30 Mart 2020 Pazartesi

DENİZLİ TURİZM POTANSİYELİ-DENİZLİ TURİZMİ



Mehmet KORKMAZ  Kültür ve Turizm Md
                                                                     30.03.2015


DENİZLİ TURİZM POTANSİYELİ

 Ege Bölgemizin 2. büyük kenti olan ve ahenkli, uzun, güzel ötüşü ve rengiyle diğer türlerinden farklı, kentin sembolü dünyaca ünlü Denizli Horozu ile İlimiz, coğrafi konumu, iklimi, doğal ve turistik yönden önemli özelliklere sahip ekonomik faktörleriyle, antik dönemde bir geçiş ve kavşak noktası; ticaret ve haberleşme merkezi iken günümüzde de aynı özelliğini koruyan nadir illerden biridir. Tekstil, ticaret, sanayi ve tarım sektörlerindeki hamlelerin yanında son yıllarda özellikle doğa harikası Pamukkale ve diğer kültür-turizm değerleri ve 12’ye yakın turizm çeşitliliği sayesinde turizm sektöründe Ülkemizin önde gelen destinasyon illerinin başında gelen Denizli, yılda 2,5 milyon yerli ve yabancı turisti ağırlamaktadır. UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde bulunan Pamukkale’si, Laodikya’sı, Akhan Kervansarayı, UNESCO tarafından Yaşayan İnsan Hazinesi seçilen Hayri DEV’i,  UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi’nde yer alan Denizli Zeybeği ve Yarenlik Geleneği gibi tüm bu tarihi, kültürel, doğal güzellikleri ve turizm potansiyeli ile Denizli, eşsiz bir yerleşim ve uygarlık merkezidir.


Turizm faaliyetlerinin diğer sektörler üzerindeki etkisi dikkate alındığında bu potansiyelin Denizli ekonomisine katkısının yadsınamaz olduğu görülecektir. Fakat asıl olan bundan sonra katkının daha ne kadar süreceği ve nasıl arttırılması gerektiğidir.         
     
İlimiz, sahip olduğu turizm potansiyeli ile ülkemizin önemli destinasyonları içerisinde yer almakta olup, iç ve dış turizme on iki ay hizmet sunan ve en çok turist çeken iller sıralamasında ülkemizde Antalya, İstanbul, Muğla ve Edirne’den sonra 5. sırada yer almaktadır.

İlimizde; Turizm İşletme Belgeli 6.556 yataklı 26 tesis,  ayrıca Belediye Belgeli 6.825 yataklı 79 tesis ve 5.157 yataklı 129 Pansiyon ile ilimizde turizme hizmet sunan toplam 18.563 yataklı 234 tesis bulunmaktadır. Ayrıca Turizm Yatırım Belgeli 21 tesis toplam 2333 yatak kapasitesine sahiptir.  İlimiz sahip olduğu yatak kapasitesi itibarı ile yılda 4 milyon turisti ağırlayabilecek durumdadır.











1-Dünyanın Uzun Öten Tek Irkı Kentin Sembolü Denizli Horozu…

“Denizli” denilince akla ilk gelen değerlerden biri de adıyla bütünleşmiş, kentin sembolü Denizli Horozu’dur. Denizli Horozu endamı, duruşu ve uzun ötüşü ile dikkat çeken, geçmişi antik çağlara kadar uzanan yerli bir ırktır.  Denizli Horozu’nu ayrıcalıklı kılan sadece uzun ve güzel ötüşü değil aynı zamanda masalsı güzelliği, sesindeki ahenk ve duruşundaki asalettir.

Denizli Horozu, antik dünyadan günümüze taşlara işlenmiş bir sembol ve şehrin mitolojik efsanesidir. Laodikeia Antik Kenti’nde bulunan mermer ve kandil üzerine işlenmiş horoz figürleri, Denizli Horozu’nun o çağlarda da var olduğunun göstergesidir.


Her horoz kendi kümesinde öter, Denizli Horozu ise her yerde öter…..
                                                   







 
 
                                                            M.S. 2.  YY Horoz Figürü / Laodikya Antik Kenti    


2-Doğanın Düşsel Mucizesi Pamukkale…

Türkiye’nin favori destinasyonu, Denizli turizmindeki baş aktör olan Pamukkale; günümüzde Hierapolis Antik Kenti’yle buluşmuş, UNESCO Dünya Kültür Mirasına dâhil olarak, dünyanın sayılı turizm cazibe merkezi ünvanını almıştır. Pamukkale’de turizm gelişimi 1960’lı yıllarda başlamış, çevre kirliliğinin ve tahribatların en aza indirgenmesi, Koruma-Kullanma dengesinin sağlanabilmesi ve bölge turizminin geliştirilmesi amacıyla 1991 yılında Pamukkale Koruma Amaçlı İmar Planı uygulanmaya başlamıştır. 1957’de bu alana yıllık ziyaretçi sayısı yaklaşık olarak 10.000 kişi iken, halkın ilgisinin artması ve Türkiye’nin bir turizm merkezi haline gelmesiyle birlikte Pamukkale ülkemizin önde gelen destinasyonu olmuş ve günümüzde gelen ziyaretçi sayısı 2,5 milyonu bulmuştur.

Pamukkale’yi İlk gördüğünüzde pamuğa ya da buluta benzetmeniz doğaldır. Yakınlaştığınızda ise şifalı termal suların sanatçı kimliğine bürünerek binlerce yıllık uğraşısı ile oluşturduğu travertenler ve bulutların üzerine kurulmuş gibi görünen Hierapolis Antik Kenti ile karşılaşırsınız. En az 10 bin yıllık bir yerleşkeye sahip bölgenin yazılı tarihi M.Ö. 190 olarak kayıtlıdır. Şehrin bu bölgeye kurulmasının sebebi de şifalı termal sudur.

Pamukkale travertenlerinin uzaktan görünümü, binlerce metre yükseklikteki bulutların size yakınlaşması ya da bembeyaz kar kristallerinin kapladığı ışıldayan katmanlı tarlalar gibidir. Mesafe yakınlaştıkça bulutsu karların üstünden berrak suların aktığını görürsünüz. Teninizle hissettiğinizde ise bunun bambaşka bir doğa dokusu olduğunu ve benzersiz bir deneyim yaşadığınızı anlarsınız. Böylesi orijinal doğa güzelliği ile buluşmanızı sağlayan Pamukkale’nin travertenleri bu büyünün asıl sahibidir.
           
Pamukkale termal kaynağı antik dönemlerden itibaren kullanılmaktadır. Yüzlerce yıldır insanlığa şifa sunmuştur.

Her ne kadar Denizli Pamukkale ile anılsa da ilimizde diğer turizm türleri de fazlasıyla yer bulur. Denizli Kalkolitik Çağ’dan Bronz Çağı’na, Bizans İmparatorluğu, Selçuklu ve Osmanlı İmparatorluklarına kadar uzanan geniş bir sekans içinde yerleşime konu olması, şehir merkezinde ve ilçelerde mevcut örneklerin çeşitliliği, yerel halkın gelenek ve görenekleri, yaşam tarzı ayrıca bir turistik çekim oluşturur.





3-Kültür ve Tabiat Varlıkları Zengini Denizli…



İlimizin coğrafi konumu, termal su ve ikliminin uygunluğu nedeniyle ilk yerleşim izleri, günümüzden 1 Milyon 200 Bin yıl öncesine kadar dayanmakta olup, Denizli’nin tarihi Anadolu’nun tarihi kadar köklü ve renklidir.


Kalkolitik Çağ’dan başlayıp günümüze kadar kesintisiz bir yerleşime sahip olan ilimiz Hitit, Frigya, Lidya, İonya, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı gibi medeniyetleri sinesinde yaşatmış, 19 antik kent, 175 arkeolojik ve doğal sit, 433 sivil mimari örneği ve 231 adet Anıtsal Mimari örneği vb gibi toplamda bine yakın tescilli kültür varlığımız ile KÜLTÜR TURİZMİne hizmet etmektedir.







4-Dünyaca Bilinen İnanç Turizmi Şehri…

İnanç turizmi açısından da önemli bir potansiyele sahip olan Denizli; Pamukkale Hierapolis Antik Kenti’nde bulunan ve Hz. İsa’nın 12 havarisinden biri olan St. Philippe Martyriumu ve Mezarı, Laodikya Antik Kenti’ndeki İncil’de adı geçen 7 kiliseden biri olan ve eşsiz mimari özellikleri bulunan “Kutsal Haç Kilisesi”, Tripolis Antik Kenti’nin M.S. 325 yılında Nikea Meclisi’nde hazır bulunan Lidya Piskoposları Listesi’nde adının geçmesiyle piskoposluk düzeyinde kutsal bir şehir olması, Colossae Antik Kenti’nde Asya’nın en büyük kilisesi olan St. Michael Kilisesi, Herakleia Salbace Antik Kenti ve Attuda Antik Kenti’nde bulunan eski dini merkezler sayesinde önemli bir İnanç Turizmi potansiyeli arz etmektedir. Aynı zamanda ilimizde bulunan tarihi cami ve Türk-İslam büyüklerine ait türbeler de ziyaretçi akınına uğramaktadır.





