1 Eylül 2019 Pazar

TABEA ANTİK KENTİ


Daha fazla haber yüklendi
TABEA
Eski Kale, Denizli İli’ne 75 km uzaklıktaki Kale İlçesi’nin 1
 km güneybatısında, Muğla yolu üzerinde bulunmaktadır. 
Çevresi dere ve vadilerle çevrili olan Eski Kale yerleşimi 
yüksekçe bir kayalık plato üzerinde bulunmaktadır. 

Eski Kale de; Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı Dönemlerinde 
yerleşim olduğuna dair izler bulunmaktadır.Tabae, Büyük İskender'den sonra Anadolu'da 
kurulan kent devletlerindendir. Tabae, Hellenistik dönemden günümüze kadar 
kesintisiz bir yerleşime sahne olmuştur. Antik dönemde kendi adına sikke bastırmıştır.
 1955 yılına kadar Eski Kale yerleşim alanı olarak kullanılmış, heyelan ve ulaşımın 
zorluğu nedeniyle yeni yerleşim sahasına taşınması sağlanmıştır.Bu gün yüzeyde kayaya oyulmuş 
evler, nişler, odalar, yer yer 
sarnıçlar, Roma Devri ile ilgili mimari parçalar (sütun, başlık, 
arşitrav, lahit) ile Osmanlı devri iki camii ve hamam ve çeşme 
kalıntıları bulunmaktadır.   







  • Tabea1 (1).jpg
  •  
  • Tabea1 (2).jpg
  •   
      
  • Tabea1 (4).jpg
  • Tabea1 (3).jpg
KAYAYA OYULMUŞ NİŞLİ BİNA
Akropolün kuzey doğusundadır.Bina kuzey güney doğrultusunda yapılmış olup,
Plan bakımından dikdörtgen şeklindedir.Duvarın doğu kanadının iç kısmında kayaya 
oyularak yapılan dört niş bulunmaktadır.Duvarın batı tarafında nişlere rastlanmaz.
Binanın çevresinde ve içinde arşitrav parçası,sunak ve sütun bulunmaktadır.Yapı
 tarzına bakılarak tarihlendirme yaparsak Roma dönemine vermemiz gerekir. Ama 
bina Selçuklu ve Osmanlı dönemindede kullanılmıştır. 

  • Tabea1 (5).jpg
  •  
  • Tabea1 (6).jpg
  •  
KAYALARA OYULMUŞ TEK ODALI EVLER
Doğal kayalar oyularak tek odalar halinde yapılmıştır.Ev olarak kullanılmış olmalılardır.
Evlerde bulunan kapı nişleri ve sıvanalardan kapılarının ahşaptan olduğu anlaşılmaktadır.
Odaların iç kısımlarındada nişler yeralmaktadır.Bu evler genellikle kayalık platonun 
uçurum ve sarp kısmında yeralır.
  •  
  • Tabea1 (11).jpg
  •  
  • Tabea1 (12).jpg
  •   
  •  
  • Tabea1 (14).jpg
  •  
  • Tabea1 (16).jpg
  •  
     
  • Tabea1 (5).jpg
  •  
  • Tabea1 (7).jpg

Cevher Paşa Cami :
Denizli-Muğla karayolu güzergahındaki Tabae Ören Yeri içinde bulunan Cevher Paşa Camii dikdörtgen planlı,kuzey tarafında son cemaat yeri,kuzeybatı köşesinde minaresi yer almaktadır.

Harimin doğu ve batı duvarında dörder,güney ve kuzey tarafında ikişer pencere açılmıştır. Dikine dikdörtgen formlu pencerelerin etrafı kesme taşla çevrelenmiş olup,üzeri sağır kemerle dekore edilmiştir. Son cemaat yerinin kuzey batısına bitişik minarenin kürsü kısmı yüksek tutularak caminin çatı seviyesine getirilmiştir. Kesme taşla kaplı minarenin birinci şerefesinin üzerindeki petek kısmından itibaren eski yıllarda yıkılmış olduğundan üzeri metal külahla örtülerek bodur bir minare görünümü kazandırılmıştır.
Caminin haremi dörder adet ahşap iki sütun sırasıyla üç sahına ayrılmıştır. Sütunların üzerine antik kompozit başlıklar yapılarak kalem işi teknikle boyanmıştır. Harimin kuzey bölümünde ise altı adet ahşap sütunun taşıdığı mahfil yer alır. Bu sütunlar da harimin diğer sütunları gibi dekore edilmiştir.


