3 Şubat 2018 Cumartesi

DENİZLİ TÜRBELERİ


Türbeler


Türbeler kişiler için yaptırılmış anıtsal mezarlardır. Anadolu’da Selçuklu’dan itibaren 20.yy başlarına kadar yapıla gelmiş ve kümbet, türbe gibi isimlerle adlandırılmıştır. Anadolu türbeleri dönemlerine göre plan ve cephe özelliklerine göre farklılık gösteren yapılardır. Denizli türbeleri mimari özelliklerinden çok genellikle şehrin tarihi, turistik, kültürel konularına değinen devlet kurumlarının çıkardığı yayınlar ile halkın ziyaret yerlerini konu edinen folklorik çalışmalarda ele alınmaktadır.

1-Servergazi Türbesi ( Yeşilköy )


Server Gazi’nin doğum tarihi belli olmamakla beraber 12. yüzyılın sonu ve 13. yüzyılın başlarında yaşamıştır. Selçuklu Sultanı Gıyasettin Keyhüsrev tarafından Denizli havalisinin dördüncü fethinden sonra Mehmet Gazi ile birlikte ayrı bir tümene komutan olarak görevlendirildi. İki komutan, o zamanki adıyla Laodikya üzerine sevk edildi. Bizans kuvvetleriyle önce Honaz (Colossea) civarında, şimdiki Honaz harabelerinin yakınında çarpıştılar. İlk çarpışmada galip geldiler. Geri çekilen Bizans ordusunu izleyerek şimdiki Denizli’nin Deretekke (Sarayköy Caddesi) semtindeki geniş alanda yeniden harbe tutuştular. O sırada Mehmet Gazi şehit oldu, askerleri Server Gazi’nin emrine geçti. İki ateş arasında kalan Bizans ordusu yok edildi. Server Gazi, sağ kalan bir düşman askerinin attığı okla şehit düştü (MS 1210). 
Server Gazi’nin belirli bir kitabesi yoktur. Duvarda asılı bulunan sancağı üzerinde ‘*Bismillahirrahmanirrahim*’ ve *Maşallah*’ yazılı olup bir kılıç ve parmakları açık bir el dikkati çeker. Yazılar ve ve işaretler bezle dikilerek meydana getirilmiştir. Server Gazi aynı zamanda bir Alp eren olup vasiyeti gereği şehit olmasından sonra şimdiki türbesinin bulunduğu yere defnedilmiştir. Selçuklu Tümen Komutanı olan Server Gazi’nin vatanını seven, milletini seven, cesur, yiğit ve kahraman bir komutan olduğu gerçeğidir.Servergazi Türbesi, Merkezefendi ilçesine bağlı Gerzele Mahallesi’nde bulunmaktadır.Türbenin 1210 yılında Denizlinin fethi sırasında, Mehmet Gazi ile şehit olan Selçuklu komutanı Servergaziye ait olduğu bilinmektedir. Dağ yamacına yakın bir noktada konumlanmış olan türbenin çevresi büyük çınar ve meşe ağaçları ile kaplıdır. Türbe binası 1992 yılında yapılmıştır.
Türbenin içerisinde Denizli’yi fetheden Selçuklu komutanı Servergazi’ye ve onun bir askerine ait toplam 2 sanduka mevcuttur. Servergazi Türbesi, Türkiye’nin önemli inanç turizmi merkezlerinden biridir. Her yıl çok sayıda kişinin ziyaret ettiği Servergazi Türbesi’nin çevresi mesire alanı olarak da kullanılmaktadır.



2-Mehmet Gazi Türbesi (İLBADI MEZARLIKTA)


Selçuklu Sultanı Gıyasettin Keyhüsrev tarafından Denizli havalisinin fethi için Servergazi ile birlikte Mehmet Gazi de ayrı ayrı tümen komutanı olarak görevlendirilmiştir. Bu iki komutan emirlerindeki birer tümenle, o zamanki adıyla Laodikya üzerine sevk edilmiştir. Bizans kuvvetleriyle önce Honaz (Colossea) civarında şimdiki Honaz harabelerinin yakınında çarpışmıştır. İlk çarpışmada galip gelmişler, geriye çekilen Bizans ordusunu izlemişler ve şimdiki Denizli’nin Deretekke (Sarayköy Caddesi) semtindeki geniş alanda yeniden harbe tutuşmuşlardır. O sırada Mehmet Gazi Hazretleri şehit olmuştur ve askerleri Servergazi’nin emrine geçmiş ve Bizans ordusu yenilip yok edilmiştir.


Türbe dikdörtgen planlı olup beşik tonoz ile örtülüdür. Yapının giriş bölümü kare planlı bir eyvanla sağlanmaktadır. Bu bölümün örtü sistemi günümüze gelmemiştir. Yapı moloz taştan yapılmıştır. Türbenin içerisinde bir adet sanduka yer almaktadır.Türbe 2014 yılında yapıya sonradan eklenen birimler kaldırılarak yapının özgün haline getirilmiştir.Denizli otogarının 1 km kadar ve Kaleiçi Çarşısı'nın 500 metre kadar kuzeyindeki İlbadı Mezarılığı içindedir. Şehiriçi halk otobüsleri veya minibüsleri ile ulaşım imkanları vardır.





3-Fatma Hanım (Yıldız) Türbesi (İLBADI MEZARLIKTA)

Fatma Yıldız Hanım Türbesi Denizli merkez İlbadı Mezarlığında 2. Sanayi tarafından giriş kapısı karşısındadır. 
Haçlı seferlerinden 3. Haçlı seferleri sırasında 1189–1192 yıllarında Denizli ve çevresini Haçlılardan koruyan Yıldız Bey’in kızı Fatma Hanım’a aittir. Haçlılar, Efes yolu ile Menderes kıyılarına gelmiş, Sarayköy Buharkent’ten Menderes’i geçmişlerdir. Fatma Hanım, halkın önderi olmuş ve Menderes kıyısına pusu kurarak Haçlıları perişan etmişlerdir. Fatma Hanım Denizli’yi boşalttırmış, yiyecek ve içecek maddelerini kesmiş, bu nedenle Denizli halkı dağlara çekilmiştir. Denizli’ye geçebilenler şehri insansız, yiyecek ve içeceksiz bulunca güçlükle Denizli’den kaçmışlar ve Türk kuvvetlerince yok edilmişlerdir. Türbe mermer işlemelerden yapılmıştır. Normal bir kabir şeklindedir, türbe binası yoktur.


Denizli’nin kadın halk kahramanı olan Fatma Yıldız Hanım, 3’üncü Haçlı seferleri sırasında Denizli ve çevresini Haçlı ordusuna karşı koruyan Yıldız Bey’in kızıdır. Rivayetlere göre, 1190 yılında Fransa Kralı Sen Lui’nin yönettiği Haçlı orduları, Efes- Selçuk yolu ile Menderes kıyılarına kadar gelir. Ordular, Sarayköy ve Buharkent arasından nehri geçerler. Haçlıların Menderes Nehri’ni geçtiğini öğrenen Fatma Yıldız Hanım, ilk önce Denizli merkezde bulunan kadın ve çocukların dağa gitmelerini söyler. Ardından bütün erkekleri toplayarak Menderes Nehri’nin kenarında pusu kurarak Haçlı ordusunu bekler.

Aç kalan askerler

Pusudan habersiz gelen Haçlı Ordusu’ndaki askerler büyük bir bozguna uğrar ve kaçar. Bozgundan kaçan askerler Denizli’ye kadar ilerler. Ancak daha önceden Fatma Yıldız Hanım’ın merkezde kalan kadın ve çocukların tüm erzak ve su ile dağlara çekilmesini emretmesiyle bozgundan kaçan haçlı ordusu erzaksız ve susuz kalır. Erzak ve su bulamayan Haçlı ordusu, Çukurköy ve Cankurtaran sırtlarına kadar çekilir. Burada da Türk Alperenleri tarafından öldürülür.

‘Er olan gelsin...’

Denizli’yi haçlı işgalinden kurtaran Fatma Yıldız Hanım, halk tarafından çok sevilirdi. Cesareti ve iman gücüyle tüm halkı etkilerdi. Vefat ettikten sonra halk tarafından türbesi yapılır. Türbenin üzerine de şu cümleler yazılır; “Yıldız Bey’in kızı Fatma Hanım, Haçlılarla savaşta askerlerin gevşeklik göstermesi üzerine kılıcını çekip, ‘Er olan arkamdan gelsin’ deyip ileri atılmış ve askeri teşvik ederek şehit düşmüştür.”








4-Mahmut Gazi Türbesi


Denizli İli, Çal İlçesi, Mahmut Gazi Mahalle Mezarlığı olarak kullanılan parsel üzerinde bulunan Türbe, kare planlı olup kubbe ile örtülüdür. Kubbeye geçiş üçgen pandantiflerle sağlanmıştır. Duvar Kalınlığı 80 cm. olup malzeme olarak devşirme taş ve tuğlalarla yapılmış, yarım küre şeklinde olan kubbesi ise tuğladandır. Türbeye doğu cepheden yarım daire kemerli bir kapı ile girilir. Kare mekânlı türbenin üzerinde bulunduğu yer hafif bir yükselti şeklindedir. Türbenin duvarları oldukça kalın, moloz taş, tuğla ve devşirme malzeme kullanılarak yapılmıştır. . Giriş kapısının güneyinde ve batı cephede yer alan pencerelerle aydınlatılmaktadır. İçinde doğu-batı doğrultusunda uzanan bir sanduka bulunmaktadır. Bu sanduka tuğla malzemeden yapılmıştır.Mahmut Gazi Türbesi 2000 yılında İzmir II Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun 10.12.1997 tarih 7281 sayılı kurul kararı ile yapıda basit onarım yapılmıştır.