St. Phillip Martriumu-Hierapolis
5-Antik Dönemden Günümüze Sağlık Termal Turizm Kenti…

Antik Dönemlerde Tıp
Bölgemizin Hellenistik öncesi en önemli yerleşimi, Herodot ve Xenephon’da da adı geçen Kolossai antik kentidir. Hellenistik Dönem yerleşmelerini ise Ova ortasında yer alan Laodikeia, Attouda (Sarayköy-Hisarköy), Trapezopolis (Babadağ-Bekirler Mahallesi), Karura (Sarayköy-Tekkeköy), Büyük Menderes Nehri’nin batı yanında Tripolis (Yenicekent), Laodikeia’nın kuzeyinde ise Hierapolis (Pamukkale) olarak sıralayabiliriz.

       





Polemon Hanedanlığı’nın başlangıcından çok önce, bir öğrenim merkezi olan Laodikeia’da septik (kuşkucu) filozoflar, Antiokhos ve Theiodos yetişmiştir. Tıp öğreniminin de çok önemli olduğu Laodikeia’da, Strabon’un zamanında Zeuxis tarafından büyük bir grup Herophileian (antik dünyanın en ünlü hekimi) tıp okulu kurulmuştur (Strabon XII, 8.20). Şüphesiz bu tıp okulunda hem su terapisine bağlı tedavi, hem de diğer tedaviler yapılıyordu.



                                    Sağlıkla İlgili Binici Tanrı Heykeli

Antik Dönemlerde Tıp Okullarımız
Antik Dönem’de Denizli çevresinde yer alan; Hierapolis, Laodikeia, Attouda, Karura, Herakleia Salbace ve Eumeneia kentlerinde tıp, bir bilim dalı olarak kabul edilmiştir.


            Antik kaynaklardan Strabon (XII/8.20) M.S. 9 yılında Lycos (Çürüksu) Vadisi’ne gelmiş olup, Laodikeia, Attouda ve Karura arasında büyük saygı gören Men Karou Tapınağı ve tapınak yanında yer alan önemli bir tıp okulunun varlığından söz etmiştir. Strabon’a göre (XII/8.20), bu tıp okulu Herophileion adı altında Zeuksis tarafından kurulmuş ve onun zamanında bu okulun yöneticisi Aleksandros Philalethes’tir. Yine Strabon (XII/8.20) bu okulun tıp alanında öneminin Hikesios’un kurmuş olduğu Erasistrateion (Ünlü hekim ve anatomi uzmanı Teos’lu-Sığacık’lı Eristratos) kadar önemli olduğunu bildirmiştir. Bu bilgiler özellikle Lycos Vadisi’nin antik dünyada çok önemli bir tıp okuluna sahip olduğunu göstermektedir. Bölgenin en önemli antik kenti olan Laodikeia’da (Merkez Goncalı-Eskihisar Mahalleleri) bir tıp fakültesi yer almaktaydı ve yukarıda sözü edilen kentlerin tıp doktorları bu fakültede eğitilmekteydi.
Dünyanın Ünlü Tıp Hekimleri Merkezi
Herakleia Salbace Antik Kenti güç tanrısı Herakles adına kurulmuş olmasına rağmen, kentin baş tanrısı Asklepios ve karısı Hygeia’dır. Bu da antik kentin tıp alanında ne kadar ileriye gittiğini ve antik dönemde burada yetişen doktorların tüm dünyada ün saldıklarını göstermektedir. Ayrıca Herakleia Salbace Antik Kenti’nde kabartmalar ve heykeller üzerinde sağlık tanrısı Asklepios ve karısı Hygeia sıkça betimlenmiştir. Bunlarla ilgili olarak antik kentte bir tıp okulu vardı ve burada antik dünyanın en meşhur hekimleri yetiştiriliyordu. Bunlarla ilgili bilgiler yapılacak kazılar sonucu daha da kesinleşecektir.










Telkin ve Terapiden, Teşhis ve Tanıya
            Antik Dönem’de bölgede şüphesiz önemli bir tıp merkezi Eumeneia (Çivril-Işıklı Mahallesi) kentinde yer almaktaydı. Kent yakınında yer alan Attanassos Hieronu etrafına kurulmuş önemli bir tıp okulu yer almaktaydı. Antik dönemde Eumeneia Kenti’nde açıkça tıp bir bilim olarak kabul edilmiştir. Attanassos Hieronunda hastalar telkin ve terapi yoluyla tedavi edilirlerken, bu tıp okulunda teşhis-tanı ve tedavi yoluyla hizmet veriliyordu. Yine Eumeneia Antik Kenti’nde elde edilen yazıtlar burada yetişen tıp doktorlarının önemli hizmetler verdiğini göstermektedir.
Denizli’de mevcut jeotermale dayalı SAĞLIK TURİZMİ, Pamukkale-Karahayıt-Akköy-Yenicekent-Sarayköy arasında uzanan Türkiye’nin en önemli ve sağlık turizmi açısından zengin potansiyele sahip bu bölgedeki termal su sıcaklığı 36 0C ile 240 0C arasında değişir. Bu yüzden bu bölge kür parkı ve kür merkezi kullanımları ile insan sağlığı için son derece önemlidir. Mevcut ve yeni yapılmakta olan uluslararası standartlara sahip tesisler ile bölge sadece ülkemizde değil dünyanın en önemli termal tedavi merkezi olma yolunda hızlı ve önemli adımlarla ilerlemektedir. Halen İlimizde mevcut 18.308 yatak kapasitesinin 10.577 adedi bu bölgededir.
 



İlimizin sınırları içinde yer alan termal sular kalp, damar sertliği, tansiyon, romatizma, deri, göz, raşitizm, felç, sinir hastalıklarına, uyuz, kaşıntı gibi deri hastalıklarına iyi geldiği gibi ılık içildiğinde mide, damar iltihapları ve reyno hastalığının tedavisine de iyi geldiği bilinmektedir. Bilhassa çamur banyosuyla alınan tedavi ile cildin daha genç ve zinde hale gelmesi mümkün olabilmektedir.

Bölgemizdeki topraklara Büyük Menderes ve Çürüksü (Lykos) Irmakları hayat vermektedir. Termal su, Çürüksu Vadisi’nde yaşayan insanlar tarafından binlerce yıl tedavi amaçlı kullanılmış ve görkemli hamamlar yapılmıştır.


Roma Dönemi’nde ise Hierapolis Antik Kenti, kaplıcaları sayesinde önemli bir tıbbi merkez haline gelmiş ve şifa bulmak niyetiyle Anadolu’nun birçok yerinden gelen hastalar burada yaşamlarının sonuna kadar kalmışlardır. Bölgemizde su hayat ve sağlıktır. Biz buna binlerce yıldır tarihten günümüze sahibiz.



6-Eko Turizm Cenneti Denizli…

Denizli YAYLA TURİZMİ açısından da oldukça zengindir. Yaylaların başlıcaları; Kale’de Karayayla, Tavas’ta Yoran Yaylası, Acıpayam’da Eşeler Yaylası, Serinhisar’da Yatağan (Kefe) Yaylası, Buldan’da Süleymanlı Yaylası, Çivril Akdağ üzerinde Homa Yaylası, Baklan Beşparmak Dağı’nda Kuyucak Yaylası, Honaz’da Erikli Yaylası, Babadağ’da Tasdelen Yaylası, Beyağaç’ta Topuklu Yaylasıdır. Bunlardan Yatağan Kefe Yaylası ve Topuklu Yaylası elektrik, su, çadır, piknik alanları, tuvalet, duş, restoran, market, kasap ve çeşitli spor alanları gibi alt yapı ve üst yapı eksikliği belediyesince tamamlanarak iç turizme hizmet etmektedir. Dış turizme açılma çalışmaları devam etmektedir.


Denizli – Teleferik – Bağbaşı Yaylası
Denizli Büyükşehir Belediyesi’nin 1500 metre uzunluğundaki 8 kişilik, 24 kabinden oluşan teleferik hattı ile Bağbaşı Kent Ormanı’ndan 1400 metre rakımlı Bağbaşı Zeytin Yaylası’nın o güzel ve muhteşem doğasındaki yaylasına ulaşılmaktadır.
            Teleferik üst istasyonda kafeterya ve 1700 m mesafedeki yaylada restoran, kafeterya, piknik alanları, konaklamak isteyenler için çadır alanları ve ahşap bungalovlar ve odalar bulunmaktadır.
 



İlimizin değişik bölgelerinde çok sayıda turizme kazandırılmış ve kazandırılacak olan MAĞARA bulunmaktadır. Bunların Başlıcaları; Alacain, Aslanini ve Keloğlan Mağarası (Acıpayam), Teresuyu Mağarası (Çivril Akdağ), Akkale Mağarası (Çivril Homa), Merdivenli Kuyu Mağarası (Çal Belevi), İncirpınar Mağarası (Babadağ İncirpınar), Köyçukuru Mağarası (Tavas Kozlar), Öğlekayası Mağarası (Tavas Pınarlar), Karabeyini Mağarası (Güney), Çakıroluk Mağarası (Tavas Kızılcabölük), Eskikale Mağaraları (Kale), Kapuz Mağarasıdır (Çameli Karagöz Kargın Dağı).