Mihrabı niş şeklinde olup içinde dökümlü perde ve ortada mizan terazisi işlenmiştir. Mihrabın üzerinde ise bitkisel motifli üçgen alınlık oluşturulmuştur. Harimin duvarlarında kare ve daire şeklinde boya ile panolar oluşturulmuş,içi yazı ve bitkisel geometrik desenlerle süslenmiştir.
Son cemaat yerinde altı adet ahşap sütun dizisi yer alır. Sonradan dışa karşı kapatılmıştır. Son cemaat yerinin iki tarafından ahşap merdivenle mahfile geçiş sağlanır. Son cemaat yerinden harime yuvarlak kemerli bir giriş kapısından geçilir. Kapının üzerindeki yazı bandında Hicri 1235 tarihi okunmaktadır. Bundan başka duvarlarda yazı panoları oluşturulmuştur.


Yapının üzeri kırma çatıyla örtülü olup Marsilya kremidi ile kaplanmıştır. Orijinal örtüsü düz dam örtü olmasına rağmen daha sonraki yıllarda kırma çatı yapılarak yapının korunması sağlanmıştır. Ancak Eski Kale yerleşiminin başka yere taşınması nedeni ile cami uzun süre kullanılmadığı ve bakımının yapılmadığından çatısında büyük açıklıklar oluşmuştur. Osmanlı döneminde 19 yy. batılılaşma sürecinde yapılan ahşap destekli kalem işi süslemeli camilerden olan Cevher Paşa Camii çatısının yenilenmemesi halinde yapının içindeki tahribat her geçen gün artmaktadır.

  • Tabea1 (17).jpg
  •  
  • Tabea1 (18).jpg
  •   
  • Tabea1 (19).jpg
  •  
  • Tabea1 (20).jpg
  •  

Tabea Köprüsü

  • Tabea1 (22).jpg
  •  
  • Tabea1 (23).jpg
  •   
  • Tabea1 (24).jpg
  •  
  • Tabea1 (25).jpg


Tabea Tek Minare

  • Tabea1 (26).jpg
  •  
  • Tabea1 (27).jpg
  •   
  • Tabea1 (28).jpg
  •  
  • Tabea1 (29).jpg
  •   
  • Tabea1 (30).jpg
  •  
  • Tabea1 (31).jpg
  •  


Tabea Çınar Ağacı

  • Tabea1 (33).jpg
  •  
  • Tabea1 (34).jpg




  • Tabea1 (35).jpg
  •  
  • Tabea1 (36).jpg
  •   
  • Tabea1 (37).jpg
  •  
  • Tabea1 (38).jpg
  •   
  • Tabea1 (39).jpg
  •  
  • Tabea1 (41).jpg
  •  
     
  • Tabea1 (42).jpg
  •  
  • Tabea1 (43).jpg
  •  
     
  • Tabea1 (44).jpg
  •  
  • Tabea1 (45).jpg
  •   
  • Tabea1 (46).jpg
  •  
  • Tabea1 (47).jpg
  •   
  • Tabea1 (48).jpg
  •  
  • Tabea1 (49).jpg



35.DÜNYA TURİZM GÜNÜ,


35.DÜNYA TURİZM GÜNÜ, DÜNYA BARIŞINA KATGI VERMESİNİ DİLERİZ..............
Dünyada turizm bilincinin oluşturulup geliştirilmesi, bu alanda elde edilen
 tecrübelerin paylaşılabilmesi, tüm dünyanın ortak paydada buluşarak barış
 içinde yaşanabileceği gelenek ve görenek birikiminin sağlanabilmesi, turizm
 bilincinin ve dünya mirasının korunarak gelecek kuşaklara aktarılabilmesi 
amacıyla, Birleşmiş Milletler tarafından tespit edilerek kutlanan 27 Eylül Dünya 
Turizm Günü’nün bu yılki teması ‘TURİZM ve TOPLUMSAL DEĞİŞİM’ olarak belirlenmiştir.

