oluşmaktadır. Apsis duvarının önünde de synthronon bölümünün bir kısmı günümüze kadar korunagelmiştir. İlk inşası MS 5. ve 6. yy’a ait olan yapı, çeşitli düzenlemelerle MS 10. yy’a kadar kullanıl-mıştır.



Naos bölümünün kuzey duvarı üzerinde MS 10. yy’a tarihlenen, iki azizin betimlendiği bir fresk bulunmaktadır. Yine naosun güney duvarı üzerinde, MS 5-6. yy’a tarihlenen, kırmızı renk arka fon üzerine beyaz renk boya kullanılarak yazılan ve sonu amen ile biten bir dua bulunmaktadır. Ayrıca narteks bölümünün doğu duvarı üzerindeki bir blokta da kırmızı renk boya ile yapılan haç işareti yer almaktadır.

16- Kemerli Yapı

Erken Bizans Kilisesi 4 ve doğu bitişiğindeki taberna-ların kuzeyine inşa edilen Kemerli Yapı, doğu-batı yönlü uzanmakta olup, dikdörtgen bir forma sahiptir. Geç Hellenistik-Erken Roma Dönemi’nde inşa edilen, ancak MS 4. yy’da ikinci bir kullanım evresi bulunan Kemerli Yapı’nın genişliği 10.60 m iken, mevcut uzunluğu 36.35 m’dir. Yapı, bir ayakları yapının ortasındaki sütunlara ve diğer ayakları kuzey ve güney duvarlara basan iki kemerden oluşan toplam 15 kemer dizisi ve kemerlerin üzerinde de büyük kesme taşlardan yapılmış çatı bloklarından oluşmaktadır. Söz konusu yapı elemanlarından 14 adet sütun, 20 kemer ve 88 çatı bloğu günümüze kadar korunagelmiştir. Şimdilik kazısı yapılmış alanlar dikkate alındığında, batısındaki portikten (Sütunlu Galeri) ve güneyindeki tabernalar-dan yapıya girişler bulunmaktadır.


Yapıda gerçekleştirilen kazılar sonucunda elde edilen arkeolojik verilerden yapının kuzey yarısının metal, kemik ve seramik üretimiyle ilgili işlik ya da üretim yapılan atölyelerin bulunduğu bir alan olarak kullanıl-mış olduğunu, güney yarısının ise kuzey yarısında işlenen ya da üretilen eserlerin satıldığı alan olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır. Bu durum Kemerli Yapı’nın üretim ve ticaretin gerçekleştirildiği agora olarak kullanıldığına işaret etmektedir.

17- Roma Dönemi Tabernaları (Dükkân)

Erken Bizans Kilisesi 4 doğu bitişiğinde, Sütunlu Cadde ile Kemerli Yapı arasında bulunan ve cadde boyunca devam eden tabernalar bulunmaktadır. Çatı yüksekliği 4.85 m olan tabernalar iki katlıdır. Üst katların tabanlarının ve çatısının ahşap olduğu duvarlardaki hatıl yuvalarından anlaşılmaktadır. Taş malzeme üzerine kerpiç kullanılarak yapılan duvarların üzerinde panolara ayrılarak yapılmış renkli freskler yer almaktadır. Fresklerde papağan, keklik, güvercin, sülün ve leopar gibi hayvanların yanı sıra sakız kabağı, nar, kayısı gibi meyveler ve gül, gelincik gibi çiçekler de betimlenmiştir.



MS 1. yy.da Sütunlu Cadde kuzey portiğinin iptal edilme-sinden sonra aynı alana inşa edilen tabernaların en yoğun kullanımı MS 3. yy.dır. Tabernaların güneyine MS 4. yy. sonunda sur duvarının yapılmasıyla batıdaki iki mekânın kullanımları sona ermiş olup doğudaki mekân MS 5. yy.a kadar kullanılmıştır.
18- Tonozlu Yapı

İç ölçüleri 5.75x12 m olan yapı, Kemerli Yapı'nın kuzey biti-şiğinde yer almaktadır. Çay taşlarının birbiri üzerine bindi-rilip harçla bağlanmasıyla tonoz oluşturulmuştur. Yapının doğu duvarı üzerinde büyük oranda tahrip olmuş fresk bulunur. Fresk üzerinde iki pano ve panolar içerisinde de çok renkli olarak yapılmış gür ve bezemeler yer almaktadır. Merkezde yer alan ve üzerinde olasılıkla İsa Peygamberin cepheden portresinin yer aldığı çelenk, her iki yanda yer alan uçar pozisyondaki iki melek tarafından taşınmaktadır. Kompozisyonun sağ üst köşesinde elinde ucu haç biçimli asa tutan bir aziz?, en sağda ise mekan içerisindeki bir pencereden dışarıya bakar pozisyonda bir kadın gürü betimlenmiştir. Kompozisyonun tamamı düşünüldüğünde olasılıkla cenazeye veda sahnesi betimlenmiş olmalıdır. Tonozlu yapı içerisinde bulunan iki bireye ait kafatası ve freskolar yapının MS 9. yy.da bir mezar olarak kullanıldığını göstermektedir.