Denizli-Afyon-Ankara ve Denizli-Çivril Karayolu üzerinde, Denizli merkezine 30 km UNESCO Dünya Miras listesinde bulunan Pamukkale’ye 45 km, Uluslararası Çardak Havaalanı yol güzergahında bulunan, Ana tur güzergahına 4 km mesafede Honaz İlçesi Kaklık Mahallesi’nde yer alan Kaklık Mağarası” Mayıs 2002 tarihinde turizme açılmıştır.



Dodurgalar Keloğlan Mağarası, Denizli’ye 60 km mesafedeki Acıpayam İlçesinin 18 km. doğusunda, Dodurgalar Mahallesi’nin 6 km batısında Mallı Dağı doğu yamacında yer alır. Denizli-Antalya Karayolu’nun bu mağaranın hemen yakınından geçmesi ziyaretçi potansiyelini arttırmaktadır. Mağara Nisan 2003 tarihinde turizme açılmıştır.


                               
Macera Severlerin Uğrak Yeri Çivril Akdağ Tokalı  Kanyonu
Denizli’nin Çivril İlçesi’nde bulunan  1.600 m. Rakımlı  Akdağ Tokalı Kanyonu’nun bıçakla kesilmişçesine  1.200 metre  uzunluğundaki kısmı yüksekliği  yer yer 200 metreyi  bulan kaya kütlelerinden oluşmaktadır. Bir vadide ilerleyen dere takip edilerek keyifli bir yürüyüşle ulaşılan kanyonunun girişine yaklaştıkça sarplaşan kayalar ve kartal yuvaları insanları bambaşka bir âleme götürüyor.



Çameli Emecik Gavur Deliği Kanyonu

Emecik ile Cevizli mahalleleri arasındaki dağlık bölgede olan kanyon gavur deliği adı ile bilinmektedir. Kanyon girişi 2 metre genişliğinde, 14 kilometre uzunluğundadır.Kanyon, Çameli İlçesine 15, Muğla'nın Fethiye İlçesine ise 60 kilometre mesafededir. Kanyonun içinde yüzlerce küçük şelale ile 16 metre yüksekliğinde büyük bir şelale bulunuyor. Kanyonun zemininde tatlı su kaynakları  var.  Suda da çay balıkları ve yengeçler yaşıyor.


Doğa Severlerin Uğrak Yeri Kale İnceğiz Kanyonu
  Denizli Kale ilçesine  45 km uzaklıkta İnceğiz Mahallesi’nde bulunur. Kemer Barajı'nı besleyen akarsuların aşındırmasıyla oluşan kanyon  Aksu Çayı üzerindedir. Tamamen doğal oluşuma sahip kanyon, yöre halkı tarafından "Arapapıştı" olarak biliniyor.
Kanyonda tekne ve kanolarla gezmek mümkündür. Manzarası çok güzel olan kanyonun etrafında zeytin, incir ve çam ağaçlarıyla güzel bir yeşil alan mevcut olup Ziyaretçiler kanyonun güzelliğini izlemenin yanı sıra İnceğiz'in zeytin ve incirinin lezzetini de tatma şansı yakalıyor. Denizli, Aydın ve Muğla illerinden çok sayıda doğaseverlerin akınına uğrayan Kanyonun sonunda Kemer barajı başlar. Geçmişte çok sayıda medeniyetlere beşiklik etmiş olan kanyonun etrafında mağaralar ve eski yerleşimlere ait izleri görmek mümkündür. 


Çal Kısık Kanyonu
Denizli’nin Çal İlçesi’nde Kumral Mesireliği yakınında bulunan 2011 yılında turizmin hizmetine açılan Kısık Kanyonu’nun yüksekliği 80 metredir. Dik yamaçtaki asma köprülü 650 metre uzunluğunda yürüyüş yoluna sahip olup, suyun derinliği 1,70 metredir. İçerisi aydınlık ve serin olan kanyon içerisinde Bizans ve Roma dönemine ait antik kaya mezarları mevcuttur. Derin kanyonların bulunduğu Kısık Vadisi eşsiz doğal güzelliği ile dikkat çekmektedir. Büyük Menderes’in oluşturduğu bu vadide yer alan kanyon doğa tutkunlarının vazgeçilmez uğrak yeridir. Kamp-Karavan turizmine son derece elverişli olan bu vadide dağ ve doğa yürüyüşü, trekking ve rafting gibi tüm doğa sporlarını yapmak mümkündür.


Bozkurt Karakısık Kanyonu
Karakısık Kanyonu, Bozkurt-İnceler Mahallesi’nin kuzey-doğusunda, kasabaya 7 kilometre                uzaklıkta, ormanlık alanda, Emir Çayı’nın doğduğu bölgede bulunmaktadır.
            Kanyonun en dar yeri 4 metre ve taban-tepe yüksekliği 200 metredir. Zemin yapısı Konglomera (Kum ve çakılların basınçla birleşmesi ve zamanla sertleşmesi sonucu oluşan kütle) ve taşlardan oluşmakta, kanyon tabanı ise geçirgen (agrea) kum ile kaplıdır. Bu geçirgen tabaka kanyon içerisinden 5 metreden başlayıp aşağılara inildikçe 150 metre derinliğe kadar ulaşmaktadır. Tarih boyunca İnceler Mahallesi’nin kurulduğu bölge ile Acıpayam-Tavas ilçelerine geçit olarak kullanılmıştır.





7-Dünyanın Önemli Botanik Turizmi Kenti…

Honaz Dağı Milli Parkı, Beyağaç Kartal Gölü-Karaçam Ormanı Tabiatı Koruma Alanı, Çivril Akdağ ve Honaz- Babadağ BOTANİK TURİZMİNDE Türkiye’nin sayılı yerlerindendir.

 



Honaz Dağı 150 yıldan beri botanikçilerin ilgisini çekmektedir. Dünya’nın hiçbir yerinde yetişmeyen 43 çeşit bitki (flora) “Honaz-Babadağ” bölgesinde yetişmektedir. Beyağaç Kartal Gölü Anıt Ormanları bölgesi flora yönünden zengin olup, bilimsel değer taşıyan 200’den fazla bitki ve 1.300 yıllık anıt ağaçlar bu bölgede yer almaktadır. Ayrıca Çivril Akdağ’da 1.058 bitki çeşidi vardır, bunların 124 adedi bu bölgeye özgüdür.

8-Dört Mevsim Kuş Gözetleme Turizmi Kenti…

Çivril Işıklı Gölü Su Kuşları Koruma Alanı, Buldan Süleymanlı Gölü, Çardak Acıgöl, Çaltı (Beylerli) Gölü civarında yılın on iki ayı KUŞ GÖZETLEME TURİZMİ (Ornitoloji) yapılabilmektedir.


Özellikle Acıgöl kıyısındaki Çardak İlçesi Gemiş Mahallesi Flamingo, Meke Yaban Kazı, Yaban Ördeği, Turna ve benzeri 203 çeşide yakın yabani kuş türünün üreme ve çoğalma bölgesidir. Çardak Uluslararası Hava Alanının hemen yakınında olan Gemiş Mahallesi sınırlarında Kuş Gözetleme Kulesi de bulunmaktadır.



9-Türkiye’nin Gözde Gençlik ve Spor Turizmi şehri…

İlimizde, GENÇLİK TURİZMİ ne yönelik olarak Pamukkale ve Karahayıt dışında Beyağaç Sandıras Dağı, Honaz Dağı, Adıgüzel Baraj Gölü, Işıklı Gölü, Büyük Menderes Nehri, Dalaman Çayı Vadisi ve çevreleri kamp karavan turizmi için uygun yerlerdir.

İlimiz SPOR TURİZMİ parkur alanları bakımından çok zengindir. Honaz Dağı, Çökelez Dağı, Bozdağ, Çameli Yaylacık Dağı ve Pamukkale Örenyeri’nde Yamaç Paraşütü, Honaz Dağı Milli Parkı, Beyağaç Kartal Gölü, Güney Şelalesi, Çal Ağlayan Kaya Şelalesinde Bisiklet Turları, Dalaman Çayı, Büyük Menderes’in Bekilli ve Çal ilçesi sınırları içerisindeki büyük kanyonlarda Kano-rafting, Işıklı ve Gökpınar Gölleri ile Adıgüzel Barajında su sporları, Honaz Dağı, Beyağaç Kartal Gölü tabiatı koruma alanı, Karcı Dağı, Babadağ, Bozdağ gibi alanlarda dağ ve doğa yürüyüşü (trekking), atlı doğa yürüyüşü yapılabilmektedir.




10-Batı Anadolu’nun En Büyük Kayak Merkezi Bozdağ…

Yöremizde Kış Turizmi’ne elverişli, 2419 metre yükseklikteki Batı Anadolu Bölgesi’nin en büyük kayak merkezi olan Bozdağ, kayak sporu için uygun bir alandır. 20 Ocak 2013 tarih ve 28534 sayılı Resmi Gazetede Denizli Tavas Bozdağ Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi ilan edilen, Denizli Bozdağ Kayak Merkezi, başta Denizli olmak üzere Muğla, Aydın ve İzmir illeri için bölgesel kayak merkezi potansiyeli bulunmakta olup, Marmaris, Dalaman ve Fethiye turistik merkezlere de yakın bir konumda olması bakımından avantajlı bir konumdadır.
2419 metre yükseklikteki Bozdağ Kayak Merkezi; Ege Bölgesinde, Acıpayam-Gireniz Vadisi ile Tavas-Barza Ovası arasında, Denizli Antalya Karayolu’ndan 56 km içeride, Tavas İlçesine 39 km, Nikfer (Konak) Mahallesi’ne  14 km mesafede yer almaktadır.