5-Yatağan Baba Türbesi


Serinhisar ilçesinin Yatağan mahallesi güneyinde mezarlığın içinde küçük bir tepenin güneydoğusuna bitişik olarak yapılmıştır. Mezarlığın ana giriş kapısının tam karşısına düşmektedir. Türbe, namaz kılınan mescit kısmı ile sandukaların yer aldığı mekanlardan oluşmaktadır. Selçuklu Dönemi olan yapı üzerinde Hicri 642 (Miladi 1244-1245) tarihi bulunmaktadır. Yatağan Baba adlı kumandanın mezarı bu türbededir. Yapı, son dönemlerde gerçekleştirilen onarımlar sonucu asli özelliklerini kaybederek tamamen yenilenmiştir. Onarım sonucu duvarlar harç ile sıvandıktan sonra plastik boya ile boyanmıştır. Aynı onarımla konik kulah kısmı tamamen yenilenmiş ve çinko levhalarla kapatılmıştır. Türbe dıştan dışa 10.70x6.90 m.lik ölçüleriyle dikdörtgen bir forma sahiptir. Yapı malzemesi olarak tamamen taş malzeme kullanılmıştır. Türbenin dış duvarları 0.90 m genişliğinde inşa edilmiştir. Mescidin güney duvarının doğu köşesine yerleştirilen kapı sayesinde sandukaların olduğu türbe kısmına geçilmektedir. Mescid kısmı iki basamaklı merdivenle türbeye bağlanmaktadır. Türbe en son 2005 yılında tamirat geçirmiştir. Türbenin dışı beton harcıyla sıvanmıştır. Bugün birçok tamirata ve değişikliğe rağmen Türbe eski yapı tarzını korumaktadır.
Serinhisar ilçesine bağlı Yatağan Mahallesi’nde bulunan Yatağan Baba Türbesi,Türbe; türbedar odası ve sanduka odası olmak üzere iki kısımdan oluşmaktadır. Türbedar odasında, kapının tam karşısında küçük bir pencere mevcuttur. Sanduka odasının kuzeydoğu cephesinde de dikdörtgen bir pencere vardır. Sanduka odasında birbirine bitişik vaziyette 3 sanduka yer almaktadır. Bu sandukalar Yatağan Baba’ya, eşine ve oğlu Murat Bey’e aittir. Sanduka odasının içinde, güneybatı duvarda bulunan sivri kemerli niş dikkat çekicidir. 

6-Hüsamettin Bey Türbesi
Baklan'ın kurucusu Abdi Bey'dir. Abdi Bey'in kökleri Horasandaki Kayı Boyu beylerinden Apabay ismindeki Kayı beyine dayanır. Bu boy Horasan'dan yola çıkmış ve Bağdat üzerinden daha sonra Konya havalisine gelmiştir. Konya'dan sonra da bir kısmı, Bursa yöresine yerleşen Osmanlı'nın kurucusu Kayı aşiretidir. Abdi bey ise Konya üzerinden Denizli-Baklan'a yerleşen aşireti temsil eder.
Baklan'ın tarihi Türkler açısından Türkler'in Denizli'ye yerleşmesiyle başlar denilebilir. Baklanlı Hüsamettin Dede Çal, Baklan bölgesi Alaşehire kadar olan bölge ile Denizli havalisinin Fethedilmesi Hüsamettin Dede komutasında olmuştur. Hüsamettin Gazi Bey, Selçuklu akıncı komutanıdır ve Haçlılara karşı mücadele vermiştir. Asi karaağaç (Acıpayam) isyanını bastırmıştır. Hüsamettin Dede, Anadolunun Türklerin hakimiyetine girmesini sağlayan Miryokefolon (1176) savaşına katılmış ve bu savaşta yaralanmıştır.
Denizli'nin Baklan ilçesindeki Selçuklular döneminden kalma tarihi Hüsamettin Gazi Bey Türbesi yüzyıllar geçmesine rağmen halen ayakta. Birçok defa restore edilen türbe hikayesi ile de herkesin ilgisini çekmeyi başarıyor.Baklana ilçesi Hüsamettin Dede Mahallesi'nde bulunan 1252 yılında Bizanslılarla çarpışırken şehit düşen Hüsamettin Gazi Bey adına Selçuklular döneminde yapılan türbe aradan yüzyıllar geçmesine rağmen asırlara meydan okuyor. Denizli'de tarihi dönemlerde ve halk arasında bilinen adı ile 'Hüsamettin Dede' türbesi 12. yüzyıl ortalarında kentin Türkler tarafından fethi sırasında şehit düşen ve Hüsamettin Dede olarak bilinen komutana ait. Türbe içerisinde Hüsamettin Gazi'nin yanında yatan silah arkadaşları da bulunuyor.İşçiliğiyle Denizli'deki diğer türbelerden ayırt ediliyor Denizli'deki sayılı anıtsal yapılardan biri olan türbe Selçuklu mimarisine göre, kare planlı, kübik gövdeli olarak yapıldı. Kurşunla kaplanmış olan kubbesi, sekizgen bir kasnak üzerine yontularak oturtulmuş. Kubbesinin üzerinde alemi de bulunan tescilli yapının Selçuklu türbe ve han yapılarında görülen taç kapılara benzer anıtsal bir girişi var. Yapı, 16. yüzyıla ait bir eser olsa da giriş kapısı mimari yönden anıtsal taç kapılara benzediği için Selçuklu dönemini işaret ettiği ve farklı plan tipi, kaliteli malzeme işçiliğiyle Denizli'deki diğer türbelerden ayırt edildiği biliniyor.İlçede özellikle vatandaşların yoğun ilgi gösterdiği türbeye ilçe dışından gelen vatandaşlarda ilgi gösteriyor. Türbeye gelen vatandaşlar bol bol dua ediyor. Hüsamettin Gazi Bey kimdir?Bizans İmparatorluğu'nun Menderes Vadisi'ndeki şehirlerin tamamını tahrip etmesi, Burdur-Gölhisar taraflarına gelmesi üzerine Selçuklu Sultanı, Hüsamettin Gazi Bey ve Osman Bey'i (Yatağan Baba) görevlendirmiştir. Hüsamettin Gazi Bey ve Yatağan Baba, Bizanslılarla mücadele etmişler ve yenilgiye uğratmışlardır. Hüsamettin Gazi Bey, daha sonra Çal-Baklan bölgesine gelmiş, Beşparmak Dağı'nın etekleriyle Baklan Ovasını, kuvvetleriyle birlikte sarmış ve Menderes Havzasını düşmandan temizlemiştir. Bölgenin Türkleşmesinde ve İslamlaşmasında önemli bir yeri bulunan Hüsamettin Gazi Bey, 1252 yılında Bizanslılarla çarpışırken şehit düşerek, türbesinin bulunduğu alana defnedilmiştir.
Baklan ilçesinin Tekke Mahallesinde bulunan türbe, Selçuklu mimarı tarzında mermer kaplamalı, duvarları kesme taştan yapılmıştır. Kubbeli üzeri kemerli, 4 pencereli sanat değeri yüksek bir türbedir. İçinde 4 adet mezar vardır. Bu mezarların birinin Hüsamettin Beye, birinin Hüsamettin Beyin eşine, diğer iki mezarında akrabalarına ait olduğu sanılmaktadır. Mermer giriş kapısının üzerinde bir kitabe bulunmaktadır. Ayrıca kapı pervazlarının üzerinde de Arapça, Farsça ve Osmanlıca karışık yazılar bulunmaktadır. Bu yazıların tercümesi tam olarak yapılmamıştır.





7-Yediler İlbadı Türbesi(İLBADI MEZARLIKTA)


İlbadı mezarlığı Denizli’nin en eski mezarlığı olup Selçuklular zamanından (13.yy) günümüze kadar kullanılmıştır. Bundan dolayı “Yediler Türbesi” eski yıllara İlbadi mezarlığının içinde veya bitişiğinde olmalıdır. Ancak sonradan derinleştirilerek açılan bugünkü yol mezarlıkla türbeyi birbirinden ayırmıştır. Bunun dışında eski yıllarda İlbadi mezarlığında bulunan M.1334 tarihli Şücaeddin İnanç Bey İbni Ali Bey adına yazılı zaviyeye ait kitabenin bulunması, bu kitabenin türbenin yanında olan bir zaviyeye ait olduğunu akla getirmektedir. Bundan dolayı bu türbedeki mezarlar İnanç Bey ve ailesine ait olmalıdır. Bunun dışında çarşı kalesinin batısında; kale ile mezarlık arasında Ahi Sinan Tekkesi’nin bulunduğu, Ahi Sinan’a ait bir kabrin yer aldığı kaynaklarda geçmektedir. Ancak İnanç Bey ve ailesine ait henüz İlbadi mezarlığında mezar taşları bulunmamıştır.

Türbe içinde de yazılı mezar taşlarının olmayışı Osmanlı döneminde tekke ve zaviyelerde tahribat yapıldığını akla getirmektedir. Acıpayam Yatağan Baba Tekkesinde de Teke Müsellimi tarafından 19.yy başlarında tahribat yapıldığı konusunda kaynaklarda bilgiler bulunmaktadır. Ayrıca Denizli çevresindeki mimari değeri olan bütün türbeler incelendiğinde; yapı üzerinde bir kitabe, içinde de yazılı bir mezar taşı bulunamamıştır. Bunlarda Osmanlı’nın son döneminde yapılan tahribatları doğrulamaktadır. Bu sebeple türbelerin kime ait olduğu halk ananelerinde yaşatılıyorsa, bilinmesi mümkün olmaktadır. Bunun dışında Denizli tarihte büyük depremlere sahne olduğundan Vakıflar Hamamından başka bir yapı günümüze gelememiştir. Yediler türbesinde bulunan mezarlar Denizli merkezinde İlbadi mezarlığının en üst noktasında yer alması ve halk arasında sürekli olarak ilgi gösterilen saygı duyulan türbe olmasından dolayı Denizli beylerine ait olmalıdır. İbni Battuda Denizli’ye geldiğinde İlbadi mezarlığı yanındaki Namazgahta İnanç beyin (Sultan) eşiğinde bayram namazı kılınarak bayramlaşma töreni yapıldığı ve burada hayır yemekleri verildiği bilinmektedir. bu nedenle bu türbenin İnançoğulları Beyliğine ait olduğu düşünülmektedir.









