7 Ekim 2016 Cuma

PAMUKKALE HİERAPOLİS ANTİK KENTİ

PAMUKKALE HİERAPOLİS ANTİK KENTİ
Denizli ilinin 18 km. kuzeyinde yer alan Hierapolis antik kentinin Arkeoloji literatüründe “Holy City” yani Kutsal Kent olarak adlandırılması, kentte bilinen bir çok tapınak ve diğer dinsel yapının varlığından kaynaklanmaktadır.Kentin hangi eski coğrafi bölgede yer aldığı tartışılır. Hierapolis coğrafi konumu ile kendisini çevreleyen çeşitli tarihi bölgeler arasında yer almaktadır. Antik coğrafyacı Strabon ile Ptolemaios verdikleri bilgilerde, Karia bölgesine sınır olan Laodikeia ve Tripolis kentlerine yakınlığı ile Hierapolisin bir Frigya kenti olduğunu ileri sürerler. Antik kaynaklarda, kentin Hellenistik dönem öncesi adı ile ilgili bir bilgi bulunmamaktadır. Hierapolis olarak adlandırılmadan önce kentte bir yaşamın var olduğunu Ana Tanrıça kültünden dolayı biliyoruz.
Kentin kuruluşu hakkında bilgilerin kısıtlı olmasına karşın; Bergama Krallarından II. Eumenes tarafından MÖ. II. YY. başlarında kurulduğu ve Bergamanın efsanevi kurucusu Telephosun karısı Amazonlar kraliçesi Hieradan dolayı, Hierapolis adını aldığı bilinmektedir.
Hierapolis, Roma İmparatoru Neron dönemindeki (MS. 60) büyük depreme kadar, Hellenistik kentleşme ilkelerine bağlı kalarak özgün dokusunu sürdürmüştür. Deprem kuşağı üzerinde bulunan kent, Neron dönemi depreminden büyük zarar görmüş ve tamamen yenilenmiştir. Üst üste yaşadığı bu depremlerden sonra kent, tüm Hellenistik niteliğini kaybetmiş, tipik bir Roma kenti görünümünü almıştır. Hierapolis Roma döneminden sonra Bizans döneminde de çok önemli bir merkez olmuştur. Bu önem, MS. IV. yüzyıldan itibaren Hıristiyanlık merkezi olması (metropolis), MS. 80 yıllarında, Hz. İsa’nın havarilerinden olan, Aziz Philipin burada öldürülmesinden kaynaklanmaktadır. Hierapolis, XII. yüzyıl sonlarına doğru Türklerin eline geçmiştir.
FRONTİNUS CADDESİ
Mimari özelliklerinden dolayı, kapı ile birlikte yapıldığı düşünülen l4 metre genişliğindeki bu cadde (plateia), kentin ana caddesini oluşturuyordu (İ.S. I y.y.). Caddenin ortasından üstü monolit kapak taşları ile örtülü kanalizasyon sistemi geçmektedir. Caddenin her iki kenarında toplam uzunluğu 170 m olan dükkan, depo ve evler bulunmaktadır. Geç dönemde (V- VI. yüzyıl) inşa edilmiş, caddeyi işgal eden bir dizi mekan yer alır, cadde düzeni bozularak caddenin genişliği 8 metreye indirilir. Caddenin yüzeyi (platea) tamamen kaynak sularından dolayı kalker tabakası ile kaplı idi (2 m yükseklikte). Antik yolu kalker tabakasından açmak için kompresörle açma çalışması yapılmıştır.
 
  • frontinus_caddesi_594229.jpg
  •  
  • frontinus_caddesi_4.jpg
  •  
  • frontinus_caddesi_1.jpg
AGORA
İ.S. 60 yılında meydana gelen depremden sonra Frontinus Caddesi, ile doğudaki tepenin yamaçları arasında geniş bir alanda değişim sonucu Hierapolis Ticaret Agorası olarak düzenlenir. Bu alan, depremden önce, yerleşim dışında, nekropolis ve atölye olarak kullanılıyordu, yuvarlak planlı pişirme odaları olan keramik fırınlarını ve İ.Ö. II.- İ.S. I. y.yıla tarihlenen kabartmalı megara kaseleri bulunmuştur.İ.S. II. yüzyılda bu geniş alana, 170 metre genişliğinde 280 metre uzunluğundaki, Küçük Asya'nın en geniş agoralarından biri inşa edilir.1979 yılından itibaren sistemli araştırmalar yapılmaya başlanır, yapılan kazılar sonucunda anıtsal alanın planı tanımlanır, bazı onarım çalışmaları ve bulunan mermer blokların düzenlenmesi yapılır.
  • agora_3.jpg
  •  
  • agora_stao.jpg
  •  
  • agora_2.jpg


KUZEY BİZANS KAPISI
Hierapolis kentinde yapılan sur sistemine dahil olan Kuzey kapı İ. S. IV. yüzyıl sonuna tarihlenmekte; Kuzey Kapı, Güney Kapı'ya simetrik olarak Bizans Dönemi'nde kentin anıtsal girişini oluşturur.Devşirme malzeme ile inşa edilen kapı, kare planlı iki kule ile desteklenmiştir.Kapıda taşıyıcı arkhitravın üzerinde yer alan zarif kemer, haç motifi ile bezelidir.Diğer Hristiyan sembolleri arkhitravın ön cephesini süslemekteydi. Girişin iki yanında, antik şehri kötü etkilerden korumak üzere, apotropeik olarak duran arslan, panter, gorgo başı ile bezeli, muhtemelen daha eski bir yapıda kullanılmış olan, dört adet konsol günümüze ulaşmıştır.
  • hierapolis_kuzey_bizans_kapisi0456.jpg
  •  
  • hierapolis_kuzey_bizans_kapisi047.jpg
  •  
  • hierapolis_kuzey_bizans_kapisi04.jpg


GÜNEY BİZANS KAPISI
İ.S. IV. yy ' da inşa edilmiştir.traverten bloklar ve içinde mermerinde bulunduğu devşirme malzeme ile yapılmıştır. Kuzeyde ki kapı da olduğu gibi 2 adet dörtgen planlı kuleye yaslanmış ve monolit arşitrav üzerinde yer alan hafifletme kemeri ile şekillenmiştir. Kapının bulunduğu mekan diğer kapıya göre daha alçaktır.
  • r24.jpg
  •  
  • r25.jpg
  •  
  • r23.jpg

GYMNASİUM
Sütun dizisi, ve üzerinde yapının gymnasium olduğuna işaret eden yazıtlı bir arşitrav parçası dikkat çeker. Büyük bir avlu ve onu çevreleyen dar düzeninde bir portik söz konusu olmalıdır.Mimari özellikleri yapının İS I. yüzyılda Hierapolis kenti yapı faaliyetleri sırasında inşa edildiğini göstermektedir. Bu dönem depremden sonra Apollan Tapınağı ve Frontinus Caddesi'nin yapıldığı dönemdir.
 
  • gymnasium_24.jpg
  •  
  • gymnasium_23.jpg
  •  
  • gymnasium_2.jpg
TRİTONLU ÇEŞME BİNASI
Tritonlu Çeşme Binası, Apollon Tapınağı'nın yakınlarındaki çeşme binasıyla beraber şehirdeki iki büyük anıtsal binadan biridir. Yapı, caddeye açılan 70 metre uzunluğunda bir havuzdan ve içlerine heykel konulmak için nişlerin kazıldığı iki kıvrımdan oluşmuştu. 1993 yılında başlayan yapının sistematik kazıları; büyük havuzun içine düşmüş ve kalın bir kalker tabakası tarafından kaplanmış yapının mimari ve figürlü dekorasyon elemanlarının yeniden elde edilmesine olanak vermiştir. Özellikle önemli olanlar; Amazzonamachia sahnesinin olduğu bloklar ve kaynak ve nehirlerin kişileştirildiği kabartmalardır. Mimari elemanların stilistik karakterleri ve bir arşitrav üzerine yazılmış İmparator Alexander Severus'a ithaf, kompleksin İ.S. III.yy.ın ilk yarısına tarihlenmesini yaparlar.
  • tritonlu_cesme_binasi_134.jpg
  •  
  • tritonlu_cesme_binasi_16.jpg
  •  
  • tritonlu_cesme_binasi_1.jpg
 
İON SÜTUN BAŞLIKLI EV
Ev Tiyatro'ya giden ikincil uzun bir yol üzerinde bulunmaktadır. Orjinal yapı İ.S. II.yüzyılı bildirmektedir. Ev, Domus kentin aristokrat ailelerinden birine ait olmalıydı merkezi bir peristyle açılan mekanlar, her kenarında üç sütun ile çevrilidir.Mermerden ince ion başlıklı sütunlar eve adını vermektedir. Ev İ.S.IV.yüzyılda ciddi değişikliğe uğrar oturum alanının doğusuna yeni bir opus sectile döşemeli ziyaret odası eklenir. Özel olarak önemli olan Bizans öncesi döneme tarihlenen duvar üzerine yazılmış yazıttır. İlahi olduğu anlaşılan bu yazıt yapma İncil in bir parçasıdır. Bu evler çok ciddi bir şekilde İ.S.VII.yüzyılın I.yarısında meydana gelen deprem sonucu yıkılmıştır.
  • ion_sutun_baslikli_ev_245.jpg
  •  
  • ion_sutun_baslikli_ev_2454.jpg
  •  
  • ion_sutun_baslikli_ev_23.jpg