Batı Anadolu Bölgesi’nin en büyük kayak merkezi olabilecek kapasitede doğal pistleri mevcut olan Bozdağ’ da Aralık-Nisan ayları arasında kayak imkânı bulunmakta olup, Uludağ ile aynı potansiyele sahiptir.

Bozdağ Kayak Merkezi, başta Denizli olmak üzere Muğla, Aydın ve İzmir illeri için bölgesel kayak merkezi potansiyeli bulunmakta olup, Marmaris, Dalaman ve Fethiye turistik merkezlere de yakın bir konumda olması bakımından avantajlı bir konumdadır.



11-Uluslararası Kongrelerin Merkezi…

İlimizin, uluslararası kongre payının artırılması ve belli bir sezona bağlı olmayan KONGRE TURİZMİNİN geliştirilmesi, önemli bir kongre merkezi haline getirilmesiyle mümkündür.

İlimizde mevcut yıldızlı turistik belgeli konaklama tesisleri ile Üniversitemizin kongre salonları yanı sıra ayrıca EGS Park fuar alanında 1500 kişi kapasiteli, ayrıca  2000 kişilik Özay Gönlüm Salonu, 1000 kişilik Mehmet Gazi Salonu, 7 seminer salonu, 5 nikah salonu olan Nihat Zeybekci Kongre ve Kültür Merkezi ile büyük bir kongre, toplantı, sempozyum vb. ev sahipliği yapabilecek kültür sanat merkezi bulunmaktadır.







12-Antik Dönemden Günümüze Geçiş ve Kavşak Noktası, Ticaret ve Haberleşme Merkezi Denizli…


Denizli ili kara, demir ve havayolu ulaşımı olanaklarına sahiptir. Denizli iki ayrı karayolu ile İzmir’e bağlanmıştır. Bunlardan biri Manisa üzerinden, diğeri Aydın üzerinden kurulan bağlantılardır. Denizli-Aydın-İzmir Karayolu’nu izleyen demiryolu da kentin, Ege Bölgesi’nin en büyük kenti İzmir ile bağlantısını sağlamaktadır. Denizli’nin Ankara ile karayolu bağlantısı Afyon üzerinden, demiryolu bağlantısı ise, Afyon-Kütahya-Eskişehir üzerinden kurulmuştur.

İzmir-Aydın, Antalya-Muğla, Afyon-Ankara anayollarının tam ortasında yer alan ve bu özelliğiyle diğer tüm illere ulaşımın son derece kolay olduğu ve tüm illere otobüs seferlerinin bulunduğu bir şehirdir.

            Denizli, antik dönemden günümüze geçiş ve kavşak noktası, ticaret ve haberleşme merkezi iken günümüzde de aynı özelliğini korumakta olup, karayolu, demiryolu ve havayolu ulaşımı olanaklarına sahip, İzmir-Aydın, Antalya-Muğla, Afyon-Ankara anayollarının tam ortasında yer alan ve bu özelliğiyle diğer tüm illere ulaşım son derece kolaydır.

1991 yılında askeri havaalanı olarak hizmete açılan ve 2001 yılından itibaren de Uluslararası tarifeli uçak seferlerine başlanan Çardak Havaalanı’nın idari yapılanması tamamlanarak yeni terminal binasıyla hizmet vermeye başlamıştır. Her gün Denizli-İstanbul, İstanbul-Denizli arasında hava ulaşımı sağlanmaktadır. Bilindiği üzere meydanımız “müsaadeli kullanımlı hava alanı” statüsünde hizmet vermekte iken, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü tarafından Denizli-Çardak Havaalanı;  müsaadeli kullanımdan serbest kullanıma açılması konusunda yürütülen çalışmaların tamamlanmasıyla 26.11.2009 tarihinden itibaren “Serbest Kullanımlı Hava Alanı” statüsü kazanan uluslararası bir havaalanıdır.

            Serbest statüye geçilmesi ile havayolu şirketlerinin uçaklarının geceleri konaklaması, Avrupa’dan Charter seferleri yapılması, yabancı uçakların da Çardak Havaalanı’ndan yararlanabilme imkânı doğmuştur.

 




13-Denizli Sanayi, Ticaretin Kalbi ve Geçmişten Günümüze El Sanatları…

ALIŞVERİŞ TURİZMİ bakımından ise İl Merkezi Kaleiçi’nde, hazır giyimden ayakkabıya, havludan el işlemesi bakır kaplara kadar her zevke hitap eden ürün bulmak mümkündür. Ayrıca Babadağlılar Çarşısı da özellikle tekstil ürünleri için özel bir alışveriş merkezidir.

İl dışında ise Pamukkale-Denizli yolu üzerinde tekstil fabrika satış mağazaları, onyx taşından yapılmış hediyelik eşya mağazaları ve Şarap mahzenleri yer alır.

Denizli-Muğla-Antalya yolu Cankurtaran Mevkiinde El Dokuma Halı mağazalarında ise halının nasıl yünden ya da ham ipekten halıya dönüştüğünün hikâyesini bulabileceğiniz turistik halı mağazaları bulunur.



Binlerce Yıllık Birikimi İle Tekstilin Başkenti

Denizli’de dokumacılığın kökeni antik dönemlere kadar dayanır. Antik dünyanın en değerli dokumaları burada dokunmuş ve buradan dünyaya pazarlanmıştır. Bu özelliğini yüzyıllardır koruyan Denizli, halen kaliteli tekstili ve üretimi sayesinde bu alanda yerini sağlamlaştırmıştır.
Denizli merkezi dışında, Buldan, Sarayköy, Babadağ, Tavas, Kızılcabölük ve Kale ilçelerimizde köklü, gelişmiş bir dokumacılık endüstrisi bulunmakta olup, el dokumaları, otantik tekstil ürünleri ile dünyaca meşhurdur.
Amerika’dan Japonya’ya, Avrupa’ya dünyanın tüm ülkelerine Denizli’den tekstil ve konfeksiyon ihracatı yapılmaktadır.



Osmanlı’dan Günümüze Yatağan Bıçakları

Serinhisar İlçesi’nin Yatağan Mahallesi’nde, Yatağan Baba’nın yadigarı olan demircilik sanatı köyün kurulduğu tarihten beri devam etmektedir. Buna bağlı olarak bıçakçılık sanatı gelişmiş olup, bıçak, çakı, tahra, balta, makas, kırklık, saban demiri ve pala gibi iş aletleri günümüzde de yapılmaktadır. Ülkenin her yerine gönderilerek, Yatağan insanının maden sanatındaki yaratıcılığı ve tarihten beri süre gelen ata sanatı tanıtılmaktadır. Yatağan adıyla özdeşleşen palalar, litaritüre “Yatağan” olarak girmiştir.
           
Tüm dünyada “Türk Kılıcı” olarak bilinen yatağanlar, keskinliği ve sağlamlığı kadar göz alıcı bir sanat eseri olarak da adından söz ettirir.

1429 yılında Osmanlı idaresine giren Mahallesi’nde, tarihsel açıdan bu dönemde yöredeki demircilik önem kazanmış ve İstanbul'un fethinde kullanılmak üzere yatağan adlı bıçaklar yapılmıştır.

Dericilik Sanatı

Denizli yöresinde dericilik sanatı da dokumacılık kadar eskidir. Bu uğraş Türkmen boylarının, Denizli yöresine yerleşmesinden sonra daha da değer kazanmıştır.

Acıpayam Yeşilyuva Mahallesi’nde önemli bir dericilik merkezidir. Günümüzde yöre insanı geçimini çoğunlukla ayakkabıcılıktan sağlar ve hemen her evin küçük bir ayakkabı imalathanesi bulunur. Daha önceleri elle dikilen ayakkabılar günümüzde teknolojik gelişmeyle birlikte yerini makinelere bırakmıştır. Denizli, günümüzde Türkiye’nin kösele ihtiyacının %80’ini karşılamaktadır.

Testi ve Bardak Yapımcılığı

Testi, toprak bardak, küp, saksı, vazo ve süs eşyaları Serinhisar İlçesi başta olmak üzere Sarayköy ve Çivril İlçesi’nde de tarihten günümüze kadar yapımı devam eden bir el sanatı dalıdır.  Yörenin kırmızı toprağı, bardak yapımcılığına uygun olduğu için bu sanat dalı İlçede gelişme göstermiştir. Çömlekçilik Sanatı olarak Somut Olmayan Kültürel Miras Ulusal Envanterine alınmıştır.
 


Asırlardan Günümüze Cam Sanatı


1935 yılında Atatürk’ün direktifiyle Türkiye’ de kurulan Paşabahçe, geçmişten aldığı Türk camcılık geleneğinin yaşatılması misyonunu bugün Denizli Cam ile sürdürmektedir. Firma, Denizli markası ile yaptığı “el imalatı cam ev eşyası” üretiminde Türkiye’de lider durumunda, dünyada ise aranılan bir konumdadır. El imalatı tarzında üretim yapan Denizli Cam’da 5000 yıllık camcılık geleneği sürdürülmektedir.
 