8-Şeyh Mehmet Şirvani Türbesi

Şeyh Mehmet Şirvani Türbesi, Merkezefendi ilçesine bağlı İlbade Mahallesi’nde, İlbade Mezarlığı içerisinde bulunmaktadır. Türbe, mezarlığın ortasına yakın bir noktada konumlanmıştır. Türbe, Azerbaycan’ın Şirvan kentinin Zerdab köyünde doğmuş olan Şeyh Mehmet Şirvani’ye aittir. Şeyh Mehmet Şirvani, bilinmesi gereken tüm ilimleri öğrenmiş, birçok yerde İslamiyet’i anlatıp talebe yetiştirmiş, daha sonra da Denizli’ye yerleşmiş ve Miladi 1851 yılında Denizli’de vefat etmiş ünlü bir din adamıdır. Türbenin içinde Şeyh Mehmet Şirvani’ye ait büyük bir sanduka ile başka bir kişiye ait küçük bir sanduka bulunmaktadır.

9-Beycesultan Türbesi


Çivril ilçe merkezine 6 km. uzaklıkta, ilçenin güneybatısında Melhuş ve Kocayaka köyleri arasında, yüksekliği 20 m. olan höyük üzerindedir. Türbe binası tamamen Selçuklu mimarisi tarzında, oldukça bakımsız, harap olmak üzeredir. Sekizgen bir plan üzerine yapılmış, doğu yönünde yüksek olmayan bir kapısı, güney yönünde bir adet penceresi vardır. Türbe kesme taş, devşirme mermer, ve aralarında tuğla malzeme ile inşa edilmiştir. Üst örtüyü oluşturan kubbe tuğladandır. Yapının kuzey kenarında küçük bir mazgal pencere açıklığı vardır. Türbenin girişi kuzeybatı kenarındadır. Devşirme malzemeden yapılmış giriş kapısı dışa taşıntı yapmaz, yuvarlak kemerli ve sadedir. Yapı içte sekizgen planlı ve kubbeye geçişleri düz atkı şeklindedir. Keme taştan yapılmış sanduka doğu kenarına bitişik yapılmış ve üzeri çimento harcı ile sıvanmıştır. Sandukadaki şahideler devşirme malzemedendir. Türbede herhangi bir süsleme yoktur. Kitabesi bulunmayan yapının üst örtüsünün aslında konik ve pramidal bir külahla örtülü olması gerekir. Yapı stil özellikleri ile 14.yy Germiyanlı özellikleri göstermektedir.


10-Buldan Yenicekent Emir Sultan Türbesi (Büyük Tekke)


Buldan İlçesi Yenicekent Belediyesi bahçesindedir. Türbe, sekizgen planlı ve sekizgen prizmal gövdeli, üzeri kubbe örtülüdür. Yapıda kesme taş ve devşirme malzeme kullanılmıştır. Sekizgen gövde üstte geniş profilli bir saçakla ve üzerinde sekizgen yüksek bir kasnakla yükseltilmiş ve üzeri kubbe ile örtülmüştür. Kubbe üzeri çimento harcı ile sonradan sıvanmıştır. Türbenin girişi kuzeydendir. Kapı duvar yüzeyinden içeri çökertilerek yapılmış ve süs1emesizdir. Giriş kapısı yekpare mermer söveli ve yuvarlak kemerlidir. Sekizgen planlı olan türbenin içinde sonradan yapılmış büyük bir sanduka bulunmaktadır. Duvar yüzeylerinin her birine tuğladan birer teğet kemer örülerek iç mekan hareketlendirilmiştir. Sonradan çamurla sıvanmış ve üzeri beyaz badanalanmıştır. Üst örtü içte tuğladan örülmüş kubbe ile kapatılmıştır. Yapıda kapı dışında hiç pencere yoktur. Süsleme olmayan yapının düz ahşap kanatları üzerinde madeni süsleme aplikleri görülür.

11-Abdi Bey Sultan Türbesi
Serinhisar İlçesi Yatağan kasabasında bir Selçuklu prensinin türbesidir. Merkez ilçe Başkarcı-Tekkeköy yakınlarındaki türbelerin ise kime ait olduğu bilinmemektedir. Merkez Çukurköy’ü ile Karataş arasındaki türbenin “Bektaşi Dergâhı” olduğu bilinmektedir.

Bizanslıların Burdur’a kadar ilerlemesi üzerine Selçuklu Sultanı 30′a yakın uç beyini bu bölgeye gönderdi. Abdi Bey’de görevlendirilen uç beylerinden biriydi. Bölgenin düşmandan temizlenmesi için büyük mücadele veren Abdi Bey Köpekbeli mevkiinde ağır yaralanınca Salda Gölü kenarındaki revirde tedavi gördü. Selçuklu Sultanı savaşta gösterdiği kahramanlıktan dolayı Abdi Bey’e payesi verdi. Salda Gölü kenarındaki pınara da Sultan Pınarı ismi verildi. Ölümüne kadar Yatağan baba ile birlikte burada yaşayan Abdi Bey Sultan’ın türbesi bugün Belediye binasının karşısında üzeri ahşap örtülü, sekizgen bir yapıdır. Mezarının yan tarafına altıgen kıblesi bulunan Abdi Bey Sultan Camii yapılmıştır. Restorasyonu yapılan  bina ve camii bugün iyi durumdadır.

Abdi Bey Sultan Tekkesinde de aşevi, han, mescit, ambar gibi yapılar bulunmaktadır. Geniş bir avlunun çevresi duvarlarla çevrilidir. Genel olarak ahşap olan yapılarda Bizans ve Roma dönemine ait taşlarda kullanılmıştır. 

Tekke 1761 yılında tadilattan geçmiştir. 1826 yılında bütün Bektaşi Tekkeleri padişahın emri ile kapatılmış, Bektaşi Tekkesi olarak sadece Abdi Bey Sultan Tekkesi ayakta kalmıştır. 1800′lü yılların sonlarından ve 1900′lü yılların başlarına kadar çok faal dönem geçiren Tekke Cumhuriyetin ilanından sonra 1925 yılında tekke ve zaviyelerin kapatılması kanunundan mal varlığına el konuşmuş, hemen hemen her şey satılmıştır. 1950′li yıllardan sonra Türbe dışında hiçbir yapı kalmamıştır.





12-Üçler Türbesi


İl Merkezinde Leylekler Kavağı diye anılan semttedir. Türbenin İnanç oğullarının ileri gelenlerine ait olduğu bilinir. Tamamen harap haldedir.

13-Ahi Sinan Türbesi


Denizli de Ahinin kurucusu Ahi Sinan'a aittir. Türbe, Yeni Sanayi Sitesinin Dere Tekke tarafına giden yol üzerindedir. İl de Dedebağı kasabasının kurucusu Ahi Sinan'dır.1940-1950 yıllarında türbe yıkılarak yerine yol ve işhanı yapıldığından türbe yapısı günümüze kadar korunamamıştır.

14-lrlıganlı Şaban Dede Türbesi


Denizli Merkez lrlıganlı Kasabası’nda mezarlık üzerinde Tekke Mevkisinde yüksek bir yerdedir. Yapının herhangi bir kitabesi bulunmamaktadır. Ancak yapının yanına dikilen levhada buranın M.1097 yılında ölen Şaban Dede'ye ait olduğu belirtilmektedir. Şaban Dede Türbesi, türbeleri konu edinen yayımlarda mimari olarak ele alınmamıştır. Kuzeyde ve ona güneyden bitişik iki yapıdan meydana gelir. Kuzeydeki yapı, kare planlı, prizma gövdeli üzeri kubbelidir. Kapı iç kısmı ile pencerede ahşap atkılar dikkati çeker. Üst örtüsü sonradan çimento harcı ile sıvanmış ve yeşile boyanmıştır. Kare planlı olan esas türbenin gövdesi üstte sekizgene dönüştürülmüş ve üzeri kubbe ile örtülmüştür. Kuzey cephede kesme taşlardan yapılmış yuvarlak kemerli süslemesiz kapı açıklığı bulunmaktadır. Kapının iki yanına devşirme malzemeden, üzerleri oyulmuş birer sadaka taşı konulmuştur. Batı duvarının ortasında ise basit bir pencere yerleştirilmiş ve diğer duvarları sağır yapılmıştır.

Türbenin içi kare planlı, pandantiflerle geçilen bir kubbe ile örtülüdür. Pandantiflerin içine boşaltma çömlekleri yerleştirildiği görülmektedir. Duvar yüzeyleri hafif içe çekilerek kubbe eteğine kadar yükselen yuvarlak kemerler şeklinde yapılmıştır. Güney duvarına yuvarlak kemerli iki basit dolap nişi, doğu duvarına ise bir dolap nişi yerleştirilmiştir. Kapı yakınında iki basit sanduka bulunmaktadır. Duvarlar beyaz badana ve yeşil boya ile boyanmıştır. Yapıda süsleme bulunmamaktadır ve basit görünümdedir. Kare planlı, kubbeli mekanın iç cephe ve geçiş elemanları Çal Mahmutgazi Türbesi ile benzer özellikler taşımakta, ancak kubbede yüksek bir kasnağı bulunmasından daha geç bir döneme 18.yy'a tarihlenebilir.


15-lrlıganlı Anonim Türbe


Denizli Merkez Irlıganlı kasabasında mezarlık üzerinde Tekke Mevkisinde yüksek bir yerde, Şaban Dede Türbesi'nin güneyine bitişik yapılmıştır. Kitabesi bulunmayan, ancak Şaban Dede Türbesi ile birlikte bu türbe de, türbeleri konu edinen yayımlarda mimari olarak ele alınmamıştır. Şaban Dede Türbesine bitişik ve daha küçük yapılmış olan bu ikinci türbe ise dikdörtgen planlı ve üzeri tonoz örtülüdür. Türbe, moloz taş malzeme ile inşa edilmiştir ve kapı iç kısmında ahşap atkı dikkati çekmektedir. Şaban Dede Türbesi'ne sonradan bitiştirildiği dilatasyon izlerinden anlaşılmaktadır. Üst örtü sonradan çimento harcı ile sıvanmış ve yeşile boyanmıştır.