LATRİNA
Deprem de yıkılmış olan bu yapı yıkıntı halinde tüm parçaları ile günümüze ulaşmıştır. Uzun ve dar olan yapı giriş kısmı dar yan taraftan iki kapı ile yapılmaktaydı. Yapı, traverten bloklardan yapılmış, ağır çatıyı taşıyan monolit dor düzenindeki sütun dizisi ile, ikiye bölünmüştür.Uzun mekanın tabanında lağım sularını caddedeki kanalizasyona taşıyan kanal bulunmaktadır.İç duvar boyunca oturmak için yapılmış, üzerinde delikler bulunan bir seki yer alır, pis suları taşıyan kanalın önüne sıhhi ihtiyaçlar için bir temiz su kanalı yapılmıştır. Taban kullanım ve aşınma izleri taşıyan traverten levhalarla düzenlenmiştir. Yapı İ.S. I. yüzyılda inşa edilmiştir. Yapının yıkılma tarihi ve neden olan depremin tarihlenmesi için, yarım sütunlar üzerine kırmızı boya ile İmparator Justinianus adına yazılmış yazılar büyük önem taşır.
  • latrina_5.jpg
  •  
  • latrina_34.jpg
  •  
  • latrina_1.jpg

APOLLON KUTSAL ALANI
Anıtsal yapı Hierapolis'in en önemli tanrısına adanmıştır. Teraslar üzerinde ki kutsal alan, mermer merdiven ile birbirine bağlanmaktadır. Alttaki teras geniş bir alan üzeride dor düzenindeki mermerden sütunlarla çevrilidir. Podium da işaret edilen iç kısımdaki yapı önceden Tapınak şeklinde tanımlanmıştı daha sonra kehanet merkezi olarak tanımlandı. Yapı Plutonium'u kapsayacak şekilde orta kısımda yer altından giriş ile zehirli gaz yayılmakta bu antik kaynaklarda da geçmektedir. Büyük Apollon tapınağı ion düzeninde olup önceden merkez kutsal alan olarak tanımlanmıştı yapının temelleri görülebilmektedir. Son araştırmlar ışığında üçüncü bir yapı Kuzey de tanımlanmıştır Anıtsal kutsal yapı İ.S. I.yüzyıla tarihlenmekte beraber İ.S.III. yüzyılda önemli değişiklikler geçirmiştir.
  • apollon_tapinagi_555.jpg
  •  
  • apollon_tapinagi_54.jpg
  •  
  • apollon_tapinagi_5.jpg

SU KANALLARI VE NYMPHEUMLAR
Çevredeki tepelere inşa edilmiş kanallardan oluşan iki aquadükt kente içme suyunu sağlamaktadır. Bunlardan biri kuzeyde Pamukkale ve Karahayıt arasında, diğeri doğuda Güzelpınar yönündedir. Bugün halen üstlerini kapatan taş plakalar görülebilmektedir. Bu kanallar kentin doğusundaki tepenin üstünde inşa edilmiş bir filtre odasında birleşmektedir. Buradan çıkan su pişmiş toprak künkler ile kent sokaklarına, oradan da daha küçük çaplı künklerle evlere ulaşmaktadır.
 
  • su_kanalari_nypheum.jpg
  •  
  • su_kanalari.jpg
PLUTONİUM
Hierapolis Antik Kenti içerisinde gerçekleştirilen arkeolojik kazılarda Ploutonium Kutsal Alanı (Cehennem Kapısı) ve antik dünyada“ölüler ülkesine geçiş kapısı” olarak kabul edilen mağaranın girişi gün yüzüne çıkarılmıştır.Pagan inanışının hakim olduğu AntikÇağ’da Hierapolis, “Kutsal Kent” anlamına gelmektedir. Bu isim; içinden termal suların ve kendisine yaklaşan canlıların ölümüne neden olan gazın (karbondioksit) çıktığı bir mağaranın mevcudiyetinden gelmektedir.Bu özelliklerinden dolayı mağara, Tanrı Plouton ve eşi Persophone’nin hüküm sürdüğü yeraltı dünyasının girişi olarak kabul edilmiştir.Mağara etrafına, Antik Dönem’de büyük bir turistik ziyaret mekânı olan ve M.Ö. I. yy. ve M.S. III. yy. arasında inşa edilmiş olan bir kutsal alan yerleştirilmiştir. Bu kutsal alanın ziyaretçileri arasında, en ünlüleri olarak Cicero, İmparator Hadrian ve Caracalla, Filozof Damascius bulunmaktadır. Ziyaretçiler mağaranın içine kuşları bırakmakta ve bunlar hemen gazdan zehirlenerek ölmekteydiler.
Ploutonion Kutsal Alanı (Cehennem Kapısı)’nda 2013 yılı kazı sezonunda gerçekleştirilen kazı çalışmaları neticesinde gün ışığına çıkartılan yapı kompleksidünyada eşsiz bir sit alanını oluşturmaktadır.Kazılarda ünlü Pamukkale traverten havuzlarının oluşmasını sağlayan termal suların orijinal kaynağının gün ışığına çıkartılmasını sağlamıştır. Ayrıca, yaklaşan küçük hayvanların ve kuşların ölmesine neden olan karbon anhidrid gazının çıktığı mağaranın etrafına kurulan kutsal alanın keşfedilmesini sağlamıştır. Antik dünya insanları burasının, Plouton ve karısı Persephone’ nin hüküm sürdüğü Cehennem’ in Girişi olduğuna inanıyorlar ve bu tanrılara mağaradan sızan karbon anhidrid gazıyla boğulan boğaları kurban ediyorlardı.Yapılan kazı çalışmaları sonucu ortaya çıkartılan Kutsal Alan’ ınion düzenindeki cephesi, kaynakların oluşturduğu havuza yansımaktadır ve tarihle doğanın aynı potada eridiğieşsiz bir yapı kompleksini oluşturmaktadır.
Kazılarda ayrıca birbirinden eşsiz eserler gün yüzüne çıkarılmıştır. Yapılan sualtı kazısıyla tanrı Plouton’a, inananları tarafından adak olarak bırakılan, Helenistik dönemden kalma ve her biri farklı bir figürde olan, Kutsal alanda yapılan ritüelde kullanılan kandillerortaya çıkarılmıştır. Bu ritüel çok önemlidir. Çünkü Antik Çağ’ da insanlar kutsal alana gelmişler, Cehennem Kapısı’nda sunak yapıp, kurban adamışlar ve boğaları kurban etmişlerdir. Bu kandillerin ateşini buradan çıkan zehirli gazlar söndürmüş, sonrasında bunu Tanrı’nın kabul ettiğine inanıp, kandilleri eve götürmeden alanda bırakmışlardır.
Kazıda elde edilen en değerli eserler arasında Helenistik zamanda yapılmış, özel saç sistemi ve altın küpe takmak için kulağında iki delik olan tanrıça Aphrodite’ ye ait mermer bir baş ve mermer Dionysos Heykeli bulunmaktadır.Ayrıca en olağanüstü buluntu ise sudan çıkartılan, mağaranın girişini koruyan mermer 2 heykeldir; bunlardan biri mermer yılan heykeli ikincisi ise mermer Kerberos heykelidir.
1-Bu 2 mitolojik varlıktan biri olan ve yeraltında yaşayan her şeyi sembolize eden yılan, kıvrılmıştır ve başı yaklaşan kişiye dönüktür.
2-Daha da önemli olan diğer mitolojik varlık ise, mermer Kerberos heykelidir. 1,30 m. yüksekliğiyle büyüklük olarak dünyada eşsiz bir eser olan üç başlı “Hades’in Cehennem Köpeği” mitolojiye göre Cehennem’ in Kapısı’ nda durmaktadır. Yaşayan hiçbir canlı öldürülmeden buraya yaklaşamamaktadır. Sadece kahraman Herakles onu yakalamayı başarmıştır. Kerberos heykelini gerçekleştiren heykeltıraş, eserini, Anadolu’nun tipik çoban köpeği Kangal’ ın görünüşüne benzetmiştir. Arka ayakları üzerinde duran hayvan, Hindistan’ ın sembolü antik Hindistan tanrısı, üç başlı Arslan Ashoka’ yı hatırlatmaktadır.
  • image005.png
  •  
  • image00378078.jpg
  •  
  • image00185053.jpg
  •  
  • image00955924.jpg
  •  
  • image00779358.jpg
  •  
  • image01140263.jpg