Dünyaca Ünlü El Yapımı Sarayköy İmalatı Faytonlar
                                                      

Denizli’nin Sarayköy İlçesi ürettiği 185 çeşit el yapımı fayton ile meşhurdur. Bu güne kadar İngiltere Kraliyet Ailesi, Arap petrol kralları gibi dünyanın sayılı zenginleri ve at arabası yarışçıları için fayton imalatı yapılmaktadır.

ABD, Almanya, Fransa, İsviçre, Avusturya gibi pek çok ülkeye ihraç edilen faytonların abs fren sistemi, cd çalar gibi özellikleri bulunmaktadır.


Leblebinin Anavatanı

Türkiye’deki leblebi üretiminin yüzde 70’ni leblebinin anavatanı Denizli karşılamaktadır. Antalya ana tur güzergahındaki Serinhisar İlçe merkezi nüfusunun %50'si leblebi üretimi ile uğraşmakta olup, leblebinin 22 çeşidi üretilmektedir. Çorum Leblebisi olarak bilinen leblebinin üretimi Denizli’de yapılmaktadır.






Organik Tarım Üssü ve Enerjinin Kaynağı Denizli

Kiraz, elma, nar, ceviz, üzüm, ayva, kestane ve incirin yanı sıra pamuk, domates ve hububata kadar çok çeşitli tarımın yapılabildiği bu topraklarda Akköy-Buldan-Yenicekent-Sarayköy havzasındaki jeotermal kaynakların desteği ile son yıllarda büyük gelişme gösteren organik seracılık konusunda da ülkemizin belli başlı merkezlerinden birisi olma yolunda büyük ilerlemeler kaydetmektedir.

Ayrıca Denizli’nin mevcut jeotermal kaynakları termal turizmde ve tarımda kullanılmasının yanında enerji alanında da kullanılmakta ve kurulan termal enerji tabanlı elektrik üretim tesisleri kentin elektrik ihtiyacını karşılayacak kapasiteye ulaşmıştır.


 

Dionysos’tan Günümüze Bağ ve Şarapçılık Kenti

Halen Anadolu’nun en önemli bağ ve şarapçılık merkezlerinden olan Denizli’nin içinde bulunduğu Antik Phrygia Bölgesi, Anadolu tarihi coğrafyası içinde ele alındığında, antik dönemin en önemli liman kentlerini Anadolu’nun içlerine bağlayan geçiş yolları üzerinde bulunmaktadır. Bereketli tarım arazilerinde yetiştirilen üzüm, yün, keten ve ipekli kumaşlardan elde edilen tekstil ürünleri ve şaraplar tüm dünyaya buradan pazarlanmış ve bu konuda ün yapmıştır.


Halen Türkiye’nin en önemli bağ ve Şarapçılık merkezlerinden olan Denizli, Anadolu’nun en bilinen eski üzümlerinden Çalkarası’nın anavatanıdır. Bekilli, Güney ve Çal İlçeleri ve çevresinde son yıllarda şarap üzümcülüğü gelişmiş ve aile işletmelerinde yapılan şarapçılık büyük kapasiteli bir sektör haline gelmiştir.



Denizli’den NASA’ya

Denizli, lokomotif sektörü olarak bilinen tekstilin yanı sıra, bakır tel, emaye kaplı bakır tel, kablo ve filmaşin ihracatında da önemli bir yere gelmiş olup, Türkiye üretiminin yüzde 30`nu, ihracatının ise yüzde 29`unu karşılamaktadır. Denizli, ürettiği bakır telleri Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA)’ya ve uluslararası piyasada bulunan birçok kablo üreticisine ihraç etmektedir.


Mermerin Başkenti, Sanayi ve İhracat Şampiyonu

Sanayi ve ihracat şampiyonu Denizli sanayisi tekstil, konfeksiyon ve mermerin yanı sıra bakır enerji kablosu, makine, cam, kimya, kağıt ve gıda gibi geniş bir sektörel çeşitliliğe sahiptir. Yıllık 3,5 milyar dolar civarındaki ihracatı ile 170 ülkeye ürünlerini satmaktadır.

1979 yılında ilk tesisin kurulmasıyla faaliyete başlayan ve Denizli ihracatının yüzde 10’luk kısmını oluşturan mermer sanayinde İlimiz markalaşarak Türk Patent Enstitüsü tarafından “Denizli Traverteni” adıyla tescillendi.


İlimiz, Türkiye’nin ikinci büyük mermer ve traverten yataklarına sahip olup, Uluslararası düzeyde ileri teknoloji kullanarak yurt içi talebinin yanı sıra 5 kıtaya Türkiye’ de bir ilk olarak Denizli Traverteni adıyla ihracat yapılmaktadır. Kaliteli mermer rezervleriyle adını dünyaya duyuran ve dünyaca ünlü isimlerin evini süsleyen traverten mermerleri ismiyle de Denizli’nin adını dünyaya taşıyor.


14-Kahramanlığın Öyküsü Denizli Zeybeği…
Efe denildiği zaman akla gelen ilk oyun “zeybek” tir. Dilden dile, kuşaktan kuşağa geçen bir direniş, haksızlığa karşı çıkan, efelerin öyküsüdür Denizli Zeybeği.
İl Kültür ve Turizm Müdürlüğümüzün önerisi ile UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Ulusal Envanteri’ne 13 Mart 2013 tarihinde kayıt edilen, Denizli’nin farklı yörelerinde yaşatılmaya devam eden, adı ile özdeşleşen bu halk oyunu Denizli’de Tavas Zeybeği olarak bilinmektedir. Kendine has ezgisi, kıyafetleri ve ağır figürleri ile kökeninde efelerin kahramanlığını anlatır. Efenin heybeti, asaleti, gururu ve mertliği, Denizli Zeybeği’nde yapılan her figürde yeniden hayat bulur. Asil duruş Denizli Zeybeği’nin etkileyici hikâyesiyle bütünleşince seyrine doyum olmaz bir oyun ortaya çıkar.

15-Lezzetli Yemekler Diyari Denizli…
Denizli mutfağının temelini sebzeli yemekler oluşturur. Özellikle patlıcanlı yemek çeşitleri çoktur. Kuru Patlıcan Dolması, Patlıcan Közlemesi vb. Çal İlçesi Hançalar Mahallesi’nin bamyası oldukça lezzetlidir. Taratorlu Börülce Salatası, Ebe Gümeci Salatası, Filiz Salatası yöreye özgün salata türleridir. Kedi Börülcesi Çorbası, Mercimek Çorbası, Domates Çorbası, Tarhana Çorbası, Ovmaç Çorbası gibi yöreye özgü çorba türleridir.
Et yemeklerinin başlıcaları; Tas Kapaması, Kumbar Dolması, Sirkeli Et, Etli Nohut, Tandır, Kol Dolması, Ciğer Sarma, Arabaşı, Keşkek, Saçta İşkembedir. Börek ve tatlı türlerinde Ege Bölgesi özellikleri görülür. Yufka, Şipit, Bazlama evlerde yapılan ekmeklerdir. Kışın darı, kavurga, ceviz, kestane; yazın türlü meyveler, salatalık, kavun, karpuz, yenir. Kabak tatlısı, pestil, baklava ve aşuresi meşhurdur.


Ayrıca Denizli’nin yıllardır değişilmez yöresel lezzeti olan İlimize özgü Denizli Kebabı meşhurdur. Yapımı oldukça ustalık isteyen, odun fırınında pişen bir tür tandır kebabıdır. Kuzu etinin; özel yapılmış fırında, odun ateşinin karşısında yavaş yavaş kızarmasıyla oluşan, çatal bıçak kullanılmadan servis edilen oldukça lezzetli bir kebap çeşididir







29 Şubat 2020 Cumartesi

Kayı Pazarı ve Camii

Kayı Pazarı ve Camii 




Çal ilçesine bağlı Süller Kasabası yolu üzerinde Şapcılar Köyü yakınlarında eski adıyla Kayı Pazarı olarak bilinen alanda bir minare vardır. Minarenin ait olduğu cami tamamen yok olmuştur. Kare bir kürsü üzerinde yükselen silindirik bir gövdeden oluşan minarenin, külah kısmı yıkılmıştır. Kürsü kısmı kaba yonu taşlarla, gövde ve yukarısı tuğla ile inşa edilmiştir.Kayı Pazarı adıyla bilinen bu mevki, çeşitli yerleşim birimlerine hizmet veren bir Pazar yeri niteliği taşımaktaydı. Kaymakçı Mustafa paşa’ya ait 1727-28 tarihli vakfiyeden, bu alanda han, hamam, iki cami ve çok sayıda dükkan bulunduğu anlaşılmaktadır. Kayı Pazarı Camii’nin minaresi, İzmir II nolu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’ndan alınan izin çerçevesinde 2005 yılında Valiliğimizce restore edilmiştir  (Ş.Çakmak 1991). 
Aşağıdaki bilgiler " Tuncer BAYKARA, KAYI PAZARI Uşak Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi (2008) 1/1,"nden alınmıştır.