19- Güney Sur Kapısı 2

Sütunlu Cadde üzerindeki Güney Sur Kapısı 2, Geç Roma Agorası Batı Portiği’ne açılmaktadır. İn-situ olarak açığa çıkarılan kapının batı sövesinden yola çıkılarak kapının 2.30 m genişliğinde ve 2.25 m yüksekliğinde olduğu söyle-nebilir. Doğu sövesi bulunamamasına rağmen oturduğu alan bellidir. Kapı, Erken Bizans Sur Duvarı güney cephe-sinden 2.45 m kadar içeriye, kuzeye yapılmıştır


20- Hierapolis Kapısı

Tripolis Antik Kenti’nin iki ana girişinden güneyde yer alan kapıdır. Tripolis’ten güneydoğuya doğru devam edildiğinde Hierapolis'e ulaşıldığı için kapıya Hierapolis Kapısı adı verilmiştir. Kent merkezinin yaklaşık 460 m güneyinde üzüm bağları arasında kalan yapı kalıntıları, MS 2. yy.a tarihlendirilen kapının traverten ayaklar üzerinde mermer bloklarla yükseltilen kemerlere sahip olduğunu göster-mektedir.



21- Geç Bizans Surları

Kentin batısını sınırlayan Geç Bizans Surları, Büyük Hamam’ın batı bitişiğinden başlayıp kuzeydeki Yukarı Kale'ye doğru devam etmektedir. Yaklaşık 1197 m’lik kısmı görülebilen surun mevcut yüksekliği 7.50 m, kalınlığı ise 2.40 m’dir. Traverten, taş, mermer ve tuğla malzeme kulla-nılarak kireç harç ile yapılan sur duvarı, MS 13. yy.da Yukarı Kale ile birlikte planlanıp inşa edilmiş olmalıdır.




22- Stadium

Spor ve kültür faaliyetlerinin yapıldığı stadium, antik kentin kuzeybatısında topografyaya uygun olarak yerleştirilmiştir. Alt kısımları çay taşları ile doldurulan her iki kenardaki oturma basamakları yamaca yaslandırılmıştır. Yaklaşık 256x66 m ölçülerindeki stadiumun kuzey bölümünde yarım daire şekilli tek sphendone görülebilmektedir. Batı tribününde yer alan oturma basamakları yer yer yüzeyde görülebilirken, doğu kısmında yer alan oturma basamaklarının büyük bir bölümü tahrip olmuştur. Roma Dönemi’nde inşa edilen stadium, sur duvarlarının dışında bırakılmıştır.


23- Nekropoller
Tripolis'teki yerleşim alanının dışında kentin üç yönünde nekropol (mezarlık) alanları bulunmaktadır. Mezar tipleri topografyaya göre değişiklik gösterir. Kentin kuzeyindeki yamaçta ve kuzeybatıda yer alan tepenin eteklerinde daha çok kayaya oyulmuş mezarlar yer alırken, kuzeydoğuda lahit mezarlar yoğunluktadır. Kentin batısında ve güneydoğusunda ise yer yer Erken Bizans Dönemi’ne ait tonozlu mezarlar yer almaktadır.



24- Yukarı Kale

Tripolis’in yaslandığı dağın zirvesinde kentin ve bölgenin stratejik bir noktasında yer alan Yukarı Kale’de, yuvarlak planlı kule ve sur duvarlarının bir kısmı günümüze kadar sağlam kalabilmiştir. MS 13. yy.ın ilk çeyreğinde inşa edilen kalede, 1243'te Nicaea (İznik) Kralı Ioannes Ducas Vatatzes ile Selçuklu Sultanı II. Gıyaseddin Keyhüsrev’in bir araya gelerek anlaşma imzaladığı bilinmektedir.


25- Büyük Tekke Türbesi

Buldan İlçesi Yenicekent Mahallesi, eski belediye binası bahçesinde yer alan türbe 14- 15. yy.da Anadolu’da yaygın olarak görülen çokgen planlı türbelerin güzel bir örneğidir.

Türbe, sekizgen planlıdır. Gövde sekizgen yüksek bir kasnakla yükseltilmiş, üzeri kubbeyle örtülmüştür. Kuzey kısımda bulunan giriş kapısı yekpare mermer söveli, yuvarlak kemerli ve oldukça sadedir. Yapıda kapı dışında hiçbir açıklık yoktur. İç kısma tek hareket katan duvar yüzeylerine örülmüş tuğla kemerlerdir.




Daha sonra yapılan onarımlarda kubbe üzeri çimento harç ile sıvanmıştır. İç mekân da çamurla sıvanıp üzeri kireçle boyanmıştır. Türbede yer alan sanduka da sonradan yapılmıştır.

26- Hamambükü Höyük

Tripolis'in 2.5 km kuzeydoğusunda yer alan yaklaşık 170 m çapındaki höyük, yoğun tahribata uğramıştır. Bu höyük üzerinde yapılan yüzey araştırmalarında Kalkolitik Dönem’den Geç Tunç Çağı sonuna (M.Ö. 4000-1200) kadar tarihlenen çanak çömlek parçaları ve yontma taş parçaları bulunmuştur. Bu buluntular bölgenin tarih öncesi geçmişine işaret etmektedir.


27- Akkaya Höyük

Höyük, Tripolis’in merkezinin kuş uçumu yaklaşık 750 mgüneydoğusunda, Büyük Menderes Nehri’nin kenarında yer almaktadır.

Höyük üzerinden toplanan buluntular arasında seramik-lerin yanı sıra çakmaktaşı ve obsidyen aletler de yer almaktadır. Ele geçen buluntular, yerleşimin Geç Neolitik-Erken Kalkolitik, Geç Kalkolitik, Erken Tunç Çağı I, Erken Tunç Çağı II, Orta Tunç Çağı ve Geç Tunç Çağı içerisinde iskân edildiğini ortaya koymaktadır.

https://denizli-turizmi.blogspot.com/2014/07/

https://denizli-turizmi.blogspot.com/2014/07/