Ploutonion Kutsal Alanı (Cehennem Kapısı)’nda 2013 yılında gerçekleştirilen kazılar neticesinde Hierapolis Antik Kenti’ nintarihi 300 yıl geriye gitmiştir…
Ploutonion Kutsal Alanı’ nda2013 yılında gerçekleştirilen kazılar sırasında Hierapolis Antik Kenti’ nde ilk kez Arkaik Dönemtespit edilmiştir. (M.Ö. VI. yüzyıl). Kentin M.Ö. III. yüzyıl sonlarında kurulmasından önce, Ploutonion Mağarası, Lykos (Çürüksu) Nehri Vadisi’nde oturan Frigler tarafından zehirli gaz çıkartarak öldüren kutsal mağara ve iyileştiren termal sular ziyaret edilmekteydi. Kazılarda bulunan arkaik döneme ait parçalar ve Friglere ait tipik bir Kibele kabartmasıolançift flüt çalan insan figürü, Hierapolis Antik Kenti’ nin bilinen tarihini 300 yıl geriye götürmüştür. Hierapolis Antik Kenti M.Ö. 3. yüzyılda kurulmuştur. Bulunan bu eserler, şehir yokken Frig insanlarının bu mağaraya geldiğini, kentin M.Ö. 6. yüzyılda kutsal alan olarak ziyaret edildiğini gün yüzüne çıkarmıştır.
  • image02336851.jpg
  •  
  • image02182241.jpg
  •  
  • image01960869.jpg


SURLAR
MS. V. yüzyılda, Roma İmparatorluğunun diğer kentlerinde de olduğu gibi, Hierapolis de MS. 396da çıkarılan bir kanuna göre kuzey, güney ve doğu yönlerinde surlarla çevrilmiştir. Büyük kısmı bugün yıkılmış halde olan surlara, 24 adet kare planlı kule yerleştirilmiştir. İki anıtsal kapı ve iki küçük kapı olmak üzere 4 girişi vardır. Kuzey ve güney anıtsal kapıları ana caddeye açılır.
ORTAÇAĞ SELÇUKLU KALESİ KALINTILAR
Kale, vadiyi kontrol altında tutabilen düzlük üzerinde, stratejik konumda olan geniş bir sur sisteminden oluşmaktadır. Duvarlar yıkıntı halinde olan kentten alınan, aralarında mermer, kimisi yazıtlı bloklar bulunan, devşirme malzeme ile yapılmıştır. Kalelerden birinde yapılan kazılarda, semerdam kemerli, nişler açılmış olan iç kısmında giriş kapısı, tabanı ve deprem ile meydana gelen geniş çatlaklar çıkartılmıştır. Bulunan malzeme, kaleyi bölgenin Bizanslılar ile Selçuklular arasında anlaşmazlık olduğu döneme, IX. Ve XIII. yy.’lar arasında tarihlemektedir. Yıkıntılar arasında bulunan bir sikke bu son dönemi işaret etmektedir.
 
  • surlar_2.jpg
  •  
  • surlar_3.jpg
  •  
  • surlar_1.jpg
TİYATRO
Büyük yapı dört ada üzerine inşa edilmiştir. Dik olan cavea diazoma'dan iki kısma bölünmüştür, dikey olarak 9 cuneusa Summa cavea galerisi ile 8 basamak yerleştirilmiştir Ima caveanın (alt basamaklar) orta kısmı, proedria için mermer bir exedra şeklinde düzenlenmiş, yüksek arkalıklı, arslan ayaklı oturaklar, kentin önemli kişileri içindir. Sahne binası, logeion ve geniş bir sahne arkasına sahiptir ve skene ile bağlantılıdır. Skene fronsun üç düzeni mermer monolit sütunlar tarafından podium üzerine oturmakta ve burada Apollon ve Artemis'e adanmış, bezeli korniş bulunmaktadır. Bu görkemli yapı, İmp. Septimius Severus zamanında İ.S. III. yüzyılda, önceki evreyi (Flavius dönemi) içine alarak ve yok ederek inşa edilmiştir. Geç Roma Dönemi'ne kadar kullanılmış, bunu arkhitravının alt yüzüne, İ. S. 352 yılına tarihli ve skene fronsun onarımını yazıttan anlıyoruz.
  • IMG_3765.JPG
  •  
  • IMG_3746.JPG
  •  
  • hierapolis_tiyatrosu_315386.jpg
  •  
  • IMG_3767.JPG
  •  
  • IMG_3769.JPG
  •  
  • hierapolis_tiyatrosu_6.jpg
  •  
  • hierapolis_tiyatro_2010_8.JPG
  •  
  • hierapolis_tiyatro_2010_12.JPG
  •  
  • hierapolis_tiyatro_2010_11.JPG
  •  
  • hierapolis_tiyatro_2010_9.JPG
  •  
  • hierapolis_tiyatrosu_2.jpg
  •  
  • hierapolis_tiyatro_2010_7.JPG
  •  
  • hierapolis_tiyatro_2010_4.JPG
  •  
  • hierapolis_tiyatro_2010_6.JPG
  •  
  • hierapolis_tiyatro_2010_3.JPG
  •  
  • hierapolis_tiyatro_2010_5.JPG
  •  
  • hierapolis_tiyatro_2010_2.JPG
  •  
  • hierapolis_tiyatro_2010_1.JPG
Yapımı 150 yıl süren, Akdeniz Havzası içinde en önemli ve özgün Roma Tiyatrosu olan 1800 yıllık Antik Tiyatro


Hem kültürel hem doğal miras olarak UNESCO Dünya Miras Listesi’ nde yer alan ve dünyada eşi benzeri olmayan 2500 yıllık Pamukkale Hierapolis Antik Kenti’ nde bulunan ve gerçekleştirilen restorasyon çalışmaları neticesinde, Antalya Perge Tiyatrosunun dışında hiçbir antik tiyatroda bulunmayan mitolojik kabartmaları, görkemli sahne binası, oturma basamakları ile Hierapolis Antik Tiyatrosu, şu anda Akdeniz havzası içinde Roma Dönemi Anadolu Tiyatroları arasında en önemli ve özgün bir yere sahiptir.
1800 yıllık Hierapolis Antik Tiyatrosu’ nun yapımı; M.S. I. yüzyılın ikinci yarısında başlanılmış, III. yüzyılın başlarında da tamamlanmış ve yaklaşık 150 yıl sürmüştür. Roma tiyatrolarının en güzel örneklerinden biri olan,yamaca yaslanmış tüm cepheleriyle birlikte korunabilen bu muhteşem yapının 50 oturma sırası bulunur. Bu oturma sıraları 8 merdivenle 9 bölüme ayrılmıştır. Cavea’nın tam ortasından geçen Diozoma’ ya her iki yandan tonozlu birer geçit ile (vomitoryum) girilir. Sütunların arası heykellerle süslenmiş olup, sahne arkasındaki duvarlarda ise mermer kabartmalar yer alır. Tiyatroda yer alan kabartmalı frizlerde; Apollon ve Artemis’ in doğuşu ve dini ayin sahneler, Dionysos, Satyr ve Menad’ lardan oluşan eğlence sahneleri, Marsyas ve Apollon arasında geçen müzik yarışması, tanrılar ile devler arasındaki (Giganthomachi) savaşlar, yer altı tanrısı Hades’ in tanrıça Persephone’ yi yer altına kaçırması gibi mitolojik konular ile Hierapolis Kenti için yapılan sportif yarış sahneleri, arşitravın kral kapısı üstünde İmparator Septimus Severus’ un taç giyme merasimi tasvir edilmiştir.

Pamukkale Hierapolis Antik Tiyatrosu Sahne Binası Restorasyon çalışmaları İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Müze Müdürlüğü denetiminde, İtalyan Kazı Heyeti tarafından 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı aracılığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığımızın gönderdiği 1.750.000 TL ödenekle gerçekleştirilmiştir. Restorasyon çalışmalarında Sahne Binasına ait olan 3.000 bine yakın mermer blok ve mimari süsleme parçaları tek tek incelemiş, % 95 mevcut olan orijinal mimari malzeme kullanılmıştır

19 Nisan 2010 tarihinde başlayan restorasyon çalışmaları 10 Haziran 2013 tarihinde tamamlanmıştır. Türkiye’ de Sahne Binası restore edilen tek tiyatro ünvanına sahip olan Pamukkale Hierapolis Antik Tiyatrosu,yapılan bu restorasyon çalışmaları sonrası 12.000 kişi kapasitesi ile kültürel ve sanatsal etkinlikler için faal duruma gelmiştir.
1938 - 2013 yılları arasındaki restorasyon çalışmaları
 
  • 1254280.png
  •  
  • 11.png
  •  
  • 10.png
  •  
  • 9.png
  •  
  • 7.png
  •  
  • 8.png
  •  
  • 6.png
  •  
  • 5.png
  •  
  • 4.png
  •  
  • 2.png
  •  
  • 1.png
  •  
  • 526538.jpg
AZİZ PHILIPPUS MARTYRIONU
Hierapolis eşsiz termal suları ile bir şifa kaynağı görülmesinin yanı sıra, hem Pagan dönemlerinde hem de Hristiyanlık döneminde kutsal kent sayılmıştır. Bunun nedeni de İ.S. 80 yıllarında Hierapolis'e Hristiyanlığı yaymaya gelen ve Hz. İsa'nın 12 havarisinden biri olan Aziz Philippus'un burada çarmıha gerilerek öldürülmesidir. İ.S. 4. yüzyılda Hristiyanlık resmi din olduktan sonra Aziz Plilippus adına öldürüldüğü yerde bir şehitlik yapılmıştır. Dini ve ruhi tedavi merkezi olarak yapılan yapı sekizgen planlıdır. Ortasındaki mermer kaplı alanda da Aziz Philippus'un mezarı vardır.
Bizans dönemindeki surun dışında kalan bu merkeze geniş ve uzun merdivenlerle çıkılır. Yapıya yaklaşan son bölümdeki merdivenlerin sağında Ayazma çeşme yapısı vardır.
Yaklaşık 20 metre çapındaki sekizgen bölümün üstü kurşun kaplanmış bir kubbe ile örtülmüştür. Yapıda dua edilmesi için küçük şapeller mevcuttur.
Sekizgen bölümün tabanı mermer, koridor ve bağlı bölümlerin tabanı bitkisel motifli mozaik ile odaların tabanı traverten, halkın kaldığı dış odaların tabanı ise sıkıştırılmış topraktır.
Günümüzde de birçok kilise Aziz Philippus bayramını kutlayıp ayin düzenlemektedir.