Meşhur  Oğuz  boyu,  Osmanlıların  atalarının  içinden  çıktığı  "Kayı" adını taşıyan bu pazar, Kütahya sancağının Şeyhlu kazasında bulunmakta idi. Muhtemelen XIII.  yüzyılda  Selçuklu-Bizans  hududunu  teşkil  eden  Menderes nehrinin  geçit 
yerinde  oluşmaya  başlayan  bu  pazar,  XIV.  yüzyıldan  sonra  etkinleşmiş  olmalıdır. XVI. yy tahrirlerinde adı orta büyüklükteki bir pazar olarak geçmektedir. Günümüzde  bu  pazarın  yeri  Denizli  ilinin,  Çal ilçesinin  10  km  kadar  doğusunda, sadece minaresiyle belli olmaktadır.
Kayı  pazarı,  XVII-XVIII  yüzyıllarda  gittikçe  gelişmiş,  pazar  yerine  yeni yapılar  inşa  edilmiş,  bunlar  için vakıflar  tesis  edilmiştir.  XIX.  yy sonlarında  ise, Kayı adı, kavram etkinliğini giderdiğinden olsa  gerek, kaynaklara,mesela salnamelere Kayı pazarı adıyla geçecektir. Nasıl ki Fethiye'deki Kayı köyünün adı da Kaya köyü olmuş idi.
Kayı pazarı, XX. yüzyılın ilk yarısında Çal ilçe merkezi olan Demirciköy'e taşınmıştır(1920?).  Bununla  birlikte pazartesileri  kurulan  pazarın  adı,  Kayı  Pazarı diye anılmaya 1940'lara devam etmiştir.
Kayı Pazarı, ilkbakışta çarpıcı adı ile dikkati çekmekte, biraz tarih bilenler tarafından ilgi ile  karşılanmaktadır.
Çünkü  bu  pazar, Osman- oğullarının  da içinden çıktığı Oğuzların namlı Kayı boyunun  adını taşımaktadır.
Kayı  Pazarı  ismi,  XIX.  yüzyıl  kaynaklarına  nedense  Kaya-Pazarı olarak yansımıştır.  Aslında Kayı ismininanlamını  
bilmeyenler,  bunun  olsa olsa  Kaya  olabileceğini  düşünmüş  olmalıdırlar.  Nitekim  Fethiye dolaylarında, bugün  eski  bir  Rum  köyü  olarak  bilinen  Kaya-köyü,  XVI. yüzyıl  kaynaklarında  açıkça  Kayı-köyü  olarak  yazılıp kaydedilmekte  idi. 
Bizim  Kayı-Pazarı'na  gelince  gerçi  XVI.  yüzyıl  tahrir  kâtipleri  bu  pazarın ismini Katı-pazar okunabilecek biçimde de yazmışlardı. Ancak buradaki iki noktanın sonradan konulmuş olması da muhtemeldir. Benzerbir Kayı//Katı farklılığı,  kendi  köyüm  olan  Yatağan'ın  dolaylarındaki  bir  yer  için  de  o dönem defterlerinde görülmektedir. Halk arasında Kayı olarak devam eden bu isimlerin asıllarının  "Katı"  olmasına imkân ve ihtimal yoktur diyebiliriz. 
Kayı Pazarı, bugün dahi etkinliğini devam ettiren hafta pazarlarının canlı bir örneği olarak 1920’lere kadar, yüzlerce yıl varlığını devam ettirmiştir. Onun etkinliğine dair yakın ve uzak coğrafyadaki yansımalarına aşağıda ayrıca temas edeceğiz.
     I. Yeri: 
Kayı-Pazarı, günümüzde Denizli Vilayeti'nin Çal kazasında, Büyük Menderes'in  sağ  kıyısında,  Çal-Toprak  ile Baklan  
ovası  arasında  ve  kuzey tarafındadır.  B. Menderes üzerindeki bir köprü başının sağ-doğu kıyısındadır. Menderes'in  
sol  tarafı  ise  Çal-toprak veya Çökelez dağ sıralarıdır. Bu özelliği ile Kayı Pazarı, Denizli vilayeti içindekitarihî 
köprü başı pazarlarının dikkati çeken bir örneğidir.
Pazarın  kurulduğu  yerinin  coğrafyası,  XI-XIII  yüzyıllar  arasındaki yörenin  Türk  fetihleri  dönemine kadar 
gidebilecek  özellikler içerebilmektedir. Çünkü kuzeydeki Uşak yöresi ile bağlantısı, ihtimal de olsa bazı  hükümler 
çıkarmamıza  imkan  verecektir.  Çünkü  Uşak  yöresi  daha erken  bir  tarihte,  XII.  yüzyıl  ikinci  yarısında  
Türk hâkimiyetine  geçmiş olmalıdır. Hatta erken Osmanlı döneminde dahi, Şeyhlü /Işıklı idari birimine bağlı  olan  
geniş düzlük.  Selçuklu  hakimiyetine  geçtiği  sırada,  ovanın  batı kenarında, ve daha uzaklarda hala Bizans 
idaresindeki yöreile ticari ilişkiler buradan tanzim edilmiş olmalıdır.
XVI. yüzyıldaki Osmanlı kayıtlarına göre Kütahya Sancağının Şeyhlü  Kazası  olan  yöredeki  belli  başlı  pazarlar. 
Şeyhlü/Işıklı,  Kavak  ve Kayı'dır Doğudan batıya uzanan bu pazarlardan son ikisi B.Menderes üzerindeki geçişleri sağlayan köprülerle de yakından ilişkilidir.
Pazarın adının Kayı olması, bu yöredeki Türklerin çoğunluğu Kayı boyundan  olmaları  ile  alakalı  olabilir. 
Çünkü  bu  yöredeki  boylar  arasında Kayı'ların  varlığı  ve  etkinliği  Faruk  Sümer'in  araştırmalarından  da öğrenilebilmektedir.  Büyük  ve  kalabalık  bir  Kayı  yoğunluğu  muhakkak  ki pazarın böyle bir adla anılmasında etkili olmuştur.
Pazarın adı olan Kayı  isminin  ne  kadar geriye  gittiğine dair bilinenler sınırlıdır. En  erken olarak  XV.  yüzyılın ikinci  yarısını bilebiliyoruz. Ancak bu pazarla ilgili olarak yörenin muhtemelen fetih tarihi olan XII yüzyıl sonlarından veXIII yüzyıldan herhangi bir kayıt bilmiyoruz. Bu zamana kadar çıkabilecek bir maddî kalıntıya da şimdilik rastlayamadık. Fakat pazarın bu tarihlerde, XIII. yüzyıl ikinci yarısında oluştuğunu, kuvvetli bir ihtimal olarak söyleyebiliriz.
 II. XV-XVI. Yüzyıl Kayıtları: 
Kayı  Pazarı  hakkında  Osmanlı  tahrir  defterlerinde  dikkate  değer bilgiler  vardır.  Bununla  birlikte  
isminin yazılışı,  Katı okunabilecek şekilde de  noktalanmış  gibidir.  Benzer  görüntü  Karaağaç  yöresindeki  
bir  yayla isminde de  görülmekte  olup,  Kayı-yayla'yı,  mahalli  söylenişini  bilmeyen genç araştırıcılar Katı Yayla diye okumuşlar idi.
Kayı  pazarı  XVI.  yüzyılda oldukça  küçük hacimli  bir  pazar  olarak görülüyor. Şeyhlü pazarının ihtisabı 4.000akça iken, Kavak pazarınınki 400, Kayı  pazarınınki  ise  600  akçadır.  Her  üç  pazarının  ihzariyesi  ise  6.500 akçadır (T.  Baykara,  Selçuklular  ve  Beylikler  Çağında  Denizli,1070-1520, İstanbul  2007,  s. 260).  Anlaşılıyor  ki  o tarihlerde burası  düşük hacimli bir taşra pazarıdır.
 III. XVII-XIX. Yüzyıl Kayıtları:
Kayı Pazarı, XVII. yüzyılda büyük bir gelişme göstermiştir. Anadolu Beylerbeyliğinin Kütahya sancağındaki bu önemli pazara yeni yapılar eklenmiş, bunlar için de vakıflar tahsis edilmiştir.
Katip Çelebi'nin eseri Cihannüma'da da bu pazardan şöyle söz edilir:
"Menderese dökülen bir dere içinde hafta pazarı durur, Halı pazarı derler". Halı pazarı imlası Kayı-pazırı imlasını andırmaktadır: Kayı/Kaya gibi. Bununla  birlikte,  buradaki  pazarda  etkin  halı-kilim  ticareti  sebebiyle  de KatipÇelebi'ye bilgi veren birisi tarafından uygun görülmüş olabilir.
23 CE 1140/6.01.1728 tarihli Kaymak Mustafa Paşa vakfında Kayı Pazarı ile ilgili dikkate değer bilgiler vardır.