Seyahatler vasıtasıyla dünya kültürlerini bir araya getirmede turizmin önemli
bir rolü bulunmaktadır.Dünyada her yıl seyahat eden bir milyara yakın insan,
 daha önce hiç karşılaşmamış olduğu hayatlar ve kültürlerle tanışma fırsatı
 bulmaktadır. Seyahat eden bu insanlar bilgilerine; gördükleri, yaşadıkları,
 hissettiklerini de eklerler. Güçlü ve çok geniş bir iletişim ortamı oluştururlar.

Denizli yılda yaklaşık 3 milyondan fazla turistin ziyaret ettiği ülkemizin önemli 
destinasyonlarından birisidir. Özellikle termal turizme yapılan yatırımlarla bu
 sayı önümüzdeki 10 yıl içinde en az iki katına çıkacaktır. Halen Denizli’de
 6.500 Turizm İşletme Belgeli, 7.000 Belediye Belgeli ve 5.000 Pansiyon 
olmak üzere toplam turizme hizmet veren 18.500 yatak bulunmaktadır. 
Bu kapasite ile Denizli yıllık 4 milyon turist ağırlayacak donanıma sahiptir.

Denizli’de turizme yapılan yatırımlar 1000 e yakın tescilli kültür varlıklarımızın
 gelecek kuşaklara aktarılması çalışmaları ile de desteklenmektedir. (Hierapolis), 
Laodikya, Tripolis, Beycesultan, Kale Tabea Antik Kentlerinde kazı çalışmaları devam 
etmektedir. Kültür Turizmi, Spor Turizmi,Doğa Turizmi özellikle de Termal Turizme yapılan 
yatırımlar sayesinde yılın 12 ayına yayılan aktiviteler eşliğinde Denizli turizmin parlayan yıldızıdır.

Turizmi aktif yaşayan, bu sektörü yol edinmiş tüm turizmcilerin 35. Dünya 
Turizm Günü’nü kutlayarak Dünyada barış dolu günler temennisiyle turizm
 pastasından Ülkemiz ve İlimiz turizminin hak ettiği payı almasını dilerim…
28 Eylül 2014MEHMET KORKMAZ
İL KÜLTÜR VE TURİZM MÜDÜRÜ





ÇİN'LİLER PAMUKKALE,LAODİKEİA BELGESEL ÇEKİMLERİNİ TAMAMLADI.

Dünyaca tanınmış ünlü Çinli fotoğrafçı ve yönetmenden oluşan fotoğraf ve film
 çekim ekibi İl Kültür ve Turizm Müdürü Mehmet Korkmaz'ın mihmandarlığında 
Laodikeia,Pamukkale ve Tripolis Kentlerinde çekimler gerçekleştirildi.













19 Nisan 2015 tarihinden itibaren başlayan çekimlere 6 Fotoğrafçı 1 Yazar 3 kişilik 
belgesel çekim ekibi görev yaptığı ekip, ülkelerinde sunuma koyacakları tanıtım 
belgeselinde Ankara Antalya İstanbul Safranbolu Beypazarı Ankara Kapadokya
Konya Antalya Pamukkale Laodikeia İzmir Çanakkale İstanbul ve Büyük Ada il
 ve ilçelerine yer verecekler

1- Bütün proje video kaydına alınmak süreti ile belgesel haline getirilecek ve
 Çin medya kuruluşların da yayınlanacakdır.
2- Türkiye de 27 günlük yapılan seyehat esnasında çekilen karelerden Pekin 
Tianjin ve Xian olmak üzere üç sergi açılacaktır.
3- Çin Doğu Havayolları Dergisi Baş editörü bu proje kapsamında 130.000 
basım yapılan iki milyon kişinin okuduğu dergide Türkiye yazı seri yazacakdır.
4- Çin Doğu Havayolları Dergisi Baş editörü aynı zamanda Çince Türkiye 
hakkında bir kitap yazacak. Kendisi Çin de tanınmış bir yazardır.
5- Xian Tv Günlük olarak yapılan aktiveteleri haber olarak yayınlayacak
6- Xian Turizm firmasının Yiyelim içelim eğlenelim dergisinde 220.000 
adet basiliyor yine Türkiye yazı seri yayınlacak.
7- Son olarakta bütün yapılan projenin fotoğraf albümü yapılacaktır.