  • aziz_philippe_martrium_56.jpg
  •  
  • aziz_philippe_martrium_34.jpg
  •  
  • 1055308.jpg
AZİZ PHILIPPUS KÖPRÜSÜ
Aziz Phılıppus kapısından hemen sonra büyük boyutlara sahip köprü yer alır. Büyük boyutlu dikdörtgen traverten bloklardan meydana gelen bu büyük yapının ( genişliği 12 m. bulmakta) yalnızca güney sırt kısmı korunagelen yapı taş ile döşenmiş şehir merkezinden gelen yolun devamında bulunmaktadır. Köprüyü geçtikten sonra hakim tepe üzerinde yer alan Aziz Phılıppus Martyrıonuna ulaşılmaktadır. Köprünün kuzey sırtı kenarında sekizgen planlı bir başka yapı yer almaktadır (belki vaftizhane) bu yapının hemen yanından yukarı doğru çıkan basamaklar yer almaktadır. Basamaklar yüksek tepe üzerinde yer alan Aziz Phılıppus un defnedildiği alan ile son bulmaktadır. Bu alan Bizans öncesi dönemde Küçük Asyanın en önemli Hac ziyaret alanlarındandır.İtalyan Arkeoloji Heyetinin amaçlarından birisi köprünün yeniden ayağa kaldırma çalışması oluşturmakta bu sayede kentten başlayıp Martyrıona ulaşan ayin yolunada işlevsellik kazandırılmaktadır.
DİREKLİ KİLİSE
M.S. 7.yy’a tarihlenen şehir merkezindeki direkli kilise üç nefli olup, nefler arasındaki geçitleri büyük ve küçük direkler ayırmaktadır. Ortadaki büyük nefin sonunda bir apsis yer alır. Olasılıkla yapı tonoz örütülüdür. Diakonon ve protasis (vaftiz ve ayin bölümü), kilisenin merkez sahanlığının sonundaki tek apsisin iki tarafında yer almaktadır. Üç nefli diğer bir kilise de yine şehrin merkezinde yer almaktadır. Hierapolis’in kuzey tarafında daha küçük tek apsisli kiliseler yer alır. Bunlar daha çok geç dönem yapılarıdır. Bu da geç dönemlerde dahi, kentin kimliğini devam ettirdiğinin göstergesidir. M.S. 5-7. yy’larda Hierapolis’te birçok önemli kilise yapılarının yapılması, kentin hem dinsel yönden önemli, hem de Bizans döneminde büyük bir merkez olduğunu göstermektedir. M.S. 5-6. yy’larda tarihlenen Akköy aile mezarının altın buluntuları da bu önemi ve zenginliği desteklemektedir. Hierapolis’in ilk dinsel temsilcisi St. Phillippus’tur.
  • direkli_kilise_67.jpg
  •  
  • direkli_kilise_23.jpg

NEKROPOL ALANI
Batıdaki traverten alanları dışında kalan üç yönde nekropol alanları bulunmaktadır. Bunlar yoğunlukla Tripolis-Sardese giden kuzey yolunun ve Laodikeia-Colossaeye giden güney yolunun iki tarafinda yer alır. Mezarlarda kireçtaşı ve mermer kullanılmıştır. Mermer kullanımı daha çok lahit tiplerinde görülür. Kuzey nekropolü, Geç Hellenistik dönemden erken Hristiyanlik dönemine kadar karakteristik lahitleri, mezar tiplerini ve mezar anıtlarını bir arada içerir. Kentte görülen mezarlar lahit, tümülüs ve ev tipi mezarlardır. Konut mimarisini anımsatan mezar yapıları, nekropolün en önemli elemanlarıdır.
  • nekropol_alani_347988.jpg
  •  
  • nekropol_alani_3477.jpg
  •  
  • nekropol_alani_34.jpg


HAMAM BAZALİKA
Frontinus kapısı yanındayer alan ve M.S.3.yy yapılan hamam,5.yy 'dan sonra güneye bakan calidarium duvarı yıkılarak bir apsis eklenmiş ve böylece hamam üç nefli bir bazalikaya dönüştürülmüştür.Önceki yapıya ait beşik tonoz da yerini 3 kubbeye bırakmıştır.
  • hamam_bazalika_57.jpg
  •  
  • hamam_bazalika_677.jpg
  •  
  • hamam_bazalika_33.jpg
KATEDRAL
Hierapolis kentinin en önemli Hristiyan kült yapılarındandır.Yapı, plateiaya narteks ve atrium ile açılmaktadır. Sağdaki kapıdan vaftiz mekanına girilir, dörtgen planlı, apsisli mekan, sütunlar ile 3 nefe ayrılmıştır, apsisli bölümde yuvarlak, mermer kaplama levhalı, iki yanında merdivenleri olan vaftiz teknesi yer alır.Saçaklık, kadınların oturduğu bölüme ait ikinci sütun dizisi tarafından taşınıyordu. Apsis içte yuvarlak dışta çok kenarlı bir plana sahiptir. Ana apsisin içinde, ayin sırasında papazların ve piskoposun oturduğu konsantrik merdiven, synthronon, yer alır. Yapı planı bize orta çağ onarımları ile İ.S. VI. yüzyılın I. yarısına tarihlememizi sağlar.  

  • hierapolis_katedral0456.jpg
  •  
  • hierapolis_katedral04.jpg
  •  
  • hierapolis_katedral03.jpg

BÜYÜK HAMAM KOMPLEKSİ-ROMA HAMAMI
Bugün, masif duvarları ve bazı tonozları ayakta kalabilmiş olan yapının iç mekanlarının mermerle kaplı olduğuna dair izler bulunmaktadır. Hamamın planı diğer tipik Roma hamamları gibidir. Önce girişte büyük avlu, iki yanında büyük holler bulunan kapalı dikdörtgen bir alan ve daha sonraları bulunan esas hamam yapısı yer alır. Palaestranin yan kanatlarında, biri güneyde, diğeri kuzeyde olan iki büyük hol imparatora ve törenlere ayrılmıştır. Hamam kompleksinin kalıntıları MS. II. yüzyıla tarihlenir. Büyük hole bitişik tonozlu kapalı mekanlar günümüzde müze olarak kullanılmaktadır.

  • buyuk_hamam_kompleksi_roma_hamami_23.jpg
  •  
  • buyuk_hamam_kompleksi_roma_hamami_54.jpg
  •  
  • buyuk_hamam_kompleksi_roma_hamami_020.jpg
  
  • buyuk_hamam_kompleksi_roma_hamami_854.jpg
  •  
  • buyuk_hamam_kompleksi_roma_hamami_456.jpg

DOMİTİAN KAPISI (FRONTİNUS KAPISI)
Şehrin kuzey girişinde iyi korunmuş 3 gözlü ve iki yanına yuvarlak kuleleri olan kapı imparator Domitian a ithaf edilmiş üzerine Latince  ve Grekçe yazılmış bir yazıt vardır.bu yazıttan dolayı buna Domitian kapısı veya Roma Kapısı denir.kapının MS.82-83 yıllarında yaptırıldığı bilinmektedir.bu kapıya Frontinus kapısı da denilir.