Türbe doğu-batı yönünde dikdörtgen planlıdır. Bu yapının giriş cephesi Şaban Dede Türbesi'nden 1.20 m. içeri çekilerek yapılmıştır. Güney cephesinin ortasına ise basit, küçük kare bir pencere açıklığı konulmuştur. Düz lentolu giriş kapısından geçilen türbenin içi, 2.08x3.60 m. ölçülerindedir. Bu dikdörtgen mekan çapraz tonozla örtülüdür. Kuzey duvarının batı ucuna bir dolap nişi açılmıştır. Mekanda basit bir sanduka bulunmaktadır. Basit sade görünümlü türbede herhangi bir süslemeye rastlanmaz. Yapı, Şaban Dede Türbesi 'nden daha sonraki bir döneme, 19.yy sonlarına tarihlenebilir.


16-Hüseyin Hulusi Efendi (Üzüm Dedesi) Türbesi


Denizli merkez, Akkonak Mahallesi'nde etrafı evlerle çevrili bir bahçe içerisinde bulunmaktadır. Türbe, kare planlı, kübik gövdeli, üzeri kubbe ile örtülüdür. Duvarlarda moloz taş, kapı ve pencerelerde ise kesme taş malzeme kullanılmıştır. Sekizgen yüksek bir kasnakla geçilen kubbenin üzeri çimento harcı ile sıvanmıştır. Kuzeyinde giriş kapısı, diğer üç yönünde ise birer büyük penceresi vardır. Kuzey cephesinin ortasında, hafif dışa taşırılmış, yüksek ve yuvarlak kemerli bit kapı yer alır. Kapının yuvarlak kemer yayının üzerinde sekiz yapraklı bir çiçek motifi bulunmaktadır. Kapının sövelerine metalden ikişer baklava dilimi aplike edilmiştir. Kapı kanatları dövme demirden yapılmıştır.Bu zat, 1838 yılında İzmir ilinin Bayındır ilçesinde dünyaya gelmiştir.
Gençliğinde çıkrık imalatçılığı yapmış ve bilinmeyen bir sebeple hapishaneye düşmüştür.
Hapishane hayatının son günlerini geçirdiği Denizli hapishanesinden çıktıktan sonra tevbe edip, Nakşibendiyye şeyhlerinden Hacı Hasan Feyzi Efendi Hazretleri'ne talebe olmuş, kısa zamanda mertebeler aşarak kemale ermiştir. Hüseyin Hulusi Efendi Hazretleri 1907 yılında vefat etmiştir.


HARİTA


17-Er Dinlendi Türbesi


Çal ilçesi, Mahmut Gazi Köyünün batısında dağın eteğinde hemen köyün bitimindedir. Bu mezarın bölgenin fethi sırasında şehit düşen bir Selçuklu askerinin mezarı olma ihtimali yüksektir. Köylüler ise bunun başka taraftan gelerek burada vefat eden bir ere ait olduğu, o nedenle de Er dinlendi denildiğini söylemektedirler. Ancak belirtildiği gibi fetihler sırasında bu yerde savaşlar olmuş burada şehit düşen birine ait olma ihtimali daha yüksektir. Mezarın üzerinde ahşap bir türbe olduğu rivayet edilmektedir ancak günümüzde böyle bir yapı bulunmamaktadır.



18-Ahmet Dede Türbesi


Çal ilçesinin, Akkent kasabasında kare bir yapı üzerinde büyük bir kubbeye sahiptir. Anlatılanlara göre Ahmet Dede’nin vefatında naaşı paylaşılamamış ve bunun üzerine 3 tane tabut hazırlanmıştır. Tabutun biri Akkent’e getirilerek buraya defnedilmiştir. Adak, yağmur duası, kısmet açma, rüya ve niyaz amaçlarıyla birçok ziyaretçisi vardır.



19-lşıklı Aşağı Cami Türbesi


Çivril İlçesi, lşıklı Kasabası Aşağı Mahalle'de Aşağı Camii avlusundadır. Türbe, caminin son cemaat mahalli kuzeydoğu köşesindeki girişinin doğu kenarına inşa edilmiştir. Türbe ve cami sonradan birleştirilmiştir. ışıklı ve Gümüşsu eserlerini inceleyen bir yüksek lisans çalışmasında etraflıca incelenmiştir.Türbe, doğu-batı yönünde dikdörtgen planlı inşa edilmiş ve üzeri kubbe ile örtülmüştür. Yapının kuzey ve doğu duvarı moloz taş aralarında tuğla parçaları ile, batı duvarı ise kesme taş malzeme ile inşa edilmiştir. Kubbenin üzeri çimento harcı ile sıvanmıştır. Saçaklarda yer yer devşirme İslamı mezar taşları kullanılmıştır. Kuzey cephesinin ortasına bir kapı, doğu ve batı yönlere birer pencere yerleştirilmiştir. Güney cephe ise büyük bir kemer açıklığı şeklindedir. Beden duvarlarından taşmayan giriş kapısı, mermer malzeme ile inşa edilmiştir. Yuvarlak kemer taşları mavi beyaz iki renk mermer taşlarının almaşık dizilmesi ile örülmüştür. Kemer üzerine konulan mermer kitabe levhası yazısız bırakılmıştır. Doğu duvarındaki pencere sivri kemerli küçük bir açıklık şeklinde, batı duvarındaki ise sağır teğet kemerli büyük bir pencere şeklindedir.

Türbenin içinde günümüzde sonradan düzenlenmiş sandukasız, baş ve ayak şahideli altı mezar bulunmaktadır. İç mekan, doğu ve batı duvarların üzerine atılan iki sıra mukarnas diliminden oluşan iki sıra silme ile kareye dönüştürülmektedir. Yapı, silmeler üstündeki tromplarla geçilen bir kubbe ile örtülmüştür. Yapının duvarları, geçiş elemanları ve kubbe içi çimento harcı ile sıvanmış, üzeri yeşil ve pembe renk ile boyanmıştır. Türbenin ve yanındaki caminin inşa kitabesi bulunmamaktadır. Türbe içinde bulunan şahidelerden en eski tarihli olanı 1251/1835 tarihini taşımaktadır. Bir çok kez elden geçirilen türbenin 19.yy ilk yarısında inşa edildiğini söylenebilir.




20-Dedeköy Cami Türbesi


Çivril ilçesi, Emirhisar yolu üzerinde, cami ile hamamın bulunduğu bir külliye içinde bulunmaktadır. Germiyanlı eserlerini inceleyen bir doktora çalışmasında etraflıca araştırılmıştır. Son zamanlarda etrafındaki yapılarla birlikte restorasyon geçirmiştir. Türbe, kare planlı, kübik gövdeli, üzeri kubbe ile örtülüdür. Kesme taş, yer yer tuğla malzeme ile inşa edilmiştir. Taşların bazıları devşirmedir. Kubbe geçişleri ve kubbe tuğladandır. Doğusunda giriş kapısı, kuzey ve batısında birer penceresi vardır. Güney duvarı sağırdır.

Kare planlı türbenin giriş kapısı, cepheden taşıntı yapmayan basit bir açıklık şeklindedir. Kapı üzeri sivri sağır kemerlidir. Kuzeydeki pencere daha geniş, batıdaki ise şevli mazgal penceredir. Kübik gövdeden sekizgen bir kasnakla kubbeye geçilir. Kubbenin üzeri alaturka kiremit kaplıdır. Kare planlı türbenin içinde kime ait olduğu bilinmeyen dört adet mezar yeralmaktadır. Türk üçgenleri ile geçilen türbe içinde herhangi bir süsleme bulunmamaktadır. Geçiş öğeleri deforme olmuştur. Duvarları çimento harcı ile sıvalıdır. Kitabesi bulunmayan türbeyi, yanındaki caminin özelliklerinden hareketle 14-15 .yy'a tarihlendirebiliriz.



21-Habip-Acem Türbesi

Çivril İlçesi mezarlığında ve bir höyük üzerindedir. Onikigen planlı, prizmal gövdeli ve onikigen prizmal külahlıdır.Devşirme ve kesme taş malzeme ile inşa edilen türbenin duvarları çimento ile derzlenmiş, külahı ise daha önce çimento harcı ile sıvalı iken bugün çinko ile kaplanmıştır. Güney kenarının ortasına açılmış bir kapısı ile güneybatı kenarlarından birine açılan küçük bir pencere bulunmaktadır. kenarına kamalama yerleştirilen iki devşirme Bizans yas sı payesi türbenin önünde bir sundurmanın varlığını göstermektedir. Türbenin bütün duvar ve kubbesi çimento harcı ile sıvanmış ve yeşil renge boyanmıştır. Zeminde süslemesiz basit bir sanduka bulunmaktadır.


22-Sarı İsmail Sultan Türbesi
Türbesi Denizli Tavas Tekke Mahallesindeki mezarlıkta bulunan Sarı İsmail Sultan,1260-1350 yılları arasında Tekke Mahallesi’nde yaşamış bir Türkmen dedesidir. Hacı Bektaş Veli hazretlerinin mürididir. Denizli’nin güney ve güneybatı bölgelerinin Türkleşme sürecinde etkin bir rol aldığı bilinmektedir. Bölgesinde yaşayan konar-göçer Türk topluluklarını sosyal ve düşünsel açıdan yönlendiren bir lider olarak tanınmaktadır.

23-Sultan Sarı Baba Türbesi
Sarayköy ilçesine bağlı Tekke Mahallesi’ndeki Tekke Camii avlusunda bulunan Sultan Sarı Baba Türbesi’nin 18. veya 19. yüzyılda yapıldığı düşünülmektedir. İslâmiyeti yaymak için Horasan’dan Anadolu’ya gelen velîlerden. Doğum ve vefât târihleri kesin bilinmemekte olup 13. yüzyılda yaşadığı tahmin edilmektedir.Türbe yapısı, orijinalinde birbirine bitişik iki sekizgen planlı odadan meydana gelmektedir. Sanduka odasının tavanı; ortasında iç içe yerleştirilmiş yıldız motifleri bulunan işlenmiş ahşap plakayla süslenmiştir. Sultan Sarı Baba Türbesi, 2012 yılında aslına uygun şekilde restore edilmiştir.