DENİZLİ’YE ÇİNLİ TURİST HEYETİ HAYRAN KALDI


BÜYÜKŞEHİR DENİZLİ’YE ÇİNLİ TURİST HEYETİ HAYRAN KALDI…
Çin Halk Cumhuriyeti, Nanchang Şehri Yöneticisi Yao Yanping
başkanlığındaki 7 kişilik heyet, İl Kültür Turizm Müdürümüz 
Mehmet KORKMAZ’ı makamında ziyaret etti. Denizli turizm 
potansiyeli ve Çin turizmi hakkında Çinli heyet ile bilgi alışverişinde 
bulunuldu.Çinli heyet İstanbul, Nevşehir (Kapadokya) ve Denizli 
İlini de içine alan tur programı dahilinde Büyükşehir Denizli’yi ziyaret ettiler. 
Başta Unesco Dünya Mirası Pamukkale olmak üzere Denizli’nin tarihi turistik 
yerlerini gezdi ve hayran kaldılar.Çin, Japon, Tayvan gibi ülkelerden ülkemize 
gelen turist sayısında 2014 yılına göre %60 lık artış kaydedilmiş ve bu artış 
Pamukkaleye de yansımıştır. 








31 Ağustos 2019 Cumartesi

Apollon Lermenos Tapınağı


                                                         
   kasım 2014 lermenos


Dinler tarihi açısından büyük önem taşıyan yazıtların Anadolu' daki tek Temsilcisi kutsal Apollon Lermenos Tapınağı' nın Denizli' de olduğunu bilyormuydunuz?…
Denizli' nin Çal İlçesi, Bahadınlar Köyü' nde bulunan kutsal Apollon Lermenos Tapınağı, din tarihi araştırmaları için eşsiz buluntular barındırmaktadır. Dinler tarihi açısından büyük önem taşıyan katagraphe, yani bazı insanları ya da mülkleri “tanrıya tahsis etme '' eylemini ifade eden yazıtların Anadolu' daki tek temsilcisidir. Ayrıca, yine Anadolu' da varlığı sadece iki bölgede kanıtlanan ve sonraları Hristiyanlar tarafından da benimsenmiş, itiraf geleneğini açıkça yansıtan yazıtların ele geçtiği Kuzeydoğu Lidya dışındaki tek alan olma özelliğine sahiptir.       

En Erken devirlerden itibaren bağcılığa, dolayısı ile de leziz şarapları ile ün salmış öyle ki, Çalkarası olarak adlandırılan ve dünya çapında tanınan bir üzüm türüne adını vermiş olan Denizli’ nin bereketli topraklara sahip ilçesi Çal, değeri ölçülmeyecek tarihi hazineleri de sessizce bağrında saklar. İlçe halkı arasında Asartepe olarak isimlendirilen küçük bir tepenin üzerine konumlanmış olan Apollon Lairenos Tapınağı da bunlardan sadece bir tanesi: Bahadınlar Köyü’ ne 4 Kilometre mesafede, Menderes Vadisi’ne hakim konumdaki konik formlu tepenin üzerinde küçük bir tapınağın kalıntıları göze çarpar. İlk bakışta Batı Anadolu’ da bir çok bölgede karşımıza çıkan yerel kült merkezlerinden birisi izlenimi veren bu tapınak, bir süredir özellikle din tarihi çalışan araştırmacıların dikkatini çekmektedir. Çünkü dinler tarihi açısından büyük önem taşıyan ve Anadolu’nun başka hiçbir bölgesinde karşımıza çıkmayan yazıt türlerinden birisine, yani katagraphe adı verilen ve bazı insanların ya da mülkleri “tanrıya tahsis etme” anlamını taşıyan yazıtlara tek başına ev sahipliği yapmaktadır. Ayrıca, bu mütevazi tapınak sadece Batı Anadolu’ da görülen ve daja sonraları Hıristiyanlar tarafından da benimsenmiş olan itiraf (Kefaret) geleneğini kanıtlayan yazıtların ele geçtiği iki bölgeden birisi olma özelliğine de sahiptir.