  • domitian_kapisi_34.jpg
  •  
  • domitian_kapisi_23.jpg

AZİZ PHİLİPPUS’UN MEZARININ KEŞFİ
II.yy’ın sonunda, Efes Piskoposu olan Polycrates, Anadolu’da iki büyük yıldızın istirahat ettiğini yazmaktadır: Hz. İsa’nın 12 Havarisi’nden ikisi. Bu iki havarinin mezar Hierapolis’te Havari Philippus’un uyuya kaldığı Hierapolis ve Havari Johannes’in öldüğü Efes.Cesarea”nin meşhur piskoposu olan Eusebius, VI- yy’da, Küçük Asya’daki Kiliselerin önemi ve eskiliğini göstermek açısından söz konusu haberi tekrar ele alır.İ.S. I. Yy’ın 60’lı yıllarında, Ananelere göre, Havari Philippus Hierapolis’e Hz. İsa’nın sözlerini yaymaya gelir fakat ölüme mahkum edilir ve vücudu buraya gömülür.
Günümüzde: Lecce Üniversitesi’nden Prof. Dr. Francesco D’Andria tarafından yönetilmekte olan Hierapolis Kazı Ekibi, Hierapolis’te; şehrin Roma Çağı’ndan önemli bir Hac Merkezi haline geldiği Bizans Çağı’na kadar olan süre içinde geçirdiği değişimleri anlamak için  elli yıldır çalışmalarını sürdürmektedir. Hacılar bu Frig kentine kentin doğusunda bulunan Aziz’in mezarını ve adına adanmış kutsal mekanı görmek için gelmekteydiler. 
Son yıllarda uydu görüntülerinin çalışılmasıyla Bizans kapısı’ndan başlayıp bütün şehri kat eden ve Martyrion’a doğru giden yolun varlığını saptanmıştır. Hacılar, bir köprüyü geçip sekizgen bir hamam yapısının yer aldığı tepenin eteklerinde bekliyorlardı. Burada, Hacılar yıkanıp böylece temizlendikten sonra traverten levhalardan oluşan büyük bir merdiven sayesinde İbadethane’ye doğru çıkabilirlerdi. Bir mermer çeşmenin olduğu (ayazma) durup tekrar yıkanıyorlar ve büyük Martyrion Kilisesi’nin olduğu alana doğru tırmanmaya devam ediyorlardı.
Birkaç yıl öncesine kadar; tıpkı San Johannes’in mezarının büyük bir Basilika içinde olduğu Efes’te gibi; Aziz Philippus’unda mezarının Sekizgen Kilise’de olduğu düşünülmekteydi fakat kazılardan bu teoriyi doğrulayacak herhangi bir malzeme çıkmamıştır. Martyrion’un altında bir boşluk olup olmadığını tespit etmek amacıyla yapılan jeofizik analizleri de negatif sonuç vermiştir.

  • 6_a.JPG
  •  
  • 546736.jpg
  •  
  • res_9.JPG
   

Hierapolis Aziz Philippus Kutsal Alanı

Proto Bizans Dönemi’nde Hierapolis (İ.S. IV-VII. yüzyıllar)
IV. yüzyılın ikinci yarısında yıkıcı bir deprem kenti yerle bir eder ve önemli yapılarda ciddi tahribata yol açar. İmparator Antoninus Pius zamanında, İ.S. II. yüzyılda inşa edilen anıtsal Kuzey Agora yerle bir olur ve yeniden inşa edilmesi mümkün olmaz. IV. yüzyılın sonundan V. yüzyılın birinci yarısına kadar Hierapolis, kente yeni bir yüz kazandıran yoğun inşa faaliyetlerine sahne olur.
  • image001.png



Kuzey Agora’yı dışarıda bırakan sur duvarı inşa edilir, Agora ise yeni inşaatler için mermer ve traverten blokların çıkartıldığı taş ocağı haline dönüşür. Antik pagan kutsal alanlarının yerine, bir piskoposun görev aldığı, sivil işlevleri de yürüten kiliseler inşa edilir.
Bu yeni kent oluşumunda Doğu Tepesi en önemli çekim noktası haline gelir. Bu alanda tüm İmparatorluk Çağı boyunca (I -  IV. yüzyıllar) şapelli mezar ve çok sayıda lahitlerin oluşturduğu önemli bir nekropolis gelişir. IV. yüzyılın sonlarından itibaren tüm Roma Dönemi mezarları tahrip edilir, sadece bir tanesi korunur ve Aziz Philippus’a adanan büyük bir hac kutsal alanının merkezi haline gelir. Geleneğe göre, İsa’nın havarisi Hierapolis’de şehit olur ve buraya gömülür. 2011 yılı kazı çalışmaları sırasında ortaya çıkartılan mezarının etrafına büyük hac merkezi inşa edilmiştir.
Havari Philippus kimdir?
Philippus İsa’nın oniki havarisinden biridir; Pietro ve Andreas gibi Celile’de Taberiye Gölü yakınındaki Beytüllahim balıkçı köyünde doğmuştur.Yahya İncili’nde çeşitli bölümlerde söz edilir. En önemlilerinden biri ekmeklerin çoğaltılması mucizesidir: İsa Philippus’a dönerek onu dinlemeye gelen tüm insanları doyuracak ekmeği nereden bulacaklarını sorar (Yahya 6,5). Philippus iki yüz denarlık ekmek bile bu kadar insanı doyurmaya yetmez diye cevaplar. Bu durumda İsa mevcut olan az ekmeği dağıtır ve mucizevi olarak herkesin karnı doyar. Diğer bölümlerde ise, Philippus kendi kültürünü ve İsa’nın sözlerinin gerçek anlamını anlamak isteğini açıklar. IV. ila V. yüzyıllar arasında hazırlanan Philippus belgeleri, havarinin İskitya gibi uzak bölgelerdeki vaazlarını tanımlayan bir metindir. Havari sonunda paganlar tarafından çarmıha gerildiği Hierapolis’e ulaşır. Hierapolis nekropolisinde bulunan bir yazıt Eugenius’u işaret eder, “Aziz’in kilisesinin başdiyakozu, şanlı havari ve teolog Philippus”; Martyrion kilisesi söz konusudur. Aziz Philippus ve Aziz Yakup Bazilikası inşa edildiği zaman, VI. yüzyılda Papa III. Giovanni (561-574) azizin emanetlerini Roma’ya getirtir. Bugün Aziz Havarilere adanmış olan kilisenin anıtsal yapısı XV. ve XVI. yüzyıllara aittir.
  • image00315140.jpg
1800’lerde sunağın altında yapılan kazılarda azizin kutsal emanetleri ortaya çıkartıldı.
Hierapolis’de Aziz Philippus’un mezarıyla ilgili tanıklıklar
Ephesos piskoposu Polikrates İ.S. 190 yılında Paskalya’nın kutlanması gereken gün hakkında Papa Vittore’ye bir mektup yazar. Bu metinde piskopos doğu kiliselerinin havari kökenleri olduğunu şu sözlerle ileri sürer: “Asya’da da büyük yıldızlar dinlenmektedir, İsa’nın dirilişinin son gününde (parousìa) (...) (aralarında) oniki havariden biri olan Hierapolis’de uykuya dalmış Philippus (...) yine Ephesos’da uykuya dalmış olan Yahya (...) kalkacaktır”.  Latin ve doğu kiliseleri arasındaki bu sıkı diyalektik içinde Romalı rahip Gaius ve Proklos arasındaki Diyalog’u içeren ikinci bir metin yazılır, ikincisi Phrygia’da kökleri bulunan sapkın montanosçuluğun temsilcilerindendir. Gaius Roma kilisesinin temeli olan Pietrus ve Paulus’un ganimetlerini işaret ederken, Proklos ise Philippus’un ve rahibe kızlarının mezarlarının bulunduğu Hierapolis’in havarisel asaletinden söz eder.
Aziz Philippus Kutsal Alanı: Anıtlar
1.Aziz Philippus Kapısı
Kapı, IV. yüzyılın sonlarında İmparator Teodosius zamanında inşa edilen sur duvarının kuzey-doğu kanadına açılır. Kapının önemi girişin iki yanına yapılan iki kule ile belirginleştirilmiştir.
  • image00526050.jpg

Kapı ziyarete gelen hacıların İsa’nın oniki havarisinden biri olan Aziz Philippus’a adanmış yapıların yer aldığı tepenin zirvesine ulaşmalarını sağlamaktadır. Geleneğe göre Aziz Hierapolis’de şehitlik mertebesine ulaşmıştır.
2.Köprü
Aziz Philippus Kutsal Alanı Tepesi’ne ulaşmak için ziyarete gelen hacıların kış sellerinin açtığı küçük vadiyi aşmaları gerekmektedir. Antik köprüden (IV. yüzyıl sonu – V. yüzyıl) geriye temelleri kalmıştır. Köprü, yolun vadinin doğu kıyısına ulaşabilmesini sağlayan tek bir kemerden oluşuyordu. Köprünün rekonstrüksiyon projesi modern metal bir yapıyı ön görmektedir.
  • image00961746.jpg
  •  
  • image00749131.jpg
    
Köprü küçük vadinin geçilmesini sağlıyor ve ziyaretçilere antik konstrüksiyonun hacmi hakkında bir fikir veriyor.

3. Merdiven (IV – V. yüzyıllar)
Tepenin güney-doğu kenarı boyunca, tepeye ulaşılmasını ve 16 metrelik seviye farkının aşılmasını sağlayan bir merdiven yer alır. Merdiven 70 metre uzunluğunda ve 4 metre genişliğindedir ve Roma Dönemi mezarlığını içine alan, vadi tarafında bir teras duvarı ile desteklenmektedir.Basamaklar ortalama 1 metre genişliğindedir ve düzensiz traverten bloklardan yapılmıştır.
Orta Bizans Dönemi’nde (IX – XI. yüzyıllar) tepe tarafına inşa edilen bir duvar merdivenin genişliğini daraltmıştır (3 metre).
  • image01146737.jpg

4.Sekizgen Hamam
Köprüyü geçtikten sonra, çıkışa başlamadan önce ziyarete gelen hacılar bir hamam yapısıyla karşılaşırlar. Yapı (23 x 23,50 m.) sekizgen bir plana sahiptir, her bir cephesi 9 metre uzunluğundadır.
  • image015.png
  •  
  • image013.png

Merdiven tarafına açılan girişten soyunma odasına geçiliyordu, burada bir tuvalet ve ilk soğuk banyo için havuzlar yer alıyordu. Diğer mekanlar tuğla direkler ile taşınan yükseltilmiş tabanlıydı. Tabanın altında, yapının batı tarafında üçgen planlı bir mekanda yer alan fırından gelen sıcak hava dolaşıyordu. Isıtılan mekanlarda yıkanmak için kullanılan havuzlu nişler yer alıyordu. Suyla arınan hacılar Kutsal Alan’a doğru çıkmaya başlıyorlardı. Hamam VII. yüzyılın ortalarında meydana gelen depremle yıkılmıştır.