24-Teslim Abdal Türbesi

Denizli İli, Eski Çukur Köyünün bulunduğu Cankurtaran Mahallesi sınırları içindedir. Cankurtaran yokuşundan çıktıktan sonra ilk sağdan giriniz ve yola devam ederek ilk dört yol kavşağındaki sol taraftaki toprak yola giriniz Yaklaşık 50 metre gittikten sonra türbenin kubbesini görebilirsiniz. Türbe aynı zamanda mezarlık olarak da kullanılmış olan Çukurköy Höyüğü’nün içindedir. Höyüğün doğu tarafında M22d09b pafta, 1713 parselde tuğla örgülü ve kubbeli yenilenmiş türbe yapısı vardır. Türbe içindeki mezarın Horasan Ereni Pir Hacı Bektaş Halifelerinden Teslim Abdal Sultan’a ait olduğu belirtilmektedir. Höyüğün güneybatı tarafındaki uzantısında ise kuru tarım yapılmaktadır.Türbe Aydın KTVKBK'nun 15.02.2007 gün ve 709 sayılı kararı ile tescillenmiştir.

Teslim Abdal Sultan; Hacı Bektaş-i Veli hazretlerinin 360 halifesinden birisidir. Horasan’dan Denizli’ye kadar geldiği bilinmektedir. İstanbul, Ankara, Çorum, Tekirdağ ve Denizli dahil olmak üzere, 5 ilde Teslim Abdal Türbesi var. Belki isim benzerliğinden ya da yaşadığı dönemde erenlik mertebesine eriştiği için paylaşılamamış ve bu saydığımız tüm illerde adına yapılmış bir türbesi bulunmaktadır.
Teslim Abdal Sultan hakkında yapılan araştırmalarda, 4.Murat döneminde isminin geçtiğini biliyoruz. Yeniçeri ocağında “Ağa” ya da “Baba” olarak adlandırılıyormuş. Yeniçeri ocağına verdiği hizmetler sayesinde adına bir mehter marşı yazılmış.




25-Kazak Abdal Türbesi


Karataş (Köyü) Mahallesi Yukarı Tekke Mevkiindedir. 


Kazak Abdal 16. Yüzyıl Bektaşi evliyalarındadır. Hacı Beştaşi Veli’nin halifelerinden olup Sarı Kazak Abdal olarak da anılmaktadır. Kazak Abdal Türbesi Bektaşi Tarikatı yapılarındadır. Osmanlı Dönemi Bektaşi kültürü kalıntısıdır. Kazak Abdal Türbesi; mimari olarak kare plan şemalı, güneyden girişli, kuzey kısmında penceresi olan, batı kısmında sonradan kapatıldığı anlaşılan ocaklığı bulunan, doğu-batı istikametinde sandukası bulunan kırma çatılı, yığma taş duvar tekniğinde yapılmış bir yapıdır. Yapının çevresinde şıra çıkarma birimi ve dibek taşları  bulunmaktadır. Batısında Dediği Yeter Sultan Dergahı yer almaktadır.

 Romanya Türklerindendir17. yüzyılda yaşadığı sanılan bir Alevi-Bektaşi Türk halk ozanıdır.

Şiirlerinin bir kısmı hiciv örnekleriyle doludur. Dili yalın ve sadedir. Rahat okunur. Şiirleri güncelliğini halen korumaktadır.

Kazak Abdal'ın, Bektaşi gelenekleri içinde, yaşam öyküsü ilgi çekicidir. Bu öykü Turgut Koca'nın Bektaşi Şairleri ve Nefesleri kitabında şöyle anlatılmaktadır: Rus Çarı'nın kızı bir çocuk doğurur. Fakat bu çocuk, annesinden süt emmez. Bu duruma ne hekimler, ne de papazlar çare bulamazlar. Sonunda Deliorman dergahından, Rusya'dan tuz parası almak üzere gelen Demir Baba'ya: 'Sen keramet ehli bir azizsin. Bu çocuğu tutulduğu hastalıktan kurtar.' diye yalvarırlar. Demir Baba da: 'Bu çocuğun süt emmesini sağlar isem, tekkeme nezreder misiniz?' der. Kabul ederler. Demir Baba çocuğa: 'Em!' der. Çocuk, anasının memesini emer. Delikanlılık çağına erince, Demir Baba dergahına gönderirler. Böylece Demir Baba, çocuğu evlat edinir. Adını Ahmed kor. Bu çocuk daha sonraları Balım Sultan'a giderek, el alır ve adı da Kazak Abdal olur. söylence böyle bitiyor.

Kazak Abdal'ın ucu tenteneli ve taşlanmış bir mendilinin, Demir Baba dergahında bulunduğunu, Deliorman'dan gelen göçmenler söylemektedirler. Kazak Abdal, DenizliCankurtaran' daki dergahında yatmaktadır.

Elimizde birkaç şiiri olan Kazak Abdal'ın, kim olduğu, ne zaman yaşadığı kesin olarak bilinmiyor. Saadettin Nüzhet, XVII. yüzyıl yaşamış Bektaşi şairlerinden olduğunu, şiirlerine rastlanan yazma dergilerin bu yüzyıl sonlarında yazılmış olmasına bağlıyor. Balım Sultan'a (ö. 1516) övgü olan şiir onunsa daha önce yaşadığı da ileri sürülebilir. Gerçi Bektaşiliğin ikinci piri sayılan Balım Sultan'ın aynı tarikatın dervişlerinden birince övülmesi doğaldır. Ama bütün özellikleriyle canlı bir biçimde anlatılışı, hele yürüyüşünü yansıtan şu dörtlük,

"Arslan gibi apıl apıl yürüyen Kendi özün hak sırrına bürüyen Kepeneğin yanı sıra yürüyen Mürsel baba oğlu Sultan Balım'dır."

bir gözlem sonucu olsa gerektir. Yine de, ünlü pirin söylencelerde ayrıntılarıyla anlatılan kişiliğinin şairin hayaline yön verdiği düşünülebilir. Kazak Abdal'ın Romanya Türklerin-den olduğu söylenmektedir. Hayali bir resmi de yapılmıştır. Bir şiirinden ise asıl adının Ahmet olduğu anlaşılıyor. Kendine özgü ve gerçekçi bir bakışı vardır. Ali sevgisi Ali'de Tanrı'nın dile geldiği, görünüş alanına çıktığı, onun insan biçiminde tanrı olduğu inançla anılır, anlatılır.

Kazak Abdal'ın toplumsal kurumları, yerleşik inançları, gelenekleri yeren iki şiiri günümüzde de değerini korumaktadır. Belli bir toplumsal düzenin oluşturduğu insanın alabildiğine yerildiği bu şiirler, yerginin ötesinde mizahi öğeler de taşır. Azmi'yi ve Kaygusuz Abdal'ı anımsatır. Ali de Tanrı'nın dile geldiğini görünüş alanına çıktığını söyler. Tanrı'yı insanlaştırır.

Yerici -alaycı tutumu, güldürücü diliyle yobazlara, sofulara kulaktan dolma tutarsız bilgilerle bilgin görünmeye çalışan cahillere ses kalabalığı ile başkalarını susturmaya çalışanlara şiirlerinde sataşır, onların olumsuz yanlarını sergiler. Aslında şiirleri açıktır, yoruma gerek duymaz. Yerginin içinde gerçeği sunar. Kimlere çattığını açıkça söyler.

Kazak Abdal, kendine özgü söyleyişi, buluşu olan, olaylara çok alaycı yerici gözle bakmasını bilen, yazınımıza değişik bir ses getirmiş ozanımızdır. Alaycılığı ve yericiliğiyle 16. yüzyılda yaşamış Azmi'yi anımsatıyor. Kırsal kesimin ozanlarınca da çalınmış söylenmiştir. Bu şiir türünde onun gibi başarılısı görülmemiştir. Hacı Bektaş Veli'ye yürekten bağılıdır. çağını aşan tutumu ile köklü bir direniş içindedir, gerçekçidir.


26-ALAADDİN HAN(TAŞKIN DEDE) TÜRBESİ:

Acıpayam İlçesi'nin Alaattin kasabasında "Taşkın Mevkii"nde tepe yamacında ve Ömer Acımaz'a ait tarla içindedir.

Dört köşeli, ahşap çatılı, kiremit örtülü, mimari özelliği olmayan, duvarları harçla taş yapılı, sıvasız, bakımlı bir binadır. Şimdiki halindeki türbe binası "Kaykılar'ın Mustafa" tarafından 1974 yılında yaptırılmıştır. Daha önceleri yuvarlak ve kubbeli, üzeri sac kaplama ve tamamen Selçuklu mimari tarzında imiş, tek ahşap kapılı, tek pencerelidir. Hasır, kilim sergileri, kadın örtü giyecekleri bulunur. Kitabesi yoktur.

Kasaba ve çevre halkınca "Taşkın Dede" olarak bilinen Alaaddin Han, Horasan Türkleri'nden olup, 12. Yüzyılda yaşamış kasabanın kurucularındandır. Kendisi, eşi ve iki çocuğunun bu çevrede yapılan savaşlarda  şehit oldukları, Anadolu Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat'ın sülalesinden olması nedeniyle bu isimle tanındığı ve kasabanın adının da buradan geldiği bilinmektedir.


Oğuzlar soyundan gelmektedir. Alaattin Han, Don Baba ya da Dona Baba ile kardeştir.

27-Hasan Feyzi Efendi Camii Türbesi:

Denizli'nin Kuşpınar Mahallesi'nde yaptırdığı camii içinde bulunmaktadır türbe.

Hasan Feyzi Efendi¸ on dokuzuncu yüzyılda yaşayıp¸ Denizli civarında halka İslâmiyet'in emir ve yasaklarını anlatan bir Allah dostu-dur. Doğum tarihi tam olarak bilinmemektedir. Kaynaklara göre ailesi¸ Horasan bölgesinden Anadolu'ya göç eden Müslüman Türkmenlerdendir. Yine kaynaklarda ailenin önce Konya'nın Bozkır ilçesine daha sonra da Isparta'nın Yalvaç ilçesine yerleştiği ve Hasan Feyzi Efendi'nin burada evlendiği belirtilmektedir. İlk çocuğu Ahmet Fevzi de burada dünyaya gelmiştir.