 Bir Anadolu Tanrısı olan Apollon Lairbenos’ a adanmış olan bu kutsal alan, Menderes Nehri’ nin güney kıyısında, Hierapolis’e 35 Kilometre mesafede bugün Çal Ovası olarak adlandırılan bölgede 1887 yılının Mayıs ayında araştırmacılar W.M.Ramsay, D.G. Hogarth ve H.A. Brown tarafından tespit edilmiştir. Bölgedeki diğer kült alanları göz önüne alınırsa Apollon Lairbenos Kutsal Alanı erken dönemlerde olasılıkla Tanrıça Kybele’ ye adanmış kült merkezinin üzerine, İ.S.II yüzyılda İmparator Hadrianus Dönemi ( İ.S.117-138 )  ve hemen sonrasında inşa edilmiş olmalıdır. Kutsal alanın en batısında Menderes Vadisi’ ne hakim bir noktaya tanrının tapınağı yerleştirilmiştir. Kuzeybatı-güneydoğu yönünde konumlandırılan tapınak, anakayayı kullanan yüksek bir podyum üzerinde, tetrastylos ( ön cephesinde dört sütun bulunan ) plan tipinde ve korinth düzenindedir.

Bu Kutsal Alan’ın adanmış olduğu Tanrı, tasvirlerinde genellikle bir elinde buğday başağı, meşe dalı ya da patera ( sunu kasesi ), diğer elinde ise çifte balta ( labrys ) taşır vaziyette betimlenen bazen de omzunda etrafına bir yılanın sarıldığı çifte balta taşıyan süvari biçiminde karşımıza çıkan Apollon Lairbenos’ dur. Kutsal Alan ve civarındaki köylerde tespit edilmiş olan yazıtlarda 14 farklı formda karşımıza çıkan tanrının adı, Hierapolis sikkeleri üzerinde “Lairbenos” şeklinde görülmektedir. Hierapolis sikkeleri göz önüne alınırsa “Lairbenos” tanrının isminin resmi formu belki de aslına en yakın olarak kabul edilebilir.


Tanrının adının Grekçe’de bu kadar çok sayıdaki farklı formlarda görülmesi, bu ismin yerel olduğunu ve içindeki bir sesli harfin Grek alfabesinde tam olarak karşılanmadığını göstermektedir. Roma İmparatorluk Devri’nde Anadolu’nun özellikle de Phrygia Bölgesi’nin dinsel atmosferine baktığımız zaman, Yunan tanrılarına ve Roma’nın resmi dinlerine olan saygının devam ettiğini fakat aynı zamanda çok sayıda yerel tanrı ve tanrıçanın da ortaya çıkmış olduğunu, sıklıkla da Yunan kökenli tanrı ve tanrıçaların yerel sıfatlarla nitelendirdiklerini ya da bir yer adı ile birlikte anılarak tapım gördüklerini böylece de bu dinlerin Anadolulaştırılmış olduklarını görmekteyiz.

Özellikle İ.S.II. ve III. yüzyıllarda Anadolu’nun kırsal kesiminde yaşayan ve Grekçe konuşan dindar halkın geleneksel Yunan inançlarından uzaklaştıkları dikkati çekmektedir.