5.Orta Bizans Dönemi yapısı (IX-XI. yüzyıllar)
Eğimin üst tarafına IX. ve XI. yüzyıllarda traverten merdivenin kalıntılarını kapatarak üzerine bir yapı inşa edilmiştir. Yapı dörtgen planlı (7,50x8 m.) ve doğu ile batı taraflarda olmak üzere iki girişlidir, kutsal alanın anıtsal girişi olarak yorumlanabilir.Duvarlar (yaklaşık 1 metre genişliğinde), VII. yüzyıl ortalarındaki depremle yıkılan Bizan yapılarından alınan mermer ve traverten büyük bloklarla inşa edilmiştir.
Döşeme üzerinde bulunan keramikler yapının, Selçuklu Dönemi’nde XIII. ve XV. yüzyıllar arasında terk edildiğine işaret etmektedir.
  • image017.png

6.Ayazma. Kutsal Alan Çeşmesi
Merdivenin yukarısında hacılar küçük bir meydanda bekleyebiliyorlardı; bu noktadan itibaren sekizgen Martyrion’a  çıkan merdiven başlıyordu. Sağ tarafta Mezar Kilisesi’nin girişi yer alıyordu.  Bu açık alanın ortasında kutsal alanlara girmeden önce hacıların yıkanabilecekleri (bir tür abdest) bir çeşme yer alıyordu.
  • image01916420.jpg

Ayazma bir dikme biçimindedir; suyun aktığı deliğin olduğu yere deniz kabuğu şeklinde mermer bir blok yerleştirilmiştir. Çeşmenin suyu kuzey-doğudaki platodan su kemeriyle getirilmektedir.

7.Mezar Kilisesi
2011 yılı kazı çalışmaları sırasında üç nefli yeni bir kilise gün ışığına çıkartıldı. Yapı, Roma Dönemi mezarlığı içinde yer alan I. yüzyılda yapılmış olan şapelli bir mezarın etrafına inşa edilmiştir. Büyük saygı gören bir mezardır.  
Hacılar, önce giriş koridoruna (narthex) geliyorlar; buradan mermer bir merdivenle mezarın üzerine yerleştirilen platforma ulaşıyorlardı.
  • image025688.jpg
  •  
  • 546736.jpg

Kiliseye girildiğinde merkezi nefin sol tarafında mezarın cephesi yer almaktadır.Kilisenin sonunda sunak ve ayin sırasında rahiplerin oturduğu basamakların yer aldığı yarım daire biçimli synthronon yer almaktadır. Hierapolis’de bulunan bronz bir mührün (VI. yüzyıl) üzerinde ortada Aziz Philippus tasvir edilmiştir; iki yanında iki merdivenin üzerinde solda kubbe örtülü Martyrion, sağda iki eğimli çatılı kilise yer almaktadır. Asılı duran lamba Aziz Philippus’un mezarına işaret etmektedir.
 
  • 6_a.JPG

8.Aziz Philippus’un Mezarı
Üç nefli kilise büyük saygı gören Roma Dönemi mezarının (İ.S. I yy.) etrafına inşa edilmiştir. Mezar traverten bloklardan yapılmıştır ve bir alınlığı vardır. Cephe duvarında çok sayıda graffiti ve Bizans Dönemi’nde yapılmış ve metal süslemeler asmak için açılmış delikler yer almaktadır. Mezar odasının (uzunluk 3,50 m.; genişlik 4 m.) üç tarafında ölülerin yerleştirildiği yataklar yer almaktadır.
  • image02955965.jpg
  •  
  • image02766306.jpg
  •  
  • image031.jpg
 
Mezarın sağ tarafındaki orta nefte iki adet bireysel kullanım için havuz (IV-V yüzyıl) ve mermer levha kaplı iki havuz daha ortaya çıkartıldı. Kutsal alanda, Anadolu’daki diğer Bizans kutsal alanlarında olduğu gibi (Germia’daki Aziz Mikhael ve Seleukeia’daki Aziz Tekla) mezarla bağlantılı olarak hastalıkların iyileştirilmesiyle ilgili uygulamalar yapılıyordu.

9.Aziz Philippus Martyrion’u
Sekizgen Kilise, tepenin üst bölümüne V. yüzyılın başlarında inşa edilmiştir. Burası geleneklere göre, olasılıkla havarinin şehit mertebesine ulaştığı yer olarak belirlendi.
Yapı sekiz cepheli merkezi bir mekandan oluşmaktadır; etrafındaki sekiz adet dörtgen yapı merkezi mekana, akanthus yaprakları bezemeli sütun başlıklarını taşıyan mermer sütunların taşıdığı üç kemerle açılmaktadır.
  • image03993047.jpg
  •  
  • image03779657.jpg
  •  
  • image03327808.jpg
  •  
  • image035.png
   Kilise ahşap kubbe ile örtülüdür. Merkezi mekanın planı sonsuzluğun sembolü olan sekiz sayısına gönderme yapmaktadır. Kilise dörtgen bir planın içine yerleştirilmiştir ve kenarlarından dışarıya hacıların ağırlandığı 28 mekan ile açılmaktadır. Diğer Bizans şifa kutsal alanlarında olduğu gibi (Costantinopolis’deki Aziz Cosmas ve Damianos) bu mekanlarda istiare uygulamaları (enkübasyon) gerçekleştiriliyordu: Aziz, uyku sırasında hastaları iyileştiriyor ve gelecekle ilgili kehanetleri açıklıyordu.
Sanatta Aziz Philippus imgesi
Aziz Philippus’un en eski betimleri, Costantinopolis’deki Ayasofya’nın sunağını süsleyen yuvarlak panolar içindeki betimlerde olduğu gibi, Proto Bizans Dönemi’ne, İsa ve oniki havari siklusunda yer aldığı zamana aittir. Bu betimlerin bir yansıması Sinai Aziz Katerina Kilisesi’ndeki mozaiklerde karşımıza çıkar, burada Aziz koyu renk sakallıdır ve ismi grekçe yazılmıştır. Aziz Philippus’u ve Hierapolis’de şehit mertebesine ulaşması hikayesini betimleyen resimlerin arasında, 13. yüzyılda Padova Aziz Bazilikası’nın bir şapelinde Giusto de’ Menabuoi tarafından yapılan resim sayılabilir. Havarinin hikayelerinin en zengin betimi Floransa’daki Azize Maria Novella Kilisesi’nde yer almaktadır. Freskler 14. yüzyıl sonlarında Floransalı ünlü ressam Filippino Lippi tarafından yapılmıştır; Rönesans stilinde, Aziz’in hayatını anlatmaktadır, Hierapolis kentindeki antik kalıntıları hatırlatan bir peyzajda, şeytanı simgeleyen yılanla mücadele ederken ve sonunda çarmıha gerilirken betimlenmiştir.
İspanyol ünlü ressam Jusepe de Ribera, 1639 yılına tarihlenen, İspanya kralı IV. Felipe için yaptığı baş yapıtında Aziz Philippus’u betimliyor. Tablo olağanüstü bir gerçekçilikle yapılmıştır, kimi meraklı kimi ise ilgisiz duran bir kalabalığın ortasında Aziz’in bedeni çarmıha gerilmektedir.
Francesco D’Andria (Hierapolis Kazısı Başkanı)

6 Ekim 2016 Perşembe

TÜRKİYE'NİN İNCİSİ EGE, EGENİN GÖZBEBEĞİ DENİZLİ...

Türkiye'nin incisi ege, egenin gözbebeği denizli...

https://www.youtube.com/watch?v=ZE1hdaG573M

Ülkemizin lokomotif illerinden biri olan Denizli, bölgenin ekonomi devi, sanayi ve ticaretin merkezi, değişimin ve gelişimin örnek şehridir. Denizli Anadolu Yarım Adasının Güney Batısında, Ege Bölgesinin Güney Doğusunda yer almaktadır. Denizli, Ege ve Akdeniz bölgeleri arasında antik dönemlerden günümüze kadar ticaret, sanayi ve nice medeniyetlerin başkenti olmuştur.