Hasan Feyzi Efendi Yalvaç'ta bir cami ve medrese inşa ettirmiş¸ medresesinde yetiştirdiği talebeleri¸ bugünde hala bir kuşak olarak yurdun çeşitli bölgelerinde hizmet vermeye devam etmektedir. Hasan Feyzi Efendi irşad faaliyetlerinde bulunduğu Yalvaç'ta halkın sevgisini kazanmış olmasına rağmen kıskanç¸ şer kişilerin baskıları sebebiyle rahatsız olmuş ve Yalvaç'tan ayrılarak Denizli'ye yerleşmiştir.


Denizli'nin Kuşpınar Mahallesi'nde yaptırdığı camii ve medresesinde yine öğrenci yetiştirmekle meşgul olan Hasan feyzi Efendi 1885 yılında vefat etmiş ve kendi yaptırdığı caminin avlusuna defnedilmiştir.






  • DENİZLİ İLBADE MEZARLIĞI

    İlbade Mezarlığı, Denizli İli, Merkezefendi İlçesi, İlbadı Mahallesinde, Mülkiyeti Denizli Belediyesi’ne ait 109 pafta, 616 ada, 1 parsel ile 153 pafta, 557 ada, 37 parselde yer almaktadır. Mezarlık, Orta Çağ’da Denizli’nin yerleşim yeri olan Kale’nin (Kaleiçi) 30-40 yıl önce batı yönündeki en uç noktası durumundayken; bugün şehir içinde kalmış ve İlbadı Mahallesi yolu ve eski Sarayköy yolu üzerinde bulunmaktadır. Geniş bir yamaç ve tepe üzerine kurulmuş ve fazla yüksek tutulmayan duvarlarla kuşatılan kuzey-güney uzanan geniş bir alana yayılmış olan mezarlık, İzmir II Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 23.01.1991 tarih ve 1757 sayılı kararı ile tescillenmiştir. 14. yy. seyyahlarından İbn-i Batuta’nın eserinde bahsedilen yer olması, Denizli İli ile Ege Bölgesi’nin en eski (Türk-İslam Mezarlarını barındırmaktadır.) ve en büyük mezarlığı durumundadır. İçinde barındırdığı kültür varlıklarından dolayı Denizli’nin tarihi ve Kültürel benliği niteliğinde olması büyük bir önem arz etmektedir. Mezarlığa, bugün dört ayrı kapıdan giriş gerçekleşmektedir. Bunlar Ahi Sinan Kapısı, Fatma Yıldız Hanım Kapısı, Bakırlı Kapısı, Mehmet Gazi Kapısıdır. Mezarlıkta, 2007 yılından itibaren İl Kültür Turizm Müdürlüğü’ne bağlı Müze Müdürlüğü başkanlığında , Prof. Dr. Kadir PEKTAŞ danışmanlığında kurtarma kazısı ve temizlik çalışmaları devam etmekte olup, şu anda da kazı, konservasyon ve restorasyon çalışmaları ile çevre düzenleme projesi çalışmaları ve envanter çalışmaları (8 bin civarında mezar taşının kaydı yapılmıştır.) sürdürülmektedir. Yapılan kazı çalışmalarında; form vermeyen yeşil ve mavi sırlı seramik parçaları, kulplar, dip ve gövde kırıkları, sikkeler ok uçları, ahşap ve balmumundan yapılmış büyü malzemeleri, tahta kaşıklar, kabartmalı tasvirli buluntular gün yüzüne çıkartılmıştır. 2013 yılından bugüne mezarlık zaviyesinin, Hamitzade Efendi Mezarının, Eski Denizli Müftüsü Ahmet Hulisi Efendi’nin Mezarı ve Şeyh Şirvani Türbesinde konservasyon çalışmaları yapılmıştır. Mezarlık namazgahında restorasyon çalışmaları devam etmektedir. 2014 yılında da farklı büyüklükte sekiz ayrı noktada kazılar gerçekleştirilmiştir. Çalışmalarında; Selçuklu (Mehmet Gazi Türbesi, sandukalı mezar), Beylikler Döneminde (14. yy.da yapılmış mezarlar; bazen sanduka şeklinde karşımıza çıkarken mermerden yapılmış üzeri dilimli, kemerle son bulan kısa şahidelerin yanı sıra dikdörtgen prizma şeklinde, sivri kemer formunda, kıvrık dal, palmet ve rumi motiflerin ve altıgen, sekizgenlerin oluşturduğu geometrik motifler yoğun olarak da kullanılmıştır. Süsleme ve kitabeler kabartma tekniğiyle uygulanmıştır.) ve Osmanlı Dönemine ait(17.yy. lahit mezarlar; 18. yy. ait çeşitli mezar taşları: fesli, külahlı, sarıklı, boyunluklu, hotozlu, bitkisel motifler, cami kompozisyonları, selvi, kıvrık dallar, çiçek motiflerinden ve Arap harfleri işlenmiş olduğu, Roma ve Bizans Döneminden kalan mimari parçaların da devşirme malzeme olarak Osmanlı Döneminde kullanıldığı tespit edilmiştir.) ait çok sayıda farklı özellikte mezarlar ve mezar yapıları bulunmaktadır. Ayrıca Sahabe mezarı, (Mehmet Gazi Türbesi yönünde ilerleyen eski Sarayköy yolu, tarihi yol, bulunmakta bu yolun kenarında) aile mezarı ortaya çıkarılmıştır. Mezarlıkta; Mehmet Gazi, Derviş Ali Kahya ve Şeyh Mehmed Şirvani, Yediler Türbesi de mevcuttur.

     FATMA YILDIZ HANIM III: Haçlı Seferleri sırasında komutan olarak savaşmış ve şehit düşmüştür. Roma Döneminden kalma devşirme malzeme ile yapılan mezarı, Fatma Yıldız Hanım Kapısı’nın girişinde yer alır.

     MEHMET GAZİ TÜRBESİ Selçuklu uç beyi olan 1210 yılında Denizli’nin fethi sırasında şehit olmuş olan büyük bir tarihi şahsiyettir. Türbesi, mezarlığın batı tarafında, hakim bir tepe üzerinde yer almaktadır. Yapı, Anadolu Selçuklu Döneminde yapılmış olup, uzun dikdörtgen planlı tonoz örtülüdür ve Türbe içinde doğu duvarında sıva altında aynı dönemi veren bir kitabe yer almaktadır. Orijinalliğini korur durumdadır.

    MEZARLIK ZAVİYESİ Zaviye, Arapça’da “Köşe” anlamına gelmektedir. İçinde tahrikat ehli şeyhlerin ve dervişlerin yaşadığı ve yolcuların misafir edildiği yerler olarak geçmekte ve zaman içinde tekke adıyla da anılmıştır. Mehmet Gazi Türbesi’nin alt tarafında bulunmaktadır. Kare planlı ve tek mekanlı olup, içerisinde dolap nişi ve ocak nişi yer almaktadır. Günümüze kadar kalabilen zaviyelerden bir örnektir.

     ŞEYH MEHMED ŞİRVANİ TÜRBESİ 18. yy. sonlarında doğan Şeyh Mehmed Şirvani hazretlerine ait olup, vefatından ardından İlbade Mezarlığına defnedilmiştir. Kare planlı kerpiç yapı, zamanla tahribat görmüş ve özgünlüğünü kaybetmiştir.

    YEDİLER TÜRBESİ İnanç Beyliği Döneminde yaşamış, yönetici olduğu ve yedi önemli kişi oldukları düşünüldüklerinden Yediler Türbesi denilmiştir. Zaman içinde özgünlüğünü yitirmiştir. Dikdörtgen planlı beşik çatılıdır. Mezarlığın güneyinde yer alan türbe mezarlık alanının dışında kalmıştır.

     DERVİŞ ALİ KAHYA TÜRBESİ Denizli’nin geçmişinde önemli bir yere sahip olan bir şahsiyettir. Bir dergahı ve çok sayıda öğrenci yetiştirdiği bilinmektedir. Türbe kare planlı, kırma çatılı ve 19. yy. yapılarındandır.

    MÜFTÜ AHMED HULUSİ EFENDİ Milli Mücadele Döneminin kahramanlarındandır. Denizli’yi düşman işgalinden kurtarmak için Bayramyeri Meydanı’nda halka hitap ederek halkı mücadeleye teşvik etmiştir. Mezarı, mermer malzemeden yapılmış ve Mehmed Gazi Türbesi’nin güneyinde yer almıştır.

    TONOZLU MEZAR Türk mezar geleneğinde çok fazla karşımıza çıkmayan bir örnek olup, mezarın alt kısmında tonozla örülmüş mumyalık kısmı yer almaktadır. Mezar yapısının Anadol Selçuklu ya da Beylikler Döneminde yapıldığı düşünülmekte ayrıca kazı öncesinde tahribata uğradığı da gözlenmiştir. Ayrıca, Anadolu Selçuklu Döneminden itibaren kullanılmaya başlanılan mezarlıkta Cumhuriyet Döneminde de kullanımı sürmüştür. Günümüzde de halen mükerrer definler devam etmektedir. Tarihi ve kültürel benlik açısından büyük öneme haiz olan İlbade Mezarlığı, Denizli Büyükşehir Belediyesi, Pamukkale Üniversitesi ve Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı İl Kültür Turizm Müdürlüğü bünyesinde bulunan Denizli Müze Müdürlüğü’nün ortak çalışmaları ve dayanışmanlarıyla gelecek nesillere kültür akışını sağlamaya, geçmişe ışık tutmaya, aydınlık bir gelecek için yol gösterici özellik taşımaya devam edecektir. 

    Denizli Tarihi Köprüleri

    Denizli Tarihi Köprüleri   
         Mehmet KORKMAZ İl KÜLTÜR VE TURİZM MD.