Bu yerel tanrı ve tanrıçalara verilen isimler ile ilgili günümüze kadar yapılan araştırmalardan elde edilen sonuçlar göstermektedir ki, bu tanrı ve tanrıçalar ya bir kişi adı ile ya da bir yer adı ile anılmaktadırlar. Genel olarak kabul edilen görüşe göre; tanrı ya da tanrıça isimlerini izleyen kişi adları bu kültü o yöreye getiren ve belki de ona bir tapınak inşa eden kişilerin isimleriyle, yer adları ise o kültün merkezi olan köyün adı ile ilişkilidir. Sonuç olarak, Batı Anadolu’ da tapım görmüş olan çok sayıdaki yerel tanrı ve tanrıçanın kendilerine adanmış olan bir kutsal alan ya da tapınağın bulunduğu yerleşimin adı ile ilişkili ve “-enos” ile biten ethnik Anadolu isimleri ile nitelendirilmiş olduklarını görmekteyiz. Apollon’a verilmiş olan bu sıfat Anadolu’da çok yaygın bir şekilde gördüğümüz gibi tanrının tapımının ilk çıkış yeri ya da en önemli tapım merkezinin adından türetilmiş ethnik bir isim olmalıdır. Bütün bilgiler dikkate alındığında “Lairbenos” sıfatı “Lairba’lı” anlamındadır ve tanrı kutsal alan ve civarında “Lairba’lı Apollon” olarak adlandırılmış ve bu isimle tapım görmüştür.



Apollon Lairbenos kutsal alanda, her dönem ve her bölgede gördüğümüz ve birlikteliği son derece doğal olan annesi Leto’ ve ikiz kardeşi Artemis ile birlikte saygı görmektedir. Özellikle Leto’ya duyulan inanç ve bağlılığı tapınak civarında ele geçen bir adak yazıtında Leto’nun Lairbenos’dan bagımsız bir şekilde “imkansızı mümkün kılan tanrıça” şeklinde nitelendirilmesi kanıtlamaktadır. Ayrıca yine kutsal alan civarında ele geçmiş olan adak yazıtlarına bakıldığı zaman tanrı Anadolu’nun bütün bölgelerinde olduğu gibi Helios’la özdeşleştirilmiş Helios Apollon Lairbenos olarak tapım görmüştür.


Apollon Lairbenos Kutsal alanı’nda nasıl bir tapınma yöntemi izlendiği tam olarak bilinmemekle birlikte, epigrafik malzemelerden edindiğimiz bilgiler doğrultusunda halk bu tür yerel tapınma merkezlerine, olağan ibadetlerini yapmak (Kurban kesmek, ilahiler söylemek vb.), tanrılardan yardım ve şifa dilemek, tanrılara şükranlarını sunmak, tanrıların emirlerini öğrenmek, kendilerine rüya veya kehanet aracılığı ile verilen emir gereğince adak sunmak gibi amaçlar ile gelmekte idi. Apollon lairbenos Tapınağı’na da kişiler yukarıda sıraladığımız ibadet türleri için geliyorlardı. Fakat bu Kutsal Alanı diğer yerel tapınma merkezlerinden ayrıcalıklı kılan iki özellik küçümsenemeyecek kadar önemli ve değerlidir. Bunlardan ilki, kişilerin kendi istekleri ya da tanrının emri uyarınca çocukları, evlatlıkları ya da kölelerini birer “kutsal personel” olarak Tanrı apollon’un hizmetine tahsis ettiklerini gösteren ve katagraphe adı verilen yazıtları adamak buraya için gelmeleridir. Bir diğer ayrıcalığı ise, kişilerin tapınağa işledikleri bir günahı itiraf etmek ( günah çıkarma ) ve bunun kefaretini ödemek amacı ile adak yazıtı sunmak için gelmiş olmalarıdır.



Bütün bu yazıtları Apollon Lairbenos Tapınağı’na adayan kişiler arasında, Hierapolis, Laodikeia, Motella, Dionysopolis(Ortaköy), Tripolis, Atyokhorion ve Blaundos ile Hyrgaleis Ovası’ndan gelenler yer almaktadır. Bu geniş yayılım alanı, Apollon lairbenos Tapınağı’nın bölge sınırlarını aşmış olan ziyaretçi yoğunluğunu ve yukarı Menderes Havzası ile Lykos Vadisi’nin dinsel ve sosyal yaşamdaki büyük önemini kanıtlar niteliktedir. Tamamen Roma İmparatorluk Dönemi’ne ait olan yazıtların çoğu İ.S.II. ve III. yüzyıllara aittir.