İlk defa Prof. Münir Aktepe'nin yayınladığı  (Vakıflar  Dergisi) bu  belgeyi  inceleyen  H.  Mustafa  Eravcı, nedense  M. Aktepe'nin  adını  zikretmemiştir.  Vakfiye,  Mustafa  Paşa  Kayı Pazarı'ndan  şöyle bahseder: "Kütahya  sancağındaÇal  kazasında Kayı Pazarı'ndaki vaki...bir han, hamam ve kurblerinde dekakin… arazi, bostan, bağ, bahçe ve pazarınbac-ı pazarını" vakfının gelirleri arasında saymaktadır. Kayı Pazar'ında yeniden bir cami yaptırıp… 
günde hatibine beş,vaize beş, imama beş,katiplere beş, câbiye beş, müezzine üç, kayyıma iki, ferraşa iki, sıvacı(?)=siraciye bir, bevvababir akça tayin eyledi. 
Baklan'daki  Dayılar  Çiftliğindeki  camiin  görevlilerine  imama  iki, müezzine bir akca verdi. Buradaki köprü,Baklan ovasından Kayı Pazarı'na kolaylıkla gidilmesini sağlıyordu. 
Mustafa  Paşa,  bu  pazar  yerinde  bulunan  eski  camiin  (atik  cami) görevlilerini  de  unutmamış,  imam, müezzin  ve  kayyımına  birer  akça  tayin etmiştir. 
Bundan  çıkan  netice,  cami-i  atikde  cuma  namazı  kılınmamakta, fakat  Mustafa  Paşa'nın  yenilediği  camide cuma  namazı  da  kılınmaktadır. Böylece  Kayı  Pazarı  civarındaki  köylüler,  cuma  namazı  eda  etmek  için burayagelmekte idiler. 
Kayı  Pazarı  XVIII.  yüzyılda  olduğu  gibi,  XIX  yüzyılda  yörenin namlı bir pazarıdır. Kaynaklar (Aydın VilayetiSalnamesi) Menderes'e dökülen  Kurmal  çayı  vadisindeki  pazarı,  Kaya  Pazarı  ismiyle  ve  pazartesi günü kurulan birpazar olarak belirtirler.
 IV. Diğer Bilgiler: 
Kayı  pazarı'nın  yakınlarında  hiçbir  yerleşim  yeri  yoktur.  Burası adeta boş bir alan gibi olup, belirli bir saha üzerinde pazar tesisleri yapılmıştır.  Muhtemelen  öteki  pazarlarda  olduğu gibi,  burada da  bir  cami, bir  hamam  ve  bir han  mevcud  bulunuyordu.  Nitekim  Mustafa  Paşa'nın Vakfiyesinde bu husus, yani han, hamam ve dükkânlarınkendisi tarafından yaptırıldığı  belirtilmektedir.  Muhtemelen  Mustafa  Paşa,  artık  eskimiş  ve kullanılmaz hale gelenhan, hamam ve dükkânları yenilemiştir.
Teorik olarak bu pazarın cuma günü kurulması, çevredeki kimselerin aynı  zamanda  cuma  namazlarını  kılmaları da  beklenmekte  ise  de,  bilinen dönemlerde  pazar,  günümüz  düzenlemesinde  pazartesi  günü  kurulur.  
Oysa oralardaki etkili günlemeye göre, "pazar" hafta günü adı olarak Kayı pazarının     kurulduğu      gündür. 
Nitekim     pazarın      kurulduğu yerlerin yakınlarındaki  bir  köyün,  Çal  kazasına  bağlı  Ortaköy'ün  bir  insanı,  1924 doğumluMuhterem Orhan Bey, haftanın günlerini eskilerin şöyle saydığını belirtiyordu.
Pazar               Pazartesi
Pazartesi          Salı 
Işıklı                 Çarşamba
Eyne                 Perşembe 
Cumaye            Cuma 
Cumeyertesi     Cumartesi
Gireyi                Pazar
 Bu şekildeki adlandırma, her şeyden önce sadece bu yöreye mahsustur.  Daha  başka  coğrafyalardaki "pazar" farklıdır;  mesela  Karaağaç ovasındaki pazar, günümüz sıralamasındaki çarşamba demektir.
Pazardan  bir  önceki  günün  adı  olan  "Dernek"  burada  görülmüyor. Buna karşılık batı yöresinde bir kazamerkezi olan Güney'deki adlandırmada Salı  gününün  adı  "Kayı  Gelimi"dir.  Muhtemelen  günümüzdeki "Pazar"ın adı ise"Kayı  Gidimi"  olacaktır. Hemen belirtelim ki böylesine bir adlandırmaya biz de ilk defa rastladık.
 V. Kayı Pazarı'nın Yer Değiştirmesi ve Adının da Kaybolması
            Mahalli hatıralar Kayı Pazarı'nın çok geniş bir sahada etkili olduğunu,  buraya  İstanbul’dan  dahi  satıcılar geldiğini  söyler  (Muhterem Orhan,  1924-).  Kayı  Pazarı,  yöredeki  eski  Selçuklu  ve  Osmanlı  dönemi pazarlarına göre  erken  sayılabilecek  bir  zamanda  yer  değiştirmiştir.  Kayı Pazarı  ismi,  1930  lu  yıllarda,  pazar,  eski  yerinde kurulmasa  da  devam etmiştir. Fakat yeri artık, Çal kazasının merkezi olan Demirciköy'e taşınmıştır. Bu taşınmayı vedeğişmeyi hızlandıran bir büyük olay 1919-22 arasındaki 
Yunanlıların Anadolu harekâtıdır.
Yunanlılar,  İtalyanlarla  aralarında  bir  anlaşma  yapıp,  Menderes'in güneyine  geçmeyeceklerini kararlaştırmışlardır.  
Kayı  Pazarı'nın  kurulduğu yer,  Menderes'in  kuzeyinde  Yunan  işgal  mıntıkasında kalmakta  idi. Gerçi Türk  birlikleri,  bir  süre  sonra  buradaki  çıkıntıyı  ele  geçireceklerdir  ama, Yunan mıntıkasındaki bu pazara gitmek, yöre insanı için hiç de hoş olmamıştır. Buna karşılık, Menderes ötesinde olduğundan Türk, daha doğrusu İtalyan sahasında 
sayılan Çal Kaza merkezindeki pazar, bu yıllarda daha da canlanmıştır.
1925  doğumlu  Çallı   Hasib   Beyden  öğrendiğime  göre, çocukluğundaki  Çal/Demirciköy  pazarı,  hiçbir  pazar tesisi  olmayan  bir alanda kuruluyordu. Dikkate değer bir özellik de Çal’daki memurlara yarım günlük  pazar,  daha doğrusu  alış-veriş  izni  verilmesidir.  Başka  yerlerde böylesine bir izne rastlamadığımdan Çal/Demirciköy’deki bu durumun, 
pazarın  yaya  bir  buçuk  saatlik  mesafedeki  Kayı  Pazarı'na  gidip  orada  alış veriş etmelerini sağlamaktan bir hatıra olmalıdır. 
Yoksa bilindiği kadarıyla çevre  köylerin  insanı  ilçe  merkezindeki  pazara  hem  idarî  işlerini görmek,hem de alışveriş etmek üzere gelirler. Demek ki vaktiyle Çal ilçe merkezinde memurların böyle bir geleneği yok idi.
Sonunda, 1922 Eylülünde Yunanlıların  bütün bu sahalardan çekildikten  sonra  da,  Kayı  Pazarı'nın  eski  yerindeki pazar  sönüp  gitmiştir. Bu  pazarı  canlı  tutacak,  yakınlarında  bir  büyük  yerleşim  yeri,  köy  veya kasaba  da  yoktur. En  yakınlarındaki  köyler Hançalar  ve  Demirci-köy'dür. Buraları da Pazarın Çal kazası merkezi olan Demirci-köydekiyeni yerinden memnundurlar. Dolayısıyla 1923 sonrasında Kayı Pazarı'ndaki eski tesisler ve yapılar  birer-ikişer harabe  olup  gitmiştir. 
Bununla  ilgili  olarak  yöre insanları  pek  çok  rivayet  nakletmektedirler.  Mesela  pazar  yeri sahasında bulunan  Camiin  asıl  binası  zamanın  tahribatına  dayanamamış,  ancak  daha sağlam yapılı olan minaresiayakta kalmıştır.
2006 yılında yöreye tekrar gittiğimizde, minare sahasının hemen yol aşırısındaki tarla sahibi, tarlalarının bulunduğu yerde vaktiyle bir hanın var olduğu rivayetini nakletmiş idi. Kendisi bu hanı görmemiş, ama dedesinden duymuş imiş.
 Sonuç:
Kayı-Pazarı,  taşradaki  hafta  pazarlarının  Selçuklular devrine kadar inen, Osmanlılar  döneminde etkili bir 
şekilde yaşayan, fakat XX.  yüzyıl  başlarında  kaybolan  bir  örneğidir.  Adı  da  bir  süre  daha  Kayı- pazarı 
olarak yaşamışsa da 1940’lardan itibaren kaybolmuştur.