                                     03.02.2016

    BAYIRALAN ROMA KÖPRÜSÜ (Çal)

    Bayıralan Köprüsü, Roma Dönemi’ne ait olup, Denizli’nin Çal ilçesine bağlı Bayıralan Mahallesi’nin kuzey doğusundaki Kemer Deresi üzerinde bulunmaktadır. Aradan geçen onca zamana rağmen varlığını korumayı başaran köprü, derenin en dar noktasında yapılmış olup, tek kemerli ve taş örgülüdür. 15x30 cm ve 10x20 cm ebatlarındaki taşların sıkıştırılmasıyla yapılan tarihi köprü, 2 metre genişliğinde ve uçtan uca 15 metre uzunluğundadır. Köprünün ayakları her iki tarafta yer alan iki ayrı ana kaya üzerine oturmaktadır. Köprünün üzerinde bulunduğu vadinin derinliği yer yer 20 metreyi bulmaktadır. Sert kaya kütlelerinin üzerinde konumlandırılan köprü farklı dönemlerde onarım geçirse de büyük ölçüde orijinalliğini korumuştur. Köprü, yakın geçmişte kemerin en açık noktasına yerleştirilen bir hatılla desteklenmiştir. Genel olarak iyi durumda olan Roma Köprüsü günümüzde kullanılmamaktadır.

    DAYILAR TOZLUKARA KÖPRÜSÜ (Çal)

    Dayılar Köprüsü Çal ilçesine bağlı Dayılar ile Şapçılar mahalleleri arasındaki yol üzerinde bulunmaktadır. Dayılar Köprüsü’nün diğer adı Tozlukara Köprüsü’dür. Roma Dönemi’ne ait olan köprünün uzunluğu 55,50 metre, genişliği 3,40 metre, kemer açıklıkları ise 5,50 metredir. Devşirme malzemeden yapılmış olan köprünün yuvarlak kemerli iki adet gözü bulunmaktadır. Büyük Menderes Nehri üzerinde yer alan Dayılar Köprüsü; Apameia, Eumenia, Launda, Mossyna, Hierapolis ve Laodikeia ticaret yolları üzerindeki köprülerden birisidir. Büyük ölçüde sağlam durumda olan Dayılar Köprüsü, günümüzde tarım arazilerine ulaşım amacıyla kullanılmaktadır.

    HANÇALAR KÖPRÜSÜ (Çal)

    Denizli, Çal İlçesi, Hancalar (Kasabası) Mahallesi ile Bekilli yolu üzerinde bulunmaktadır. Osmanlı İmparatorluğu Döneminde, Çal yakınlarında tarihi bir Pazar (Kayı) kuruluyordu. Köprünün ticaret merkezine giden yol güzergahında kurulması ve ticari amaçlı kervanların geçiş yapmasından dolayı büyük önem taşımaktadır. Köprünün doğu-batı yönünde döşeme uzunluğu 65 m, korkuluklarla beraber genişliği 4,20 m’dir. Köprünün yan kemerlerinin genişliği 6,75 m, yüksekliği 3,30 m, orta kemer genişliği 8 m olup yüksekliği 4,10 m’dir. İki kemer arasındaki ayakların genişliği 3,50 m’dir.Hancalar Köprüsü, üç kemerli, orta kemer yan kemerlerden yüksek ve geniş tutulmuş olup, bu haliyle Klasik Osmanlı Köprülerinin özelliğini göstermektedir. Köprünün ne zaman yapıldığı kesin olarak bilinmemektedir. Güney tarafındaki kemerleri taşıyan ayaklarda bulunan H.1302 ve 1934 tarihli kitabelerinden anlaşılacağı üzere onarım yapılmış, bu onarımlarda köprünün orijinal malzemesine (düzgün kesme taş) bağlı kalınmamış, moloz taş kullanılmıştır. Köprüyü taşıyan ayakların; suyun aşırı basıncını önlemek için güney tarafına (akıntı yönüne) üçgen formunda sel yaranlar yapılmasına rağmen kuzey tarafından yuvarlak formlu sel yaranlar yapılmıştır. Yuvarlak
    kemerli , üç gözlü köprüye hafif bir meyille çıkılmaktadır.

    AHMETLİ KÖPRÜSÜ (Sarayköy)

    Sarayköy İlçesi, Ahmetli Köyü’nde yer alan Ahmetli Köprüsü;  dört kemerli olarak yapılmıştır. Köprünün uzunluğu 55 m, genişliği 4,75 m, kemer açıklığı yaklaşık 5,5 - 5,7 m.dir. Kemerli gözlerden kuzey taraftaki iki gözü, I. Dünya Savaşı sonunda Batı Anadolu’yu işgal eden Yunanlıların, Denizli’ye geçmelerini önlemek amacıyla yıktırılmıştır. Daha sonra Cumhuriyet Dönemi’nde, köprünün yıkılan iki gözünün,   kuzeye doğru, diğer orijinal ayakların üzerinde betonarme olarak üst bölümü yapılarak yakın zamana kadar hizmet vermesi sağlanmıştır.  Malzeme olarak traverten kullanılmış olup, Roma Dönemi’ne aittir.

    BEDİRBEY KÖPRÜSÜ (Acıpayam)
    Acıpayam İlçesi, Bedirbey Köyü’nün 300 m. güneyinde, Dalaman Çayı (İndos Nehri) üzerinde kurulmuştur. Themisonion-Kibyra Antik yolu güzergâhında yer almaktadır. Blok taşlardan inşa edilen köprü beş gözlü olup, kuzey tarafındaki iki yuvarlak kemer sağlamdır. Üç gözün sadece üç kemer ayakları mevcuttur. Kemer genişliği 3.50 m.dir. Köprü döşemesiyle beraber 40 m. uzunluğundadır. Bu gün nehir kuzey taraftaki ikinci kemer gözünden akmaktadır.  Köprünün kemerlerinden ve blok taş malzemenin kullanılışından anlaşıldığı gibi, Roma Döneminde yapılmış olup, Selçuklular Döneminde kullanıldığı, Osmanlı Döneminde moloz taş malzemeyle tamir edilerek işlevini sürdürdüğü gözlenmektedir. Cumhuriyet Döneminde nehrin 50 m. kuzeyinde tahta köprü yapılarak geçiş sağlanmış, 250 m. kuzeyden yeni yol açılarak güzergâhı değiştirilmiştir.



    ZEYVE KÖPRÜSÜ (Çal)

    Zeyve köprüsü, Akkent (Kasabası) Mahallesi–Bekilli ilçesi stabilize yol güzergahında doğu batı yönünde akmakta olan menderes nehri üzerinde kuzey güney istikametinde bulunmaktadır. 3 gözlü yuvarlak kemerli taş örgülü köprünün genişliği 3,6 metre döşeme uzunluğu ise 35 metredir. Yöresel taş malzemenin kullanıldığı köprünün iki kenarında biriket malzeme ile yapılmış korkuluklar bulunmuştur. Köprünün yakalarında yer alan sel yaran kısımları zamanla tahrip olarak ortadan kalkmıştır. Roma Dönemine tarihlendirilen köprü günümüzde tarla ve bahçelere ulaşım yolu olarak kullanılmaktadır.


    AK KÖPRÜ (Çivril)

    Denizli İli, Çivril İlçesi, Karayahşiler Köyü sınırları içinde, Büyük Menderes üzerinde bulunan Ak Köprü, doğu-batı doğrultusunda olup, dört kemerlidir. Köprü yuvarlak kemerli olması sebebiyle Ahmetli ve Hançalar Köprüsü ile mimari benzerlik gösterir. 1976 yılında köylüler tarafından onarılmıştır. Ak Köprü, Antik Dönemde Peltai-Apameia yol güzergâhındadır. Köprü orijinalinde kesme taşla kaplı olup, doğu tarafındaki kemer diğerlerinden daha geniş tutulmuştur. Doğudan itibaren ilk kemer genişliği 4.50 m, ikinci kemer 5.50 m genişliğinde, üçüncü kemer ise 3.50 m genişliğindedir. Köprü döşemesiyle birlikte 50 m uzunluğundadır. Üçüncü kemerin batı tarafındaki yarısı ile, batı tarafındaki dördüncü kemer 1976 yılındaki onarım esnasında betonarme olarak yapılmıştır. Kemerlerin etrafı silmeyle çevrelenmiş durumdadır. Büyük Menderes Nehri’nin akışının köprüye zarar vermemesi için kemer ayaklarının güney tarafına sel yaranlar yapılarak kesme taşla kaplanmıştır.Köprünün kuzey tarafındaki kemer alınlığında dairesel bir niş açılarak etrafı silmeyle çevrelenmiş olup, ortasında da silindirik gövdeli süsleme elemanı bulunmaktadır.Köprünün çevresinde bulunan Osmanlıca yazılı mermer onarım kitabesinde Miladi 1807 tarihi okunmaktadır. Bundan da 19.yy başlarında, Osmanlı Dönemi’nde de tamir ettirilerek kullanıldığı anlaşılmaktadır.

    ESKİ KALE KÖPRÜSÜ (Kale)

    Kale İlçesi, Tabae Antik Kenti (Eski Kale) içinde bulunmaktadır. Kale Ovası ile Antik Tabae Kenti (Eski Kale) arasındaki ulaşımı sağlayan tek köprüdür. Tarihi; Roma Dönemine kadar dayanan köprü 1958 ile 1960 yılları arasında Eski Kale’nin terk edilişine kadar devamlı kullanılmıştır. Kemer içi kesme taş, üst kısmı kesme ve moloz taşla yapılmıştır. Tek gözlüdür. Köprü genişliği 7.90 cm’dir. Köprüde zaman içinde meydana gelen yıpranmalar mevcuttur.Günümüzde de ören yerine bu köprüden geçilerek ulaşılır. 


    HACIEYÜPLÜ TAŞ KÖPRÜ (Merkezefendi)

    Merkezefendi İlçesi, , Hacıeyüplü Mahallesi, İnceali Mevkii’nde eski Denizli-Sarayköy yolu üzerinde bulunmaktadır. Tek kemerli köprünün genişliği 1.56 m, zeminden kemer başlangıcının yüksekliği ise 1.10 m’dir. Kemer üzerindeki taş blok döşemenin uzunluğu 6.30 m.’dir. Köprünün ve devam eden yolun iki tarafında yer alan blok taşlardan bunların kenar korkuluğu olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır. Yol güneydoğu-kuzeybatı istikametinde olup, köprünün tonozlu kemeri ise güney-kuzey yönündedir. Köprü kesme blok taşlardan yapılmıştır.