Katagraphe adı verilen yazıt grubu Anadolu’da sadece Apollon Lairbenos Kutsal Alanı’nda tespit edilmekte ve bu yazıtlar aracılığı ile Apollon Lairbenos’a insan bağışlama şeklinde bir ibadet de karşımıza çıkmaktadır ki Apollon Lairbenos Anadolu’da bu tür bir ibadetin yapıldığı tek tanrı olma özelliğine sahiptir. Bu yazıtların en yakın örnekleri Makedonia’da ele geçmektedir. Genel tarzda ifade edecek olursak, bu yazıtların amacı köleleri veya çocuklar, torunlar gibi yakın aile bireylerinin Apollon Lairbenos’a adanması eylemini halka duyurmaktı.

Bu tür yazıtlardan edinilen bilgiler, adama işleminin adanmış olan kişi bir köle ise bu köleye özgürlük bahşettiğini ortaya koymaktadır. Fakat bu özgürlük şarta bağlıydı, yani kölenin adandığı tanrının tapınağında belli zamanlarda hizmet etme zorunluluğu ile sınırlanıyordu. Bu şartın dışında kimsenin adanmış köleyi satmaya veya para karşılığı kiralamaya hakkı olmazdı ve yazıt aracılığı ile de kölenin özgürlüğü hem adandığı tanrı hem de devlet kurumları tarafından garanti altına alınmış oluyordu. Bu nedenle cezalara kamusal bir nitelik de atfetmişlerdir.


Kutsal alana ait sunaklar ve steller üzerindeki yazıtların çokluğu burada stel satıcılarının ve taşçı ustalarının bulunması gerektiği düşünülmektedir. Bunun yanı sıra, katagraphe yazıtları aracılığı ile öğrendiğimiz tanrıya dokuma ya da seramik atölyeleri tahsis edilmesi eylemi, kutsal alanın etrafına konumlanmış olan bu atölyelerde farklı ticari etkinliklerin yapıldığını, bunlardan bazılarının tapınak adına üretim ve satış yapma işlevi görmüş olabileceklerini, dolayısı ile de burada gelişen bir tapınak ekonomisinin varlığını düşünmemizi mümkün kılmaktadır.



Apollon lairbenos Kutsal Alanı ve civarında tespit edilmiş olan epigrafik buluntuların büyük bir bölümünü katagraphe (Köle ve özgür vatandaşların tanrıya ithaf edilmesi) yazıtları oluştururken aynı ölçüde önemli bir kısmı da aslında birer adak yazıtı olan günah çıkarma (Kefaret) ya da itiraf (confessio) yazıtlarından oluşmaktadır. Antik devrin dinsel yaşantısını açık bir şekilde yansıtmaları açısından oldukça önemli bir yere sahip olan itiraf yazıtları, Anadolu’da sadece Lydia Bölgesi’nde katakekaumene (yanık arazi) olarak adlandırılan Kuzeydoğu Lydia da ve Phrygia’daki Apollon Lairbenos Kutsal Alanı’nda ele geçmektedirler. Bu yazıtlarda kişiler işledikleri bir suçun günahını itiraf ettikten sonra tanrıya adaklar sunmuşlardır. Günah çıkarma yazıtları, bu adakları sunan kişilerin samimi itiraflarını barındırmaları nedeni ile tespit edildikleri yörenin sosyal ve kültürel yaşamı hakkında önemli bilgiler vermektedirler.

Mezopotamya orijinli olan günah çıkarma geleneği Anadolu’da oldukça eskilere dayanmaktadır. Anadolu’daki kökeni Hititlere kadar inen ve Hitit imparatorluğu’nun çöküşü ile birlikte ortadan kalkan bu geleneğin, Lydia’da katakekaumene olarak adlandırılan volkanik bölge ile Phrygia’daki Apollon Lairbenos Tapınağı civarında yüzyıllar sonra tekrar ortaya çıkması din tarihi araştırmacılarının doğal olarak dikkatini çekmektedir. Hitit İmparatorluğu’nun çöküşü ile birlikte ortadan kalkan bu tür yazıtların Roma İmparatorluk Devri’nde tekrar görülmesi bilim adamları, bu geleneğin bütünüyle kaybolmuş olması nedeniyle değil henüz yeterli epigraphik buluntunun ele geçmemiş olmasından kaynaklandığı şeklinde yorumlanmaktadır.