27 Şubat 2020 Perşembe

DENİZLİ BEYAĞAÇ TANITIM FİLMİ


https://youtu.be/WRkGAwEIKGQ

Tarihçe

İlçe, tarım ve hayvancılığa elverişli arazi yapısı ile eski çağlardan itibaren yerleşime açık bir yöre olmuştur. Osmanlı Padişahlarından lll. Ahmet kızı Mihrişah Sultan a, Beyağaç ve havalisini çeyiz hediyesi olarak vermiş; buranın geliri ise Mihrişah Sultan tarafından Medine'ye vakfedilmiştir. Burası Osmanlılar döneminde ve Cumhuriyetin ilk yıllarında Sazak köyüne bağlı mahalle iken, yakınına Sarıyer adı altında bir köy kurulmuş; daha sonra Sarıyer ile Eskere köyleri birleşerek Beyağaç adını almıştır. 6 Haziran 1972 tarihinde Belediye olarak teşkilatlanmış olan Beyağaç, 20.05.1990 tarihinde ve 3644 sayılı kanun gereğince ilçe olmuştur. 05.08.1991 tarihinde Kale ilçesinden ayrılıp fiilen ilçe olarak faaliyete geçmiştir.

Coğrafik Durum

Beyağaç ilçesi, il merkezine 94 km uzaklıkta olup, ilin güneyinde yer almaktadır. Doğusunda Acıpayam ve Çameli, batısında Kale, kuzeyinde Tavas ve güneyinde Muğla ile Köyceğiz ilçeleriyle çevrili olan Beyağaç ilçesi, Eskere ovası namıyla verimli bir ova üzerinde kurulmuş olup, ilçenin rakımı 650 m, yüzölçümü 436 km² dir. Bu ovanın içinden geçerek Muğla sınırlarına ulaşan Akçay, ilçedeki tek akarsudur.

NÜFUS

İl/İlçe

2017 Nüfusu

2018 Nüfusu

Yıllık Nüfus Artış Hızı 2017 (‰)

Yıllık Nüfus Artış Hızı 2018 (‰)

 

    

Beyağaç

6.549

6.903

-0.94

5.41

 

    

Ekonomik Durum

İlçe ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır. En önemli geçim kaynağı tütün üreticiliği oluşturmaktadır. Tütünün yanında buğday, arpa, mısır ve karpuz yetiştirilmektedir.

İlçede Uzunoluk Köyü sınırları içerisinde bulunan ve bir maden şirketi tarafından işletilen krom işletmesi ve Orman Ürünleri Sanayii dalında faaliyet gösteren kereste ve doğrama işletmesi bulunmaktadır. İlçede yapımı tamamlanmış olan 5 milyon m³ su kapasiteli Eşenler sulama göleti bulunmaktadır. Beyağaç ovasını sulamaya yönelik kanallarının yapımı tamamlandığında, ilçede kuru tarım yerini sulu tarıma bırakacaktır.

Sosyal Durum

Beyağaç ve çevresinde "Yörük kültürü" olarak da adlandırılabilecek "Toroslar göçebe kültürü" öne çıkmaktadır. Yaşam tarzı, örf-adet ve gelenekler bu görüşü desteklemektedir. Beyağaç ve çevresi hem kültürel hem de coğrafik  olarak geçiş bölgesidir.Bu bölgenin kendine has en önemli etkinliği "EREN GÜNÜ KUTLAMALARI"dır. Bununla ilgili ayrıntılı bilgiyi "etkinlikler" bölümümüzde bulabilirsiniz.Bir de çiçekbaba ile ilgili ilginç bir inanış vardır: Çiçeklerin babası veya çiçek gibi baba yahut bu isimli bir bilgenin mekanı... Kim bilir!... Rivayetler, efsaneler, hikayeler o kadar çok ki hangisi doğru hangisi yanlış onu söylemek bile cesaret işi... Kimilerine göre ermişler, evliyalar yurdu; kimilerine göre dertlere deva, hastalara şifa dağıtılan yer; kimilerine göre tanrıların etrafı gözlediği yer … vb. Hepsi bir inanıştır saygı duymak gerekir.

EŞENLER GÖLETİ

Beyağaç merkezine 8 km uzaklıkta, İlçe'nin doğusunda Bozdağ'ın güneyinde Eşenler mevkiinde bulunmaktadır. Etrafı çam ormanlarıyla kaplı günübirlik piknik alanı ve çadırlı kamp için çok uygun güzel bir doğal bölgedir.

KARAGÖL

15 hektarlık alanda, “Çiçekbaba” ve “Armıtcık” zirveleri arasında “Gökçay “ vadisinin kuzeyindeki bölgesindedir. İlçeye l6 km mesafede, rakımı l334 olup çok güzel ve gizemli bir görünümü vardır. Düzlüğün ortasında bir kaynağa sahip olup yağmur sularından beslenir. Temmuz ayında tamamen suyu kaybolur. Ekim ayından itibaren tekrar su tutmaya başlar. Etrafında yaşlı karaçam ağaçları bulunur. Bu ağaçlar yakın zamana kadar çobanların ve sonra  yerleşik hayata geçen insanların evleri olmuş; halen “Angıt” kuşlarının barınakları, yörede beslenen hayvanların dinlenme mekânıdır.

TOPUKLU YAYLASI

İlçeye 20 km uzaklıkta 1 700 m rakımlı 5 hektar büyüklükte bir yayla olup heybetli ağaçları, havası, soğuk ve kaliteli içme suyu kaynakları ile meşhurdur.

ANIT KARAÇAM ORMANLARI

İlçeye uzaklığı 27 km olup korunmaya ve geleceğe aktarılması ihtiyacı olan ender doğal değerlerdendir. 1700 ve 2000 rakımlar arasında, Çiçekbaba zirvesinin kuzey yamaçlarında doğu-batı yönünde yayılış gösteren ortalama yaşları 750 -1200- 1300 ve üzeri olan yaşlı Karaçam ağaçlarının “ORMAN” oluşturduğu bir bölgedir. Bu bölgenin 79 hektarlık kısmı “Kartalgölü Tabiatı Koruma alanı” olarak korumaya alınmıştır. 1995 yılında ise bu alanı da kapsayan “Çiçekbaba” zirvesi ve çevresinin 1309 hektarlık kısmı Kültür ve turizm Bakanlığı İzmir II nolu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından I. DERECE DOĞAL ve ARKEOLOJİK SİT ALANI ilan ilmiştir.

KARTAL GÖLÜ

Yaklaşık 1 hektarlık alanda, 1903 m rakımlı, etrafı dik kızıl kayalıklarla çevrilidir. Az sayıda “Anıt Karaçam” ağacı bulunmaktadır. Çiçekbaba zirvesinden kuzeydoğu yönüne giden yaklaşık 1,5 km uzunluğunda, 100 ila 300 m genişliğe kadar ulaşan vadinin orta bölümlerinde yer alan tahminen buzul çağında oluşmuş bir krater gölüdür. Yüksek bir bölge olması çevredeki ağaçlar ve kayalıklarda “Kartal”ların yaşaması, burada yuva yapıp yavrulamaları nedeniyle göl “Kartal Gölü” adını almıştır. Bölge “Anıt Ormanlar-Kartal Gölü” olarak isim yapmıştır. Haziran ayı ortalarından sonra günübirlik piknik alanı ve Çadırlı kamp için yerli ve yabancılar tarafından kullanılır. Konumu gereği çok ilginç görünüm sunar. Özellikle çimleri ve çevresindeki bitki varlığı çok değerlidir.

ÇİÇEKBABA ZİRVESİ

Kimilerine göre ermişler, evliyalar yurdu; kimilerine göre dertlere deva, hastalara şifa dağıtılan yer; kimilerine göre Tanrıların etrafı gözlediği mekandır. Çiçeklerin babası, veya çiçek gibi baba yahut bu isimli bir bilgenin mekanı. Burası efsanelerin harman olduğu yerdir aslında. Bir yanı Ege, diğer yanı Akdeniz arkası ise iç egenin yüksek dağlarıdır. En somut olanı eşsiz zengin bitki varlığı sebebiyle özellikle yabancı bilim adamlarının ayrılamadığı inceleme araştırma bölgesidir.

Boyalı dere: Kendi adı ile anılan ağaçların orman oluşturduğu, gökyüzüne ulaşmak içim karaçam ağaçlarıyla boya ağaçlarının yarıştığı ilginç bir vadidir. Kartal gölünden akan kar suları ve vadiden çıkan kaynak sularıyla beslenir, soğuk suyu ile tanınır.

Gökçay: Ilıca deresi ve Boyalı derenin sularının birleşerek oluşturduğu kısmen kanyonları ile dikkat çeken doğa parçasıdır.

Doğançay: Henüz yolun dahi girmediği doğal bir vadidir. Dağ keçilerinin doğal yaşam alanıdır. Sandal ağaçları ise ayrı bir değeridir. Yumaklı yaylası: Akdağ bölgeleri ve Bozdağ bölgeleri de vahşi doğası ile ayrı birer değerdir. Sazak köyündeki kale kalıntıları ve yol açımı sırasında tesadüfen bulunan dokuz ila on dört milyon yıllık olduğu söylenen “mamut, gergedan ve diğer hayvan fosilleri”, Kapız köyü üzerindeki dağlarda bulunan ilk çağlarda kullanıldığı söylenen mağaralar, Yeniçeşme köyü civarındaki diğer kale kalıntıları Beyağaç'tadır.


https://denizli-turizmi.blogspot.com/2014/07/

https://denizli-turizmi.blogspot.com/2014/07/