M.Ö. 5000 yılına kadar uzanan tarihinde Denizli, Lidyalılar, Persler, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklu ve Osmanlı İmparatorluğuna kadar bir çok imparatorluklara ev sahipliği yapmıştır. Denizli havalisi 1102 yılında Türk komutanı olan "Kılınçaslan" tarafından feth edilmiştir. O çağlarda Denizli'de çok büyük bir gölün olması nedeniyle şehrin adına Deniz anlamına gelen "Tengizli" denmiştir.
Denizli denince akla dünyada eşi benzeri bulunmayan muhteşem doğa harikası Pamukkale, geçmişten günümüze ilimizin simgesi haline gelen, dünyanın en uzun ötüşüyle bilinen Denizli Horozu, tekstil, mermer ve termal kaplıcalar akla gelmektedir.
Büyük şehir Denizli; ikisi merkez ilçe olmak üzere 20 ilçesiyle üreten bir kenttir. Buldan ve Kızılcabölüğün el tezgahları, Babadağ'ın ev tekstili, Yatağanın bıçakları, Yeşilyuva'nın deri  ve ayakkabıları, Serinhisar'ın leblebisi, Çivril'in elması, Baklan’ın ayçiçeği, Honaz'ın kirazı, Güney ve Çal ilçelerinin dünyaca meşhur tada sahip şaraplık üzümleriyle dünyaya farklı zenginlikler sunmaktadır.

Denizli'nin verimli topraklarında organik tarım ürünleri de yetiştirilmektedir. Ayrıca Avrupanın en modern tesisleri arasında olan hayvancılık, süt ve süt ürünleri işleme tesisleri Denizli'de bulunmaktadır.

Denizli sahip olduğu girişimcilik ruhunu azim ile birleştirerek sanayide, ticarette, turizmde ve eğitimde bir dünya markası olma yolunda hızla ilerlemektedir. 60 bini aşan öğrenci kapasitesiyle Pamukkale Üniversitesi,güçlü akademisyen kadrosuyla uluslararası kongrelere ev sahipliği yapmakta, ilimizin kalkınmasında önemli katkılar sağlamaktadır.

Denizli, başta tekstil, dokuma, konfeksiyon, turizm ve mermer olmak üzere, kablo, elektrolitik bakır, çimento, makine, cam, kağıt, hadde mamülleri, metal eşya ve deri gibi geniş bir sektör çeşitliliğine sahiptir. Yıllık 3,5 milyar dolar değerinde, yaklaşık 170 ülkeye ihracat gerçekleştiren Denizli; Cumhuriyetimizin yüzüncü kuruluş yıl dönümü olan 2023 de ihracatını 6 milyar dolara yükseltmeyi hedeflemektedir.

Son dönemlerde Karahayıt, Akköy Yenicekent, Sarayköy bölgelerinde bulunan Türkiye'nin en sağlıklı termal suları nedeniyle jeotermal enerji, seracılık ve SPA kür merkezleri hızlıca gelişme göstermektedir. Sıcaklığı 36 ile 240 derece arasında değişen termal sular, damar sertliği, kalp, yüksek tansiyon, felç, romatizma, siyatik, deri ve sinir hastalıkları gibi birçok hastalığın tedavisi için hekimlerce tavsiye edilmektedir. Özellikle çamur banyosuyla uygulanan tedaviyle cildin daha genç ve zinde kalması sağlanmaktadır. Denizli, antik dönemden günümüze termal sağlık turizm kenti olma özelliğini sürdürerek dünyada sağlık turizminin başkenti olmaya aday bir kenttir.

Modern tesisleriyle yılda 2 milyondan fazla turisti ağırlayan Denizli, yılın dört mevsim, 12 ayında eko, inanç ve kültür turizmine elverişli bir kenttir. Tarih sahnelerinde büyük medeniyetlere ev sahipliği yapan Denizli'de 1000 e yakın tescilli kültür varlığı bulunmaktadır. Apollonia Salbace, Colossai , Dionysopolis, Attuda, Eumenia, Herakleia Salbace, Sebastopolis, Tabea, Tropezopolis, Apollon Lermonos tapınağı ve 17yy.dan itibaren seyyahlar tarafından ziyaret edilen gün yüzüne çıkarılarak turizme kazandırma çalışmaları devam eden Buldan-Yenicekent’deki Tripolis Antik Kenti  bunlardan bazılarıdır.

Ayrıca İpek Yolu üzerindeki Selçuklu Komutanı Karasungur tarafından 13.yy da yaptırılan kesme beyaz taşlardan oluşan Akhan Kervansarayı ile Çardakhan UNESCO dünya Mirası Geçici listesinde de yer almaktadır.

Pamukkale ve antik kent Hierapolis dünya turizminin başlıca aktörleri arasındadır. Adeta bir açık hava müzesi gibi olan Pamukkale Hierapolis antik kenti, pamuk gibi bembeyaz travertenleri ile ve antik yapılarıyla görenleri adeta büyülemektedir. En az 10 bin yıllık bir yerleşkeye sahip olan bölgenin yazılı tarihi M.Ö. 190 yılları olarak kayıtlıdır. Şehrin bu bölgeye kurulmasının nedeni ise şifalı su kaynaklarıdır. Bu şifalı sular içerdikleri maden oksitlerle kırmızı yeşil ve beyaz renkler katarak benzersiz travertenleri ortaya çıkarmıştır.

UNESCO tarafından hem kültürel hem de doğal dünya mirası kabul edilen Pamukkale Hierapolis antik kenti arkeoloji literatüründe Kutsal Şehir anlamına gelen "Holicity" olarak kabul edilir. Bu inanca sahip olan insanlar tarih boyunca Hadesin kapısı, yani Cennetin kapılarının burada olduğuna inandıkları için Hierapolise gömülmek istemişlerdir. Bu özelliğiyle de Hierapolis bir Nekrapol yani Mezarlar Şehri olarak da anılmaktadır. Ayrıca Roma döneminde Hıristiyanlığı yaymak için Hierapolis'e gelen ve mezarıda burada bulunan, İsa'nın 12 havarisinden olan  Aziz Filipus, Romalılar tarafından çarmaha gerilerek idam edilmiştir.

Denizli’nin turizm açısından önemli yerlerinden biri de UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesindeki Laodikeiadır. Laodikya; Türkiye'nin en büyük antik kenti ve dönemin tekstil merkezidir. Bazı roma krallarının elbiseleri Laodikya da üretildiği bilinmektedir. Dünyaca bilinen inanç turizm merkezi Laodikeia, İncil’ de adı geçen Yedi Kilise’den birine sahip olan Hristiyanlık Dünyası’nın önemli bir “Kutsal Hac Merkezi” dir. Bu sayede günümüzde dünyanın dört bir tarafından gelen birçok farklı dini gruplar Laodikya’da ayinler düzenlemektedir. Ayrıca günümüzde de halen Denizli'nin simgesi olan "Denizli Horozu"nun Laodikya‘da, yapılar üzerinde kabartmalarda işlenmiş olduğu görülmektedir.  

4 mevsim eko turizmi zengini olan Denizli, yaylaları, mesirelikleri, mağaraları, kanyonları, gölleri, botanik bitki ve şelaleleriyle eşsiz güzelliklere sahip bir kentdir.

Çivril Işıklı Gölü, Beyağaç Kartal Gölü, Buldan Süleymanlı Gölü, Çardak Acı Göl ve Çaltı Gölleri, Denizli ovalarına adeta görsel bir şölen sunarken başta flamingo olmak üzere çok sayıda   kuş türleriyle de dört mevsim kuş gözetleme turizmi yapılabilmektedir.

Denizli, spor turizmi alanları bakımından da çok zengindir. yamaç paraşütü, bisiklet turları, Kano-rafting, su sporları, dağ ve doğa yürüyüşü (trekking), atlı doğa yürüyüşü yapılabilmektedir. Ayrıca Denizli’de Macera severlerin ve doğa tutkunlarının uğrak yeri olan Çivril Akdağ Tokalı Kanyonu, Çameli Gavurdeliği Kanyonu, Bozkurt Karakısık Kanyonu, Çal Kısık Kanyonu ve Kale İnceğiz Kanyonu oldukça ilgi çekicidir.

Alternatif kış turizminin başında gelen Bozdağ Kayak Merkezi; 2419 metre yükseklikte, Tavas İlçesine 39 km mesafede yer almaktadır.  Kış Turizmine elverişli Bozdağ, "Denizli Tavas Bozdağ Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi" olarak 2012 yılında ilan edilmiştir. Batı Anadolu Bölgesi'nin en büyük kayak merkezi olabilecek kapasitede doğal pistleri mevcut olan Bozdağ’da Aralık - Nisan ayları arasında kayak imkânı bulunmaktadır.

UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi Ulusal Envanterinde Denizli'den;
Zeybeklik Geleneği, Çalgı Yapımcılığı adı altında sipsi yapımı, Çal, Baklan, Çivril Yöresinde 8 asırdır devam eden sudan koyun geçirme geleneği, Serinhisar ve Sarayköy ilçelerinde bardakçılık ve çömlekçilik geleneği, Acıpayam ve Çameli ilçeleri başta olmak üzere il genelinde devam eden geleneksel sohbet toplantılarından yarenlik geleneği ve başta Babadağ olmak üzere il genelinde devam eden tören keşkeği geleneğinden Denizli keşkeği yer almaktadır.

Yine ülkemizden seçilen somut olmayan kültürel miras taşıyıcısı 7 kişiden birisi olan “Çam Düdüğü” alanında yurt içinde ve yurt dışında yaptığı çalışmalardan ve hizmetlerinden dolayı “2008 Yılı UNESCO Yaşayan İnsan Hazinesi”  ilan edilen Hayri DEV doğal güzellikleri ile ünlü Çameli Gökçeyaka’da yaşamaktadır.