Bu yazıtlar genel olarak kişilerin işledikleri günahları, bu günahlar nedeniyle tanrının onlara verdikleri hastalık ve ölüm gibi cezaları ve tanrısal öfkenin günahlar tarafından ne şekilde yatıştırıldıklarını konu almaktadır. Adak yazıtlarının en değerli grubu olarak kabul edilen, genellikle anlaşılması güç ve kötü bir Grekçe ile yazılmış olan günah çıkarma yazıtları edebi metinler aracılığı ile yeterli derecede bilgi edinemediğimiz yerel kültür hakkında sağladıkları ayrıntılı bilgiler açısından çok büyük önem taşımaktadırlar.

İtiraf yazıtlarında karşımıza çıkan ifadeler Apollon Lairbenos’un bu bölgede yaşayan insanların yaşamında diğer tanrılardan daha büyük ve inanılmayacak derecede etkin rol oynadığı kanıtlamaktadır. Örnekler çoğaltılabilir olmakla birlikte Antik Devir ile içinde bulunduğumuz çağ arasındaki benzerliği çarpıcı bir şekilde gözler önüne sermesi açısından yalan söylediği ve abdestsiz (temiz olmamak) bir şekilde kutsal alana girdiği için cezalandırılmış olan bir kişinin itiraf yazıtı herhalde tek başına yeterlidir. “ Ben Hierapolisli Sosandros, bir yalan yeminden sonra temiz olmayan bir durumda ortak tapınağa girdim; cezamı buldum, bildiririm ki, benim bu diktiğim steli ibret alan hiç kimse Lairmenos’u küçümsemesin” Yerel Anadolu dinlerinde büyük bir günah olarak kabul edilen ve hoş karşılanmayan davranışlardan birisi de, yalan yere yemin etme, yemin bozma ya da küfür edilmesiydi. Özellikle Phrygialılar’ ın yemin ve küfür konusunda son derece tutucu oldukları ile ilgili bilgileri bazı antik yazarlardan öğrenmekle beraber, Apollon Lairbenos Kutsal Alanı’ndaki itiraf yazıtlarında da bu konuda titizlik dikkati çekmekte ve en sık karşılaştığımız günahlardan birisi olarak karşımıza çıkmaktadır.





Edebi metinler aracılığı ile yerel kültler hakkında ne yazık ki yeterli derecede bilgi edinememekteyiz. Buna karşılık yerel tapım merkezlerinde tespit edilen adak yazıtları ilk çağ tarihi açısından çok büyük önem taşımaktadır.Apollon Lairbenos Kutsal Alanı ve civarında tespit edilmiş olan yazıtlardan anlaşılmaktadır ki; Roma İmparatorluk Dönemi’nde bölgede dinin günlük yaşan üzerinde yoğun bir etkisi bulunmaktaydı. Öyle ki bu tür yazıtlarda tanrıların tapınağın arazisinde bulunan yerleşimlerin sahibi olduğunu gösteren bazı ifadeler, dinsel bir iktidarın varlığı bile düşünmemize yol açacak niteliktedir.

Apollon Lairbenos Kutsal alanı’nın adakları bahsettiğimiz iki yazıt türü arasındaki ilişkiyi belirleme açısından da oldukça önemlidir; aynı anıtlar üzerinde yazılmış olan itiraf yazıtları tanrının ona tapanların davranışlarını nasıl kontrol ettiğini, katagraphe yazıtları ise onları hizmetinde nasıl çalıştırdığını ortaya koymaktadır.    

  METİN;Esengül AKINCI ÖZTÜRK, Epigraf
Pamukkale Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi
Arkeoloji Bölümü Öğretim Görevlisi 




https://denizli-turizmi.blogspot.com/2014/07/

https://denizli-turizmi.blogspot.com/2014/07/