    AKHAN KÖPRÜSÜ (Pamukkale)

    Tarihi Selçuklu Kervansaraylarından olan Akhan’ın doğusunda, Denizli-Ankara karayolu üzerindeki köprünün kuzey tarafındadır. Köprü Denizli-Ankara karayolu üzerindeki yeni yol ve yeni köprünün yapılmasından dolayı kullanılmamaktadır. Düzgün diktörtgen kesme taşlardan yapılan köprünün üç gözü bulunmaktadır. Köprünün ayak kısımları orijinal olmasına rağmen üstü betonla kaplanmıştır. Değişik dönemlerde tamirat görmüş olan köprü 13. yy ortasında (1251-1252) inşa edilen Akhan ile birlikte inşa edilmiş olmalıdır. Ancak antik dönemde de Laodikeia’ya giden yol güzergahında yer almaktadır. Köprünün mimari çağı Selçuklu ve Osmanlı Dönemidir. Köprüde temizlik çalışması yapılarak ayakların ve kemerlerin ortaya çıkarılması gerekmektedir.

    ÇİFTLİK KÖPRÜSÜ (Tavas)

    Solmaz Çayı üzerindedir. Taş örgülü ve yuvarlak kemerli olup Çiftlik Mahallesi’nin hemen güney doğusundadır. Köprünün döşeme uzunluğu yaklaşık 17.30 m. Döşeme genişliği 4.10 m’dir. İki kemerli köprünün üzeri taş döşemeli olup sonradan asfaltla kaplanmıştır.


    ÇITAK KÖPRÜSÜ (Çivril)

    Denizli İli, Çivril İlçesi, Çıtak Kasabası’na 2 km uzaklıkta olan, Büyük Menderes akarsuyu üzerinde bulunan köprü beş gözlüdür. Yapımında moloz taş ve devşirme taş kullanılmıştır. Çeşitli onarımlar geçirmiştir.Günümüzde köprünün bir bölümü yıkılmış haldedir.


    TİMİRTAŞ KÖPRÜSÜ (Sarayköy)

    Sarayköy İlçesi, Tekke Köyü’nün 2-3 km. kuzeyinde, Ortaçağ yerleşiminin olduğu Asarlık Tepesi’nin 1 km. kuzeyinde, Kabaağaç Köyü yakınlarında, Menderes Nehri üzerinde kurulan köprü kuzeydoğu-batı istikametinde olup, bugün harabe halinde kalıntıları bulunmaktadır.
                Köprü; Ortaçağ’da Denizli üzerinden Antiocheia, Nysa (Sultanhisar), Tralleis (Aydın), Magnesia-Ephesos (Selçuk)’tan İzmir ve Kuşadası’na ulaşan ticaret yolu güzergâhında yapılması ve bu çevrede Germiyan ve İnanç (Denizli) Beylerinin girdiği Alâeddin Pazarı’nın bulunması bakımından kervanlar için ticari amaçlı yapılmış olmalıdır.
                Horasan harcı ve moloz taş duvar örgüsüyle yapılan köprünün ayak kısımlarında blok taşlar görülmektedir. Ortaçağ yapılarında olduğu gibi döneminde moloz taş örgülü duvarın kesme taşla kaplandığı sanılmaktadır. Köprünün nehir üzerine gelen kemerli bölüm tamamen yıkılmıştır. Nehrin kuzeydoğu tarafında bir ayağı mevcut olup, güneybatı tarafında ise kareye yakın bir yapıyla suyun geçiş noktası daraltılarak tek kemerli bir alana dönüştürülmüş olmalıdır.14 y.y. birinci yarısında İlhanlı Komutanlarından Emir Timurtaş tarafından yaptırıldığı düşünülmektedir. 


    EBECİK KÖPRÜSÜ (Tavas)

    Ebecik (Köyü) Mahallesi’nin 1200 m kuzeydoğusunda Gölyeri Mevkii’ndedir. Kesme taştan yapılmış tek kemerli köprü Ebecik- Altınova (Tilkilli) dan Bozdoğana giden antik yol üzeridedir. Köprünün iki tarafında taş döşemesini görmek mümkündür. Kuru dere üzerinde bulunan kesme taştan yapılmış köprü yuvarlak kemerli olup 3 m. uzunluğunda 3.10 m. genişliğindedir. Antik yol üzerine kurulan köprü Roma Dönemi’ne tarihlendirilmektedir.

    DEREÇİFTLİK KÖPRÜSÜ (Honaz)

    Honaz İlçesi, Dereçiftlik (Köyü) Mahallesi’nden Kızılyer (Kasabası) Mahallesi’ne giden taş örgülü tek kemerli köprü, Karaçay’dan başlayarak, Dereçiftlik Mahallesi’nin güney tarafından geçen dere üzerine kurulmuştur. Köprünün bulunduğu güzergah, Antik Dönem’deki tarihi yol üzerindedir. Tek kemerli köprünün kemer ayakları ile iki tarafındaki kemer kavisi düzgün kesme blok taşlarla yapılmış ancak kemerin üst bölümünün yıkılması sonucu sonradan moloz taş örgü kullanılmıştır. Köprü Roma Dönemi’nde inşa edilmiştir.


    CİNDERE KÖPRÜSÜ (Güney)

    Denizli ili, Güney İlçesi, Cindere Köyü sınırları içindeki köprü Menderes Nehri üzerindeki önemli köprülerden biri olup; Doğu Roma hatta Roma Dönemlerinden beri kullanım görmüştür. 4 küçük, 2 büyük kemer ile Menderes Vadisini birbirine bağlayan köprünün ^kemeri ayakta, diğer orta geçişi sağlayan kemerleri yıkılmış ve kemerleri birbirine bağlayan ayaklar nehrin içinde açıkça izlenebilmektedir.




    KANLIKEMER KÖPRÜSÜ (Tavas)

    Solmaz Çayı üzerinde bulunan Kanlıkemer Köprüsü’nün döşeme uzunluğu 36 m genişliği ise 3.80 cm’dir. Beş gözlü köprünün yuvarlak kemerlerinin her birinin genişliği 2.70 cm’dir. Köprü kemerlerinin 3 gözü görülmekte olup iki gözü ise toprak dolgu ile kapanmıştır. Moloz taş örgülü köprünün üzeri ve selyaran kısımları sonradan betonla onarılmıştır.

    Kara Arslan Köprüsü

    1940 yılında tek kemerli olarak inşaa edilen Kara Arslan Köprüsü, Altındere Vadisinin hemen girişinde yer alır. Gebe Deresi olarak da bilinen derenin iki yamacını birbirine bağlayan bu köprü, son yıllarda hasar görmüş olsa da Babadağın yaylalarına gitmek isteyen kişilerin ve doğa severlerin sıkça kullandığı bir köprüdür.

    Uzunalan Köprüsü

    Kara Arslan köprüsüne 15 dk lık yürüyüş mesafesinde bulunan Uzunalan Köprüsü, köprü üzerinde yer alan kitabeye göre 1958 yılında Habibo Mustafa tarafından yapılmıştır. Dere zeminden 6 metre yükseklikte bulunan Uzunalan Köprüsü 2 metre genişliğindedir. Köprü, Altındere de bulunan diğer köprüler gibi tek kemerli olarak inşaa edilmiştir.

    Taşavlu Köprüsü

    Altındere Vadisinde yer alan patika yollardan gidilerek ulaşılan köprülerden sonuncusu ise Taşavlu Köprüsü’dür. Vadi girişine yaklaşık iki saatlik yürüme mesafesinde bulunan bu köprü ilk iki köprüden daha yüksek ve geniştir. Altındere Vadisinden Babadağ’a doğru uzanan bu patika yolda kapı görevi gören bu köprüden sonra Altındereli Mahalle sakinlerinin yaylak olarak kullandıkları alana ulaşılmaktadır.

    Yerel Mimari Yapılar

    İlimizde, Selçuklu ve Beylikler dönemine ait birkaç yapı ayakta kalabilmiştir. Bunlardan; 13.yy. Selçuklu döneminde inşa edilen, Çardak Han ve Akhan Kervansarayları, mimari özellikleri bakımından diğer Selçuklu Hanlarına benzerler. Gene bu döneme tarihleyebileceğimiz Çal-Mahmutgazi Köyü'nde Mahmutgazi Türbesi ile 15.yy. Osmanlı türbe mimarı karakteri arz eden Baklan bucağı Hüsamettin Dede türbesini sayabiliriz. Zamanın tahribine uğrayan köprülerden tespit edebildiğimiz iki köprü bulunmaktadır. 

    Büyük Menderes nehri üzerine inşa edilen ve Osmanlı dönemine ait, Denizli-Çivril yolundaki Çıtak köprüsü, Çal ilçesi yakınındaki köprü kayda değer mimari özellik gösterirler. Camilerden; Çivril-Emirhisar kasabası yakınındaki mimari özelliklerden dolayı13.yy.a tarihleyebileceğimiz Dedeköy camii ile 18.yy. ve 19.yy. Osmanlı mimarisinde moda haline gelen ve yapı özellikleri bakımından 13.yy. Selçuklu ağaç direkli camilerini hatırlatan Avrupa etkili resimlerle süslüdür. Acıpayam'da Yazır, Çivril'de Savran (Serbanşah), Baklan'da da Boğaziçi camileri vardır.

    Hamam olarak; 14.yy. Beylikler döneminde inşa edildiği anlaşılan ve il merkezi Uçancıbaşı mahallesinde bulunan, Uçancıbaşı hamamı, Türk hamam mimarisi plan şemasıdır. Yukarıda sözünü ettiğimiz yapılarda malzeme olarak erken döneme ait olanlarda tuğla-moloz ve kesme taşlarla birlikte yer yer devşirme malzeme de kullanılmıştır, köy yerleşim yerlerinde ise ucuz malzeme olan kerpiç ve taşın bir arada kullanıldığı görülmektedir. İlin özel bir mimari özelliği bulunmamaktadır. Ege Bölgesi yöresinde görülen yapılardaki mimari özellikler görülmektedir.

                                       Germiyan oğulları Hamamı

    https://denizli-turizmi.blogspot.com/2014/07/

    https://denizli-turizmi.blogspot.com/2014/07/