Tarih sahnelerinde büyük medeniyetlere ev sahipliği yapmış olan Denizli, modern yaşam merkezleri, gelişmiş alt ve üst yapıları, son teknolojiyle düzenlenen demir ve kara yolları dünya standartlarına uygun hava alanıyla  da günümüzde Türk şehirciliğine vizyon teşkil etmektedir.
Binlerce yıllık tarihi, doğal güzellileri , kültürel birikimi ve modern görüntüsüyle bambaşka bir şehirdir Denizli. 
Denizli... Türkiye'nin parlayan yıldızı...Denizli... Tarihin ve Doğanın Başkenti...
Kalbiniz Denizli'de Kalacak...Denizli... Doğanın ve Huzurun Başkenti...








22 Eylül 2016 Perşembe

MEHMET KORKMAZ - ÖZGEÇMİŞ





19.01.1956 tarihinde Denizli Çal İlçesi, Hadim köyünde doğdum.
İlköğrenimimi Hadim İlkokulunda 1967 yılında tamamladım.
Denizli İmam Hatip Ortaokulun da 1968-1969 yıllarında 2 yıllık eğitimden sonra 1971 yılında Çal İlçesi Baklan Ortaokulundan mezun oldum.

Denizli Ticaret Lisesi 4 yıllık eğitimimi 1974 yılında tamamlayarak Üniversite tahsilimi yapmak üzere Ankara’ya gittim. Ankara’da Ticaret Turizm Yüksek Öğretmen Okulu’nda öğrenimimi yaparken ailemin ekonomik sıkıntısı bulunması nedeniyle tahsil hayatımı sürdürebilmem için 27.01.1977 tarihinde Turizm Tanıtma Bakanlığı, Turizm Genel Müdürlüğü’nde daktilograf olarak çalışmaya başladım.
Başarılı çalışmalarım neticesinde aynı Genel Müdürlükte 14.11.1977 tarihinde memur olarak görevlendirildim. Sonradan adı Ankara Gazi Ticaret ve Turizm Eğitim Fakültesi olan üniversite öğrenimimi 1979 yılında tamamladım.

Askerliğimi İstanbul Tuzla Piyade Okulu Öğrenci Alay Komutanlığı’nda kısa devre 15.12.1980-12.04.1981 tarihlerinde tamamladıktan sonra Denizli Turizm ve Tanıtma Müdürlüğüne memur olarak 05.08.1982 tarihinde atandım.
Amirlerimin teveccühü ile 07.12.1984 tarihinde şef kadrosuna atandım. 4 yıllık başarılı bir iş hayatımdan sonra 22.11.1988 tarihinde Denizli İl Kültür ve Turizm Müdürlüğüne Şube Müdürü olarak görevlendirildim.
8 yıllık aradan sonra Denizli İl Turizm Müdürlüğüne İl Müdür Yardımcısı olarak 08.07.1997 yılında atamam yapıldı.

1 yıl sonra 01.06.1998 tarihinde Denizli İl Turizm Müdürü olarak atandım.
Turizm Bakanlığı ile Kültür Bakanlığı’nın birleşmesi ile 20.04.2004 – 25.11.2004 tarihlerinde uzman olarak atanıp, Bakanlık olurları ile İl Kültür ve Turizm Müdürlüğünü vekaleten yürüttüm.

25.11.2004 tarihinde  üçlü kararname ile Denizli İl Kültür ve Turizm Müdürü olarak asaleten atandım. 

20.09.2016 tarihli resmi gazetede yayınlanan Bakanımız Nabi Avcı, Başbakanımız Binali Yıldırım ve Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan imzalı üçlü kararnameyle  yürütmekte olduğum İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü görevinden ayrılarak Ankara Merkezde Uzman olarak atandım.

Denizli'deki 18 yıllık İl Müdürlüğü görevim boyunca 8 Vali ve 12 Bakanla hizmet verme imkanım oldu.



6 Ağustos 2016 Cumartesi

DENİZLİ BROŞÜRÜ ALMANCA ve ÇİN SEDDİ

  https://denizli.ktb.gov.tr/Eklenti/68128,almancapdf.pdf?0    (seç ve sağa tıkla)                                                        
DENİZLİ TURİZM broşürü almanca

ÇİN SEDDİ:
Çin'in Savaşan Beylikler döneminde (M.Ö.403 M.Ö.221), Çin seddinin temeli 20'den fazla ayrı ayrı krallık tarafından atılmıştı. Chu, Qi, Yan, Wei, Han, Zhao, Qin Krallıkları birbirinden korumak için sınırlarında ilk setler inşa ettiler. Qin,Zhao,Yan kralıkları ise XiongNu, DongHu, LinHu, Hiung-nu'ların saldırılarını durdurmak ve ülkenin kuzey sınırlarını koruma amacıyla da inşa ettiler. Çin'in ilk İmparatoru Qin Shi Huang, burayı boydan boya aşılmaz bir savunma duvarıyla kapatmaya karar verdi. Bu devasa inşaata girişmekteki amacı konusunda tarihçiler farklı görüşler öne sürmüşlerdir. Bunlardan bazıları:
Ülkenin sınırlarını başta Hiung-nu olmak üzere kuzeyden Çin'e karşı Moğol ve Türk boylarının saldırısına karşı savunmak.
Günümüze kadar kalan duvarın büyük bir kısımı Ming Hanedanı döneminde inşa edildi. 1986 yılında UNESCO Dünya Mirasları listesine eklenen Çin Seddi'nin toplam uzunluğu, Çin Halk Cumhuriyeti Devlet Kültürel Miraslar İdaresi ile Devlet Ölçme ve Haritalama Dairesi'nin 18 Nisan 2009 tarihli açıklamasına göre 8.851,8 kilometredir.[1][2] (Herbert Ponting 1907)
Uzun savaşlar sonunda yıktığı beyliklerin esir düşen yöneticilerini sürgün ve ağır işe sürerek cezalandırmak.
Ülkeden kaçışları önlemek.
Ülkenin tek yönetim altında birleştiğini içeriye ve dışarıya göstermek.
Qin Shi Huang M.Ö. 221 yılında daha önceki krallıkların yaptırdığı duvarları birleştirerek uzattı. M.Ö. 3. yüzyıldan M.S. 17. yüzyıla kadar Çinliler seddi uzatmaya devam etmişlerdir. Seddi onaran ve savunma amaçlı kullanan son hanedan Ming Hanedanı (1368-1644) olmuştur.
Seddin yıkılmış olan kısımlarıyla birlikte uzunluğu 6000 km bulur. Bugün ayakta duran kısım Ming Hanedanı devrinden kalan 2.500 kilometrelik settir. Ancak asıl inşaat, M. Ö. 221 ile M. S. 608 yılları arasında yapılmıştır.
Seddin kalınlık ve yüksekliği yer yer değişir. Sanılanın aksine Çin seddinin tamamı tuğlalardan oluşmaz. Bazı yerleri çok zayıf, kuvvetsiz maddelerden yapılmıştır ve bu duvarlar çok kısadır.[kaynak belirtilmeli] Bu zayıf duvarların amacı devleti saldırılardan korumak değil kaçak düşmanı yavaşlatmaktır.[kaynak belirtilmeli] Genellikle duvarın yüksekliği 4-6 metre, taban kalınlığı 7 metre ve üst kalınlığı ise 6 metre civarındadır. Kalın olan yerlerin üzerinde atlar ve arabalar gidebilmektedir. Kalın duvarlar boyunca siperlik ve okçu delikleri vardır. 200 metrede bir gözetleme kulesi veya kale ve 9 kilometrede bir fener kulesi bulunur. Duvar üzerinde yer yer saray ve tapınaklara da rastlanır. Bazı yerlerde setler, kademeli savunmaya olanak verecek şekilde birkaç sıra halinde yapılmıştır.
Bu tarihî yapı, 7 Temmuz 2007 tarihinde, Dünyanın Yeni Yedi Harikası'ndan biri olarak seçilmiştir. Kuruluş tarihi:221

Pamukkale-Karahayıt Tanıtım Filmi - Hierapolis Tanıtım Broşürü


           Hierapolis Tanıtım Broşürü için aşağıdaki linki tıkla.   https://drive.google.com/file/d/1vud7LonWXuKVZGYMgGTUi4OjL67x2oMW/view?usp=sharing   






 

LAODIKEIA ANTİK KENTİ

18 Aralık 2015 Cuma

Hurşit Türkay Çakır İl Müdürü M.KORKMAZ ı ziyaret etti

Hurşit Türkay Çakır İl Müdürü M.KORKMAZ ı ziyaret etti
Denizli’de ‘Müziğin Şövalyesi’ olarak ün salan ve müzikleri yanında ilginç tarzıyla da oldukça dikkat çeken Hurşit Türkay Çakır, Denizli İl Kültür ve Turizm Müdürümüz Mehmet Korkmaz'ı makamında ziyaret ederek "BİLMELİSİN" adlı albümü takdim etti.

İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü olarak Hurşit Türkay'a başarılarının devamını diliyoruz












https://denizli-turizmi.blogspot.com/2014/07/

https://denizli-turizmi.blogspot.com/2014/07/